Armageddon Turk ile Pastoral Ve Futuristik Bir Dünyada Saz Çalan Kızı Tanıyoruz

Armageddon Turk, türküleri ve anonim eserleri ‘lo-fi hiphop’’ ‘chillbeat’ soundlarda yorumladığı Anadolu Lo-fi adlı ilk albümünü yaz başında dinleyiciyle paylaştı. Orkun Tunç ve Zag Erlat’tan oluşan prodüktör ikili, pandeminin ilk karantina günlerinden beri üzerinde çalıştıkları albümün tüm prodüksiyonunu İstanbul ve Londra’daki evlerinde mobil olarak gerçekleştirdi. İkili, bu albümü yapma nedenlerinden biri olarak şöyle diyor: “Anonimlerin zamansızlığını da göstermekti amaç. Yıllar öncesinde yazılmış bu melodiler, hala dinç ve zamansız.” Sevgili Orkun ve Zag, Anadolu Lo-fi albümü hakkında sorularımı yanıtladılar.

Haberin Devamı

Anadolu Lo-fi’nin hikayesini sizin cümlelerinizle öğrenmek isteriz. Şarkı seçimizden, albüm kapağındaki saz çalan kız figürüne kadar bu çalışmanın dinleyiciyle buluşma sürecini ve bu yolda neler yaşadığınızı anlatır mısınız?

ORKUN: Pandemi süreci başladığında, herkesin yaşadığı filmlerdeki gibi “dünyanın sonu geldi” sendromunu kısa süreli de olsa yaşadım. Bu belirsizliğin içinde, bundan 30 sene sonra bu döneme geri bakıldığında değişik bir deneme albümü olarak ne yapsak ilginç olur diye düşünürken, orijinal türkülerin bu ülkenin folk müziği olduğu gerçeğinden yola çıkarak, ‘yatak odası’ ‘bedroom sound’ bir albüm yapsak ve bunu lo-fi elementlerle kurgulasak nasıl olur dedik. Fikrimi Londra’da yaşayan arkadaşım Zag ile paylaştım. O da benzer fikirlerin zaman zaman aklında olduğunu ama hiçbir zaman hayata geçiremediğini söyledi. Sonrasında 1-2 demo yaptık ve Garaj Müzik ile paylaştık. Şarkı listesini tamamen anonim olan eserlerden yapmamız gerektiğini düşünüyorduk. ‘TRT Ara Müzikleri’ diye çok ilginç bir plak var, koleksiyon ürünü. O albüm benim için büyük ilhamdı. Johnny Cash’in, Rick Rubin ile yaptığı samimi albümler, insanın doğaya olan bakış açısı ve genç kitlenin, kaykay kayarken, koşu yaparken, ders çalışırken arka planında çalan ve aslında bir yandan türkü dinlediğini fark etmediği bir albüm yapmaktı amacımız.

Haberin Devamı

Sevgili Armageddon Turk, Orkun Tunç ve Zag Erlat’tan oluşan prodüktör ikilisiniz. Öncelikle bu ikili sadece Anadolu Lo-fi için mi bir araya geldi birlikte başka çalışmalarınız da var mı? Ve daha neler dinleyeceğiz?

ORKUN: Armageddon Turk, 10 yılı aşkın süredir, çeşitli farklı prodüktörlerle müzik yaptığım bir prodüksiyon ekibi. Zag Erlat ile tanışmamız sonrası birlikte müzik yapabileceğimizi hemen anladık. Bizi tanıştıranlar da öyle düşünmüşlerdi. Ben bazı şeylerin rastlantı olmadığını düşünen biriyim. Zag ile hemen remixlerde çalıştık. Janet Jackson, Moby, Erasure hatta plak şirketi tarafından onaylanıp, sözleşmesi bittiği için çıkmayan bir Jennifer Lopez remiximiz de var. Birlikte Anadolu Lo-fi’yı canlı olarak da performans olarak çalmak istiyoruz. Ve bir dolu yeni projemiz olacak. Öte yandan Zag ile tanışmadan önce Armageddon Turk adında yaptığım bir instrumental hiphop albümü var, onu çıkaracağım yakında, kapak tasarımı vs. biraz zaman aldı. Anadolu Lo-fi sonrası bir başka düşüncemiz daha var. Vol.2 değil henüz, arada bir şey daha denemek istiyoruz. Umarız 2022’de paylaşabiliriz.

Haberin Devamı

ZAG: Biz Orkun’la tanışmamız sonrası remix projeleri için zaten birlikte calışmaya başlamıştık. O anlamda iş birliği ilişkimiz ve kimyamız zaten iyiydi. Anadolu Lo-fi projesi ikimiz için de duygusal anlamda önemli olduğundan, başlangıç, gelişme ve sonuç cok doğal ve hızlı gelişti. Orkun’un başka bir sürü proje fikri var aklında. Dolayısıyla birlikte daha çok iş yapacağımızdan kuşkum yok.

Armageddon Turk ile Pastoral Ve Futuristik Bir Dünyada Saz Çalan Kızı Tanıyoruz

Albümün tüm prodüksiyonunu İstanbul ve Londra’daki evlerinizde mobil olarak gerçekleştiriyorsunuz. Mobil çalışma hali hakkında ne söylemek istersiniz günün sonunda bu yöntem size ve projeye iyi geldi mi?

ORKUN: Bunu Zag’in söylediği gibi ben de düşündüm, aynı ortamda yapabilseydik nasıl olurdu diye? Muhtemelen dediği gibi daha hızlı biterdi her şey, ama bir şekilde o izolasyon halimizin de albüme kattığı bir duygu var diye düşünüyorum. Çünkü o dönemi atlatabilmek bile başlı başına maddi ve manevi olarak bir durumdu. Sanırım kendi adıma, rehabilitasyon yerine, bu albümü yapmak hayatımı kurtardı diyebilirim.

Haberin Devamı

ZAG: Birlikte aynı stüdyonun içinde olabilsek gayet tabii her şey çok daha rahat ve hızlı olurdu. Ama yine de biz bir yolunu bulduk ve projeyi farklı ülkelerden tamamlamış olduk. Zaten teknolojik olarak çok engel yok tabii, ama aynı odada olmanın çok avantajları var; hem enerji anlamında, yaratıcılık anlamında, hem de pratik olarak kolaylıkları az değil.

Bu albümün dinleyicide yaratmasını istediğiniz duygu nedir? Ve albümün devamı gelecek mi?

ORKUN: Bu albüm, bir kültür albümü. Genç jenerasyonun, eski olan şeylerin güzel olmadığı fikrine anti-tez bir albüm. Ve tümüyle, hem 2020’lerin sosyal belirsizliği içinde, dijital kültürün hepimizin inançlarını, ahlakını, hayata bakış açılarını değiştirdiği bu dönemde, bir huzur albümü. Ben bu hislerle yola çıktım. Tabi ki, anonimlerin zamansızlığını da göstermekti amaç. Yıllar öncesinde yazılmış bu melodiler, hala dinç ve zamansız. Devamı bir yerde gelecektir. Bunu biraz daha ileriye nasıl götürürüz, aramızda konuşuyoruz. Ha bu arada bunu öyle eski Unkapanı mantığı ‘Enstrumental Resitaller vol.1, vol.25’ gibi bir şeye dönüştürmek gibi bir niyetimiz yok.

Haberin Devamı

Albüm kapağınızdaki ‘Pastoral ve futuristik bir dünyada saz çalan kız figürü’nü çok sevdim. Bu fikir nasıl çıktı ortaya ve hayat buldu?

ORKUN: Albüme daha başlamadan kafamda, ders çalışan ‘lo-fi girl’ imajından esinlenmeli bambaşka dünya yaratma fikri vardı. Bizim kız, Anadolu’da, futuristik bir zamanda, bir ağacın altında walkman dinleyip, bağlama çalıyor olmalıydı. Türk lo-fi bu herhalde diye düşündüm. Aklımdakileri önce kendim kağıda basit çizerek denedim. Bizim dünyamıza yakın, Vans giyen, daha punk bir figür. Kafamdakileri bölüm bölüm çizimlerini daha önceden çok beğendiğimiz Beril İrman’a anlattım. Onunla da pandemi dolayısıyla buluşamadığımız için, online olarak ve telefonda illüstrasyonu tamamladık. İnanılmaz bir iş oldu ve Apple ekibi ios15 ‘Share Play’ tanıtımlarında Türkiye’den bizim albümümüzü official sitesinde kullandı.

Haberin Devamı

Globalde de yaptığınız işler ve çalıştığınız birçok müzisyen var biraz da bunlardan bahseder misiniz? Kimlerle çalıştınız hangi işlere imza attınız globalde?

ORKUN: Remix prodüksiyonlarına ilk başladığımız günden itibaren hep amacımız yurtdışından sevdiğimiz isimlerle çalışmaktı. Birçok denemelerden ve tanıdıklarımıza yaptığımız işlerden sonra, ilk ciddi remix release’imiz Björk’ün sirketi One Little Indian’dan HK119 adlı bir artiste oldu. Sonra Berlin’de bir fuarda, şu anda herkesin Tiktok’ta manyak gibi paylaştığı ‘Freed From Desire’ şarkısıyla ünlü Gala ile tanıştım. Ona 1-2 remix yaptık ve sonrasında NY’dan, zamanında Quincy Jones’un yanında çalışmış bir menajer bizim yaptıklarımızı dinledi. Chew Fu adlı bir remix prodüktörü de temsil ediyordu. Rihanna, Lady Gaga remixleri yapan. Tüm ekip bizi çok sevdi ve devamlı bize remix işleri gönderdiler. Britney, Ciara, Pink, Selena Gomez vb. birçok isme promo remixler yaptık. İsmimizi böylelikle duyurabildik. Sonrasında Pet Shop Boys ile çalıştık, Inna, Aronchupa, Kelis, Gorillaz, Moby, Janet Jackson ve en son Erasure ile çalıştık. Eş zamanlı yaptıklarımızı gören Türk sanatçılar oldu. Teoman ilk en çok focus verdiğimiz isimdi remixler için ve kendisi de bu konuyu Türkiye’de en iyi anlayanlardan. Nazan Öncel, Sezen Aksu, Ajda Pekkan vs. hepsiyle çalıştık. Gülden Karaböcek ile de enteresan bir remix albümümüz var.

Armageddon Turk ile Pastoral Ve Futuristik Bir Dünyada Saz Çalan Kızı Tanıyoruz

Sizi daha yakından tanımak isteriz bugüne dek neler yaptınız hangi yollardan geçtiniz anlatır mısınız?

ORKUN: 90’lı yıllarda punk/hardcore gruplarında davul çalarak müzisyenliğe başladım. Violent Pop, Turmoil, Regorge, Crunch(aka Kranch), Rashit vb. birçok projede, albümde, grupta çaldım. 90’ların ortasına doğru synthesizer, davul makinelerine merak salınca, bu işin stüdyo ortamında yapılma şekli ilgimi çekti. 2000’lerin başında fark ettim ki stüdyo benim için en doğru üretim yeri. Konserleri de seviyordum ama bir şey eksik geliyordu hep. Ableton programını keşfetmemiz devrim oldu ve hiphop prodüksiyonları (Sultana, Aziza A) ve genel pop dünyasının içinde buldum kendimi. 2004 sonrası Room Recordings adında bir plak dükkanımız vardı kardeşim Mu Tunç ile. Orası bizim daha da geniş bakmamızı sağladı. Konser organizasyonlarına, yurtdışından bir sürü sanatçıyı ilk defa getirmemize ve konsolosluklar, Avrupa kültür servisleri, sponsorlarla çalışmamızı sağladı. Chicks on Speed, Miss Kittin and the Hacker, Dopplereffekt, Bodies Without Organs, Afrirampo, Princess Superstar, Derrick May vb. birçok ismi ülkemizde yaptığımız eventlerde sahneye çıkardık. Sonrasında daha club dünyasından isimler; Feder, Raving George (Charlotte DeWitte), Breakbot, Yüksek, The Avener getirdim. Bir dönem Ghetto adlı klüpte booking manager olarak çalıştım. Çeşitli dağıtım ve plak şirketlerinde, albümlerde; süpervizör, A&R, idari prodüktör, danışman olarak görev yaptıktan sonra, şu anda majör albümlerde prodüktör, film müziği ve her türlü proje bazlı işlerde çalışıyorum. Kardeşim Mu Tunç, yönetmen. ‘ARADA’ adlı Türkiye’nin ilk punk gençlik filmini çekti. Onun soundtrack’ini yaptım. Siyad’dan ‘En İyi Film Müziği Ödülü’ aldım 2019 yılında. Müzik meslek birliğim MSG’de 4 sene denetleme kurulunda harika bir ekip ile görev aldım. Bu alanda da, özellikle telif hakları konusunda ve hak sahipliği konularında bilgi sahibi olmayan genç jenerasyon müzisyen, prodüktör, beatmaker arkadaşlarımı bilgilendirmek ve destek olmak için çalışmalara devam ediyorum.

ZAG: Ben kendimi bildim bileli hep müzik ve filmle iç içeydim. Her ikisi de benim için eş değerde önemliydi. Tüm lise hayatım boyunca müziğe daha çok önem verdiysem de, sinema tutkumu asla kaybetmedim. İstanbul Bilgi Üniversitesi’de Görsel İletişim ve Tasarım Bölümü’nden mezun olduktan sonra, Londra’da sinema üzerine yüksek lisansımı yapmak üzere İngiltere’ye taşındım. Bu dönemde de film ön plana çıkmış oldu Ama evde olduğum her an hep müzik yaptım. Yüksek lisans sonrası kendi film ve müzik ve prodüksiyon şirketimi kurdum ve hala aktif olarak iki alanda çalışmalarımı sürdürüyorum. Bunun yanı sıra, plakta müzik setleri paylaştığım ‘My Analog Journal’ YouTube ve Twitch kanallarının başındayım. Bu da aslında hem film hem de müzik tecrübemi birleştirdiğim bir köprü projesine güzel bir örnek.

Yazarın Tüm Yazıları