Sefer Levent yazdı ama kredili hayatı bir de benden dinleyin

HÜRRİYET Ekonomi Müdürü Sefer Levent, cumartesi günkü, ‘Vatandaşın Ekonomisi’ köşesinde, yıllardır tüketici şikayetleri arasında ilk sırada gelen konuyu yeniden gündeme getirdi. Bankaların kredi verirken, zorunluymuş gibi hayat sigortası yapma uygulaması. Sefer Levent, “Banka kredisinde ‘hayat’i mesele” yazısında önemli noktaları detaylı anlattı.

Haberin Devamı

Önce, o yazıdan bir alıntı yapayım, sonra Sefer’in, bıraktığı yerden hem devam edeyim hem de konuya farklı bir bakış açısı getireyim. “Banka-kredi-müşteri üçgeninde hayat sigortası işi pek de yasal düzenlemelere uygun şekilde işlemiyor. Bankaların önemli bölümü, kredilerde önce hayat sigortasını, ek olarak da diğer sigortaları otomatik yapıp, poliçeleri imzalatıyor. Yasal düzenlemelerde, kredi sözleşmelerinde ‘hayat sigortası yaptırmanın tercih’ olduğu belirtilmesine rağmen vatandaşın bu konuda bilgisi yok. Yeteri kadar bilgilendirme, şeffaflık olmayınca iddiaların arkası da kesilmiyor.”

Tespitinde haklı mı? Haklı. Bankalar, konuttan taşıta, bireysele kadar tüm kredilerde zorunluymuş gibi hayat sigortasını yapıyor mu? Yapıyor. Hangi bankadan kredi kullanıyorsanız, o banka, ‘sigortayı benden yaptıracaksın’ diyor mu? Diyor. Hatta, ‘benden yaptırmazsam krediyi vermem ya da faizi yüksek tutarım’ da diyor mu? Onu da diyor. Peki, hayat sigortası zorunlu mu? Değil. Tüketici ister yaptırır, ister yaptırmaz; illa da şartsa, başka bir şirketten yaptırıp, bankaya verebilir. Kanun böyle diyor. Buraya kadar tamam.

Haberin Devamı

122 BİN KİŞİNİN BORCU ÖDENDİ

Ama işin bir de başka boyutu var. Bankalar, mesela, konut kredisinde hem ipotek koyup hem de hayat sigortası yaptığı zaman, kendini katmerli güvenceye alıyormuş gibi gözüküyor ama işin aslı sigorta, bankadan çok tüketiciyi koruyor. Nasıl mı? Bir örnekle anlatayım. Klasik olacak ama doğrusu da bu. 60 ay vadeli, 200 bin liralık konut kredisi kullandınız ve ailenizle birlikte satın aldığınız konutta yaşıyorsunuz. Bir yıl sonra vefat ettiniz. Sigorta yapılmamışsa borç, ailenize kalacak. İpotek olduğu için de banka, ‘ya borcu ödeyin ya da satıyorum’ diyecek. Ailenin ödeme gücü varsa sorun yok. Ama ya yoksa. Devamını anladınız, siz.

Oysa sigorta yaptırılmışsa, sigorta şirketi bankaya borcu ödüyor; aileniz borçla harçla uğraşmıyor, evde de oturmaya devam ediyor. Velev ki, ailenin ödeme gücü var; 3-4 bin liralık sigorta primi için, yüz küsur bin liralık borcu yıllarca ödemeye değer mi?

Haberin Devamı

Nitekim son iki yılda, sigortacılar, kredi kullanıp da vefat eden 122 bin kişi için bankalara 1 milyar liranın üzerinde kredi borcu ödedi. Böylece 122 bin kişinin varisleri borçtan kurtuldu.

VATANDAŞIN TERCİHİNE BIRAKILMALI MI?

Gelelim, hayat sigortasının zorunlu olmadığı ya da vatandaşın, istediği şirketten sigorta yaptırabileceği konularında bilgilendirilmesi gerektiğine. Sonuna kadar katılıyorum. Ama bugün, 200 bin liralık konut kredisi alacak, yıllarca her ay ciddi taksit ödeyecek, haliyle bunun üzerine bir kuruşluk daha ek maliyete katlanma gücü ve tahammülü olmayan vatandaşı, ‘bak bir de hayat sigortası var, maliyeti 2-3 bin lira ama vefat edersen ailen dara düşmez, ister yaptır, ister yaptırma’ diye bilgilendirmenin faydası olur mu, tartışılır. Geçmiş deneyimlerden faydası olmadığı da görüldü, vatandaşın tercihine bırakıldığında çoğunluk yaptırmadı. Son olarak şunu söyleyeyim, biliyorum çoğu kişinin hoşuna gitmeyecek ama bu konu, ‘sigorta ek maliyet getiriyor’ diye basite indirgenecek bir konu değil; doğurduğu sonuçlar açısından sosyal bir konu, özellikle de konut kredisi gibi işlerde.

 

Yazarın Tüm Yazıları