Gitmesini bilmek lazım

Güncelleme Tarihi:

Gitmesini bilmek lazım
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 21, 2015 16:37

WOLFGANG Thierse.Sosyal Demokrat bir politikacı.Her ne kadar politikacının emeklisi olmasa da, artık resmen emekli.

Haberin Devamı

Wolfgang Thierse, 1943 yılında Polonya’nın Breslau kentinde Alman bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra sürgün edilen ailesiyle birlikte henüz iki yaşındayken Almanya’nın şu andaki Thüringen eyalet sınırları içinde kalan Eisfeld kentine yerleşti.
Tabii eski Doğu Almanya olarak bilinen Almanya Demokratik Cumhuriyeti (DDR) 1949 yılında resmen kurulunca da DDR vatandaşı oldu.
Hep de orada yaşadı...
Hala da Berlin’in doğu kesiminde yaşamakta.

Gitmesini bilmek lazım


Thierse, 9 Kasım 1989 tarihinde duvarlar çökmeden önce Yeni Forum adı altında eski Doğu Almanya’da oluşan direnişçiler arasında yer aldı.
1990 yılı başlarında DDR’de kurulan Sosyal Demokrat Parti’ye (SPD) geçti.
İki Almanya arasındaki utanç duvarları yıkıldıktan sonra 1990 yılı mart ayında dönemin Doğu Almanya’sında yapılan ilk özgür seçimlerde Volkskammer’e (Halk Meclisi) milletvekili olarak girdi.
İki Almanya Federal Almanya Cumhuriyeti adı altında resmen birleştikten sonra 3 Ekim 1990 tarihinde yapılan ilk genel seçimlerde Berlin Mitte-Prenzlauer Berg kesiminde direkt aday olarak en fazla oy alarak Federal Meclis’e milletvekili olarak girdi.

1998 yılında SPD ile Yeşiller iktidara gelince Thierse, Federal Meclis Başkanı seçildi.
Bu görevini 2005 yılına kadar sürdürdü.
Daha sonraki yıllarda da Federal Meclis Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı.
22 Eylül 2013 tarihinde yapılan genel seçimlere ise listede sağlam bir yeri olduğunu bildiği halde katılmadı.

Hem de gönüllü olarak.
Hem de “Gitmesini bilmek lazım” diyerek.
Federal Meclis’te 3 Eylül 2013 tarihinde yaptığı son konuşmasında, “Bu benim son oturumumdu. 24 yıl sonra parlamenter çalışmalarıma son veriyorum...” demişti.
Herkese de teşekkür etmişti.
Ancak bu son konuşmasında, “18 Mart 1990 yılında yapılan ilk özgür seçimleri hatırlıyorum. Politik tutkusu kendisinden bana miras kalan babamı düşünüyorum. O ömrü boyunca bir kez bile özgür seçimlerde oy kullanamadı. Bu örnek bana özgür seçimlerin ne denli önemli, ne denli değerli olduğunu hatırlatıyor. Birçok insanın seçim hakkını kullanmayıp feragat etmesi, beni hem üzüyor hem de öfkelendiriyor” diyerek bu ilgisizliğin ve vurdum duymazlığın demokrasi açısından tehlikeli olacağına dikkat çekmişti.
Tabii bu sözleriyle özgür seçimlerin önemini ve değerini de vurgulamıştı.

SUEBYALILAR KAVGASI

Eski Doğu Berlin sınırları içinde kalan Prenzlauer Berg semtinde yaşayan Wolfgang Thierse, bundan birkaç yıl önce kendisinden hiç beklenmediğinden olacak, yaptığı bir açıklama yüzünden ağır eleştirilere hedef oldu.
Kendi bölgesine daha ziyade Baden-Württemberg Eyaleti’nden gelen ve Schwaben (Suebyalı) olarak nitelendirilen yerli göçmenlerin, bölgeye kendi kültürlerini de getirmelerinden yakındı.
Thierse, Deutschlandfunk’a (Almanya Radyosu) verdiği demecinde, Berlin’de yıllardır schrippen olarak bilinen küçük ekmeklerin Suebyalıların yaşadığı kesimlerde kullanılan wecken adı altında satılmaya başlandığını hatırlatırken, Prenzlauer Berg’in çehresini değiştirmeye başlamalarından da yakındı.
SPD politikacı, Prenzlauer Berg’in güney kesiminde yaşayanların yüzde 90’ına yakının 1990 yılından sonra yerleşen yeni göçmenlerden oluştuğuna dikkat çekerken, Suebyalıların diğerlerini oradan uzaklaştırıcı bir tutum sergilediklerini de söyledi.
“Benim Suebya veya Bavyera şivesiyle konuşulmasına hiçbir itirazım yok. Ama ben Berlin’de Berlin şivesiyle konuşulmasını istiyorum” diyerek bazı gelişmelerden rahatsız olduğunu da gizlemedi.
Tabii eleştiriler hemen geldi...
Hem de sert eleştiriler...
“Irkçı bir yaklaşım” diyenler bile oldu...
Baden-Württemberg Eyaleti’nin eski Başbakanı Günther Oettinger, “Suebyalılar olmasa Berlin’deki yaşamın kalitesi düşer. Biz Baden-Württemberg olarak her yıl Berlin’e milyonlarca Euro parasal destek veriyoruz” dedi.
Kendisi de Baden-Württemberg’de doğan ve “Ben Anadolulu bir Suebyalıyım” diyen Yeşiller’in Eşbaşkanı Cem Özdemir de Thierse’nin yaklaşamına tepki gösterdi.
Cem Özdemir, “Berlinliler Thierse gibi davranmayıp bize (Baden Württemberglilere, yani Suebyalılara) teşekkür etmeliler” dedi.

KATKILARI BÜYÜK

Wolfgang Thierse ile Federal Meclis Başkanlığı döneminde birkaç kez söyleşi yaptım.
Türklerle olan ilişkisini ve Türk kökenli insanlara yaklaşımını da sormuştum bir söyleşimizde.
“Doğu Almanya döneminde Türklerle tanışma, buluşma imkanımız yoktu. Zaten olamazdı da. Çünkü Doğu Almanya’da Türkler yoktu. Biz daha ziyade sosyalist ülkelerden gelen insanları tanıdık o dönemlerde. Bazen Batı Berlin’den gelen Türk kökenli insanlara rastlardım. Ama hiçbir ilişkim olmadı. Ama televizyonlarda, Batı Berlin’de çok Türk yaşadığını gördük, duyduk. Duvarlar yıkıldıktan sonra en çok merak ettiğim şeylerden biri de aynı kentin tanımadığımız bölümündeki gelişmeleri ve insanları tanımaktı. Bambaşka ülkelerden, farklı kültürlerden insanların orada nasıl yaşadıklarını bilmekti. Büyük bir Türk toplumunun da yaşadığı uluslararası bir kent olan Berlin’e bu insanların zenginlik kattıklarını gördüm. Duvarlar yıkıldıktan, Almanya birleştikten sonra tanıdım onları. Berlin’in her sokağında Türk izleri var. Kendi işyerlerini açmış birçok insan var. Benim yaşadığım Prenzlauer Berg semtinde de kendi işyerlerini açan Türk kökenli girişimciler var. Çalışkan insanlar, sempatik insanlar, saygılı insanlar. Ayrıca birinci ve ikinci nesil Türk misafir işçiler bu ülkenin kalkınmasına çok önemli katkılarda bulundular. Gece gündüz demeden, hafta içi hafta sonu demeden çalıştılar. Bunu hiçbir zaman unutmamalıyız” yanıtını vermişti.

Uyumun önemli ölçüde gerçekleştiğini belirtirken, hala birtakım sorunlar olduğunun unutulmaması gerektiğine de dikkat çekip, “Özellikle çocuk ve gençlerin bu topluma kazandırılması için hem politik sorumluluk taşıyanlara, hem de ailelere önemli görevler düşmekte. Özellikle eğitim ve mesleki eğitime önem vermeliyiz. Eğitimin çocuk yuvalarında başladığı unutulmamalı. Toplumsal bütünleşmenin gerçekleşmesi için hepimiz el ele vermeliyiz. Hepimiz elimizden gelen gayreti göstermeliyiz” demişti.

Wolfgang Thierse, Almanya’da politikacıların Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında müzakerelerin başlatılıp başlatılmaması tartışmalarını yoğun bir biçimde sürdürdükleri 2004 yılının son aylarında “Türkiye sizce şu anda müzakerelere hazır mıdır?” soruma çok açık bir şekilde şu yanıtı vermişti:
“Evet, çünkü bundan bir iki yıl öncesine baktığım zaman geçtiğimiz süre içerisinde ülkede çok büyük reformların gerçekleştirilmiş olduğunu görmekteyim. Onun için bir de AB Komisyonu tarafından hazırlanmış olan İlerleme Raporlarına bakmamız gerekiyor ki; bunların büyük bir çoğunluğu da gayet olumlu değerlendirmelerdir. O yüzden bütün çerçeveyi yeniden ele aldığımız zaman önümüzdeki Aralık ayı sonuna doğru hükümetlerin olumlu karar alacağını düşünmekteyim. Yalnız, müzakere süreci başladıktan sonra bu sürecin ne kadar süreceğine dair bir tahminde bulunamıyoruz. Bu süreç 5 yıl mı olur, 10 yıl mı olur, yoksa 15 yıl mı olur, bunu şimdiden tahmin etmek mümkün değil. Bunun için tavsiyem; bu süreci sabırsızlıkla beklemek kesinlikle doğru değildir. Ama öbür taraftan bu, ilelebet bekleme süreci olarak görülmemelidir.”

Wolfgang Thierse, Türkiye’nin Batı ile İslam dünyası arasında önemli bir köprü rolü üstlenebileceğine dikkat çekerken, “Türkiye’ye AB perspektifi verilmesi Avrupa’nın da çıkarınadır. Bu gerçek hiçbir zaman gözardı edilmemelidir” uyarısında da bulunmuştu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!