Gönülsüzler zirvesi

“GELECEĞE dönüş” deyişini bilirsiniz. Geçmişte olan bir şeyin bugün ya da gelecekte tekrar etmesi anlamında kullanılır. İşte evvelsi gün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katıldığı Brüksel’deki NATO zirvesini takip ederken, böyle hissettim. Geleceğe dönmüş gibi!

Haberin Devamı

Zirvede; aynen 11 Eylül sonrasındaki gibi NATO terörle, yani DEAŞ’la mücadeleye katılma kararı aldı. Tesadüf bu ya, 11 Eylül’den sonra El Kaide’nin Londra’da yaptığı bombalı saldırılar gibi, bu sefer de zirveden hemen önce DEAŞ yine İngiltere’de bir intihar saldırısı düzenledi.

Ama tüm bu benzerliklere aldanmayın. Bugün herşey farklı. Ne NATO aynı NATO. Ne dünya aynı dünya. Ne de NATO’nun terörle mücadelesi aynı olacak.

NOSTALJİ: AFGANİSTAN VE IRAK

MALUM 11 Eylül 2001’de El Kaide, ABD’ye saldırdı. Hemen ertesi gün de NATO, 5. maddeyi ilk kez hayata geçirdi. Yani bu saldırıyı tüm NATO üyesi ülkelere yapılmış saydı. Bunu temel alan ABD öncülüğündeki koalisyon da, El Kaide’nin üssü olarak belirlediği Afganistan’a müdahale etti.

Derken sıra geldi Irak’a. Dönemin ABD Başkanı George W. Bush, Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in kitle imha silahları olduğunu iddia etti. Ve Irak’a müdahaleye karar verdi. Ama bu sefer NATO’yu yanında bulamadı. Özellikle Fransa ve Almanya, bu işgale karşı çıktılar. Hatta hatırlarsanız bunun üzerine dönemin ABD Savunma Bakanı Rumsfeld, “eski ve yeni Avrupa” ayrımını yaptı. Buna göre ABD’nin Irak politikasını destekleyen Avrupa ülkeleri, “yeni Avrupa”ydı.

Haberin Devamı

Bunun üzerine Bush, “Gönüllüler Koalisyonu” adını verdiği bir ittifak kurdu. Ve buna katılan 49 ülkeyle birlikte, Mart 2003’te Irak’ı işgal etti. Böylelikle NATO olmadan, münferit ülkeler bir araya gelerek bu işe giriştiler. Hem de bu kez Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi kararı da olmadan.

NATO’NUN İŞLEVSİZLİĞİ

ZAMANLA BM ve NATO çatısına duyulan ihtiyaç daha da azaldı. Kurulan ittifaklar gitgide esnekleşti. Mesela DEAŞ ortaya çıktığından beri bir “gönüllüler koalisyonu” oluşturulmaya tenezzül bile edilmedi. Çünkü bugün ortada gönüllü yok. Artık ABD kendisi bile Irak ve Suriye’de savaşmıyor. Batı’nın ağzı Afganistan ve Irak savaşlarından fena yandı. O yüzden askeri yükü tamamen YPG gibi “taşeron güçler”e yıkmış durumdalar. Bugünün “gönüllüleri” onlar.

*

Bununla birlikte, bugün sadece belli hedefler için kurulan geçici ortaklıklar var. Bunun sebebi ise şu: NATO Soğuk Savaş döneminde, 1949’da Sovyet Bloku’na karşı kuruldu. Ama bugün bambaşka bir güvenlik ortamındayız. Artık tehdit, tek bir devlet ya da belli bir coğrafi bölge değil. Bugünün tehditleri küresel. Terör, mülteci sorunu, siber güvenlik, kitle imha silahları gibi. Bazıları birkaç ülkeyi, bazıları ise tüm dünyayı ilgilendiriyor.

Haberin Devamı

Böyle olunca da farklı tehditler etrafında farklı ülkeler kümeleniyor. Bugün aslında rakip olan ABD ve Rusya’nın Suriye’de koordinasyon içinde olması, bunun sonucu. Polonyalı sosyolog Zygmunt Bauman buna “sıvı ittifaklar” diyor. Bauman “sıvı zamanlarda” yaşadığımızı; artık NATO gibi uzun vadeli değil, kısa vadeli ve pragmatik ittifaklar oluştuğunu söylüyor. Dolayısıyla DEAŞ’la mücadele bitince, o ittifak da dağılıyor. Yani yorgan gidince kavga da bitiyor.

YENİ BİR MİSYON BULUR MU?

İŞTE kuruluş sebebinin ortadan kalktığının bilincinde olan NATO da, kendine yeni misyonlar belirlemeye çalışıyor. NATO’yu Afganistan müdahalesine ikna eden Bush’un Ulusal Güvenlik Danışmanı James Jones, 2005’te bir mülakatta bunu itiraf etmişti. “NATO Soğuk Savaş sonrasında arafta kaldı. Afganistan müdahalesi de, NATO’nun hala bir anlamı olduğunu ispat etmek için bir fırsattı” demişti.

Haberin Devamı

Zaten evvelsi günkü NATO zirvesi de bunun en iyi kanıtı. Güya NATO, DEAŞ’la mücadeleye katılma kararı aldı. Ama örgüt hiç muharip güç göndermeyecek. Dahası, Trump zirvede üye ülkelerin NATO’nun savunma harcamalarına kendi paylarına düşen payı, yani bütçelerinin yüzde 2’sini vermeleri gerektiğini yine vurguladı. Dolayısıyla bırakın DEAŞ’la savaşmayı, bugün NATO’nun daha kendine hayrı yok.

*

O yüzden İttifak’tan artık askeri katkı beklememeli. NATO da varlığını devam ettirmek istiyorsa, zaten bu alanın dışına çıkmalı. Mesela siber güvenlik gibi askeri güç gerektirmeyen tehditlere yönelmeli. EDAM (Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi) Başkanı Sinan Ülgen de “Siber Uzayı Yönetmek” kitabında bunu öneriyor. NATO’nun bu yeni milli güvenlik tehdidiyle mücadelede, başat rol oynaması gerektiğini söylüyor.

Haberin Devamı

Ama bu pilav daha çok su kaldırır. Benden söylemesi.

Yazarın Tüm Yazıları