NASA’ya giriş kartım var

Dijital sanatların öncülerinden kabul ediliyor; henüz 35 yaşındaki Refik Anadol için “güncel sanatın kelime anlamı” deniyor. Los Angeles’tan San Francisco’ya, Milano’dan Melbourne’e ikonik işleri sergileniyor. New York Times, Forbes, Wired, Harvard Business gibi mecralarda boy boy söyleşileri yayınlanıyor ama ne tuhaf, kendi ülkesinde dünyada bilindiğinden daha az tanınıyor.

Haberin Devamı

◊ Çalışmalarınıza 1982 tarihli “Bıçak Sırtı” (Blade Runner) filminin yön verdiğini söylüyorsunuz. Hikâyesi, yaşadığınız Los Angeles’ta ve tam da günümüzde geçiyordu. Günümüz Los Angeles’ı mı, “Blade Runner”ın Los Angeles’ı mı?
- “Blade”in dünyası tabii. Çünkü çok daha yaratıcı. En azından uçan bir araba var, yeriniz ve yönünüz var. Günümüz Los Angeles’ı çok büyük. Enteresan bir yalnızlık duygusu yaratıyor. Toplu taşıma yok. Bir yerinden bir yerine gitmek bir fikir, sosyalleşmeye kalkmak bir plan demek. Burada İstanbul’da olduğu gibi “birine rastlamak” kavramı yok. Birine rastlamanız için bunu tasarlamış olmanız gerek. 
NASA’ya giriş kartım var
◊ Peki bir Kadıköylü olarak Los Angeles’ta yaşamanın nesi zorluyor: Her yiyeceği bulamamak mı, burada gündüzken orada gece olması mı? 
- Çeşitliliğin her anlamda çok yüksek olduğu bir yer Los Angeles. Dolayısıyla yemek kültürü de çok zengin. Zamanlama konusundaysa evet. Üstelik sadece İstanbul’la yaşamıyorsun bu sorunu. Dünya çapında iş yapıyoruz. Mesela Avustralya-Melbourne’le de saatler farklı. Bazen keşke bir “dünya saati” olsa diyorum.
◊ Sizin için hangisi daha değerli: Walt Disney Konser Salonu’nu tasarlamanız mı, NASA’ya “veri heykeli” hazırlamanız mı?
- NASA. Son 60 yıldır gerçekleşen bütün projelerin yapıldığı 230 numaralı bir binası var. 2 yıldır oranın hatıralarını çalışıyoruz. Arşivlerini kullanıyoruz, uzay araştırmalarına şahitlik ediyoruz. Kurumun en dahi insanlarıyla sohbet edebilmek mükemmel bir motivasyon. Giriş kartım var, NASA çalışanı gibiyim. İstediğim yerine gidebiliyorum. Küçük bir haber de vereyim: Bu çalışmanın bir bölümü baharda İstanbul’a gelecek.
NASA’ya giriş kartım var

MAKİNEYİ
İNSANLAŞTIRMAK
ÖNEMLİ
◊ NASA yanıyor... Hangisini kurtarırsınız? Yapay zekâyı mı, yavru kediyi mi?
- Canlı kedi biricik. Öbürünü tekrar yapabiliriz. Benim için insanı makineleştirmektense makineyi insanlaştırmak önemli.
◊ İşlerinizde rüyalar üzerine kafa yoruyorsunuz. Hatırladıklarınız mı çok, unuttuklarınız mı?
- Hatırladıklarım daha çok. Çocukluğumdan beri çok rüya gören biriyim. Tiyatro gibi, beni çok etkiliyor. Rüyalar muazzam. Bazılarını hiç unutmam.
◊ Kadıköy Anadolu mezunusunuz. Rüyanızda İstanbul’u görünce; Avrupa yakasında mısınız, Asya mı?
- Evet, üniversite için “karşı”ya gittim ben mesela. Öyle deriz. Bana hep Avrupa yakası iş, Asya yakası ev gibi gelmiştir. Böyle temel bir ayrım var. Ama İstanbul’un güzelliği de burada zaten. Doğu-batı, Asya-Avrupa gibi kontrastlar onu gruplamaya yardımcı oluyor.
◊ İlham hangisinde rahat eder: Gece mi, gündüz mü? 
- Gece tabii. Çünkü dünyanın yavaşladığı zamanlar. Neye odaklanmanız gerektiğini seçebiliyorsunuz. Gündüz ilginizi değiştiren çok şey var.
◊ Sanatınızda yapay zekâyla iç içesiniz. İkiniz arasındaki oran zamanla ne yönde evrimleşir: Sizden yana mı, yapay zekâdan yana mı?
- Yaratıcılık konusunda insanın her zaman baskın kalacağına eminim. Bu sadece yapay zekâya neyi ve nasıl öğrettiğinizle alakalı. İnsan her zaman “bilginin küratörü” olacak. Bir makinenin çıkıp “Ben de sanatçı olmak istiyorum” diyeceği günü tahmin edemiyorum. Bilmem... “Buyur, gel yap” derdim herhalde.  
◊ Bir işinizin en çok para verene mi, yoksa daha az ödeyip ama değerini daha çok bilecek bir yere mi gitmesini istersiniz?
- Her ikisi de. Çünkü bazen birileri hem işinize hem iyi değer biçiyor hem de yapılan işin farkında. Mesela böyle büyük finans kuruluşları var. Ama asıl hayalimi “Eriyen Hatıralar” sergimde anladım. Sergiyi görenlerin yaşadıkları duyguları anlatan bir sürü kişisel mesaj geldi. Yani sadece ne biri ne öbürü. Yaptığınız işin aslında birilerine dokunduğunun da ispatını görmelisiniz.  
NASA’ya giriş kartım var

Haberin Devamı

KÜÇÜK
KEYİFLER...
19 yıl Seferihisar’da yazlığımız vardı
◊ Evdeki halinizi hangi üçlü daha iyi tanımlar: Facebook-telefon-Twitter mı, pijama-terlik-televizyon mu?
- Telefon ve sosyal medya.
◊ Hangi üçlü sizinki: Rakı-balık-Ayvalık mı, kebap-şalgam-Adana mı?
- İkisi de çok kıymetli. Amerika’da olunca çok zor birinden birini seçmesi. Ama benimki rakı-balık-Ayvalık.
◊ Bodrum mu, Çeşme mi?
- Çeşme. 19 yıl İzmir-Seferihisar’da yazlığımız vardı. Her yaz giderdik. Seferihisar, Ege, Çeşme... Bambaşka benim için.
◊ Hangisi daha çok haz verir? İyi bir roman mı, iyi bir film mi?
- İyi bir film. Görsel olanın zihindeki izdüşümü çok daha tatmin edici.

Haberin Devamı

POPÜLER ŞEYLER...
Türkan Şoray çocukluğumdan gelen bir hatıra gibi
NASA’ya giriş kartım var

◊ Eski bir hatıranın yâdına hangisi daha güzel eşlik eder? Sezen mi, Ajda mı?
- Sezen Aksu. Büyüme çağımda fon müziği olduğu çok hatıram var.
◊ Cem Yılmaz mı, Ata Demirer mi?
- Cem. Bir bilgiyi bu kadar rahat ve basit sunabilmesi... Hep çok zeki bulmuşumdur. “Av Mevsimi” filminin kamera arkasında tanışmıştık.
Çok etkilenmiştim.
◊ Beren Saat mi, Serenay Sarıkaya mı?
- Beren. Ama niye böyle dedim, bilmiyorum. İkisi de arkadaşım.
◊ Türkan Şoray mı, Filiz Akın mı?
- Türkan Şoray. Çocukluğumdan gelen bir hatıra gibi. Yeşilçam’da saygı duyduğum çok insan var tabii ama Türkan Şoray sadece o dönem yaptıklarıyla değil, sonrasında bıraktığı izle, insan olarak hayata karşı duruşuyla da çok farklı.

ZEKİ İNSANIN GÜNLÜĞÜ...
Instagram ilgi, Twitter bilgi üzerine kurulu

◊ Hatır için çiğ tavuk... Yenir mi, yenmez mi?
- Yenmez. Mantıkla ilerlemek isterim, hatırla değil.
◊ Covid-19 aşısı çıkınca... Hemen olur musunuz, bekler misiniz?
- Keşke nedir, ne değildir diye anlayabilmek için biraz gözlemleyecek zamanım olsaydı. Ama işimden dolayı çok seyahat ediyorum, bir an önce yaptırmaya mecburum. 
◊ Sofrada hangisiyle daha lezzetli tartışılır? Kafka mı, Dostoyevski mi?
- Dostoyevski. Daha çok şey tartışabileceğim için.
◊ İlkinde 24 bin, ikincisinde 288 bin takipçiniz var. Twitter mı, Instagram mı?
- Twitter. Çünkü Instagram ilgi, Twitter bilgi üzerine kurulu. Twitter’da bağlantıda olduğum insanlar, alanında uzman, bilen, eleştiren, geliştiren insanlar.
◊ İmkânınız olsa hangisiyle kahve içmek isterdiniz? Andy Warhol’la mı, Salvador Dali’yle mi?
- Salvador Dali. Çünkü hakkında yeterince bilgi yok.
◊ İmkân olsa hangisini seçerdiniz? Tüm müzik aletlerini çalabilmek mi, bütün sporları yapabilmek mi?
- Bütün müzik aletlerini çalabilmek. En başta da piyano. Annem 5 yaşımdayken piyano öğrenmemi istemiş, bütün hocalar okuma-yazma bilmeden nota öğrenmemin çok zor olacağını söylemiş. En sonunda bir hoca renk ve şekiller üzerinden çalıştırmayı başarmış.
◊ Simsiyah giyinmeyi seviyorsunuz. Nedeni fazla kilolar mı, dışarıya bir mesaj mı?
- 2009’dan beri renkli dünyadan siyah-beyaz dünyaya geçişim devam ediyor. Siyah mükemmel bir renk; çok sevdiğim bir takıntım. Huzur veriyor. Ayrıca çok konforlu. Ne giyeceğinizi düşünmemek size zaman kazandırıyor.

Haberin Devamı

HAYAT BİLGİSİ
Benim işim güzelle... Derdim güzel olanı bulmak

◊ Yılın hangi dönemi daha romantik? İlkbahar/yaz mı, sonbahar/kış mı?
- Sonbahar-kış. Los Angeles’ta hep yaz. Gökyüzü hep mavi. Çok mevsimliliği özlüyorsunuz. “Hava ne zaman kararacak” diye beklediğim oluyor.
◊ Hangisi iç gıcıklar? Göz kırpmak mı, göz kaçırmak mı?
- Göz kaçırmak. İletişim kopukluğu var orada. Bilinçli-bilinçsiz, belki düşünmek için, kaçtığı bir an...
◊ Hangisi avantajlı: Zengin ama çirkin doğmak mı, fakir ama güzel mi?
- Fakir ama güzel. Benim işim güzelle. Derdim güzel olanı bulmak.
◊ Sofrada hangisi çekilmez? Obur mu, geveze mi?
- Ne zor soru... Obur diyemem, çünkü amaç zaten yemek yemek. Geveze bence. Çünkü maksadı aşan bir şey onun yaptığı. Yemek yemeye gelmişiz. Niye bu kadar konuşalım ki?

HİÇ DÜŞÜNMEDEN HIZLI HIZLI...

◊ Deniz-kum-güneş mi, orman-ağaç-temiz hava mı?
- Orman.
◊ Tavla mı, satranç mı?
- Satranç.
◊ Tek başınıza ağlamak mı, birinin omzunda ağlamak mı?
- Tek.
◊ Zaman makinesi icat ettiniz. Nereye giderdiniz: Geçmişe mi, geleceğe mi?
- Gelecek.
◊ Uçakta habire omzunuzda uyuyan biri var... İnce ince ittirir misiniz, hostese mi şikayet edersiniz?
- İttiririm.

 

Yazarın Tüm Yazıları