Yeni bir gün

HER yeni gün, aynı zamanda bir diriliş değil mi aslında? Ne de olsa gece karanlığında uyurken bu dünyadan kopmuş gibi oluruz.

Haberin Devamı

Sabah başlayan bu diriliş hali, bazı günlerde farklı bir heyecan taşır. Mesela yüzyıllar boyunca doğanın dirilişini simgeleyen “nevruz” gününde olduğu gibi. Farsça kökenli “nevruz” kelimesinin Türkçedeki tam karşılığı da “yeni gün”dür zaten.

*

Nevruz, Orta Asya’dan Balkanlar’a uzanan geniş bir coğrafyada baharın gelişini haber veren özel bir gündür. Kutlanmasının kökeni binlerce yıl öncesine gider. Kültürden kültüre değişen çağrışımları vardır. Özellikle de İranî ve Türkî kültürlerde...

Yeni bir gün

BAHARI GETİREN HÜKÜMDAR

İran-Fars efsanelerinde ateşin yaratıldığı gün veya destansı hükümdar Cemşid’in arabasıyla gökyüzüne çıkışıdır, nevruz. “Işık saçan” Cem, Azerbaycan’a gelerek, tahtını doğuya bakan yüksek bir yere kurdurur. Sabah doğan Güneş’in ışığı, tahtındaki ve tacındaki tüm mücevherlere yansır ve etrafa rengârenk parıltılar saçar. Böylece aydınlık, baharı getirir. Ne var ki 700 yıl hüküm süren Cemşid, zalim Dahhak tarafından tahtından indirilir. Yıllar süren karanlıktan sonra demirci Gâve/Kawa önderliğindeki bir grup, kral Dahhak’ın zulmüne isyan ederek aydınlığın geri gelmesini sağlarlar. Kürt mitolojisinde bu anlatının çeşitli biçimleri vardır. 

Haberin Devamı

Yeni bir gün

DEVAM EDEN GELENEK

Elbette İslam’da gün ışığıyla karanlığın ve mevsimlerin dönüşümü mitolojik hikâyelerle değil, Allah’ın tüm âlemleri yaratmasıyla açıklanır: “Biz, geceyi ve gündüzü birer ayet (delil) olarak yarattık. Nitekim, Rabbinizin nimetlerini araştırmanız, ayrıca, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için gecenin karanlığını silip aydınlatan gündüzün aydınlığını getirdik.” Dolayısıyla Nevruz doğrudan dini bir anlam taşımaz. Öte yandan Nevruz kutlamaları İslam kültüründe varlığını sürdürmüştür. Örneğin Hz. Osman ve Hz. Ali, halifelikleri süresince Pers halklarının nevruzda krallarına hediye sunma geleneğini, hazineye bağışlanması şartıyla kabul etmişlerdir.

*

Haberin Devamı

Şiî maneviyatındaysa nevruza özel değer verilir. Kimilerince nevruz, meleklerin, Hz. Âdem’in yaratıldığı; Hz. Yûsuf’un kuyudan, Hz. Yûnus’un balığın karnından kurtulduğu gündür. Ayrıca Hz. Ali’nin bu günde doğduğu ve Hz. Fatıma ile yine bu günde evlendiği kabul edilir.

VE TÜRKLER NEVRUZ

Nevruz, Türk geleneklerinde çok zengin bir çeşitliliğe sahiptir. Örneğin Altay Türklerinde “Cılgayak Bayramı, Kamlık Bayramı” gibi isimler verilmiştir. Kimi araştırmacılara göre Türklerin 12 hayvanlı takviminde 21 Mart, yani nevruz, yeni yılın ilk günüydü. Kazak deyişiyle “navrız, jıl bası”dır. Ergenekon destanına göre Göktürkler, hapsoldukları dağın içindeki demir madenini eriterek dışarı çıkmış, özgürlüklerine ve aydınlığa bu günde kavuşmuşlardır.

Haberin Devamı

Yeni bir gün

Selçukluların kullandığı Celali takviminde de yılbaşı nevruzdu ve bayramdı. Keza Osmanlı’da saray erkanından sokaktaki insana kadar herkesçe kutlanır, özel macunlar ve yiyecekler ikram edilirdi. Balıkhane Nazırı Ali Bey’in ifadesiyle “Kıştan bıkan İstanbullular, ilkbaharın başladığı Nevruz gününü evde ve kahvelerde geçirmeyi büyük bir kayıp sayarlar, her fırsatta kırlara ve çayırlara koşarlardı.” Sivas’tan Antep’e, Amasya’dan Giresun’a kadar hemen her yerde özel yemekler pişirilir, bazen yedi çeşit yiyecek ikram edilirdi. Ayrıca eğlenceler düzenlenir, ateş üstünden atlanırdı: “Novruz’da od (ateş) üstünden atdanan (atlayan) hastalık bilmez.” Evlerin temizlenip süslenmesinden tohum-fidan dikimine kadar pek çok nevruz geleneği, yakın zamanlara kadar canlılığını korumuştur.

Haberin Devamı

Yeni bir gün

AYDINLIKLA KARANLIK ARASINDA

Geleneksel olarak 21 Mart’ta kutlanan nevruz, tesadüfen seçilmiş değildir tabii ki: “Bahar ekinoksu” adı verilen gök olayının karşılığıdır. Yani Güneş ışınlarının ekvatora dik vurması sonucunda gece ile gündüzün eşit olmasıdır. (Bu yıl, 20 Mart Cumartesi gerçekleşecek). Bu tarihten sonra gün ışığının, aydınlığın payı hızla artar. Ta ki 23 Eylül’e kadar. Gün ışığı, bundan sonra tahtını adım adım geceye terk edecek, kuzey yarımkürede yılın en uzun karanlığı 21 Aralık’ta yaşanacaktır.

*

Elbette bu doğal döngü, Dünyamız Güneş’in yörüngesinde kaldığı müddetçe devam edecek. Aydınlık karanlığı, karanlık aydınlığı kovalayacak. Oysa her biri bir kâinat olan “insan” için bu döngü böyle sürmek zorunda değil. İçimizdeki doğruyu arama çabasını canlı tuttuğumuz müddetçe umut hep var: Gönlümüzdeki ışığı çevremize yansıtıp, maddi-manevi karanlıkları aydınlatmamız mümkün. Tabii geçmiş hatalardan ders alıp, yanlışta ısrar etmeyerek. Aklı ve kalbi adaletle buluşturup, bilgiyi ve bilgeliği esas alarak... Her sabah, her gün yeniden... Ne de olsa her yeni gün, yeni bir fırsattır.

 

Yazarın Tüm Yazıları