Umut dolu bir yazı daha

Bu yazıyı, 2014’te, oğlum doğmadan 1 ay önce, yine nasıl olacağını bilmediğim ama umudu da kaybetmediğim bir pazartesiye yollamışım.

Haberin Devamı

Okuyunca, bu pazartesiden beklentimin de, dileklerimin de hâlâ aynı olduğunu gördüm.

Gördüm ki, umut hep vardı ve hep var olacak.

İşte 31 mart 2014’te yazdığım yazı:

Kötümser olamıyorum.

Beynimde kötümser düşünceleri oluşturacak ağlar, doğuştan kurulmamış.

Hiç su vermemişim o dikenli düşünce bitkilerine.

Bu yazıyı cumartesi gecesi yazıyorum.

Pazartesi bu köşede olabilmesi için, en geç pazar sabahı yollamış olmam gerekiyor.

2004’ten beri, her pazartesi buradayım.

Şu an geleceğe yollayacağım bu yazıyla ilgili, içimde ilk defa bir kaygı var.

Nasıl bir pazartesi bekleyecek bizi acaba?

Manevi hava durumumuz nasıl olacak? Parçalı bulutlu mu? Güneşli mi? Fırtına ve sis mi yoksa berrak gökyüzü mü?

Nasıl olursa olsun, umudun ölmeyeceği, mevsimlerin yok olmayacağı kesin.

Haberin Devamı

Güz de olsa, yaz gelecek. O yüzden umutları yazmak istiyorum.

İşte umutlarım:

Şu kavga bir bitse.

Hani iki tarafın da birbirine vazolar fırlattığı, laflar, tehditler savurduğu, bağırmaktan sesinin kısıldığı ve bizim de arada kalıp, tenis maçı izler gibi aptala döndüğümüz.

Gergin bir evde yaşar gibi çaresiz hissettiğimiz.

Kapıların sürekli çarptığı.

Kulaklarımızdan girenlerden utandığımız. Ama bir yere de gidemediğimiz güzel ülkemize, hak ettiğimiz huzur gelse.

Hiç kimse rengini göstermekten çekinmese. Kırmızı, mor, yeşil hepsi parlasa.

Birbirimizi olduğumuz gibi kabul etme becerimiz had safhaya çıksa.

Sevgiyi kimliklere bağlamasak.

Nasıl olursan ol, kim olursan ol, nasıl yaşarsan yaşa şu gökyüzünün altında insan değil misin, benim gibi misafir değil misin, biraz nefes alıp, hava alıp gitmeyecek miyiz, o halde ver elini kardeşim, bırakalım bu üstümüze yapıştırılanları, çıplak insanlığına bakıp birbirimizin, binlerce kere hoş görelim gel.

Bir daha bir meydanda ve bir sokakta birbirimizin karşısında durmazsak sen ve ben, ikimizin de canı yanmayacak bak ne güzel.

Havadaki şu korku kokusu dağılsa.

Yerini manolyaların, mimozaların, lavantaların bahar kokusu alsa. Bak nisan geldi. Korkarak yaşanmıyor. Ölünüyor sadece.

Yasak kelimesini bir süre hiç duymasak.

Haberin Devamı

Son zamanlarda çok can yandı bu kelime yüzünden. Hayatımızdan çıksa, içimiz ferahlasa biraz.

Hepimizin hafiflemeye ihtiyacı yok mu söyleyin?

İnsanı hafifleten bu güzel kelimelerdir.

Bu kelimelerin geçtiği cümlelerin üzerinde gökkuşağı belirir.

Bu büyülü kelimeler, herkesin kendi kendisinin öznesi olduğu bin bir ihtimal barındırır.

Kimse kimsenin üzerine basmasa, üzerini çizmese, üzerinden geçmese. Alt üst ilişkisi kurmasak da, yan yana kutlasak.

Bu kadar zor olamaz inanmıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları