Vahit Halefoğlu ve diplomaside zarafet

ANKARA’da o zamanki adıyla Mekteb-i Mülkiye’ye kaydolduğunda Suriye pasaportu taşıdığı için milli güvenlik dersine alınmaması çok ağırına gitmişti.

Haberin Devamı

İki yıl sonra 1939’da Hatay Türkiye sınırlarına resmen katıldığında, artık Türk vatandaşı olabilmesi için hiçbir engel kalmamıştı. Hayatta kendisini en çok mutlu hissettiği günlerden biri Mülkiye öğrencisiyken Türkiye Cumhuriyeti nüfus cüzdanını aldığı gündü.

Halep’te 1919 yılında dünyaya gözlerini açmış olan Antakya nüfusuna kayıtlı, Antakya Lisesi mezunu bu genç, Mülkiye’yi bitirdikten sonra Dışişleri Bakanlığı’na girerek, 10 yıl Bonn Büyükelçiliği yapacak, iki kez Moskova’da büyükelçi olarak bulunacak ve bu parlak diplomasi kariyerini emekli olduktan sonra Dışişleri Bakanlığı göreviyle taçlandıracaktı.Vahit Halefoğlu ve  diplomaside zarafet

Dışişleri Bakanlığı, 1962 yılında kendisini büyükelçi olarak yurtdışına gönderme kararı aldığında Arapça bildiği için seçilen yer Şam’dı. Ancak Suriye’deki rejim, eski Suriye vatandaşı olan bir diplomatın kendisine Türk büyükelçisi olarak gönderilmesinden rahatsızlık duyarak agreman vermeyi reddedince, Halefoğlu bu kez Suriye’nin komşusu Lübnan’ın başkenti Beyrut’a gönderilecekti. Büyükelçi unvanını aldığında henüz 43 yaşındaydı.

Haberin Devamı

Annesi Halep’in köklü Cabri ailesinden Saniye Hanım, babası Antakyalı toprak sahibi bir çiftçi olan Mesrur Bey’in oğlu olan Vahit Halefoğlu, Hataylı olmasının verdiği tecrübe ile Arap dünyasını, bu dünyaya hâkim olan bakışı, psikolojiyi iyi bilen bir isimdi.

“Ortadoğu’da Mısır’sız savaş, Suriye’siz barış olmaz” Halefoğlu’nun sıkça vurguladığı bir temaydı. Bakanlığı sırasında kendisinin özel kalem müdürlüğünü yapan Büyükelçi Akın Algan’ın dünkü sohbetimizde aktardığı önemli bir tavsiyesi daha vardı Halefoğlu’nun maiyetindeki diplomatlara: “Araplar arasındaki ihtilaflardan uzak duracaksınız.”

* * * 

Geçen ocak ayında 98 yaşında aramızdan ayrılan Vahit Halefoğlu, Cumhuriyet dönemi klasik diplomasi ekolünün önde gelen temsilcilerinden biriydi. Türk kamuoyunun geniş bir kesimi tarafından tanınması Özal’ın 1983 yılındaki seçim zaferinden sonra kurduğu ilk kabinede Dışişleri Bakanlığı’nı üstlenmesiyle oldu.

Haberin Devamı

Vahit Halefoğlu ve  diplomaside zarafet

Makamında mülakat esnasında (1985)

Bakanlık koltuğuna oturduğunda Türkiye’nin Avrupa ile ilişkileri üç yıl süren askeri rejim nedeniyle çok büyük hasar almıştı. Bakanlığı dönemindeki birinci önceliğini Avrupa ile ilişkilerin onarılmasına, dış politikanın Avrupa’ya dönük bir yörüngeye oturtulmasına verdi.

Özal’la ilişkisi de aslında zor bir ilişkiydi. Özal, dış politikada klasik kalıpların dışına çıkmayı seven, doğaçlama çıkışlar yapan bir liderdi. Halefoğlu da 180 derece zıt bir çizgide geleneksel, dengeli çizgiyi sürdüren ekolün temsilcisiydi. Bir anlamda Özal’ın çıkışları karşısında dış politikada dengeleme-denetleme işlevini Halefoğlu görüyordu. 1986 seçimlerinde ANAP’tan milletvekili seçilmesine karşılık, kamuoyunda genellikle partiler üstü bir kimlikle algılandı.

Haberin Devamı

Vahit Halefoğlu ve  diplomaside zarafet

İstanbul’daki evinde (1988)

O kuşaktaki diplomatların önemli bir bölümü gibi görüşlerini siyasi otoriteye çekinmeden söyleyebilme cesareti aşılanarak yetişmişti. Büyükelçi Yalım Eralp, Halefoğlu’nun bu yönünü şu anekdotla aktarıyor:

“1978 yılında dönemin Başbakanı Bülent Ecevit Washington’a resmi ziyarete gidiyordu, ben de heyetteydim. ABD’ye giderken Brüksel’de bir günlük ziyarette bulundu. Bu ziyaret sırasında AET başkentlerindeki büyükelçileri istişareye çağırdı. Toplantıya katılanlar arasında Bonn Büyükelçisi olarak Vahit Bey de vardı. Bülent Bey AET ile ilişkilerin dondurulacağını söylediğinde, herkesin ortasında Ecevit’e ‘Çok büyük bir hata yapıyorsunuz Sayın Başbakan’ diye söylemekten çekinmedi.”

* * *

Haberin Devamı

Halefoğlu, 1987 seçimlerine gidilirken siyasetten çekildi. Eşi Zehra Hanım’la birlikte sessiz ve huzurlu bir emekli hayatı geçirmeyi tercih etti; hiç demeç vermedi, dış politika tartışmalarına katılmadı.

Vahit Halefoğlu ve  diplomaside zarafet

İstanbul’daki evinde (1988)

Bakanlığı döneminde Cumhuriyet gazetesinin Ankara’daki diplomasi muhabiri olarak birinci görevim kendisini izlemekti. Halefoğlu’nun pek çok yurtdışı gezisini izledim, sohbetlerinde bulundum, kendisinden çok şey öğrendim. Bir gazeteci olarak bu tecrübede bir diplomatı, dışişleri bakanını tanıyıp yakından gözleme imkânını bulabilmiş olmayı büyük bir şans ve ayrıcalık olarak görüyorum.

Zarafeti herhalde en önemli hasletlerinden biriydi. Büyükelçi Volkan Vural’ın deyişiyle “diplomasi mesleğinin tüm inceliklerini içselleştirmiş, devleti temsil etmenin kararlılığına zarafeti katabilmiş” bir diplomattı. Maiyetindekilere hep şunu öğütlerdi: “Hakta kuvvetli ama üslupta zarif olacaksınız.”

Haberin Devamı

Ölümüyle birlikte zarafet biraz daha eksildi sanki.

Yazarın Tüm Yazıları