Başarı odaklı narsist bireyler yetiştiriyoruz

1dk okuma

Marmara Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil Ekşi, “Çocuk merkezlilik kulağa hoş geliyor. Ancak bu durum başarı merkezli, narsist bireylerin yetişmesine yol açıyor” diyor.

Gönül KOCA

Gençler arasında şiddet eğiliminin ve madde kullanımının çoğaldığı tartışmaları giderek artıyor. Aileler de çocuklarını bu tür zararlı davranışlardan uzak tutarak, kendi kararlarını alabilen ve sorumluluk sahibi bireyler yetiştirebilmek için uzmanlarla işbirliği yapmaya çalışıyor. Aralık ayında Bilgi Üniversitesi Sosyoloji ve Eğitim Çalışmaları Birimi’nin (SEÇBİR) düzenlediği sempozyuma katılan Prof. Dr. Halil Ekşi de katılımcılara, gençler arasındaki suç işleme, şiddet, zorbalık, hak gözetmeme gibi sorunlar üzerinden onlara temel insani değerleri kazandırabilmek için gerekli olan karakter eğitiminin önemini anlattı.
‘Karakter Okulu’ adlı bir programın da yürütücülüğünü yapan Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil Ekşi, Türkiye’deki eğitim sisteminde çocuk yetiştirmede izlenen yolu şöyle anlatıyor: “Akademik eğitime biz bilişsel alan, duyguların eğitime ise duyuşsal alan diyoruz. Türk eğitim sisteminin çok sınav odaklı ve öğrencilerin yarış atı gibi olması eğitsel hedefleri biraz daha ikinci planda bırakıyor. Bu da duyuşsal alanın ihmal edilmesine neden oluyor. Aslında duyuşsal alan iyi desteklenirse akademik alanda daha çok başarının kazanıldığı görülüyor. Ama biz tam tersini yapmaya çalışıyoruz. Çocuk merkezlilik kulağa hoş geliyor, ancak bu durum başarı merkezli, narsistik bireylerin yetişmesine yol açıyor.”

Örtük, gizli ya da açık program
Çocukların özgürlüklerine, bağımsızlıklarına düşkün ama aynı zamanda toplumsal sorumluluklarının da farkında olan bireyler olarak yetiştirmenin yolunun, okul ve aile işbirliğiyle yürütülecek karakter eğitiminden geçtiğini belirten Prof. Ekşi, karakter eğitimini şöyle tanımlıyor: “Öğrencilerin örtük, gizli ya da açık program kanalıyla temel insani değerler olarak kabul edilen ilkelere karşı duyarlılık kazanmaları, onların farkında olmaları ve bu erdemleri kendi kişiliklerinin bir parçası haline getirmelerine yardımcı olmak. Mesela ülkemizde bazı köklü okullar var. Birinin buradan mezun olduğunu duyduğumuz zaman kafamızda bir profil oluşuyor. O atmosferin bireye kattığı renk aslında. İşte o rengi biraz daha planlı, programlı yapmayı kastediyoruz. Yani öğrencileri belli bir kalıba sokma, onları şekillendirmeyi kastetmiyoruz. Bunun öğrencinin kendi kişiliğinin bir parçası olmasını sağlamaya diyoruz.”

Doğal, kendiliğinden ve içten olmalı
Karakter eğitiminin doğal, kendiliğinden ve içten olması gerektiğinin altını çizen Ekşi, bu eğitim yöntemini ise şu şekilde özetliyor: “Öğretmen sınıfa girdiği andan itibaren orada oluşturduğu eğitim aslında karakter eğitimidir. Atmosferi dönüştürmesi bir karakter eğitimidir. Karakter eğitimi bunu daha planlı bir şekilde yapmaya çalışıyor ama bunu bir derse dönüştürmeden. Bu doğal, kendiliğinden, içten olması gereken bir şey. Ama teknikleri de var. Mesela benim yürütücülüğünü yaptığım ‘Karakter Okulu’ diye bir programımız var. Buradaki uygulamalar genellikle tema merkezli yapılıyor. Her aya bir değer tarzında gerçekleşiyor. Ve o değer üzerinden okul içinde, dışında, gerektiğinde velinin katıldığı ve dersin içine giydirilmiş birtakım etkinlikler düzenleniyor. Bazı özel okullarda da farklı karakter eğitimi programları uygulanıyor. Ama özellikle İstanbul Milli Eğitim bunu çok önemsiyor. ‘Değerler Eğitimi’ adı altında birçok çalışma yürütüyor. Karakter eğitiminde ailenin mutlaka işin içinde olması gerekiyor, çünkü aksi takdirde iki ayrı dünya oluşur; okul ve aile dünyası diye.”
Prof. Ekşi ayrıca, bilinenin aksine günümüzde çocuğun karakter eğitimi konusunda okula daha çok görev düştüğünü belirtiyor. Çünkü, Ekşi’ye göre çocuk okulda daha fazla zaman geçiriyor, öğretmenleri ve akranlarıyla daha fazla birlikte oluyor. Ama bunun asla, ailenin dışarda tutulması gerektiği anlamına gelmediğini söyleyen Ekşi’ye göre Türkiye’de karakter eğitiminin yaygın bir şekilde uygulanamamasının nedeni eğitim fakültelerinde bu alana yönelik yeterli bilgilendirmenin yapılmayışı: “Türkiye’de karakter eğitiminin uygulanmasının önündeki en büyük engellerden biri, eğitim fakültelerinde bu alana dönük eğitimin nasıl gerçekleştirileceğiyle ilgili öğretmen adaylarının bilgilendirilmemeleri, donatılmamaları. Bu da aslında en az akademik program kadar önemli bir şey. Bununla ilgili olarak da mutlaka eğitim programlarının yapılması gerekiyor. Aslında program var ama sınırlı.”
Türkiye’de son 10 yıldır Karakter Eğitimi’nin popüler olduğunu belirten Prof. Ekşi, ABD’de 1980’den beri çok ciddi fonlar ayrıldığını da belirtiyor.
Haberle ilgili daha fazlası: