Yerinde çözümler üretmeliyiz

Bölge çekim merkezi olmaya devam ettikçe nüfus artışının da sürmesi kaçınılmazdır. Ancak son büyük deprem felaketi bize bir kez daha Marmara Bölgesi’ne yığılmış olan sanayi ve insan potansiyelinin daha geniş bir alana yayılması gerekliliğini de bir kez daha gözler önüne sermiştir.
*
Beklenen İstanbul ve Bursa depremleriyle bölgenin üretim potansiyelinin zarar görme ihtimali var. İnsan yoğunluğunun artması halinde yaşanabilecek felaketin boyutu da ortada.
O nedenle yıllardır büyüme yerine gelişme kelimesinin kullanılmasına özel bir önem veririm. Günümüzde bunun daha da anlamlı olduğunu düşünüyorum.
Ülkenin Güneydoğu’sunu vuran depremin ardından insanımız yardım severliğini, kaderde ve kederde birlikte olma duygusunun güçlülüğünü gösterdi. Bu çok duygulandıran ve insan adına umudumuzu yeşerten bir şey. Ancak artık yas havasından çıkıp doğru politikalar izlememizin vakti geliyor.
*
Acımız çok büyük; ancak atacağımız adımlar yarınımızda daha az şeyi telafi etmemizi de sağlayacak.
Özellikle bölgeden batıya doğru çıkışların en kısa sürede tersine dönmesi gerekmekte.
İnsanların tekrar kentlerinde yaşamını sürdürmesi için politikalar geliştirilmeli. Aksi halde Marmara bölgesinin nüfusunu çok kısa sürede 35 milyonda bulabiliriz. Ayrıca tekrar hatırlatmak isterim ki deprem bölgedeki kentler için önemli bir risk olarak duruyor.
*
Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep, Malatya, Adıyaman gibi illerden başta Bursa olmak üzere Marmara Bölgesi’ne gelen insanların, çok fazla bir süre geçmeden kendi kentlerine dönebilmesi için onların barınma ihtiyaçlarının yanı sıra, eğitim, sağlık ve iş imkanları da düzene sokulmalı. Bölgedeki işinsanlarının kapasitelerini eskisinin de üzerine çıkarması için özel destekler verilmeli. Aksi halde can havliyle filikanın bir yanından diğer yanına geçen insanların yarattığı dengesizliği yaşayarak göreceğiz.
Ülkemizin sadece Marmara Bölgesi’nin değil tüm bölgelerinin kalkınması için çabalamalıyız.
Kalın sağlıcakla.