Naim Dilmener

Klip savaşlarında galip yok

19 Ekim 2019
Çok söylendi, çok yazıldı ama her fırsatta tekrarlamanın zararı değil, faydası var; çünkü mesele mühim, çok mühim. Müzik artık dinlenmiyor, seyrediliyor. Bu sebeple de işin ‘şarkı’ tarafında değil, ‘klip’ tarafında hareket var. Demet ve Simge’nin yeni seyirliklerine bakalım dedik. ‘Like’lar her durumda başını alıp gidecek ama durum, gerçekten böyle mi?

Gösteriş ve israf

New York’luların şaşkın bakışları arasında sokaklarda poz keserek dertleniyor da dertleniyor Simge...

Simge’nin çok çok iyi ‘Ben Bazen’ albümünden bu şarkı. Şarkı -albümün çoğu şarkısı gibi- gayet iyi. “Madem iyi bir şarkıya klip çekeceğiz, har vurup harman da savurabiliriz” diye düşünmüş ve kalkıp New York’a gitmişler. Metroların içinde ve dışında, cadde ve sokaklarda, bazen direklere dayanarak, bazen de camdan dışarıyı seyrederek dertleniyor da dertleniyor Simge. Ama hep kas(ıl)arak, hep poz üstüne poz. Omuzdan düşermiş gibi duran blue-jean mont da var işin içinde, montun düşerek ortaya çıkardığı siyah bir şeyler de. New York’luların -montaj sırasında tam olarak elenememiş- şaşkın bakışları arasında, Simge dolanıyor da dolanıyor ve şarkısını söylüyor: “Bakalım ne kadar da doğruymuş, dünden sonra yarın olur mu?” Cevabı bulmuş olmasını umalım ama zor; bu kadar gösteriş ve israfla, bu kadar poz keserek pek bir şeyin bulunacağı yok. Bulunsa da doğru cevap değildir o. Klibin asıl sahipleri gösterişten, şarkıdan çok kendilerini öne çıkarmaktan kaçınmadığı sürece, yapılanlar hep mizah dergilerinden bir sayfa gibi olacak (ya da öyle görünecek).

Yalnız Başına (BEŞ ÜZERİNDEN İKİ YILDIZ)
Simge, DMC

Ayrılık rüzgârına karşı şıklık

Biraz 70’ler ama daha çok 80’ler arabeskinin izinden giden ‘Yekten’ belli ki Akalın ve ekibi tarafından “Tam bir sonbahar şarkısı” gibi görülmüş. Bu görüşe uygun bir görsellikle de klip toparlanmış.

Yazının Devamını Oku

Her şarkısının ayrı bir güzelliği var

12 Ekim 2019
Her şarkısına koca bir hikâye, hatta kimilerine roman sığdırabilmiş emsalsiz şarkı sözü yazarımız Fikret Şeneş’in şarkılarından oluşan iki albüm aynı anda piyasaya çıktı. Aslında bir tribute albümü. Ama yapımcı firmalar, albümü ikiye bölmenin -en azından ticari anlamda- iyi olacağına karar vermişler ki CD1 ve CD2 şeklinde ayrı ayrı satışa sunuldu.

‘Ajda Pekkan’ı yaratan kadın’ olarak bilinir Şeneş, doğru ve yerinde bir tanımlama. Pekkan, asıl yükselişini Şeneş’e borçludur. Hem dili iyi kullanan hem de şair ruhuyla herkesten farklı dizeler yazan bu müthiş kadın, Pekkan’ın süper starlığa giden yolunu açmış ve taş taş/şarkı şarkı sağlamca döşemişti.
Bilinenin aksine Pekkan, tek çalıştığı isim değildi. Ayten Alpman, Gönül Yazar, Şenay, Ayla Algan, Semiramis Pekkan, Işıl Yücesoy, Ayla Dikmen başta olmak üzere, çok sayıda büyük yıldız için söz yazdı ve hepsinin de kariyerlerine büyük katkıda bulundu.

Bambaşka Biri
İlk yazdığı şarkı sözleri Türkçe değil İngilizceydi. 1950’ler bitmek üzereyken, artık büyük bir yıldız haline gelmiş Erol Büyükburç, Şeneş’in kapısını ilk çalan olmuştu.
İlk Türkçe sözüyse Tanju Okan’a yazdı: ‘İki Yabancı’. Aynı şarkıyı (Frank Sinatra’nın ‘Strangers In The Night’ı) Fecri Ebcioğlu da Ajda Pekkan için yazmıştı. Bu şarkının aynı isimli versiyonlarının arkasındaysa popüler müziğimizin en tuhaf hikâyesi bulunuyor. Şeneş’in oğlu Ahmet Çapa’nın arkadaşı olan Pekkan, söz yazarımızın yazma aşamalarına da denk gelmiş ve öğrenebildiği bilgileri, kendi söz yazarı Ebcioğlu’na nakletmişti...
İki tribute albümün ilk dikkat çeken özelliği Pekkan’sız oluşları. Şeneş’in yarattığı en büyük yıldız, albüme dahil edilmemiş. Pekkan da bunu istememiş olabilir, Şeneş’in ailesi de. Bu işler netameli işlerdir; küçük ya da büyük bir sebep vardır herhalde. Ama bir Fikret Şeneş albümünde Ajda Pekkan’ın olmayışı büyük eksiklik. Geriye kalan bütün güzelliklerin, sevgilerin/saygıların toparlayamayacağı bir eksiklik.

Yazının Devamını Oku

Ofsayt değil gol

5 Ekim 2019
Barış Demirel, grubundan ayrı yaptığı yeni şarkısı ‘Ofsayt’la ağları havalandırmayı başarıyor.


(BEŞ ÜZERİNDEN DÖRT YILDIZ)
Ofsayt
Barış Demirel/Kamufle/Da Poet
Kara Plak

Trompete olan düşkünlüğü/bağlılığıyla nam salmış müzisyenlerden Barış Demirel, grubu Barıştık Mı’dan ayrı olarak yaptığı yeni şarkıda, enstrümanını rap kıyılarında gezdiriyor. Rap dünyasının en namlı, en iyi isimlerinden Kamufle ve Da Poet ile yapılmış ‘Ofsayt’, çok çok iyi ve farklı bir şarkı. Fark yalnızca trompet vesilesiyle değil; omuz omuza vermiş üç ismin, birbirlerini desteklemeleri ve şarkıyı merkeze alıp bütün yaptıklarıyla onu güçlendirme çabaları. Tam bir takım işi. Ve gol olmuş, doksandan gol.

Yazının Devamını Oku

Bak bir varmış bir yokmuş eski günlerde

28 Eylül 2019
Türkçe popu başlatan şarkı ‘Bak Bir Varmış Bir Yokmuş’, 58 yıl sonra yeniden kaydedildi. Orijinali Bob Azzam’a ait (C’est Ecrit Dans Le Ciel) şarkıya, 1961’de Fecri Ebcioğlu Türkçe söz yazmış ve İlham Gencer tarafından seslendirilen şarkı, popumuzu başlatan şarkı olmuştu.

Niyetler, çabalar, denemeler yok değildi. Ama henüz, piyasaya sunulmuş bir pop şarkımız yoktu. Erol Büyükburçe 1950’lerin ortalarında, ‘Fascination’ ve ‘Star Bright’ şarkılarına Türkçe söz yazmış ve sahnelerde söylemişti. Ama bunlar öylece kalmış ve stüdyo kayıtları yapılmamıştı.
İlham Gencer’e popu açma şerefini bahşeden bir başka isim Fecri Ebcioğlu’dur. Sözleri, bir yolculuktan dönülmekteyken uçakta, peçete üstüne yazılmıştır ve Ebcioğlu iner inmez, Gencer’in işlettiği Çatı’ya gitmiş, şarkı aynı gece çalınmış/söylenmiştir. Sonra da stüdyoya girilerek kaydedilmiş, fazla geciktirilmeden de o zamanların hâkim formatı olan (78 devirli) 10 inçlik bir plak olarak yayımlanmıştır. Bir süre sonra da (45 devirli) 7 inçlik plak baskısı yapılmıştır. Sene 1961’di ve Türkçe pop resmen başla(tıl)mıştı.

İlham Gencer 58 yıl önce Türk popunun ilk
parçasına ses vermişti.
Yıllar sonra
Aradan 58 yıl geçtikten sonra, Dağhan Baydur’un Müzikotek’i elini taşın altına koydu ve bu kıymetli şarkıyı yeniden yayımladı. Yeni kayıtlar ve çok sayıda miks versiyonla.

Yazının Devamını Oku

Bayar, Askan ve Gürses’in izinde

21 Eylül 2019
Istanbul Arabesque Project’in yeni albümü özel bir proje: Müziği Burhan Bayar’a, sözleri Şakir Askan’a ait ve hepsini Müslüm Gürses’in okuduğu 10 şarkı yine kulaklarımızda.

(BEŞ ÜZERİNDEN ÜÇ YILDIZ)Sende Kalmış/Burhan Bayar&Şakir Askan ŞarkılarıylaIstanbul Arabesque Project/BayarBarbaros Akbulut öncülüğünde arabeski yenileme, günümüze taşıma niyetiyle kurulmuş Istanbul Arabesque Project’in (IAP) yeni albümü, özel bir proje. Müziği tüm zamanların en yaratıcı isimlerinden Burhan Bayar’a, sözleri onunla büyük uyum içinde çalışmış Şakir Askan’a ait olup tamamı Müslüm Gürses tarafından seslendirilmiş 10 şarkı, grubun epey zamandır hayallerini süslediği şeyi, nihayet hayata geçirmiş, gerçek kılmış.

Grubun en az rock’a duydukları ilgi ve sevgi kadar arabeski de kolladığı malum. Ama ne yazık ki zamanında Orhan Gencebay ve Erkin Koray’ın da yaptıklarının izinden giden bu istek ve çaba, başlangıçtan beri hoş görülmedi. Kimi zaman ötesi de oldu; grup ağırca eleştirildi, hatta çelmelendi.

Niyet temiz

Oysa niyetleri temiz, çabaları iyiydi. Arabeski günümüzde dinleyeceksek eğer, 40-50 yıl önceki hali/formuyla dinleyemezdik. Bırakın köprüleri, hayatlarımızın altından çok fazla su akmıştı ve fazlasıyla değişmiştik. Gençlerse o zamanın şarkılarına zaten yabancıydılar.

Bu konuda farklı kesimlerden çok çaba vardı. Kimileri -ki en kolay yol buydu- dans pistlerine çekmeye çalıştı bu güzelim şarkıları; aradaki tezatı görmeyerek/görmek istemeyerek. Öyle ya; türlü/çeşitli acıları dile getirmiş, kırılmış/dökülmüş hayatlara eşlik etmiş şarkıların, dans pistlerinde ne işi olabilirdi?

IAP’ın yaptığıysa bu şarkıları rock formuna sokmak ya da çekmekti. Bu yolu onlar keşfetmedi elbette; çok sayıda başka isim zaten bunu denedi/yaptı. Bir kısmı başardı, bir kısmı sınıfta kaldı. Ama IAP’ın farkı şuydu: Bu konuda ısrarlıydılar. Bu, onlar için geçici bir iş değildi; tam aksine, devamlı bir işti ve zaten sound’larının üzerinde yükseldiği zemin de buydu.

Yeni bir şey eklemiyor

On yılda beş albüm!

Yazının Devamını Oku

Ah canım, vah canım

31 Ağustos 2019
Ah Canım Ahmet’in yeni şarkısı ‘Hepimiz Yalnızız’ın hem sözü hem de müziği kendisine ait. İyi bir şarkı bu; günümüzde yapılanların epeyce uzağında, gayet sağlam.

1990’ların ortalarında, ilk albümü ‘Ah Canım Vah Canım’ ile tanımıştık Ahmet’i. Şarkıları, özellikle de albüme adını vereni çok melodikti; kendisi de çok sevimli. Tıpkı Bendeniz gibi (adı Deniz, albümüyse ‘Bendeniz’di), bu ilk albüm sonrası Ahmet’in de adı değişti ve ‘Ah Canım Ahmet’ olarak kaldı.
Biz dinleyiciler arasında böyleydi bu; sanatçının kendisi, ikinci (‘Ahmet 2/Dayanamam’) ve üçüncü (‘Âşık’) albümlerinde, piyasanın (ya da dinleyicilerin) dayattıklarına hiç yüz vermedi.
Yeni şarkısı ‘Hepimiz Yalnızız’da bu ısrarından vazgeçmiş görünüyor; bu sefer ‘Ah Canım Ahmet’ olarak karşımızda. Büyük ihtimalle değişen zamanın, fazlasıyla unutkan dinleyicinin (hatta gazeteci ve eleştirmenlerin) kafasında bir ışık çaktırmak için yaptı bunu: “Herhangi bir Ahmet değil bu, bizim Ahmet, ‘Ah Canım Ahmet’...” Haksız da sayılmaz. Bu yapılmasa ayıkla Ahmet’in taşını.
Yeniden dönüşü Ajda Pekkan ve Ozan Doğulu’ya verdiği (sözler Sadettin Dayıoğlu) ‘Yalnızlık FM’ şarkısıyla oldu. Mükemmel bir şarkıydı, Ajda Pekkan’a da çok yakışmıştı. Yeni şarkısı ‘Hepimiz Yalnızız’ın hem sözü hem de müziği kendisine ait. İyi bir şarkı bu; günümüzde yapılanların epeyce uzağında, gayet sağlam bir şarkı. Single’da üç versiyon mevcut: Bang! ve piyano versiyonları, şarkıyı orijinal halinden çok uzaklara savurmadan yeterince farklılaştırmış.
Yolunda gitmeyen tek şey, Ahmet’in vokalinin bazı yerleri. Üstlere tırmanırken sesi/nefesi yetmez oluyor. Şarkının “Gelir geçer, aşk bu üzer, üzülsen de her güzel şey biter” kısmında, bu durum oldukça bariz.


Yazının Devamını Oku

Müziğin elle tutulur hali

24 Ağustos 2019
Müziğin geleceği şüphesiz dijitalde. Ancak sevdiği şarkıları elinde tutmak isteyenlerin sayısı da günümüzde hiç az değil. Kutu kutu özel baskılar çıkıyor. bu hafta onlardan ikisini ele alalım...


Hemen hemen her şeyde olduğu gibi müzikte de dijital tepeye tırmanıyor. Ama müzik endüstrisinin, müziği elle tutulur bir mecra üzerinde dinlemeye alışmışları kolay kolay bırakmaya da niyeti yok. Hedefleri kabaca 30-35 yaş üstü olanlar... Bunların içinde de özellikle koleksiyon saplantısıyla dönüp duranlar. Bunlar için yapılan kutuların, özel baskıların haddi hesabı yok. Yeni albümler için kutu kutu özel nüshalar, eski albümlerin şarkı sayısı birkaç katına çıkarılmış özel baskıları, almış başını gidiyor.

Bir de tabii kendi modalarını (yeniden ve yeniden) yaratmayı da ihmal etmiyorlar. LongPlay’de bunu başardılar. Dört bir yanımızı plak ve bu plakları dinleyebileceğimiz aletler (yani pikap) doldurdu. Henüz böyle bir safhaya gelmemiş olmakla birlikte, kasette de böyle bir eğilim var gibi. Bu yeni retro hareketin en güzel tarafı, piyasadan tamamıyla çekilmiş olan ve kaset koleksiyonuna sahip olanları zorda bırakan kasetçalar yokluğuna da çare oluşu. Pikap kadar olmasa da renk renk, çeşit çeşit kasetçalar doldurdu müzik ve teknoloji mağazalarını. Özel baskılar ve kutular konusundaki en iyi örnekler, plak firmalarına milyarlar kazandırmış The Cure ve Madonna. Her ikisi de kazandırmaya devam ediyor hâlâ.

Bu canlı kayıtlar ilaç gibi...

The Cure, diskografisinin büyük bir kısmını epey önce yayımlamıştı zaten. Bu seriden ‘Wish’ albümü de çıkmak üzere. Yakın bir zamanda ’40 Live…’ kutusunun ekim ayı içinde çıkacağı duyuruldu ve önsiparişlere açıldı. Muhtelif baskıları olacak bu canlı kayıtların. İki DVD ve dört CD (ya da iki blu-ray ve dört CD) gibi dev (ve ağır) kutular da var, yalnızca işin görsel tarafını tercih edecekler için iki DVD’den (ya da iki blu-ray’den) oluşan makul fiyatlı halleri de... The Cure hayattır, Robert Smith’se bu hayata can verenin bizzat kendisi. Onları sahnede seyretmiş herkes, bu canlı kayıtların ilaç gibi olacağını kolaylıkla tahmin edebilir.

Poster ve dövme ikramiyeli kutuPopun kraliçesi koleksiyoncuların en takık oldukları isimlerden biri. Son albümü ‘Madame X’ fazladan birkaç formatta basıldı. İki diskli olanı da vardı, Japonya baskısı fazladan şarkılı olanı da... Ama en gösterişli hali, ‘Ltd. Deluxe Box’ şeklinde adlandırılmış olanıydı. Bu kutuda albüm, hem CD hem de kaset halinde mevcut. Kaset albümün standart hali. CD ise iki disklik özel bir baskı. Bizde adı çoktan ‘eski’ye çıkmış bir 45’lik, poster ve birkaç geçici dövme de kutunun diğer ikramiyeleri.

Yazının Devamını Oku

Ne ona ne de popa bir katkıda bulunabilir

17 Ağustos 2019
Hadise’nin yeni şarkısı ‘Geliyorum Yanına’, sözleri anlamayacak olanlara o kadar da batmayabilir. Tam bir yaz şarkısı. Ama yaz bitecek, herkes ülkesine dönecek. Bizse, Hadise ve kopuş ile kopartışlarıyla baş başa kalacağız ne yazık ki...

Kop, kop, kop, kop sabahlara kadar / Keyfimiz gıcır, e olsun o kadar / Yakarım geceleri söndürürüm de / Ayıpsın, bir üflememe bakar” diyor Hadise, son şarkısı ‘Geliyorum Yanına’da. Kopsun/koparsın, yaksın/yakılsın, sönsün/söndürülsün, üflesin/üflensin kendi bileceği bir şey ama baştan sona slogan, hem de çok basit ve çok ergen işi sloganla bezeli bu şarkı, ne ona ne de popa herhangi bir katkıda bulunabilir.

Şarkı, sloganların yeni bilirkişisi Gülşen’e ait. Gayet tüccarca ve hangi cebi, ne kadar dolduracağı ince ince hesaplanarak kurulmuş. Şarkının tek makul yanı Ozan Çolakoğlu’nun biçtiği kılık. Tam bir yaz şarkısı olsun istemiş ve öyle yapmış. Bu şarkı kimilerine ilginç gelebilir de; mesela Türkçe bilmeyen turistlere. Şarkı, sözlerini anlamayacak olanlara o kadar da batmayabilir. Hatta “Kop, kop”ları kolay ezberleyecekleri için, eşlik ede ede dans edebilirler de. Sonra yaz bitecek, herkes ülkesine dönecek. Bizse, Hadise ve kopuş ile kopartışlarıyla baş başa kalacağız (ne yazık ki).


Zeynep tatilde
Zeynep Casalini’nin yeni şarkısı ‘Bu Yaz’; içinde olduğumuz mevsimi, bu mevsimden beklentilerimizi, güneşin, denizin yükselttiği ve hatta, “Belli mi olur, bakarsın olur da...” diyerek bizi umutlardan umut beğenmez noktasına getirdiği ruh durumlarını anlatıyor; tatlı tatlı anlatıyor hem de. Düzenlemesi dahil Barış Orhun’a ait şarkı, bugüne kadar her türde şarkı söylemiş ve her türde de büyük başarı kazanmış Casalini tarafından mükemmel bir biçimde seslendirilmiş. Volkan Öktem, Eylem Pelit, Mehmet Esemen, Ender Akay gibi isimlerin katkısı da olağanüstü. Ömer Özyılmazel tarafından Bodrum’da çekilen klip, yazla ilgili her türden (s)imgenin bir resmi geçidi gibi görünüyor ilk elde ama birkaç defa seyredildiğinde hem ritm ve akış hem de kurgu olarak şarkıyı güçlendirmeye, sözü edilen ruh hallerinin altını doldurmaya çalıştığı anlaşılıyor. Birbirleriyle çok iyi anlaşan bir ekibin, işin hiçbir safhasını oluruna bırakmadığı için mutlu sona ulaştığı bir şarkı bu.

Yazının Devamını Oku