Eski CIA ajanı Philip Giraldi'den çok çarpıcı bir Ignatius yorumu

Güncelleme Tarihi:

Eski CIA ajanı Philip Giraldiden çok çarpıcı bir Ignatius yorumu
Oluşturulma Tarihi: Ekim 28, 2013 00:00

ABD'nin en önemli gazetelerinden Washington Post'un yazarı David Ignatius'ın önceki hafta ortaya attığı "Türkiye Mossad için çalışan İranlı ajanları Tahran'a ihbar etti" iddiası uluslararası düzlemde ciddi bir tartışma yaratırken konuyla ilgili en ilginç yorumlardan biri geçmişte yıllarca CIA ve ABD ordusunun istihbarat birimi bünyesinde Avrupa ve Ortadoğu'da bulunmuş eski ajan Philip Giraldi'den geldi.

Haberin Devamı

The American Conservative dergisi için kaleme aldığı "Ajan ajana karşı: İran, Türkiye ve İsrail versiyonu" başlıklı makalede Giraldi, Türkiye'deki istihbarat çalışmaları anlayışına vakıf bir insanın gözünden yaşananları değerlendirdi.

Ignatius’ın, muhtemelen İsrailli kaynaklardan beslenerek, yazdıklarının şaşırtıcı olmadığını hatta istihbarat dünyası için sıradan bir durum olduğunu ifade eden Giraldi, Türkiye’nin bölgedeki çıkarları doğrultusunda yalnızlaşan İsrail’den uzaklaşıp güçlenen İran’a yaklaşmasının ise hem doğru hem de haklı olduğunu ifade etti.

İşte Giraldi’nin kaleminden istihbarat savaşları…

1980'LER İRAN'IN SAVAŞ YILLARI OLDU
İran'ın geçmişten beri yurtdışındaki istihbarat operasyonlarında önemli bir rol oynayan ve ülke içinde karşı istihbarat faaliyetlerini yürüten Devrim Muhafızları'na karşı özel bir sevgim yok. 1980'li yıllarda İstanbul'da yaşadığım dönemde, Devrim Muhafızları Humeyni rejiminin düşmanlarını öldürmek için Avrupa ülkelerine sızarken İran hükümetinin vurucu timlerine yönelik çok yoğun bir istihbarat savaşı yürütülüyordu. Eski Başbakan Şapur Bahtiyar, 11 yıl önceki bir polisin ve yoldan geçen bir kişinin ölümüne neden olan başarısız girişimin ardından, 1991 yılında Paris'te öldürüldü. Bahtiyar, Avrupa ülkelerinde öldürülen 63 İranlıdan biriydi. Benim kaynaklarımdan ikisi İstanbul'da öldürüldü. Bir İran ajanının şahsıma yönelik suikast girişimi de MİT'in desteğiyle önlendi.

Haberin Devamı

TÜRKİYE O SAVAŞIN EN SEVİLEN MEKANI
Türkiye o dönemde rejim destekçileri ve karşıtları arasında uzaktan yürütülen savaşın en sevilen mekanı haline geldi zira Türkiye İran'a komşu olup vatandaşlarından vize istemeyen tek ülkeydi. Dahası Türkiye İran'dan kaçmak isteyen muhalifler için bir zıplama tahtası çünkü her Avrupa ülkesinin Türkiye'de bir diplomatik misyonu var ve hem Avrupa'daki tüm başkentlere hem de ABD'ye Türkiye'den uçuşlar var.

BELLİ KURALLAR İŞLİYOR
Ignatius, hatalı bir biçimde, istihbarat kurumları arasındaki dostane ilişkilerin karşılıklı olarak bir serbest atış bölgesi yarattığını varsayıyor. Ancak Türkiye'nin en yakın istihbarat ilişkisi ABD ile olmasına rağmen, orada bile belli kurallar işliyor. Ignatius'ın Türkiye'nin normal koşullar altında "İsrail ajanlarını yabancı bir güce 'satmayacağı'" varsayımı doğru değil zira Ankara topraklarında yürütülen tek taraflı operasyonları iki taraflı uzlaşmaların ciddi bir ihlali olarak görüyor.

Haberin Devamı

CIA VERİLERİ PAYLAŞMAK ZORUNDA
CIA'in Türkiye'de yürüttüğü operasyonlara ancak ve ancak bağdaşabilir yani siyasi dille kabul edilebilir olduğu zaman izin veriliyor. Teşkilat Türkiye'nin doğrudan katılımı olmadan bu operasyonları yürütebilir ancak sonuçlarını paylaşmak zorunda. Elbette iki taraf da yakalanmadıkça hile yapıyor. Bunu akılda tutarak, benim İstanbul'da olduğum dönemde MİT'in bu kuralları uygulamakta çok agresif davrandığını, CIA için çalıştığı bilinen kişiler üzerinde düzenli olarak ağır izleme operasyonları yürüttüğünü ve kokteyl partilerinde soru sorma konusunda biraz fazla aktif olan konsolosluk görevlilerini de rastgele kontrol ettiğini söyleyebilirim.

Haberin Devamı

YILLARCA TÜRKİYE’DE ÇALIŞMIŞ

Philip Giraldi, Avrupa ve Ortadoğu’da 20 yılını terörle mücadele çalışmalarına ayırmış eski bir CIA ve ordu istihbarat akanı. Chicago Üniversitesi’nin ardından Londra’da yüksek lisans yapan Giraldi, dokuz yıldır düzenli olarak yazılar kaleme aldığı The American Conservative’in yanı sıra Antiwar.com sitesi için de yazıyor.

HAVAALANINDA HAYATININ HATASINI YAPTI
Bu demek değil ki CIA tek başına hareket etmedi. Etti ancak bunu çok dikkatli bir biçimde, çoğu zaman başka ülkelerden sivil pasaport taşıyan dolayısıyla Türkiye'nin tanımadığı ajanlar getirerek yaptı. O durumda bile Amerikalılar zaman zaman tabir-i caizse iş üstünde yakalanıyordu. Ignatius'ın bahsettiği hikayeye ürkütücü şekilde benzeyen bir operasyonda, Almanya'dan iş bahanesiyle gelen Amerikalı bir ajan İstanbul'da sekiz İranlıyla görüşmüştü. İranlılar ülkelerine dönüp Washington için önemli hedefler hakkında bilgi toplayacak ve çeşitli aralıklarla Türkiye'den çıkıp öğrendiklerini aktaracaklardı. Görüşmeler Türklerce tespit edilmedi ancak Amerikan ajanı havaalanının metal detektöründen ceketinin cebinde bir kalemle geçmeye çalışma hatasını yaptı. Kendisinden ceplerini boşaltması talep edilince sekiz sahte İran pasaportunu ortaya dökmek zorunda kaldı. Bir Türk cezaevinde üç gece geçirdi ki bu "Midnight Express" filmini izleyenlerin hatırlayabileceği gibi pek sevimli olmayan ve zaman zaman acı veren bir deneyimdir. Kayıp Amerikalıyı bulmaya gittiğimde ben de nasıl davranılması gerektiği dersini çıkarabilmek için bir geceliğine aynı cezaevine tıkıldım. Sonunca CIA "kusurunu" kabul etti de ikimiz de serbest bırakıldık.

Haberin Devamı

İSRAİLLİLER SINIRI ÇİĞNEMİŞ VE CEZALANDIRILMIŞ
Birçok kopukluk yaşanan İsrail-Türkiye ilişkilerine gelince, Türkiye karşılıklı meselelerle ilgili bilgi paylaşmaya hatta İsrail'in yürüttüğü ve MİT'in de söz sahibi olduğu bir operasyona göz yummaya gönüllü olabilir ancak her türlü şüpheli İsrailliyi yakından izleyecek ve İsraillilerin bağımsız bir şey yaptığını fark ettiğinde de çok sert müdahale edecektir. Ignatius'ın anlattığı olayda da yaşanan belli ki bu. Ignatius ifşaatın İsraillilerin başarısızlığından kaynaklanmadığını açıklamak için çok uğraşsa da operasyonun patladığı düşünüldüğünde bu varsayımı kabul etmek biraz zor. Öyle bile olsa, İsrailliler sınırı çiğnedikleri için cezalandırılmışlar.

Haberin Devamı

TÜRKİYE'NİN NETANYAHU'YU NEDEN UTANDIRMAK İSTEDİĞİNİ...
Ignatius aynı zamanda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Filistinlilere yönelik gittikçe artan eğilimiyle İsrail-Türkiye istihbarat ilişkisi için "benzersiz bir engel" yarattığını ifade ediyor. Basında geniş geniş yer alan 2009'daki Davos olayı düşünüldüğünde Ignatius, Erdoğan'ın dostu değil. Bununla birlikte değerlendirmesi doğru olabilir, ancak ortaklığın bozulmasında asıl etkili faktör şüphesiz Mayıs 2010'da Mavi Marmara gemisindeki dokuz Türk'ün İsrail komandolarınca uluslararası sularda öldürülmesiydi. Bu arka plan düşünüldüğünde, Türkiye'nin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu neden utandırmak istediğini anlamak kolay.

TÜRKİYE'NİN HASSASİYETLERİNİ GÖZ ARDI EDİYOR
Ignatius, İsrail'in istihbarat başarısızlıklarıyla ilgili bahanelerini kabul etmek için fazla hazır. MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın İsrailliler tarafından İran'ın istihbarat ve güvenlik dairesine göndermeyle "MOIS'in Ankara'daki büro şefi" olarak nitelendirildiğini anlatıyor. Bu zekice bir iğneleme ancak Türkiye'nin jeopolitik hassasiyetleriyle ilgili gerçeği göz ardı ediyor. Sözün özü, İran Türkler için İsrail'den daha önemli bir komşu. İsrail'le olan istihbarat ortaklığı ise büyük oranda Tel Aviv'e yönelik en ufak bir saygısızlığı hemen cezalandıran ABD Kongresi'ni tatmin etmek için kurulmuş bir dargın bir barışık bir ortaklık. Ankara, kendi çıkarları doğrultusunda Tahran'la iyi ilişkiler kurmak için çok çalışacaktır. Bu girişimin ardında haklı olarak İranlıların Türklerin yüksek öncelik olarak gördüğü alanlarda, özellikle de Kürtler konusunda, verebileceği çok daha fazla şey olduğu varsayımı yatıyor. Öte yandan İsrail, Kürtleri İran'a karşı çalışmaları için sömürmüş ve Türkiye'nin ilişkinin ne kadar derin olduğu konusunda meşru şüpheler duymasına neden olmuştu.

IGNATIUS İSRAİLLİLERİN HİKAYESİNİ AKTARIYOR
Tüm bunlar alavere dalavere dünyasında kalıcı dostluklar ve kalıcı düşmanlıklar olmadığı anlamına geliyor. Ignatius, neredeyse herkesin düşman olarak gördüğü İran'a karşı yürütülen bir operasyonu açığa vuran Türkiye'ye gölge düşürüp kendi başarısızlıklarını temize çıkarmak isteyen İsraillilerin kendisine vermiş olması muhtemel bir hikayeyi ortaya çıkarıyor. Ancak elbette durum bundan daha karmaşık. İsrail'in bölgede gittikçe artan yalnızlığı, başarılı bir ilişki yürütmenin 20 yıl öncesine kıyasla çok daha az şey kazandıran bir durum olmasına neden olurken İran uluslararası kamuoyunda gittikçe etkili bir role doğru ilerliyor.

Türkler de bunu çok iyi anlıyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!