Fazla mı abartıyoruz

Evet bazen fazlaca abartıyor, bir şeyin iyiliğini anlatırken de, kötülüğünden bahsederken de kantarın topuzunu kaçırıp iflah olmaz bir abartma şampiyonuna dönüşebiliyoruz.

Haberin Devamı

Diyelim ki konu ekmek-sağlık ilişkisi. “Hangi ekmek, ne kadar, ne sıklıkta?” sorularına yanıt aramadan “Ekmeğe elinizi bile sürmeyin” deyip işin içinden çıkıyoruz.
Oysa her ekmek aynı değil. Geleneksel usullerle pişirilmiş bir ekmekten bir dilim yemenin sağlığa öyle ciddi bir zararı filan da yok. Tersine faydası var.
Konu ilaçlar olduğunda da durum aynı.
“Sakın ilaç filan yutmayın, ilaçları ağzınıza değil evinize bile sokmayın” diyebiliyoruz.
Tamam ilaçların yan etkilerinin, toksik etkilerinin olduğu doğru.
Ama hayatımızın pek çok alanında bizi hastalıklardan koruyan veya hastalıklarımızı tedavi eden de çoğu zaman o ilaçlar değil mi?
Benzer ve ama tersi bir durum doğal destekler için de söz konusu. Sağlığımıza ilişkin her problemi otla, çöple (yani bitkisel haplarla) halledebileceğimizi düşünüyoruz.
Oysa bunlar dikkatli kullanılmadıklarında ilaçlardan çok daha toksik, çok daha zararlı olabilen, karaciğere, böbreğe çok daha fazla hasar verebilen zehirlere dönüşebiliyor. 

Haberin Devamı

Yorgunluk ginsengle geçmez depresyon turşuyla iyileşmez!

Daha pek çok abartma örnekleri var. Mesela herkesin her gün bir vitamin yutması, “yorgunluk” sorununu “ginseng”li multivitaminlerle çözeceğini sanması da müthiş bir yanılgı. Depresyona bağlı bir yorgunluğu, doğal bir kapsül, bir avuç ginseng hapı bile yutsanız geçiremezsiniz.

Başka örnekler mi? Deneyimli bir doktor olabiliyoruz ama probiyotiklerin faydalarını anlatırken freni patlatıp “Depresyonu ilaçla değil, turşuyla tedavi edin!” diyebiliyoruz.
Sağlık taramalarında da benzer durum var. Geçen hafta yaşadığım bir örneği paylaşmak isterim: 40’lı yaşlarda genç bir bey. Maşallah zımba gibi. Düşünmüş ki 40’lı yaşlar mühim bir dönemeç. “Gidip kendime bir sağlık taraması yaptırayım, vücudum ne durumda, risklerim neler öğreneyim” demiş.
Gittiği hastanede (detaylara girmiyorum), aynı tarama programı içinde akciğer grafisi, akciğer tomografisi ve koroner arter tomografileri birbiri ardına yapılıvermiş. Özeti şu: Konu sağlık olunca övgüyü veya yergiyi fazlaca abartmak fayda yerine zarar verebilir. Aman dikkat!

Haberin Devamı

Statinler bizi neden yorgun düşürür

Kolesterol ilaçlarının faydalı olduğu durumlar var ama bazı olumsuz etkilerinin olduğu da kesin. Kısaca “statinler” olarak bilinen bu ilaçların hepsinin etki tarzı aşağı yukarı aynı: Kolesterol üretiminde gerekli olan bir enzimi fonksiyon dışı bırakıyorlar. O enzim fonksiyon dışı kalınca kolesterol üretimi aksıyor, kolesterol seviyesi düşmeye başlıyor.
Ne var ki o enzimin blokajı başka metabolik süreçleri de etkiliyor. Bu olumsuz etkilerin başındaysa CoQ10 üretiminin düşmesi geliyor. Oysa CoQ10 yaşamsal bir madde. Antioksidan etkileri, anti kanser koruma gücü, enerji üretiminde vazgeçilmez görevleri var.
Dolayısıyla CoQ’nun azalması daha az enerji üretimi (yorgunluk, kas ağrıları, güçsüzlük, konsantrasyon bozukluğu, uyku problemleri, unutkanlık) ve bir ölçüde de daha düşük antioksidan kapasite anlamına geliyor.

Bir statin, bir koenzim mi?

Haberin Devamı

Kısacası şu veya bu nedenle reçetesine statin yazan bir hekimin aynı reçeteye bir koenzim takviyesi yazması da en uygun olanı. Peki, pratikte durum nasıl?
Maalesef bu ayrıntı çoğu zaman ya ciddiye alınmıyor ya da atlanıyor. Oysa statinlerle CoQ10 birlikte kullanıldığında kas ağrılarının daha az, yorgunluk düzeyinin daha hafif, uyku, bellek, konsantrasyon sorunlarının daha önemsiz olduğunu gösteren bulgular ve yayınlar var.
Ayrıca koenzimin “antioksidan etkisi” nedeniyle LDL kolesterolün (kötü kolesterol) oksitlenmesini, yani “bir damar zararlısı haline gelmesini” engelleyebileceği de biliniyor.
Özeti şudur: Doktorların önemli bir kısmı da hâlâ bu ayrıntıyı ciddiye almıyor ama kullanıma sunulan ilk statini üreten firma bu ayrıntıyı zaten baştan beri biliyordu. Bildiği için de FDA’ya ilk müracaatını yaparken ve patentini alırken “lovastatin+koenzim kombinasyonu” ikilisini birlikte değerlendirmişti, benden hatırlatması...

Haberin Devamı

Sarımsağın ezilmişi daha faydalı

Gıdalardan doğru, usulünce faydalanmak mühim bir konu. Ne var ki “Ben bu işi bilirim” diyenlerin bile çoğu bazı temel bilgilerin, usullerin yeterince farkında değil.
Mesela pek çok evin mutfağında bir ıspanak, karnabahar veya lahana yemeği hazırlanırken ıspanak önce bir güzel haşlanıyor, sonra haşlama suyu dökülüp geri kalan ıspanak, karnabahar, lahana posasıyla yemek hazırlanıyor. Böyle olunca da ıspanak, karnabahar, lahanadaki faydalı besinsel unsurların (antioksidanların) çoğu lavabo deliğinden akıp gidiyor.
Benzer hatayı sarımsak yerken de yapıyor, sarımsağı bütün olarak yediğimizde içindeki sağlık mucizesi allisin maddesinden yeterince faydalanamıyoruz.
Doğrusu şu: Çiğ sarımsağı önce bir güzel ezin (çocukluğumuzda bizim mutfakta havanda iyice dövülmeden kullanılmazdı) ve 5-10 dakika bekleyip sonrasında ister pişirin, ister çiğ yiyin. Bedeninize daha çok allisin gireceğinden emin olabilirsiniz.

Haberin Devamı

Omega-3, D vitamini, probiyotik fakiriyiz

Yeni beslenme düzeninin -buna modern beslenme ya da Batı tipi beslenme de deniyor- bizi bazı mühim doğal desteklerden mahrum ettiği kesin. Bu yeni ve yanlış beslenme değişimi nedeniyle tarhana çorbasını, turşuyu, doğal yoğurdu, ayranı, sirkeyi (ve daha pek çok mayalanmış yiyeceği, içeceği) beslenme düzenimizden çıkarınca probiyotik fakiri olduk.
Gıdalarımızda -tavuklarda, yumurtalarda, kırmızı etlerde, sütlerde, yoğurt ve peynirlerde- eskisi kadar omega-3 olmadığı için de omega-3 yoksunu haline geldik.
Benzer durum potasyum için de söz konusu. Daha önce de yazdım, biz vücuda tuz vb. sodyum kaynaklarını yükleyip potasyum kaynaklarından uzaklaştıkça tansiyon yüksek, asidik yük fazla, hasta kişilere dönüşebiliyoruz.
D vitamini, B12 vitamini için de bir çeşit “yokluk” içinde yaşadığımız zaten biliniyor. Benzer bir durumun magnezyum için de söz konusu olduğu anlaşıldı...

Huzurlu ve keyifli bir hayat için uzun bir yol haritası

İyi yaşayıp iyi yaşlanmanın 70 maddelik yol haritasında son 10 maddeyi bugün yayınlıyoruz. Buyurun...
1- Yaşın 60’ı geçince “durma, düşme, üşütme” üçlüsünü unutma.
2- Aklında olsun, yaş 70’i geçince can boğazdan gelmez, gider!
3- Geleceğini görmek istiyorsan geçmişine bak, genetik mirasını mutlaka öğren.
4- Düzgün bir cinsel yaşamın olsun.
5- Evrendeki her şeye ve herkese saygılı ol.
6- Her şeye değer ver.
7- Yük taşıma; bağışla ve unut gitsin!
8- 50’den sonra “az çoktur”u benimse ve her bakımdan hafifle.
9- Huzurun en etkili uzun yaşam iksiri olduğunu aklından çıkarma.
10- Bulmaca çöz, şarkı, şiir ezberle ve beynine sürekli yeni ve olumlu bilgiler yükle.

 

Yazarın Tüm Yazıları