Güven İslamoğlu: Sıradan hikâyeler bana ilham kaynağı oldu

Hürriyet Kitap, arşiv niteliğindeki yayınlarına yeni bir öyküyle devam ediyor. Yapımcı ve gazeteci Güven İslamoğlu’nun imzasını taşıyan “Her Evde Bir Hikâye Var” kitabı, günlük hayatta fark edilmeyen insanların yaşamlarını mercek altına alıyor.

Haberin Devamı

Hazırladığı belgesellerle çevre sorunlarıyla ilgili farkındalık yaratan Güven İslamoğlu, Hürriyet Kitap etiketiyle yayınlanan ilk kitabı “Her Evde Bir Hikâye Var” ile günlük hayat karmaşasında fark edilmeyen, sıradan insanların ilginç yaşamlarını anlatıyor. Kitapta sokakta yürürken, toplu taşımayla seyahat ederken ve akşamları mutfağından tabak sesleri gelen sarı ışıklı pencerenin arkasındaki insanların ve daha birçok hatıraya tanık olunan hikâyeler okuyucuyla buluşuyor. Toplumun her kesiminden ev ev öykülerin bir araya geldiği eserde görünür olmayan, saklı kalmış ancak hayatın bir parçasını yansıtan anlar, hayatlar aktarılıyor.

Güven İslamoğlu: Sıradan hikâyeler bana ilham kaynağı oldu

Haberin Devamı

Kitabınızın çıkış noktası ne oldu? Size ilham veren şey neydi?

- Aslında kitabı yazmadım, çektim. Normalde kitap yazılır, kitaba göre film ya da diziler çekilir. Ben önce hikâyeleri belgeselleştirdim sonra yazdım. Habercilik yaptığım yıllarda onlarca insan tanıdım. Ancak bu hikâyeler yönlendirilmiş işlerdi. Yani ortada bir sorun vardı, bu sorun için ordaydım. Bu haberlerin peşinde koşarken dertlerini anlatmayan, ağlamayan sızlamayan, sorunları ile baş etmeye çalışan, dimdik ayakta duran insanlarla da tanıştım. Hikâyeleri inanılmazdı. Kimileri için sıradan bu hikâyeler bana ilham kaynağı oldu.

Gideceğim yeri Türkiye haritasına dart atarak seçtim. Hikâyesini yapacağım kişileri de ya telefon rehberinden ya sular idaresi kayıtlarından ya da elektrik idaresi abonelerinde rastgele seçerek buldum. Onlarca kapı çaldım, bir-iki yer dışında yüzümüze kapanan kapı olmadı. Önce şaşırdılar. ‘Bizim hikâyemiz mi? Bizim ne hikâyemiz olabilir’ dediler. Sonra çekinerek eve davet ettiler. Sohbet etmeye başladık. Eskiler ortaya döküldü, sandıklar, mektuplar açıldı. Belgeler, anılar, objeler ortaya çıktı; anneler babalar konuştu; komşular devreye girdi; derken hikâyeler oluşmaya başladı. Onlar da çok şaşırdı. Program yayınlandığında hikâyesini yaptığımız insanların yaşamı, insan ilişkileri de değişti. Çünkü gerçek yaşam hikâyelerini en yakın arkadaşları, eşleri, dostları bile bizim programda öğrendiler. Yaşamlarını değersiz, önemsiz görmüşler. Yanlış anlaşılır diye kimseye anlatmamışlar.

Haberin Devamı

BİRBİRİNDEN İLGİNÇ 72 HİKAYE ÇEKTİM

Kitapta birbirinden ayrı 7 ev, 7 insan hikâyesi okuyoruz, bu hikâyelerin bir araya gelme hikâyesi nedir?

- 7 kişiden 2’si ne yazık ki şu anda aramızda değil. 5’nin hikâyesi devam ediyor. Farklı kültürel yapılardan gelen kişiler ile Türkiye’nin tarihinde ışık tutacak hikâyeler seçtim. Bu hikâyelerde Kurtuluş Savaşı, Naziler, göç, kan davası, terör, Kore savaşı, iş dünyası, müzik, macera var.

Hikâyeler arasında elbette okuyucularınız kadar sizi de derinden etkileyen bir hikâye vardır, hangisi oldu bu? Sizin için özel olan bir hikâye var mı?

- 72 hikâye çektim. Hepsi birbirinden ilginçti. Ayrım yapmakta zorlandım. II. Dünya Savaşı sırasında Fransa’dan Türkiye’ye dönmeye çalışırken, eşi Naziler tarafından tutuklanan, Türk pasaportu olduğu için toplama kamplarına gitmekten son anda kurtulan, savaş bitene kadar Naziler’den saklanan Musevi Türk vatandaşı Jizel Barmaymon’un hikâyesi çok çarpıcı.

Haberin Devamı

Güven İslamoğlu: Sıradan hikâyeler bana ilham kaynağı oldu

BUNLARIN BİR KİTAP OLACAĞINI HİÇ DÜŞÜNMEDİM

Hikâyeleri çekerken ve o insanlarla bir araya geldiğinizde bunun bir kitap olup okuyucuyla buluşacağını da biliyor muydunuz?

- Hayır. Hiç düşünmedim. Keşke o zaman planlasaydım. Büyük hata yapmışım. Daha fazla doküman toplayabilirdim. Fotoğraflar çekebilirim. Notlar alabilirdim.  Aslında fotoğraflar vardı ama hard disk silindi. O nedenle bazı hikâyeler kitap için kısa geldi. Belki ileride onları da derleyebilirim. İlginç, farklı hikâyeler de var.

Rize’de yaşayan 103 yaşındaki bir amca ile uzun yaşamın sırrı üzerine bir program yapmıştım. Bir yıl sonra vefat etti. Keşke 103 yılı konuşsaydım. O dönem uzun yaşama takılıp, asıl hikâyeyi atladım. Biraz da toplumun etkisi altına da kaldım sanırım. Uzun yaşam herkesin ilgisini çeken bir konuydu. Popülist yaklaşıp, asıl hikâyeyi kaçırdım. Bazen böyle hatalar yapabiliyoruz. Etki altında kalmamak lazım. Bu, bana ders oldu. Bugün kimseyi dinlemiyorum. Etki altında kalmadan işimi yapmaya çalışıyorum.

Haberin Devamı

Bu hikâyelerin sizde büyük bir heyecan uyandırdığını kitabı okurken de görüyoruz. Sizi neler heyecanlandırır?

- Beni içine çeken her şey heyecanlandırır. İlgimi çekmez ise tüm duyularım kapanır. Sadece bakarım, dinlemem, başka bir dünyaya geçerim. Ama hikâye beni içine çekerse, o anlatılan anı o kişi ile birlikte yaşarım. O nedenle Jizel Hanım’ın Nazilerle karşılaşması, eşinin elinden kayıp gitmesi beni çok etkiledi. Böyle bir anı yaşadığınızı düşünün. Sevdiğiniz bir insanın ölüme gidişini görmek ve bir şey yapamamak. Neler hissedersiniz? “Emanet Çocuk” Nurettin Aydın’ın hikâyesini de bunu yaşadım. Kan davası nedeniyle bir tavan arasında ölüm korkusu ile geçen yıllar ve abisi tarafından bir aileye emanet bırakılması. Onun hikâyesini dinlerken gözlerim dolmuştu.

Haberin Devamı

DÜNYA BU ŞEKİLDE ISINMAYA DEVAM EDEMEZ

◊ Çevreyle ilgili önemli çalışmalarda da sizi görüyoruz...
- En büyük çevre sorunumuz eğitim. Farkında olmadığımız bir şeyi değiştiremeyiz. O nedenle mümkün olduğunca bu konuda konferanslar vermeye çalışıyorum. Çevreye bakışımız bile yanlış. Her şey ağaç dikme, 2 lamba kapama, diş fırçalarken musluğu kapatma ve plastik çöp toplamaya indirgenmiş durumda. Halbuki en büyük sorun tüketim alışkanlıklarımızın giderek artması. Tüketim çılgınlığı biz felakete sürüklüyor.
Herkes bir Avrupalı ya da Kuzey Amerikalı gibi yaşamak, o refah seviyesine ulaşmak istiyor. Öyle bir dünya yok. 7 milyar insanın bu refah seviyesinde yaşaması mümkün değil. Çünkü kaynaklar sınırlı. Daha fazla büyüyemeyiz. İnsan kaynaklı bir küresel ısınmadan söz ediyoruz. Dünya bu şekilde ısınmaya devam edemez. Eğer bu ısınmayı durduramazsak, dünyanın kendini koruma mekanizmaları devreye girecek. Bu felaketten insanoğlu sağ çıkamaz.

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları