İnsan vücudu gün içinde milyonlarca ölü deri hücresini doğal olarak döker. Ancak bu hücrelerin hepsinin yatağa dökülmesi yerine, bir kısmı kıyafetlere, ortama, gündelik yaşam faaliyetlerine yayılır.
Bazı popüler kaynaklar, bir kişinin yılda yaklaşık yarım kilo kadar ölü deri hücresini yatağına bırakabileceğini iddia eder. Bu rakam, genellikle temizlik veya yatak hijyeni üzerine yazılan tüketici odaklı metinlerde yer alır.
Bu tür rakamların genellikle yatak üreticileri, temizlik firmaları veya tekstil endüstrisi ile ilgili bloglarda sıkça paylaşıldığını ancak doğrudan bilimsel literatüre dayanan kesin ve yaygın kabul görmüş bir kaynak bulmanın zor olduğuna dikkat çeken Yasemin Fatih Amato, yine de, ortalama insan vücudu tarafından gece boyunca ne kadar nem ve deri hücresi kaybedildiğine dair tahmini değerlerin çeşitli güvenilir sağlık ve uyku uzmanları tarafından genel kabuller halinde belirtildiğini söyledi.
Amato, insanların uyurken vücut ısısı regülasyonu ve solunum yoluyla bir miktar nem kaybettiğini genellikle gece boyunca “yarım litre terleme” ifadesi de sıklıkla duyulduğunu, bunun ortam sıcaklığına, bireyin metabolizmasına, giydiklerine ve yatak malzemelerine göre değişkenlik göstermekle beraber literatürde ortalama bir değer olarak kabul gördüğünü söyledi ve ekledi: “Aslında gece terlemesi kişiden kişiye değişir; bazı insanlar 0,3 litre, bazıları 0,5 litre veya daha fazla nem kaybedebilir. Bu nedenle 0,5 litre ‘ortalama veya tipik bir değer’ olarak düşünülebilir."
“Her yıl yatakta yaklaşık yarım kilo ölü deri hücresi birikir” ve “Her gece yaklaşık yarım litre nem kaybederiz” ifadelerinin ortalama bir değer olarak kabul edilebileceğini söyleyen Amato, bireysel ve çevresel faktörlerin bu rakamı artırıp azaltabileceğinin de altını çizdi.
Her iki değerin de kesin bilimsel bir gerçek olarak değil, ortalama alınan veya sıkça anılan yaklaşık değerler olarak görmenin daha doğru olacağını belirten Amato, eğer bu bilgiyi tamamen bilimsel bir yayına dayandırmak istersek, dermatoloji veya uyku tıbbı alanındaki hakemli makalelerde tam olarak bu rakamlar verilmese de genel olarak insanların önemli miktarda ölü deri hücresi döktüğü ve geceleri kayda değer miktarda nem kaybettiği bilgisinin ‘doğrulanabilir’ olduğunu ifade etti.
Amerikalı oyuncu ve talk show sunucusu Jimmy Fallon, bir dergi ile yaptığı bir röportajda gece yatarken burundan nefes almak için ağzını bantlamayı deneyeceğini, ağzını bantlayıp burnundan nefes almayı zorlamak hakkında bir kitap okuduğunu, bu yüzden gözetim altında bunu deneyeceğini ifade etti.
Jimmy Fallon 50. yaş gününe yaklaşırken büyük bir parti vermek yerine sağlığına odaklanmayı ve iyi bir gece uykusu çekmeyi tercih ediyor.
10 yıldır The Tonight Show"a ev sahipliği yapan Fallon, "Sanırım çok konuşan insanlar ağızlarından nefes alıyorlar," dedi ve ağzını bantlayıp burnundan nefes almaya zorlamak hakkında bir kitap okuduğunu, bu yöntemle daha iyi bir gece uykusu çekmeyi umduğunu söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:
"Bunu gözetim altında yapmam gerekiyor. Yatağımın yanına güvenlik görevlileri koyacağım ve bunu deneyeceğim. Şaka yapmıyorum!"
Fallon, Haziran ayında Stanford Üniversitesi'nde nörobilimci Andrew Huberman ile uyku ve nefes alma hakkında konuştu. Fallon, show programında ağırladığı Huberman'a "Para yatırabilseydim, nefes almaya yatırım yapardım" dedi.
Çalışmalar burundan nefes almanın sağlığa gerçekten fayda sağlayabileceğini söylüyor. American Journal of Physiology'de yayınlanan 2023 tarihli bir araştırma, burundan nefes almanın kan basıncını düşürebileceğini ve kalp hastalığı risk faktörlerini azaltabileceğini ortaya koydu. Ayrıca, Goteborg Üniversitesi'nden bir çalışma, burundan nefes almanın horlamayı azaltabileceğini ve uyku apnesini hafifletebileceğini buldu.
TikTok'ta da pek çok kullanıcı burundan nefes almayı desteklemek için ağız bantları ile ilgili video yayınlıyor. #mouthtape etiketi altında 11.200'den fazla gönderi var ve her geçen gün sayısı artıyor. Ağız bantlamayı deneyen kullanıcılar bunun daha derin uykuya, daha iyi ağız hijyenine ve daha az horlamaya yol açtığını iddia ediyor.
Peki bu uygulama gerçekten işe yarıyor mu?
Hepimiz dönem dönem uyumadan önce açlık yaşar, yeme isteğimizi bastırmaya çalışırız. Bazen ne kadar engellemeye çalışsak da açlığa dayanamaz, ağzımıza bir şeyler atarız ama pişman olmaktan da geri kalmayız. Peki böyle bir durum yaşadığımızda sabaha kadar dayanmalı mıyız yoksa karnımız tok mu yatmalıyız?
Bugüne kadar yatmadan yaklaşık üç saat önce yemeyi bırakmanın en iyisi olduğunu duyduk, ona inandık. Çünkü uzmanlar bunun vücudumuza yediğimiz son yemeği sindirmesi için bolca zaman tanıdığını, böylece uykumuzu bozmadığını, ayrıca reflüsü olan kişilere yatmadan önce reflü semptomlarından kaçınmaları için zaman verdiğini söyledi.
KİŞİNİN DURUMUNA GÖRE DEĞERLENDİRİLMELİ
Diyetisyen Gülçin Işık, her geçen gün beslenme protokollerine dair yeni yeni çalışmaların ortaya çıktığını, kimi zaman az az ve sık sık beslenmenin daha faydalı olduğunu okurken kimi zaman aralıklı oruç şeklinde beslenin vücuda daha iyi geldiğini yazan yazılar okuduğumuzu ifade etti. Işık, buradaki meselelerin çoğu zaman bireysel durumlara göre değişebildiğini, kişinin yaşının, cinsiyetinin, sağlık durumunun, spor yapıp yapmamasını günlük yaşamındaki iş yükünün, psikolojik ihtiyaçlarının vb. değerlendirilerek kişiye göre karar verilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Son yıllarda en çok da aralıklı orucun faydalarının görüldüğünü, uzun açlıkların vücuttaki etki mekanizmasının insülin düzeylerini düzenlediğini, kanserli hücrelerin ölmesini sağladığını, kolesterol düzeylerini düşürerek kalp sağlığına iyi geldiğini gösteren pek çok çalışmanın olduğunu belirtti ve ekledi:
“Gerçekten de eğer ki kişi uygularken sorun yaşamıyorsa aralıklı oruç yaparak, günde 2 kez beslenerek yağ kaybı sağlayabilir, bağırsak sağlığını düzeltebilir, uyku düzenini iyileştirebilir, kan basıncını düşürebilir. Dolayısıyla da bunu da destekleyen çalışmalar ışığında baktığımızda kişiler; örneğin, 12.00 ve 20.00 saatlerinde yemek yiyip, daha sonra yemeyerek akşam atıştırmalıklarını keserek, uykuya aç bir şekilde geçiş yapabilirler.”
AÇ YATMAK DAHA HIZLI YAŞLANDIRIR MI?
Bugüne kadar yapılan pek çok mikrobiyolojik çalışmaya göre; evlerde en çok mikrop, lavabolarda ve giderlerde bulunuyor. Mutfak tezgâhı, lavabosu ve banyo giderleri ciddi anlamda bakteri barındırıyor. Yapılan çok sayıda çalışmada; mutfak lavabosunda ciddi bir bakteri yatağı olduğu doğrulandı. Uygun temizlik olmadığında E.coli, salmonella gibi bakteriler yaşam alanımıza yayılabilir. Saç, kıl, tuvalet kâğıdı gibi cisimler, gider borularını tıkayarak suyun akışını engelleyip lavaboyu tıkayabiliyor. Tıkanık giderler, bakteri ve mikropların üremesi için uygun ortam oluşturabilir. Bu nedenle mutfak, banyo ve lavaboların virüslere karşı etkili maddelerle her gün temizlenmesi gerekiyor.
Peki pis gider ve lavabolardan soluduğumuz hava bizi hasta eder mi?Temizlik esnasında kullanılan kimyasallar akciğer sağlığımızı nasıl etkiliyor?
Doğal temizlik malzemeleri ile bu bakterilerden kurtulmak mümkün mü?
Gider temizliğinde nelere dikkat etmeliyiz?
Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Songül Özer ve Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Reha Baran ile konuştuk. İşte 10 SORUDA mutfak ve banyo giderlerindeki tehlikelerin boyutu ve yapılması gerekenler…
1- Pis gider ve lavabolardan soluduğumuz hava sağlığımızı nasıl etkiliyor?
Prof. Dr. Reha Baran:
ABD'de yaşayan Daniella Hampton, doğum kontrol yöntemi olarak spiral yani rahim içi araç taktırmıştı ancak 6 hafta sonra ona spiralin düştüğü söylendi.
9 yıl boyunca yeniden çocuk sahibi olmayı denedi ancak bir türlü hamile kalamayınca spiralin vücudunda kaldığını düşünmeye başladı. 2021 yılında geçirdiği bir trafik kazası sonucunda yapılan tetkiklerde, yıllar önce takılan spiralin kolonunda olduğu tespit edildi. Çekilen röntgende, spiralin kalın bağırsağının içinde olduğu ve rahmini deldiği ortaya çıktı.
Bu süre zarfında kolon ağrılarının olduğunu ama doktorların bir şey bulamadığını iddia eden kadın, onca yıl o spirali vücudunda tuttuğu ve hamile kalamadığı için çılgına dönmüştü.
Spiralin çıkarılması için operasyon geçiren ve ikinci çocuğunu doğuran Hampton, Facebook'ta bir paylaşım yaptı ve röntgenlerinin fotoğraflarını şu cümlelerle paylaştı: "Vücudunuza güvenin hanımlar. Spiralin içimde olduğunu her zaman biliyordum ama kanıtlayamıyordum."
Peki nasıl oluyor da bu rahim içi araçlar vücutta kayboluyor?
Bu durum nadir yaşanan bir komplikasyon mu?
Takılırken yapılan bir hatadan mı kaynaklanıyor?
Kuzey Lanarkshire'daki Holytown'da yaşayan 33 yaşındaki Fiona Gallacher, iki ay boyunca şiddetli karın ağrısı, şişkinlik ve kusma sorunu yaşadı. Ocak ayında hamilelik testinin negatif çıkmasının ardından doktora gitti.
Günler sonra yapılan test sonuçları, mukus salgılayan bezlerin agresif bir kanseri olan dördüncü aşama adenokarsinom olduğunu gösterdi. Ocak ayında teşhis konduğunda doktorlar ona altı ay ile bir yıl arasında yaşama süresi vermişti ancak sadece 11 hafta sonra, 22 Mart'ta yaşamını yitirdi.
Fotoğraf: Facebook
Fiona'nın ailesi ve arkadaşları insanları endişe verici semptomları göz ardı etmemeleri, sağlık kontrollerini yaptırmaları konusunda uyarıyor.
Fiona’nın kız kardeşi Kellyann Daily Mail’a kardeşinin yaşadıkları ile ilgili şunları söyledi:
“Fiona şiddetli mide ağrıları yaşamaya başladı ama bunu sadece kendini iyi hissetmemesine bağladı. Midesi aniden şişti ve hiçbir şey şişkinliğini geçirmedi. Yaşadığı semptomlardan dolayı başlangıçta hamile olduğunu düşündü. Çünkü o kadar şişmişti ki sanki hamile gibi görünüyordu. Günler sonra bize onun kanser hastası olduğunu ve çok fazla zamanının kalmadığı söylendi. Bu hepimiz için büyük bir şoktu, gerçekmiş gibi gelmiyordu.”
Fiona’nın
Herkes pürüzsüz ve genç bir cilde sahip olmak istiyor. Kimse yaşlanmak istemiyor ve yüzünde çizgiler belirmeye başlayınca panik oluyor.
Kırışıklıklar için en basit çözüm olarak karşımıza botoks çıkıyor ama botoks için genel bir tabu vardır. 20’li yaşlarında botoks yaptırmak isteyen ‘yaşın küçük, kırışığın yok’ tepkisi ile karşılaşır ama pek çok uzman botoks ile en güzel sonucun genç hastalarda elde edildiğini söylüyor.
20'li ve 30'lu yaşlarındaki insanlar, kırışıklıkları durdurmak umuduyla giderek daha fazla botoks yaptırıyor. Bu uygulamaya önleyici botoks adı veriliyor. Ama işe yarıyor mu? Botoksun çeşitli kullanım alanları iyi araştırılmış olsa da, kırışıklıkları önlemek için uzun süreli kullanımına ilişkin geniş çaplı klinik araştırmalar yok. Bunu destekleyen kanıtlar genelde küçük çalışmalara dayanıyor ve genellikle ilacı satan şirketler tarafından finanse ediliyor.
Yine de birçok dermatolog ve plastik cerrah, botoksun bazı kırışıklıkların oluşmasını geçici olarak durdurabildiğini söylüyor. Dermatolog Ife J. Rodney, Washington Post’a yaptığı açıklamada cilt kırışıklıları ve botoks etkisini ilginç bir örnekle anlattı:“Genç cildi bozulmamış bir kâğıt parçası gibi düşünün. Kâğıdı buruşturmamak, buruşmuş bir kâğıdı tamamen düz hale getirmekten çok daha kolaydır.
Peki 20'li veya 30'lu yaşlarda botoks yaptırmak kırışıklıkların oluşumunu nasıl geciktiriyor?
Botoksa ince çizgiler ve kırışıklıklar belirmeden önce mi başlanmalı?
Önleyici botoks tedavileri kişinin genç görünümlü süresini uzatabilir mi?
BİZ HER BAYRAM BOŞANIYORUZ
Nedim K. (44)
Biz eşim ve iki oğlumla birlikte Samsun’da yaşıyoruz. Ailelerimiz ise iki farklı şehirde yaşıyor. Kayınvalidem ve kayınpederim bize yakın oldukları için sık sık ziyaretlerine gidiyoruz. Onları seviyorum ve asla saygıda kusur etmiyorum ama bayramlarda tatile gitmek ya da ara sırada kendi ailemle vakit geçirmek istiyorum.
Gel gelelim eşim ailesine "Bu bayram gelmeyelim" diyemiyor. "Sen her bayramı benim ailemle geçirsen memnun olur musun?" dediğimde "O başka" diyor. Neyi başka bal gibi aynı işte... Özetle biz her bayram boşanmaya karar veriyoruz, bayram geçince sinirimiz geçiyor unutuyoruz. Ta ki bir sonraki bayrama kadar...
BİZDE BAYRAM DEMEK KAVGA DEMEK
Melek S. (71)
Ben hayatımın en büyük hatasını farklı memleketten biri ile evlenerek yaptım. Evlendiğimiz ilk yıldan beri her bayram aynı sorunu yaşıyoruz. Bizim evde bayramın yaklaşması demek kavga gürültü ve dargınlık demek. Çocuklarım da bu yüzden küçüklükten itibaren bayramlardan nefret etti.