İlk görüşte aşk...

Bir ülkeye, bir kente ilk kez gitmenin, meraklı gözlerle bakmanın heyecanı bir başkadır. Bazıları gitmeden önce dersini iyi çalışır. Bense önyargılara esir olmadan gözlemlemeyi severim. Okumaları sonraya bırakırım. Bu kez Gürcistan’a giderken de öyle yaptım.

Haberin Devamı

Çok da iyi yapmışım. Hayallerimi, beklentilerimi aşan bir ülke ile karşılaştım, başta doğa ve mimari olmak üzere gördüğüm her şeyden etkilendim. İnsanlarını da çok sevdim. Bunda belki Tiflis Havalimanı’na inince kente girmeden küçük bir köye gitmemin, en iyi şarap üretim bölgelerinden biri olan Kakheti bölgesindeki Telavi kasabasının tarihi kaynaklara göre geçmişi 15’inci yüzyıla uzanan Tsinandali (Sinandali) köyündeki Tsinandali Estate’te konaklamamın rolü olabilir.

İlk görüşte aşk...

Çünkü dağları tepeleri döne döne tırmanarak süren iki saatlik bir yolculuğun ardından nihayet diyerek arabadan indiğinizde karşınıza çıkan yapı karşısında büyüleniyorsunuz. İlk yaptığınız cep telefonunuzu elinize alıp o anı ölümsüzleştirmek oluyor. Sanki orada birkaç gün geçirmeyecekmiş, daha sonra vaktiniz yokmuş, arabaya binip dönecekmişsiniz gibi...

Fransız yazar Alexandre Dumas’ın bir zamanlar cennete benzettiği Tsinandali köyünün en özel yapısı ise, Gürcistan sosyal yaşamının en önemli figürlerinden biri olan ünlü şair, asker Prens Alexander Chavchavadze’nin (Çavçavadze) 17’nci yüzyılda inşa edilen, içinde birçok ilkleri barındıran sarayı.
Avrupa kültür ve sanatının klasik müziğin Gürcistan’daki başlangıcı burası olmuş, ülkenin ilk büyük piyanosu Chavchavadze tarafından burası için alınmış. Meşe fıçılarda dinlendirilerek şişelenen ilk modern Gürcü şarabı da burada üretilmiş.

Haberin Devamı

İlk görüşte aşk...

2007 yılında da Tsinandali Sarayı ve arazileri Silk Road Group’a geçmiş. Tarihi ana binanın ve şarap üretim tesislerinin 10 yıla yakın süren restorasyonu ve yenileme çalışmalarıyla kompleks cazibesinden hiçbir şey kaybetmeden ülkenin en lüks turist destinasyonu, en çok ziyaret edilen müzesi ve kültür-sanat merkezine dönüşmüş.Bugün kompleksin bahçesine inşa edilen tarihi yapılarla uyumlu ön ve yan yüzü tümden yeşil canlı bitkilerle kaplı modern bina Tsinandali Estate Radisson Collection Hotel olarak hizmet veriyor.

Adeta bir sanat yapıtı olan otelin ardında her biri birbirinden ünlü ve alanlarında iddialı Alman ışık tasarımcısı ve iç mimari Ingo Maurer, Gürcü kavramsal sanatının öncülerinden heykeltıraş Tamara Kvesitadze, mimar John Fotiadis Christina Gabas ve Damien Figueras var.

YAŞATILAN GELENEKLER VE KÜLTÜR

Prens Alexander gibi günümüzde Tsinandali Sarayı ve turizm kompleksinin yeni sahipleri de geçmişin geleneklerine sahip çıkıyor. 2017 yılından bu yana devlet ve özel sektör iş birliğinin çok başarılı bir örneğini sergileyerek Tsinandali Uluslararası Müzik Festivali’ni düzenliyorlar.

Silk Road Group Başkanı George Ramishvili ve Mr. Tsinandali lakaplı kompleksin direktörü George Kharabadze başta olmak üzere tüm ekip yaptıkları işe o kadar inanmış, o kadar içten çalışıyor ki kısa sürede çok yol almışlar. Gezide bize eşlik eden Radisson Hotel Group Türkiye, Ukrayna, Gürcistan ve Azerbaycan Bölgesi Halkla İlişkiler ve İletişim Müdürü Yeşim Doğukan’ın söylediği gibi uluslararası düzeyde haklı bir üne sahipler.

Bu yılki Festivalin konukları arasında dünyaca ünlü sanatçılar vardı. 6 Eylül akşamı kemanda Renaud Capuçon, çelloda Kian Soltani ve pianoda Mao Fujita üçlüsünün verdiği konser tek kelimeyle unutulmazdı. Aynı zamanda Gürcistan’ın önde gelen butik şarap üreticileri arasındalar. Tesisin şaraphanesinin mahzeninde 1814’ten günümüze Gürcistan’daki en eski şarap şişesi olan Saperavi 1841’in de dahil olduğu 16 bin 500’den fazla tarihi şişe yer alıyor.
İlk çağlardan bu yana bağcılık ve şarap üretimi yapan ülkede Gürcü şarap yapım yöntemi 2013 yılında Unesco Somut Olmayan Miras Listesi’ne girmiş.Tsinandali’nin harap sokaklarında dolaşırken tarih, kültür-sanat ve gastronominin birlikteliğinin turizm için ne denli önemli olduğunu, turizmin de bu bölge ve hatta ülke için ne denli önemli olduğunu çok daha iyi anlıyorsunuz...

TİFLİS

Haberin Devamı

Gürcistan’da kaldığımız son iki günü ise Tiflis’te geçirdik. Her yanını yürüyerek dolaştık. Haussman tarzı Rustaveli Bulvarı ve eski kent bölgesi harap binalarıyla yoksulluğuyla insanı hüzünlendirse de de çok etkileyici. İçinden Kura/Mtkvari nehri geçen Tiflis tasarım dükkanları, müzeleri, kafeleriyle zarif bir kent.

İlk görüşte aşk...

Yıllar önce gelenler, olumlu anlamda çok değişmiş, standartlarını yükselmiş bulduklarını söylüyor. Beni Tiflis’te en çok etkileyen kenti boydan boya ikiye ayıran nehir ve çevresindeki tarihi binalar oldu. Kaldığımız Radisson Blu Oteli’nin penceresinden gün doğumunda nehri seyretmekse muhteşem bir deneyimdi...

GÜRCÜ MUTFAĞI

Seyahatin en lezzetli kısmına gelirsek; Gürcü mutfağında başlangıç ve ara sıcak yemekler meze tarzı paylaşmaya yönelik ortaya geliyor. Doğu Karadeniz bölgesiyle benzer yemekler var. Türk mutfağı gibi sebze-ot, hamur işi ve et yemekleri dengeli bir biçimde bir arada sunuluyor.

Tavuk ve kuzu eti ağırlıklı besleniyorlar. Sarımsak, kişniş ve tarhun neredeyse her tabakta baskın bir şekilde karşınıza çıkıyor. Ağır ateşte pişmiş farklı farklı malzemelerle yapılan yahniler de temel yemeklerinden.

Haberin Devamı

İlk görüşte aşk...

Giderken en merak ettiğim ve tatmak istediğim iki yemek Gürcü mutfağıyla özdeşleşen mantıları ve pideleriydi. Ancak Acara bölgesinde bizim bulunduğumuz Tsinandali ve Tiflis’te bir cins kapalı arasında peynir olan pideye ‘Megrelian khachapuri/ Haçapuri’ deniyor.

Bizim bildiğimiz ortasına yumurta kırılan açık peynirli Haçapuri ise İmereti bölgesine aitmiş. Bu yüzden hayalimdeki Haçapuriyi ancak seyahatin üçüncü gününde Tiflis’e gidince özel istek üzerine İveria Cafe’nin şefi yapınca yeme fırsatım oldu.

İlk görüşte aşk...


Doğu dağlık Gürcistan’ın ünlü etli mantısı Khingali/Hinkali ise hem yapımı hem de lezzetiyle bir sanat eseri. Ele alınarak yeme şekli ise tam bir performans.
Tsinandali Estate’in şefi Irakli Asatiani’nin rehberliğinde bohça şeklindeki kuzu etiyle yapılan kıymalı mantıyı elimize alıp hafifçe ısırıp suyunu çekip ve ikinci aşamada ısırarak yedik.

Sadece bu mantı için bile Tsinandali’ye ve Tiflis’e gidilir. Her aklıma geldiğinde “keşke daha çok yeseydim” demekten kendimi alamıyorum.
Tarhun soslu ve kremalı etli yaprak sarması, piliç Shkmeruli/ sarımsak ve kremalı tavuk ile salatalık, chakapuli/ tarhunlu, kremalı istridye mantarı sote, domates, bol kişniş, dereotu, tarhun, kırmızı soğanlı Gürcü salatası da tadı damağımda kalan diğer yemeklerden oldu...

 

Yazarın Tüm Yazıları