Osmanlı sanatını fark eden İranlılar

GEÇTİĞİMİZ hafta iki İranlı tezhip ve minyatür sanatçısı Maryam Khorrami ve Azam Eisazadeh’nin eserleri Sultanahmet’teki Türk İslam Eserleri Müzesi’nde teşhir edildi.

Haberin Devamı

Bu ilginç çünkü genellikle İranlılar Türk minyatürlerine ayrı bir dünyadan basit eserler olarak bakarlar.

Osmanlı sanatını fark eden İranlılar

Bu iki sanatçı farklı görüşte; yeni aydın akıma mensup, 18. ve 19. asır başındaki Osmanlı minyatür ve tezhip sanatının özellikleri ve kendine has karakterini fark eden, bunu takip edenlerden.

Osmanlı sanatını fark eden İranlılar

Safeviler devrinden beri İran’da gelişen minyatür sanatını ise çok iyi bildikleri açık.

İmparatoriçe Farah Pehlevi’nin kurduğu vakıftan beri bu dalda çalışan İranlı sanatçı çoktu. Sergi bunun bir örneğiydi.

Haberin Devamı

Osmanlı sanatını fark eden İranlılar

Tekrarlanması yararlı olur.

AYIP; HEKİM DÖVÜLÜYOR

Osmanlı sanatını fark eden İranlılar

Birtakım adamların dövmedikleri doktor bey ve hanım, hemşire hanım, sağlık görevlisi ve onlar da yoksa hademe, kırmadıkları cam yok. Sorumuz ortada. Acaba bu rahatlama sağlık hizmetlerinin mükemmelliğinden mi ileri geliyor, yoksa “Bunlar size hizmet etmekle mükellef, işini yapmayan olursa haddini bildirin, bize söyleyin” düsturuyla etrafı dağıtmaktan mı ileri geliyor? Soruyoruz emniyet kuvvetleri nerede?

TV kanallarını taramaya başlayınız. Karşınıza muhtelif kareler çıkıyor. Birtakım adamlar ve hatunlar, “Evvelce hastane kuyruklarında canımız çıkardı, kötü muamele görürdük, şimdi her şey çok düzeldi, Allah razı olsun” diyorlar. Artık bıktıran bir reklam halini almaya başladı.

Öte taraftan da haberler; üstelik de bazılarını basındaki sansür yüzünden renkli camdan çok gittiğimiz hastanelerde öğreniyoruz.

Birtakım adamların dövmedikleri doktor bey ve hanım, hemşire hanım, sağlık görevlisi ve onlar da yoksa hademe, kırmadıkları cam yok. Sorumuz ortada, acaba bu rahatlama sağlık hizmetlerinin mükemmelliğinden mi ileri geliyor, yoksa “Bunlar size hizmet etmekle mükellef, işini yapmayan olursa haddini bildirin, bize söyleyin” düsturuyla etrafı dağıtmaktan mı ileri geliyor?

Haberin Devamı

HAYIRLI EVLAT!

“Yarım saattir dışarıda bekliyoruz. Ne diye buradaki hastayla oyalanıyorsun, işini yapsana” diye içeri dalan bir hayırlı evlat (!), doktor beyin ama tercihen gücü yettiği için doktor hanımın (Burcu Azapoğlu) yüzünü dağıtıyor. Ne de hayırlı evlat ama! Sorunlu hayatının acısını kadın doktor döverek çıkartıyor. Normal bir toplumda hapishaneden evvel tımarhanede uzun bir gözlem altında tutulması gerekir. Maalesef “Çelebim böyle olur bizde sağlık reformu dediğin” meseline uygun olarak kitleler kışkırtıldı ve bu sonuçlar ortaya çıktı. “Bu doktorlar size hizmet etmek için orada” meselesini yarı resmi ağızlar tekrarlıyor ve oy bekliyorlar. Sonra da Sağlık Bakanlığı, hekimler başta olmak üzere sağlık personelini koruyamıyor. Arızalı insanların hücumuna maruz kalıyorlar.

Haberin Devamı

TAVSİYE EDERİM

Ben şahsen mutlaka özel hastaneye gidenlerden değilim. Tanıdığım hekimlerin arasında çok mükemmelleri var, devlet hastanelerine de gidiyorum ve tavsiye ediyorum. Reklam olacak, hastanelerin ve hekimlerin isimlerini vermeyeyim. Bazı ahvalde ilk müracaat ettiğimiz semtlerdeki devlet hastaneleridir. Yaşım da doktor ve hastane ziyaretini gittikçe vazgeçilmez hale getirdiğinden birçok olayları duyuyor hatta şahit oluyorum. İstanbul’un bir kısım sekenesi hastaları hastaneye düştüğünde veya yaşı 90’a yakın bir aile bireyi hastanede vefat ettiğinde kapı-cam kırmayı, önlerine gelen hastane çalışanını dövmeyi ritüel haline getirdiler.

POLİS NEREDE?

Haberin Devamı

Soruyoruz emniyet kuvvetleri nerede? Ağzından çıkanı duymayan Sağlık Bakanlığı yöneticileri nerede? Bir sağlık bakanının tuhaf işlerinden biridir; hastanelerin üstünden T.C. rumuzunu kaldırmakla bu iş bitmiyor. Millete hizmet etmek için önce hastanene ve sağlık personeline sahip çıkacaksın. Tıpkı çocuklarımıza eğitim vermek için de her şeyden önce devlet okullarına ve öğretmenlerimize sahip çıkmak gerektiği gibi.

 

DÜRÜSTLÜĞÜN KİTABI

Osmanlı sanatını fark eden İranlılar

ALTAN Öymen Mülkiyelidir. Önemli bir eğitim uzmanı ve eski milletvekillerinden Hıfzırrahman Raşit Öymen’in oğludur. Ben tanıdığımda, ki 1960’lı yılların yılların başıdır, her gazetecide görülmeyen dil bilgisi ve dış dünya gözlemi özellikleriyle öne çıkmıştı. O yıllarda Metin Toker, Nilüfer Yalçın, Bülent Ecevit gibi seçkin gazeteciler grubu içindeydi. Sadece sütun sahipliğiyle değil, her yere girip çıkmayı, gözlemeyi, röportaj yapmayı, yani mesleğin işçilik yönünü de benimsemiş bu istisnai gençlerin meslek yolunda yükselişleri de farklı oldu. Bazısı gazetelerde kaldı, bazısı politikacı oldu.

Haberin Devamı

Altan Öymen ikisini bir arada yürüttü. ‘Değişim Yılları’, ‘Öfkeli Yıllar’ gibi gözlem ve çok iyi tutulmuş not ve belgelere dayanan kitapları yanında ‘Bir Dönem Bir Çocuk’ gibi sosyal tarihimizi anlamamıza yetecek kitapları da var. Bu sefer elimde ‘Umutlar ve İdamlar’ kitabı var. 1960-1961 devrim yıllarını anlatıyor. Hiç kimse fazla uzatmasın, bu dönem sadece 1.5 yıl. Etkileri daha uzun zaman sürmekle birlikte Türkiye çok partili demokratik hayata 1.5 yılda geri döndü.

Osmanlı sanatını fark eden İranlılar

DELİL KOYUYOR

Gelişmelerden çok kimsenin mutazarrır olduğunu söylemek mümkün ama darbenin iktisadi hayatı alt üst ettiği (ki etmemesi hiçbir şekilde mümkün değil) çok tekrarlanır. Ne var ki kazanç ve üretim hızı sarsılanların yanında işini yürütemeyenlerin abartılı inleme ve ağlamaları da bu edebiyata dahildir. Ama düzeni asıl altüst eden olay, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin birinci devresinden beri Türkiye siyasi hayatında bulunan zevatın gürültülü bir yargılanma sonunda mahkûm edilmesi, ardından gelen 3 idamdır. Bu idamlar bazılarının çok tekrarladığı gibi İsmet Paşa’nın arkasında bulunduğu bir tertip midir? Öymen buna “Hayır” diyor ve ortaya delillerini getiriyor.

Bizim kuşağın gözlediği bazı olaylar ve gruplar var ki 27 Mayıs’ın başında duranların tek başına hareket edemeyecek ve karar veremeyecek durumda oldukları açıktı. ‘Umutlar ve İdamlar‘ı Türkiye’nin 60 yıl önceki tarihini anlamak için okumak gerekiyor. Çünkü Altan Öymen aktif bir gazeteciydi ve Temsilciler Meclisi üyeliğinden beri (yani 28 yaşı itibarıyla) anayasayı hazırlayan; demokrasiye, dönüşe katılan siyasi kişiliklerdendi. Bu kitap ondan beklenen bir görevin dürüstlükle yerine getirilmesidir.

Yazarın Tüm Yazıları