Kenar mahalledeki lezzetler

Reşitpaşa tam bir zıtlıklar semti. Bir tarafta Boğaz manzaralı, havuzlu villalar, diğer tarafta gecekondu görünümlü derme çatma binalar. Arada bir de karşınıza çıkan şık görünümlü, küçük lokantalar ve kahveler. Reşitpaşa’da, hepsi bir arada!

Haberin Devamı

 

Kenar mahalledeki lezzetler

Bizde restoranın göz önünde olanı makbuldür. Hem cadde kıyısında olacak hem dekoru gözleri kamaştıracak. Bağdat Caddesi, Nişantaşı, Bebek, Cihangir, Etiler...
Çünkü bizim restoran müşterimizin amacı, damağını şenlendirmek değil de, orada olduğunu göstermektir.
Göz önünde olmak için astronomik kira ödemek gerekir. Kira öylesine yüksektir ki, işletmecinin belini kırar. Onun için şık semtlerdeki restoranların ömrü pek uzun olmaz, ya kapanır, ya da bir başka işletmecinin eline düşer.
Batı’da durum böyle değildir. Örneğin Lizbon’da, lezzetiyle ünlenmiş lokantalar, arabaların bile giremediği dar sokaklardadır. Oradaki yemeklerin tadına bakmak isteyenler, ellerinde harita, sora sora lokantayı bulurlar.
Bu, Paris’te de, Roma’da da, San Sebastian’da da, Barselona’da da aynıdır.
Ara sokaklarda, sapa adreslerde, dağın başındaki köylerde.
Yani oralarda lezzet nerede olursa olsun, aranır ve bulunur.
Gözde semtlerdeki astronomik kira, İstanbullu işletmecileri yeni semtler yaratmaya zorladı. Bunların öncüsü Karaköy oldu. Bir zamanlar imalathanelerin, tamirhanelerin, küçük dükkânların bulunduğu ara sokaklar, şimdi lezzetli lokantalar ve ilginç kahvelerle doldu. Karanlık, sessiz sokaklar renklendi, şen kahkahalarla çınlamaya başladı.
Karaköy’ü Galata ve Balat izledi. Sanırım sıra şimdi Emirgan’ın sırtlarındaki Reşitpaşa’ya geldi. Geçen hafta Reşitpaşa’nın sokaklarında gezinip, önerilen bazı lokantalarda yemek yedim. Reşitpaşa tam bir zıtlıklar semti. Bir tarafta Boğaz manzaralı, havuzlu villalar, diğer tarafta gecekondu görünümlü derme çatma binalar.

Kenar mahalledeki lezzetler
Karaköy’ü Galata ve Balat izledi. Sanırım sıra şimdi Emirgan’ın sırtlarındaki Reşitpaşa’ya geldi. Geçen hafta Reşitpaşa’nın sokaklarında gezinip,
önerilen bazı lokantalarda yemek yedim.

Elektrik ve telefon tellerinin sarktığı sokaklardaki küçük dükkânlar, çamaşırların uçuştuğu boyası dökük balkonlar.
Arada bir de karşınıza çıkan şık görünümlü, küçük lokantalar ve kahveler.
Reşitpaşa’da, hepsi bir arada!
Semtin en eskisi meşhur Abdullah Lokantası’ydı. Yıllar boyu damağımızı çatlattı lezzetli yemekleriyle. Şimdikiler ise gençliklerine rağmen onun yolunda emin adımlarla yürüyorlar.
Önce tadına bakmadıklarımdan söz edeyim:
‘Havan’dan By Beff Gourmet’ semtin sürpriz lezzet duraklarından biri. Görüntüsü yüzde yüz batılı. Bembeyaz masa örtüleri, duvarlarda renkli tablolar, raflarda çeşit çeşit havan. Ekin, Boston Üniversitesi’ni bitirdikten sonra Le Cordon Bleu Madrid’de eğitim almış. Yani okullu bir şef. Aynı zamanda güler yüzlü bir ev sahibi.
O gün tattıklarım: Boşnak mantısı, Boşnak böreği, dana şinitzel, hünkarbeğendili tandır, Boşnak usulü yaprak köfte, tavuklu pilav oldu. Her birinde sürpriz bir tat vardı. Keşfetmenizi öneririm.
‘Amanda Bravo’, semtin şaşırtan lezzet durağı. Görüntüsü yüzde yüz Batılı. Bembeyaz örtülü masalar, duvarlardaki raflarda mutfak gereçleri, tablolar, büyük cam kavanozlarda yeşil bitkiler.
Sordum, mönünün mevsimlik olduğunu söylediler. Pazarda ne varsa tabakta da o oluyormuş. Sadece öğle servisi var, ona göre.
‘Melez Tea’, çay laboratuvarı adeta. Dingin bir atmosfer, insanı uzak diyarlara götüren aromalar. Hem tadım var hem de satış. Mua, Prep de semtin iki kibar lezzetlisi.
Tadına baktığım lokantalardan biri ‘Mittag’ oldu. Fatma Yıldırım, Almanya’da Üniversite bitirdikten sonra dönmüş, diplomasını duvara asıp, yemeğin peşine düşmüş. Önce eğitim, ardından Mehmet Gürs’ün yanında çıraklık. Lokantada sade bir şıklık hâkim. Karatahtada günün mönüsü yazılı. Bu mönü her gün değişiyor. Bir de mönüdeki sabit yemekler var. Ben bir çoğunun tadına baktım. Lezzetlerin yerli yerinde olduğunu söyleyebilirim. Mittag 19.00’da kapanıyor. Bazı akşamlar ise konulu yemek denemeleri yapılıyormuş.
Dostlarımın önerdiği ‘Odun Pizza’ başka bir durağım oldu. Sokağı saran ekşi maya kokusunu takip ettiğinizde, kendinizi pizzacının kapısınının önünde buluyorsunuz. Odun Pizza’nın dekoru da sloganı da odunlu: “Odunluk var hamurumuzda”.
Can Ünsal ve Suat Palpas’ın işlettiği dükkânda, Napoli usulü pizza yapılıyor. Yani kenarları kalın, malzemesi bol pizzalar fırına atılıyor. Söylediklerine göre hamur iki gün mayalandırıyor, sonra dinlendiriyorlarmış. Ben margarita yedim ama aklım beğendili kokoreçli pizzada kaldı. Diğer çeşitler: Kuşkonmazlı-enginarlı, üzümlü-ördekli, kasap sucuklu. Pizzamın yanında yediğim pancarlı-avokadolu salata da lezzetliydi.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları