Kent ozanı Bülent Ortaçgil: Yazdığım tüm şarkılardan sudoku yaptım

Tam 11 yıl sonra yeni bir albümle karşımızda. 50. Sanat Yılı’nı kutlayan Bülent Ortaçgil ile yoğun konser programı arasında buluştuk… Ortaçgil, “Zamanla insan öyle bir doygunluk durumuna geliyor ki eski tabirle ‘velut (bereketli)’ olamıyor. Şarkılar güzel olmuyordu veya tamamlanmıyordu… Şimdiye kadar yazdığım şarkı isimlerinden bir ‘sudoku’ yapıp yeni bir anlam yükleme fikri beni çok heyecanlandırdı ve ‘Elli’ ortaya çıktı” diyor.

Haberin Devamı

1- Önce yeni albümü konuşalım… ‘Elli Buçuk’, iki bölümden oluşuyor. ‘Elli’de yeni dört şarkı ve 1986 tarihli ‘Ak Kuşlar Kara Kuşlar’ın yeniden kaydı, ‘Buçuk’ta ise, Ortaçgil’in TRT İzmir Radyosu’nda Ümit Tunçağ tarafından 1969 yılında kaydedilen ‘Anlamsız’, ‘Niçin’, ‘Şık Latife’ gibi şarkıları var. Ortaçgil, “Başlangıçla bitiş arasındaki serüvenin kayda geçmesini istedim” diye başlıyor: “Zamanla insan öyle bir doygunluk durumuna geliyor ki eski tabirle ‘velut (bereketli)’ olamıyor. Şarkılar güzel olmuyordu veya tamamlanmıyordu… Yeni albümün itici gücü 11 yıl önce ezgisi hazır olan ‘Elli’ şarkısı… Şimdiye kadar yazdığım bütün şarkı isimlerinden bir ‘sudoku’ yapıp yeni bir anlam yükleme fikri beni çok heyecanlandırdı ve bir anda şarkıları bitirme gücü geldi. ‘Buçuk’ tarafı ise nasıl yayınlayacağımı yıllardır bilemediğim 1969 yılındaki şarkılarım… Meraklıları için ‘Bu adam 50 yılda nereden nereye gelmiş görsünler’ diye koyduk.”

Haberin Devamı

Kent ozanı Bülent Ortaçgil: Yazdığım tüm şarkılardan sudoku yaptım

‘TV’DE ELVIS’İ SEYREDERDİM…’

Kent ozanı Bülent Ortaçgil: Yazdığım tüm şarkılardan sudoku yaptım

Peki ya kendi kişisel hikâyesi nerede, nasıl başlamış? Bülent Ortaçgil, tıp doktoru bir baba ve ev hanımı bir annenin üç çocuğundan en büyüğü olarak 1950’de Ankara’da dünyaya geliyor. Çocukluğu, Selanik ve Arnavutluk’tan Osmanlı Dönemi’nin son yıllarında Türkiye’ye göç etmiş anneanne ve dedelerinin de oturduğu Ulus’taki evde geçiyor. Aile, Ortaçgil dokuz yaşındayken doktor babanın ihtisası için Amerika’ya gidiyor. İçe kapanık bir çocuk olan Ortaçgil’in hayatına müzik ilk burada giriyor… Bülent Bey anlatıyor: “Televizyonda Elvis Presley’i seyrederdim. Babam da müzik seven ve dinleyen birisiydi. Evde pikap ve dönemin Elvis Presley, Dean Martin gibi popüler isimlerinin olduğu plaklar vardı. Aynı zamanda klasik müzik ve opera da dinlenirdi. Başta sevmesem de sonra hepsinden hoşlanmaya başladım. Dolayısıyla tek boyutlu olmayan bir müzik beğenim oluştu. Bu arada ilk müzik enstrümanıma kavuştum; oyuncak bir ksilofon! Sesler çıkarıp çalmaya çalışırdım.”

Haberin Devamı

Kent ozanı Bülent Ortaçgil: Yazdığım tüm şarkılardan sudoku yaptım

Sene 1950’ler / Baba Zafer Kemal, anne Nesrin ve kardeşi Ercüment Ortaçgil’le, Ankara

‘SPARTALILAR GİBİ BİR DÜNYA’

Aile, bir yılın ardından 1959’da Türkiye’ye dönüp İstanbul’a yerleşti. Ortaçgil, Sultanahmet İlkokulu’nu bitirdikten sonra yatılı olarak Maarif Koleji’ne başladı. Aileden ayrılmak başta zor geldiyse de başarılı bir öğrenci olduğunu anlatarak devam ediyor: “Babam askeri doktordu. GATA’da çalışıyordu. İstanbul’a gelince Deniz Hastanesi’ne girdi. 1960 ihtilali öncesinde de istifa etti, SKK’ya geçti. Hiçbir zaman muayenehanesi olmadı. Hep kamuya çalıştı. Sülalemizde tüccar veya girişimci yok. Dolayısıyla Türkiye’deki bütün orta sınıf ailelerde olduğu gibi bize de iyi bir eğitim alıp hayatımızı sürdürmekten başka şansımız olmadığı öğretildi. İyi bir eğitim alınacak, geçerli bir meslek sahibi olunacak, yabancı dil konuşulacak… Yatılılıkta herkes bir arada, aileden uzak, aynı şeyleri yapıyor; ders çalışmak, spor yapmak ve sağda solda büyüklerimizin okuduğu veya ilgi duyduğu şeyleri öğrenmek… Bizim dönemde sadece erkekler vardı; Atinalılar, Spartalılar gibi bir dünya!”  

Haberin Devamı

Kent ozanı Bülent Ortaçgil: Yazdığım tüm şarkılardan sudoku yaptım

Sene 1953 / Gençlik Parkı, Ankara

İLK GİTARIMIN HİKÂYESİ…

2- Ancak Ortaçgil’in bu rutin içinde başka bir meşgalesi daha var; müzik. Ksilofonun yerini davul alıyor. Öğretmenlerinin dinlediği 1960’ların popüler Batı parçalarına aşina oluyor. Arkadaşlarıyla gruplar kuruyor, İngilizce şarkılar yapıyor. Lisede davulun yerini gitar alıyor. Herhangi bir müzik eğitimi alıyor mu? Ortaçgil, “Hiçbir zaman” diye yanıtlayarak devam ediyor: “Notaya ihtiyaç duymuyordum. Taklit ederek çalıyorsun. Boş vakitlerimizi müzik dinleyip gitarı çözmeye çalışarak harcıyorduk. İlk gitarımı eniştem hediye etmişti. Kötü bir kontrplaktan yapılmıştı ve çalarken parmaklarımız morarırdı. Tabii çok geçmeden kırıldı! Ben ancak liseyi bitirdikten sonra gitar edinebildim. Bu ‘ortalama üstü’ gitarla uzun yıllar çaldım. Hatta ‘Benimle Oynar Mısın’ parçasını bu gitarla kaydettim.”

Haberin Devamı

Kent ozanı Bülent Ortaçgil: Yazdığım tüm şarkılardan sudoku yaptımLise yılları... “Meşhur berber Şevki Baba’nın dükkanından çıkma, West Side Story modası saçlarımla!”

HERKESİN ‘GÜZEL’ DEDİĞİNİ BEN BEĞENMİYORDUM

Ortaçgil, tiyatro ve müzik sayesinde bir başka dünyayı fark ettiğini söylüyor. Ancak hayatın gerçekleri de yerli yerindeydi: “Müzisyen olmaya hiç özenmedim çünkü uğraştığım, hoşuma giden müziklerin Türkiye’de hiçbir geçerliliği yoktu. Herkesin güzel dediğini de ben beğenmiyordum. ‘Hariciye’yi düşündüm ama sonra bunun da memuriyet olduğunu hissettikçe vazgeçtim. Sadece geçinmek, yaşamak istiyordum. Sonunda, 1970’te İstanbul Üniversitesi Kimya Bölümü’ne girdim.”

Kent ozanı Bülent Ortaçgil: Yazdığım tüm şarkılardan sudoku yaptımSene 1970’lerin başı / İlk konser... Eski Dormen Tiyatrosu

Haberin Devamı

‘BENİMLE OYNAR MISIN’I SADECE BİN KİŞİ ALMIŞTI

3- Kimya iyiydi, hoştu ama Ortaçgil, “Zor bölümdü, duman oldum!” diye gülerek devam ediyor: “İnadım da vardı. Beş yıllık bölümü altı buçuk yılda tamamladım. Kimya hayatla çok doğrudan ilişkisi olan bir bölüm ama üniversitede verilen genel eğitimle uzmanlaşamıyorsunuz. Ben hiçbir alanına özel bir ilgi duymadım. Sadece yaşayabilmek ve para kazanabilmek için aşmam gereken bir şey olarak gördüm ve ‘Başlarım senin kimyana!’ diyerek oturup ders çalıştım. Mahalleden arkadaşlarımla çalmaya devam ediyordum. Bir yandan kimyayla güreşirken 1974’te ‘Benimle Oynar Mısın’ı yayınlayabildim. Bin plak sattı. Gelen parayla kendime ancak bir pikap alabildim ve o an ‘Ben profesyonel müzisyen olmamalıyım’ dedim. Müziğim Türkiye’nin o günkü beğenisiyle uyumlu değildi. Pop müziği hafifliğine hiçbir zaman kapılmadım. Amacım dünyaya bir şeyler söylemekti.”

Kent ozanı Bülent Ortaçgil: Yazdığım tüm şarkılardan sudoku yaptımSene 1970’ler / “Çocukluk arkadaşım Orhan’ın Yamaha gitarıyla...”

NORVEÇ’TE GIRGIR OKUR AĞLARDIM

4- Ancak müzik kana karışmıştı bir kere!  Şansını başka yerde denemeye karar verdi. Okulu bitirip, bir yıl askerliğini yaptıktan sonra 1979’da Norveç’e gitti. Buradaki macerası da bir yıl sürmüş: “Norveç bu tarz müziğin yapılabileceği yerlerdendi. İnsanlar bize benziyordu. Ancak 28 yaşımdan sonra ‘Norveçli’ olamayacağımı gördüm. Yazdığım şarkıları başka dilde ifade etmek zordu. Arkadaşlarım bana Gırgır dergilerini yollarlardı. Onlara bakınca ağlardım. Kendime ‘Ben Türkiye’ye aitim! Bu toprakların adamıyım ben! Demek müzikle yaşayamayacağım ben arkadaş!’ dedim ve Türkiye’ye, mühendisliğe döndüm.”

Kent ozanı Bülent Ortaçgil: Yazdığım tüm şarkılardan sudoku yaptım
Maarif Koleji yılları...

BENDE HİÇ MÜDÜR OLACAK HAL YOKTU

5- Altı yıl çeşitli şirketlerde mühendislik yaptı. Ortaçgil, “Eskiye oranla az olsa da yine şarkılar düşünüyordum!” diye devam ediyor: “Müziğe dönüşüm Levent Kırca’nın mekânı ‘Hodri Meydan’daki konser dizisiyle oldu O konserden sonra Erkan (Oğur) hayatıma girdi. Aslında onunla doğduğumuzdan beri tanışırız. Onun eskizleri, benim şarkılarımla çalmaya başladık. 1986’da Fikret Kızılok’la tanıştım. Mekânı Çekirdek Sanatevi’nde bir konser vermemizi istedi. Ahbap olduk. Kızılok Çekirdek Sanatevi’ni beraber yönetmeyi teklif etti, kabul ettim. Mühendisliği bıraktım çünkü tamamen müzikle uğraşmamak bana yalancılık gibi gelmeye başladı. Mühendislikte müdür olacak seviyeye gelmiştim ama elimde gitarım hiç müdür olacak halim yoktu! Dedim ki Türkiye’de bu kadar şarkı yazmış, kendine ve şarkılarına güvenen bir adam bu işi yapamıyorsa gitsin ölsün! Ne gelecekse gelsin başıma kardeşim ben şarkı yazıyorum! Böyle böyle 50 sene geçti!”

Kent ozanı Bülent Ortaçgil: Yazdığım tüm şarkılardan sudoku yaptım
Sene 1996

50 YILIN SONUNDA…

Sanat yılı vesilesiyle hayatla muhakeme yapınca ne sonuç çıkıyor? Ortaçgil: “Hayatımdan memnunum çünkü şarkı yaparak hayatımı geçindirmeyi başardım! İzleyicilerimde lineer bir artış var. Şarkılarımı nesiller birbirine aktarıyor. İnsan yaşlandıkça ayıklamayı da öğreniyor. Beğeni çıtanızı aşmayan şeyleri yayınlamanın ancak ticari kaygısı olabilir. Popüler müzik, çoğunluğa hitap eden kitlesel sanat eserleri yaratmak, hiçbir şey yaratmamakla eşdeğer… Benim eserlerim kitlesel olsaydı ‘Yanlış bir şey yaptım’ derdim. Kendi dünyamda, kendimi tatmin edici şeyler yazdım.”

Kent ozanı Bülent Ortaçgil: Yazdığım tüm şarkılardan sudoku yaptımOrtaçgil’le İstanbul’da bir araya geldik.

HAYAT NE ÜÇ NE BEŞ

Yeni şarkılarından birinde soruyor: “Kimi kara, kimi beyaz… Neden? Halat mı yoksa pamuk ipliği mi? Hangisi hayat?...” Ortaçgil’e göre hangisi hayat? Gülerek yanıtlıyor: “Ne bileyim! Sormasam o şarkıyı yazar mıyım? Hayat ne siyah ne beyaz… Ne üç, ne beş… Hep ikisinin ortasında. Ben her zaman diyaloğa açık bir adamım. Hayattaki davranışlar da öyle olmalı. Karşındakine empati duymalı, onu dinlemeli, onunla konuşabilmelisin. Hiçbir zaman dogmatik olmadım çünkü hiçbir şeye, başka her şeyden doğru
diye inanmadım. Hayat nereden baktığınıza bağlı…”

Yazarın Tüm Yazıları