Öfkeli ve haklıyız ama yine de...

Ruh sağlığı uzmanları net ve açık olarak şunu söylüyor: “Öfke tepkileri normal, olması ve verilmesi gereken, sağlıklı duygulardır. Gereğinde ve zamanında verilen bu tepkiler nedeniyle ne kimseye kızabilir, ne de kendimizi suçlu hissedebiliriz. ‘Önemli olan’ verilen tepkilerin ‘dozu, tarzı ve kontrolü’dür. O tepkilerin aşırılık veya yılgınlığa dönüşmemesidir. Yapmamız gereken de esas olarak budur.” Peki nasıl mı yapacağız? Buyurun...

Haberin Devamı

Oyuna gelmeyelim

Şunu lütfen unutmayalım: “Birileri” bizi ısrarla “öfkelenmeye, kontrolsüz, aşırı, ölçüsüz öfke tepkileri vermeye” bitmedi, “birbirimize düşürmeye” zorluyor. Ve yine “o birileri” en yetkin, yetişkin, en ruhlu olanlarımızın bile ne zaman, neden ve nasıl öfkelendirilebileceğini çok ama çok iyi biliyor. Çünkü onlar öfke tepkilerini tahrik edip çığrından çıkarmada bir hayli ustalaşmış ve çok iyi eğitilmiş kötü, pis, alçak kişiler.Ama her şeye rağmen gelin biz bu oyuna gelmeyelim. O tuzağa düşmeyelim. Öfkemize yenilmeyelim. Öfke tepkilerimizi vermesine verelim ama o tepkilerin bizi esir almasına, ölçüsüz ve kontrolsüz cevaplar oluşturmasına izin vermeyelim. 

Sükuneti kaybetmeyelim

Ruh sağlığı uzmanları diyor ki: “Karşılaştığınız olaylar ve karşınızdaki insanlar ne kadar kışkırtıcı olursa olsun öfke tepkilerinizi verirken de SÜKUNETİNİZİ KAYBETMEYİN.
Asla ve asla siz de ŞİDDETE YÖNELMEYİN.”
Haklılar... Unutmayalım ki, “Yaşamak ve her zaman, her koşulda ayakta kalmak” sadece ve sadece “bize” ve “doza” bağlıdır.
Unutmayalım ki, hayat elimizdeki tek fırsattır. Ve en çok da bugünler, “TERÖRE İNAT YAŞASIN HAYAT!” deme zamanlarıdır.

Haberin Devamı

Sağlık mı huzur mu

Sağlık ve huzur birbirinden ayrılması mümkün olmayan iki varlığımız. İkisi arasında “et-tırnak” ilişkisi kadar sıkı, iç içe ve ayrılması imkansız “sımsıkı” bir
ilişki var.
Özetle “Her şeyin başı sağlık” diyenler de, “Allah’ım bana huzur ver” diye dua edenler de haklı. Ama yine de huzurun da ilk şartının sağlık olduğu kesin.
Tavsiyem şu: “Huzur bozan günler” yaşasak da siz yine de kendinize iyi bakın ve sağlığınızı lütfen ihmal etmeyin.

Kötü günler için 10 mühim tavsiye  

1- Hayata daha sıkı sarılalım: Bugünlerde hayata biraz daha sıkı tutunmaya dikkat edin. Olur olmaz şeylere takılmayın. Hoşgörülü yanınızı büyütmeye bakın.
2- Daha da çoğalalım: Sıkıntılı günlerde daha çok kalabalıklaşmakta, eş, dost, arkadaşlarla, aile ve akrabalarla daha çok ve sık bir arada olmakta fayda var.
3- Olumlu düşünelim: Olumlu düşüncenin gücünden bugünlerde asla vazgeçmeyin. Beyninizi koşullar ne olursa olsun olumlu, yapıcı ve umut verici duygularla yükleyin. “Beyni iyi şeylere adapte etmenin” en kolay ve etkili yolununsa “olumlu düşünmek” olduğundan asla şüphe etmeyin.
4- Duanın ve inancın gücünden istifade edelim: İlahi bir gücün varlığına inanmak, olan bitenlerin iyi neticelerle sonlanması için duanın gücünden de faydalanmaya çalışmak bugünlerde daha bir mühimdir.
Bu yaklaşım kendinizi daha çok güvende hissetmenize, endişe, korku ve kaygıyla daha kolay mücadele etmenize de yardım edecektir.
5- Çalışmaya devam edelim: Endişe, korku ve panik duygularıyla mücadele etmenin yarısı dinlenmeden geçiyorsa, yarısı da çalışmaktan, üretmeye devam etmekten, “işini sevmeyi sürdürmekten” geçiyor.
6- Enerjimizi kaybetmeyelim: Hayat bir enerjidir, buna inanın. Hayatın “ihtiyaç duyduğu enerjiyi” ise bedenden çok ruhtan aldığını da sakın unutmayın. Netice şu: Koşullar ne olursa olsun ensenizi karartmayın.
7- Çevremizi güzelleştirelim: Ayakta kalmanın ve dik durmanın bir yolu da sağlıklı, sağlam, mutlu, umutlu ve güzel bir çevrede gizlidir. Konuştuğunuz her insan, nefes alıp verdiğiniz her ortam, soluduğunuz her koku, dokunduğunuz her nesne, gördüğünüz her şey sizi bir şekilde etkiler. Bu nedenle koşullar ne olursa olsun “boş ver!” demeyin. Çevrenizi daha da güzelleştirmeyi deneyin.
8- İç hesaplaşmalarımızı erteleyelim: İç hesaplaşmalar genelde iyidir ama zaman zaman ertelenebilmeleri de gerekir. Sıkıntılı, kaygılı, endişeli günler ise bu tür hesaplaşmaların sonraya bırakılması gereken zaman dilimleridir.
9- Yaratıcı olmaya ve üretmeye devam edelim: Bedeni ve ruhu teskin etmenin bir yolu da ona yaratıcı fırsatlar vermektir. Yaratıcılığın her türü ruhu gevşetir, bedeni dinlendirir.
10- Huzura yüklenelim: Kötü günlerde de ayakta kalabilmenin vazgeçilmez koşullarından biri de “huzura odaklanmak”tır. Gerçek şu ki yaşadıklarımız hoşumuza gitse de gitmese de elimizde yine onlar vardır.
Eğer yaşamı güzelleştirmeyi, kendimizi ona adamayı seçersek ve bu kararımıza her an, her koşulda uymaya devam edersek hayat güzeldir.
“İyi Hayat” / Alex Rovira

Yazarın Tüm Yazıları