Rusların Ukrayna üzerindeki iddiaları

Polonya’nın Ukrayna üzerindeki hâkimiyeti, aynı şekilde Rusya’nın Küçük Rusya (Malaya Rossiya) diye nitelendirilen Ukrayna üzerindeki hâkimiyeti, Ukrayna ulusunun ortaya çıkışının sureleri, tarihte Ukrayna-Rusya varlığının birbirinden bağımsız olarak gelişmesi gibi konular oldukça çetin cevizdir. Doğu Avrupa devletleri tarihî haritalar ve iddialar ileri sürmeye bayılırlar.

Haberin Devamı

Vladimir Putin’in Tucker Carlson’a verdiği demeç geçtiğimiz günlerde büyük ses getirdi. Başkan Putin’in masasında 100’ün üstünde gazetecinin röportaj teklifi için müracaat başvurusu vardır. Bunlardan Tucker Carlson’ın seçilmesi adamın tarihten bihaber kişiliğiyle de ilgilidir.

Her hâlükârda ortaya çok tartışma çıkaran bir görüşme oldu. Bu tartışmanın siyasi hayata, uluslararası ilişkilere ne derecece yön vereceği tartışılır. Ama normal vatandaşın tarih bilgisine sahip olmamasının veya daha beteri yanlış bilgilendirilmiş olmasının vahim neticeleri de olur.

Rusların Ukrayna üzerindeki iddialarıVladimir Putin - Tucker Carlson

Polonya’nın Ukrayna üzerindeki hâkimiyeti aynı şekilde Rusya’nın Küçük Rusya (Malaya Rossiya) diye nitelendirilen Ukrayna üzerindeki hâkimiyeti Ukrayna ulusunun ortaya çıkışının sureleri, tarihte Ukrayna-Rusya varlığının birbirinden bağımsız olarak gelişmesi gibi konular oldukça çetin cevizdir. Bırakalım Putin-Carlson görüşmesini ve dışişleri bakanlıklarının kaleme aldıkları mukabil protestoları seçkin âlimleri bile bir araya getirseniz iş kavgayla sonuçlanır.

Haberin Devamı

PUTİN’E GÖRE UKRAYNALILAR...

Putin’e göre Ukrayna suni olarak ortaya çıkmış bir devlettir. Ona göre Ukraynalılar Rusların bir parçasıdır. Lenin bu görüş ve tutumu daha çok destekledi. Stalin’e kalsa böyle yapmazdı fakat Doğu Polonya topraklarını ilhak ettiği zaman, “Böylece Ukrayna’yı da birleştirdik” dedi. Ancak o birleşen kısma, Galiçya ahalisine sorulsa çok da memnun değillerdi.

Bu çok tartışılan bir görüştür. Polonya ile Almanya işbirliği söz konusu ediliyor. Polonya, Almanya ile işbirliği yapmadı. Mareşal Piłsudski’nin adamları Almanlarla anlaşma yapılabileceği ve barışın böylece korunabileceği gibi tarihi bir hata yaptılar. Ukraynca konuşulur, Ukrayna milliyetçiliği var. 19. asırda Çarlık Rusya tarihine baktığın zaman Ukrayna ile Rusya arasında milliyetçilik farkı var, Ukrayna’nın yetişmiş unsurları var. Rusya orada başka türlü hareket etmek zorunda. Valiler oradaki arşivleri bile yasaklıyor. Bilhassa tarihçiler her zaman için yeni bir Ukrayna yaratmış ama o insanlar niye merkezi devlet Rusya tarafından takip edilmiş, çünkü memnun değillerdi.

Haberin Devamı

Ukrayna Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda sonraki kurucuları arasında bulunan Mihaylo Hruşevski’nin eseri “History of Ukraine-Rus’” başlıklıdır. Önemli bir eserdir. O, Ukrayna ve Rusya’nın tarihî köken birliği üzerinde durur. Bu nedenle de Stalin tarafından elenen politikacılardan değil, aksine Bilimler Akademisi’ne kabul edilenlerdendir. Tabii ki birçok Ukraynalı bilgin bu köken birliğini reddeder. Ünlü Türkolog Omeljan Pritsak “The Origin of Rus’” adlı Harvard’da yayımlanan eserinde Rus ve Ukrayna meselesinin kökenleri ön planda Arapça ve Rus kaynaklardan istisnai olarak İskandinav kaynaklarından da ek alır. Omeljan Nors dili öğrenmiştir. İlginç bir şekilde Sicilya sarayındaki Muhammed İdrisî’nin “Kıtab-ı Roger”ını kullanır. Essakalibiyya (Slavlar) için farklı kök arar. İdrisî şüphesiz ki İskandinavların köken dili olan Nors’u bilmiyordu ama gelen İskandinavlarla Latince konuşarak bütün bu konudaki efsaneleri ve menkıbeleri anlamıştır, toplamıştır. Rusya coğrafyasının (Kitab-ı Roger) oluşumunda o çevredeki Türk ve Fin unsurlarının bile etkili olduğunu ileri sürer.

Haberin Devamı

Rusların Ukrayna üzerindeki iddiaları

UKRAYNALILARA RUS RUSLARA MOSKOF DENİRDİ

15. asrın ilk Osmanlı kaynaklarında, Bursa sicillerinde Rus lafı Ukraynalılar için kullanılıyordu. Ruslara ise Moskof denirdi, daha sonra temasa geçtiğimiz bir unsurdu. Ukrayna Polonya ve Rusya arasında sıkışmış kalmıştır. Ona hayatını veren unsur bağımsız olarak yaşayan Kazaklar’dır. Hukuken bağımsız olmayan kâh Ukrayna’ya kâh Rusya’ya bağımlı olan bu zümre iç hayatlarına ve kimliklerine sahip olmayı bildiler. İşi uzatmamak gerekir; Polonyalılar Avusturya İmparatorluğu’na ait Polonya topraklarını, yani Galiçya’yı ve bu komünayı ele geçirdiler (eski Veliko Polska – Büyük Polonya).

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Galiçya Polonya’nındı. Batı Ukrayna denen bu bölümde aydınlarca hem konuşulan Ukraynca hem de Polonca (Lehçe) bilinirdi. O yüzdendir ki Lviv (veyahut Lemberg) bölgesindeki Ukrayna münevverleri 20. yüzyılda Ukrayna milliyetçiğinin ve millî kültürünün inkişafında önemli rol oynamışlardır. Bugün dahi bu bölgenin insanları bu kültür ve kimliği öne süren büyük âlimlerin yurdu olarak bilinir. Mesela Ahatanhel Krımski, üç Avrupa lisanında mükemmel yazabilmesine rağmen sadece Ukraynca yazmıştır. Tezleri şüphesiz ki Ukrayna’nın varlığıdır. Onun talebesi olan Omeljan Pritsak aynı sistemi devam ettirmiştir.

Haberin Devamı

Yarı kültürel ilişkiler ve yarı yarıya da belki uluslararasındaki çekişimler ve politikalar dolayısıyla bu mesele çok açığa çıkmıştır. Bu kavgaların dışında bir tek şeyi burada ele almamız lazım. Mareşal Józef Piłsudski modern Polonya’yı kuran önemli komutandır, cumhurbaşkanıydı. Yardımcısı Albay Beck’ti. Almanya ile iyi geçinmenin yolunun tatlı ilişkiler ve saldırmazlık paktı olduğu konusunda ısrarlıydı. Bu tabii askerî donanım bakımından zayıf olan bu yüzden de iktisadi hayatı daha parlak olan Polonya’da felaketi önleyemedi. Netice 1939 Eylül’ünde Polonya’nın vatansever subayları ve ordusu hunhar Alman hücumunda tanklara karşı süvarilerle çarpışmakta tereddüt etmediler. Polonya’nın bu savunması 13 gündü. Nerdeyse motorize Fransa’nınkine eşit uzunluktadır. İşgalden sonra da Polonya halkı çok çekti. İşgal bittikten sonra da Varşova gibi şehirler tamamıyla Almanlar tarafından bombalanarak terkedildi.

Haberin Devamı

Bununla birlikte çağdaş Polonya 1939’da Molotov-Ribbentrop Paktı’yla Doğu Polonya topraklarını işgal eden Sovyet Rusya’yı çok daha fazla hınçla anar. Özellikle Stalin’in bu işgalden sonra Katyn ormanlarında yüzlerce Polonyalı zabiti katletmesi unutulmayan bir olaydır.

ANTİ-RUS HAREKETİNİN BAŞLANGICI

Stalin’in Hitler ile işbirliği sadece harbe hazırlıklı olmayan bir Sovyet Rusya’nın zaman kazanması açısından değil fırsattan istifade Finlandiya, Baltık devletleri ve Polonya üzerindeki yeniden işgaldir. Polonya’dan aldığı Ukrayna topraklarını, yani Galiçya (Batı Ukrayna) ilk olarak bu dönemde Sovyet Ukrayna’sına bağlamıştır. Ukrayna’daki anti-Rus hareket de işte bu zamanda başladı.

Doğu Avrupa devletleri tarihî haritalar ve iddialar ileri sürmeye bayılırlar. Mesela Kırım’ın Rusya’ya aidiyeti böyledir ama daha ilginci 1953’te Kruşçev’in genel sekterliği zamanında tamamen su kaynaklarının serbestçe temini ve bağlanması açısından Ukrayna’ya verilen kurumlara onların sahip çıkması da böyledir. Binaenaleyh Ukrayna’nın da mesela bu parçaya sahip çıkmasındaki ciddiyet ele alınmalıdır. 

DOĞU AVRUPA’DA EBEDİ SULH OLMAZ

Türkiye’nin bu karmakarışık meselelerin içine dış politika tutumuyla girme teşebbüsü hiç tasvip edilemez. Doğu Avrupa’da hiçbir devletle ebedi bir sulh tesisi mümkün değildir. Tarihimizin en mutlu iki olayı; birincisi Çin sınırlarından uzaklaşmamız, ikincisiyse bütün tarihimizin en muhteşem devletlerinden biri olan Osmanlı İmparatorluğu’nun güney bölgelerinde yani Avrupa ve Akdeniz’de kurulması, genişlemesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Küçük Asya’da Türk varlığını damgalamasıdır.

İttifaklarımıza dikkat edeceğimiz yer Akdeniz bölgesidir. Buralarda uzak yakın komşularla barış içinde iktisadi, kültürel ilişkilerimizi devam ettirmemiz gerekir. Kuzeybatı Avrupa, Karadeniz’in kuzeyindeki Volga boyu kısmen Türk unsurlarla meskûndur, lakin buradaki Slavların tarihsel iddiaları zaman zaman hakikatin dışındadır. Rusya 17. asırda Büyük Petro dolayısıyla sadece kavga ettiğimiz bir devlettir. 1700’de İstanbul Antlaşması ile İstanbul’da daimî büyükelçilik kurdular. İlk büyükelçileri de Büyük Tolstoy’un büyük dedesi Pyotr Tolstoy’dur.

Ruslar Hristiyan koalisyonda, yani Karlofça’da karşımızdaydılar. Büyük Petro’nun ele geçirdiği Azak Kalesi, Azak Denizi kuzeyindeki yerlerin hepsi 1711 Prut Cengi’nde Osmanlı Devleti tarafından tekrar elde edildi. Rusya dolayısıyla Karadeniz’in kuzeyine, içerilere çekildi. Rusya ile bizim kavgamız 18. asır ortalarında başlar ve bilhassa 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması’yla başka bir manzara oryaya çıkar; Rusya Karadeniz kıyılarındadır. Tarihimizde ilk defa Müslüman ve Türk bir devlet elden çıkmaktadır. Bu bölgedeki Çerkes kabileler, Kırımlılar başka bir idarenin eline geçti. Rusya ile savaş bitmez. II. Katerina saltanatı hem Polonya’nın bölüşümünde hem de Osmanlıların elinden Karadeniz kıyılarını ele almakta büyük atılımlar yapılan bir dönemdir.

KENDİ TARİHİMİZİ BİLMEMİZ ŞART

Bizim de kendi tarihimizi bilmemiz lazım ama tabii bunu okullarımızdaki zavallı tarih eğitimiyle, oralarda okutulan niteliksiz tarih kitaplarıyla nesilleri yetiştirmemiz, bilinçlendirmemiz mümkün değil. İnsanların çoğu tarihi okulda öğrenir; kötü öğrenirse kötü, hiçbir şey öğrenemezse dünyada ne olup bittiğini anlayamayan bir kitle ortaya çıkar. Birleşik Devletler ahalisinin tarih cehaletini Türkiye’de tatbik edip yaşatmak mümkün değildir. Olaylar acı şekilde öğretir.

Yazarın Tüm Yazıları