BİR SORUDAN FAZLASI | Neden beni arıyorsun?

Güncelleme Tarihi:

BİR SORUDAN FAZLASI | Neden beni arıyorsun
Oluşturulma Tarihi: Eylül 24, 2023 08:36

Teknoloji çağında yaşıyoruz ve herkes birbirine kolaylıkla ulaşabiliyor. İnsanlar artık cebimizdeki telefonlarla bir tuş uzağımızda. Ancak bazıları telefonla konuşmayı ve aranmayı sevmiyor. Bazıları da telefonda hiç susmadan saatlerce konuşuyor. Bir Sorudan Fazlası serimizin bu bölümünde telefonla konuşmayı sevmeyenlere kulak verdik ve bunun altında yatan nedenleri Uzman Klinik Psikolog Buse Akçil ile mercek altına aldık.

Haberin Devamı

Günümüzde telefonsuz bir hayat düşünmek neredeyse imkânsız. Özellikle de gençler için… Artık her işimizi telefon üzerinden yapıyoruz.

Bu akıllı ‘mini bilgisayarları’; video izlemekten mesaj yazmaya, sosyal medya platformlarını takip etmekten internette yapılan alışverişlere kadar pek çok amaç için kullanıyoruz. Fakat konu telefonun asıl amacı olan konuşmaya gelince bazıları için bu durum korkutucu oluyor.

Çoğu kişi telefonla konuşmayı sevmiyor ve aranmaktan hoşlanmadığı için telefonunu sürekli sessiz modda kullanıyor. 

İşte telefonla konuşmayı sevmeyenlerin görüşleri ve uzman yorumları…

‘SÜREKLİ ÇALAN BİR TELEFON, UYUMAYA ÇALIŞIRKEN YÜZE KONAN SİVRİSİNEK ETKİSİ YARATIYOR’

Gizem G. (39)

Bence telefonla ilişkimiz nesilden nesile değişiyor. Büyüklerimiz uzun mesafe aramaları postaneye yazdırmak, (özellikle Anadolu’da) telefonla konuşmak için mahallenin bakkalına gitmek, eve bağlanan telefonu misafir odasının en güzel köşesine yerleştirip üzerini dantel örtüyle kaplamak gibi tecrübelere sahip. Dolayısıyla telefon dendiğine akıllarına konuşma eylemi geliyor. Üstelik telefon kıtlığından telefon bolluğuna doğru bir süreç yaşadıkları için rahatça uzun uzun konuşmak hoşlarına gidiyor bile olabilir.

Benim gibi 80’lerin ilk yarısında doğmuş olanlar çevirmeli telefondan tuşluya, tuşludan telsize, ev telefonundan cep telefonuna, takoz Ericsson’dan iPhone’a olan geçişleri yaşadı. Cep telefonları ilk çıktığında “cepten cebe” ya da “evden cebe” konuşmak çok pahalıydı. “Cepten evi” aramak düşünülemezdi bile. Hal böyle olunca gittikçe daha az konuşmaya başladık telefonla. Çünkü kontörler hemen bitiyor, faturalar şişiyordu.

Üstelik cep telefonlarında SMS diye bir özellik vardı, yani konuşmaya alternatifimiz olmuştu. Fakat SMS de çok ucuz değildi; sayıyla atabiliyorduk. Bu yüzden 160 karakterde çok şey anlatabilmek için sesli harflerden, boşluklardan feda edip “Yrn 3te Cmhryt M blşm? Snm/pzz yprz” diye yazışa yazışa Alan Turing’e döndük hepimiz. Ama bu sayede kısa kesmeyi, az kelimeyle çok şey anlatmayı öğrendik. Uzun uzun telefonla konuşmak bize ters gelir oldu.

Bu süreçte edindiğimiz bir diğer davranış da cep telefonundaki “arayanı göster” özelliği sayesinde arama ve mesajlara dilediğimiz zaman cevap vermek oldu. Önceden çalan telefona yetişmek için evin içinde koştururken, zamanla telefonun sesini duymazdan gelir, “Sonra bakarım/Sonra ararım” der olduk.

Bizden sonraki nesiller doğrudan cep telefonuyla hatta akıllı telefonla büyüdü. Bu davranışlar onların “fabrika ayarlarıydı”. Telefonun kabloyla duvardaki bir çıkışa bağlandığına hayatı boyunca şahit olmamış milyonlar var şu an dünyada. Onlar için telefon oyun oynanan, müzik dinlenen, fotoğraf çekilen, sosyal medyada paylaşım yapılan mini bir bilgisayar. O bilgisayarı kulaklarına yaklaştırıp konuşmak en son akıllarına gelecek şey olabilir. Hatta Z kuşağı ve sonrasının, akıllı telefonlardaki konuşma sembolünün neden ahize şeklinde olduğunu anlamadığını okumuştum bir yerde.

Dahası anneannelerin bile Facebook’la WhatsApp’la haşır neşir olduğu günümüzde, karşılarındaki kişiyi en iyi ihtimalle bir şey almaya ikna etmek, en kötü ihtimalle de dolandırmak amacını taşıyanlar dışında telefonla ısrarla arayan pek kimse kalmadı. Hal böyle olunca telefonla aranmak da nefret edilen bir şey haline geldi. Sürekli çalan ve cevap vermenizi bekleyen bir telefon, siz uyumaya çalışırken yüzünüze gözünüze konan bir sivrisinek etkisi yaratıyor. Ekranda gördüğümüz yabancı numaralar “Yine hangi dolandırıcı arıyor!” tepkisine yol açıyor.

Ben nispeten eski toprak olduğum için günümüzde uzun ve ayrıntılı konuşmam gerektiği durumlarda halen birilerini telefonla aramayı tercih edebiliyorum. Ama aradığım numara bir iş yerine ya da tüzel kişiye ait değilse, önden bir mesaj yazıp “Müsaitsen(iz) arayabilir miyim?” diye soruyorum mutlaka. Tabii bir de bayramlarda, özel günlerde büyükleri arama meselesi var ki yemin ediyorum zulüm gibi. 20-25 sene içinde telefonla arama/aranma eylemi yeryüzünden tamamen silinirse şaşırmayacağım.

BİR SORUDAN FAZLASI | Neden beni arıyorsun


‘TELEFONDA O KADAR ÇOK KONUŞUYORDU Kİ AYRILMAK ZORUNDA KALDIM’

Canan O. (26)

Haberin Devamı

Telefonla konuşmayı sevmiyorum. Masabaşı bir işte çalışıyorum ve gün içinde zaten pek çok kişiyle telefonda konuşmak zorunda kalıyorum. Bunu bile zar zor, sıkılarak yapıyorum. Akşamları da yorgun olduğum için çok önemli bir şey olmadığı sürece mesajlaşmayı tercih ediyorum.

Haberin Devamı

Sorun şu ki bazı insanlar telefonla konuşmayı bilmiyor. Buna annem de dahil. Aradığında günün bütün özetini geçiyor. Ben de enerjisini atsın diye ses etmiyorum. Fakat benimle alakasız konular olunca içimden “Yahu anne ben hangi alemdeyim, sen ne anlatıyorsun” diyorum. Hele flört ederken telefon muhabbetleri yok mu, resmen işkence…

Önce sen kapatlar, aradaki sessiz geçen dakikalar ve konuşacak bir şey kalmayınca bile ısrarla telefonu kapatmamalar... Bir de üstüne “Dur daha konuşuyorduk, bir şeyin mi var?” sorgulamaları… Sırf bu yüzden bir ay önce erkek arkadaşımdan ayrıldım. Sık sık aradığı yetmiyor gibi bir de haber vermeden görüntülü arıyor. Hiç gelemiyorum böyle şeylere, hemen güle güle deyiverdim…

Haberin Devamı

‘İŞ YERİNDE ARANINCA TELEFONU CAMDAN ATMAK İSTİYORUM

Rıza K. (33)

Telefonla konuşmayı hiçbir zaman sevemedim. Özellikle birileriyle uzun uzadıya telefonda vakit geçirmekten nefret ediyorum. Karşımdaki insanın söylemek istediği bir dakika ama mevzuya gelene kadar 30-40 dakika telefonda uzun uzun konuşuyor. Bir insanın nasıl oluyor da basit bir mevzuda harcayacak bu kadar vakti oluyor?

Böyle arkadaşlarımı bildiğimden telefonlarını asla açmıyorum. Daha sonra mesaj atarak arama faslını geçiştiriyorum. Fakat sesinden rahatsızlık duyduğum bazı yakınlarım ses kaydı atmayı alışkanlık edindi ona da ayrıca sinir oluyorum. Ardı arkası gelmeyen bildirimlerin yanı sıra ne anlatacaklarını tek tek dinlemek zorunda kalıyorum.

Bence artık kimse az ve öz konuşmuyor. Sürekli bir yorum yapmak ve konuyu dallandırmak epey popüler. Bununla birlikte, en fazla sinir olduğum şeylerin başında iş yerinde aranmak veya mesaj bombardımanına tutulmak geliyor.

Böyle anlarda telefonumu kaldırıp camdan atmak istiyorum. Bence pek çok özelliği olan telefonların hayatımıza girmesi bu açıdan hiç iyi olmadı. Sürekli telefonda konuşmak, sürekli erişilebilir olmanın olumsuz sonuçlarına karşı mücadelem devam ediyor.

Haberin Devamı

‘MANAS DESTANI GİBİ UZUN UZUN KONUŞANLARIN TELEFONLARINI AÇMIYORUM’

Çiğdem R. (43)

Ben aslında önceden telefonla konuşmaya karşı bu kadar mesafeli değildim ama son yıllarda iyice nefret etmeye başladım. 90’ların sonunda ilk cep telefonumu, farklı şehirde yaşadığım için ailemle haberleşmek, acil bir durumda bana ulaşılması, arada da sevdiklerime mesaj çekeyim ve konuşayım diye almıştım.

Sevdiklerimizin sesini duymak bile kâfi geliyordu. O zamanlar kimse telefonla uzun uzun konuşmuyordu. Yıllar sonra bir işe başladım, günümün çoğunluğu tanımadığım insanlarla telefonda konuşarak geçiyordu. İşte o zamanlarda başladı benim telefonla konuşmaya karşı rahatsızlığım.

İş haricinde birileri aradığında konuşmak istemiyor, mecburen açsam da kısa kesmeye çalışıyordum. Sonraları bu telefonları açmamaya, arayana dönmemeye kadar gitti. Kısa ve öz konuşanları açıyorum ama Manas Destanı gibi gününü saniye saniye anlatanları, yemek yerken, iş yaparken vakit geçsin diye beni arayanların telefonlarını es kaza açtıysam mutlaka bir bahane bulup kapatıyorum.

Ben senin sevgilinde ettiğin kavganın her detayını dinlemek zorunda mıyım? Ya da çocuğunun okulundaki velilerle kavganın kökenini kadar inip kim haklı kim haksız diye hakimlik yapmak zorunda mıyım? Bir de en sinir olduğum şey beni arayıp konuşan kişinin aralarda yanındaki kişiye cevap vermesi, çocuğuna laf yetiştirmesi ve "Dur bekle deyip" dakikalarca telefonda bekletmesi...

Telefonum sürekli sessizde, çalma sesine bile tahammülüm yok. Artık bu bahsettiğim arkadaşlarım aradığında asla cevap vermiyorum, biraz sonra mesaj yazıp “Müsait değilim daha sonra konuşuruz” yazıp bir daha aramıyorum.

Bir arkadaşım var, seviyorum da kendisini ama ondan telefon geldiğinde başıma ağrı giriyor. Geçenlerde aradı tam 1 saat 39 dakika konuştu. Uzun zamandır görüşemiyoruz, tamam konuşalım da bu kadar uzun konuşmak nedir? Telefon ısındı ve sonra da çat diye kapandı. Bilerek uzun süre açmadım ki azıcık dinleneyim diye. Yani insanları bu kadar bezdirmeye gerek yok. Yüz yüzeyken saatlerce konuşalım ama telefonla bu kadar uzun konuşulmaz.

Telefon geldiğinde konuşmayı sevmediğim gibi birilerine telefon açmayı da sevmiyorum. Arkadaşlarım hep yakınıyor "Hiç mi aklına gelmiyoruz neden aramıyorsun?" diye. Aklıma gelse de telefonla konuşmak istemiyorum ve aklımda kalıyor öyle... Bu onları sevip sevmeme meselesi de değil, telefonun kendisine karşı bir tepki. Bazen sadece ev telefonlarının olduğu o eski günlere dönmeyi çok istiyorum.

BİR SORUDAN FAZLASI | Neden beni arıyorsun


‘HEM SAATLERCE KONUŞUYORLAR HEM DE ‘NEDEN BENİ HİÇ ARAMIYORSUN?’ DİYORLAR’

Suzan K. (29)

Haberin Devamı

Benim için aslında konu telefonla konuşmayı sevip sevmemek değil. Benim tahammül edemediğim şey telefonla saatlerce konuşmak... Mesajla ya da telefonda konuşarak haberleşirsin, bir durum olur haber verirsin, elbette sohbet de edersin ama bunun bir sınırı olmalı. Bir insanı arayıp saatlerce telefonda konuşmaya mecbur bırakamazsın.

Çevremde böyle birkaç kişi var. Arıyorlar ve minimum 45 dakika konuşuyorlar. Konuşmamız gereken şeyleri bitirdikten sonra yetmiyor bir de üstünden geçiyor. Telefonu kapatan her zaman ben oluyorum. Bir, iki, üç beş derken artık bu insanlarla telefonda hiç konuşmak istemediğimi fark ettim. Bu sefer de “Neden beni hiç aramıyorsun?” demeye başladılar. Neden arayayım? Vaktimi çalıyorsun! Telefonla konuşmak böyle bir şey değil ki...

Artık aradıklarında genelde “Toplantıdayım” ya da “Yemek yiyorum” gibi bahaneler sıraladığım mesajlar atıyorum. Konuştuğumuz zaman ise “Arkadan biri arıyor”, “Kapı çalıyor” falan deyip kapatıyorum. Şimdi soruyorum size ben onlarla konuşmak istemediğim için kötü arkadaş mı oluyorum yoksa onlar beni bu hale getirdiği, bu kadar anlayışsız oldukları ve yalan söylemek zorunda bıraktıkları için kötü arkadaş mı oluyor?

Peki telefonla konuşmayı sevmemenin, aranınca tedirgin olmanın, birilerini arayamamanın ve uzun süre telefonda konuşmanın altında yatan nedenler neler?

‘BUNUN NEDENİ ÇOCUKLUK DÖNEMİNE BAĞLI TRAVMALAR OLABİLİR’

Uzman Klinik Psikolog Buse Akçil, “Bunun nedeni çocukluk dönemine bağlı travmalar olabileceği gibi, kişi telefonla konuşma sırasında beden dilini kullanamayacağı için kendini doğru ifade edememe kaygıları yaşıyor olabilir” dedi. Akçil, şu bilgilerin altını çizdi:

“Ani ve beklenmedik haberleri telefonla alma ve telefonla konuşma sırasında kendini ifade edememe en büyük kaygı sebepleri arasında görülüyor. Telefonla hiç tanımadığı biriyle konuşan kişi “ya duyamazsam”, “ya yanlış anlarsam” diye konuşmaktan çekinir. Genellikle kaygı bozukluğu yaşayan kişiler mesajlaşmayı seçer.”

‘TELEFOBİ’ KİŞİLERİN YAŞAMLARINI SON DERECE OLUMSUZ ETKİLER’

Bu sürecin zamanla telefobiye dönüşebileceğinin altını çizen Buse Akçil, “Sosyal fobi veya sosyal kaygı olarak görülen telefobide telefon çaldığında mide krampları, hızlı kalp atışları ve avuç içlerinde terleme görülür. Bu tür kaygı yaşayan kişiler, telefon çaldığında panik atak da yaşarlar. Duygusal belirtiler, kaygı artışı nedeniyle gelen çağrıları geciktirme, çağrı öncesi ve sonrasında huzursuz hissetme belirtiler arasında sayılabilir. Tüm bunları dikkate aldığımızda telefobi kişilerin yaşamlarını son derece olumsuz etkiler” dedi.

KARŞI TARAFIN UZUN SÜRE KONUŞMAK İSTEMESİ DE PROBLEM DEĞİL Mİ?

Bu soruyu Akçil’e sorduğumda “Buna tek başına problem diyebilmemiz için kişinin sadece telefonla iletişim kurmayı tercih ediyor olması gerekir. Kişi sosyal hayatında ve romantik ilişkilerinde yüz yüze kurduğu iletişimde hep aktif tarafsa bunun altında var olma ihtiyacı yatıyor olabilir” cevabını verdi.

Akçil, “Telefonla konuşmayı seven insanlar genellikle yalnız kalmak istemedikleri için çevresindeki kişilerle iletişim kurmayı tercih ediyor olabilir. Mesajla kendini ifade edemeyeceğini düşündüğü için de telefonla kurduğu iletişimde daha net anlaşılacağını düşünür” ifadelerini kullandı.

BU DURUMU AŞMAK İSTEYENLER NELER YAPMALI?

“Telefon kaygısıyla baş etmenin en güzel yollarında biri gelen çağrılara yanıt vererek kendimizi bu akışa bırakmak” diyen Buse Akçil, “Uzun veya kısa telefon görüşmelerinden kaçındıkça kaygı zamanla daha da artacaktır. Telefonla konuşmaya aile bireyleri ve yakın arkadaşlarla başlanabilir. Eğer sizi sürekli arayan kişiler telefonda uzun süre konuşuyorsalar doğru bir dille uyarabilirsiniz” dedi.

Fotoğraflar: iStock

BAKMADAN GEÇME!