Yeni mi? Dünya... Senin mi? Hayat...

“Hayat üç bölümdür; dünyayı değiştireceğini sandığın, değişmeyeceğini anladığın ve dünyanın seni değiştirdiğine emin olduğun.” (Jean-Paul Sartre)

Haberin Devamı

Yüzyıllardır süregelen dünyayı değiştirme çabalarımız bitmek bilmiyor, bu gidişle de bitecek gibi gözükmüyor. Kendi konforumuz adına tahrip ettiğimiz doğanın, felaket veya doğal afet olarak nitelendirdiğimiz olaylarının, aslında kendini iyileştirmesi ve doğal akışına dönüşün, doğal sonuçlarından başka bir şey olmadığını anlamakta güçlük çekiyoruz. Tıpkı, kendi hayatlarımızın doğal ve kanaatkâr akışını, egolarımız ve konforumuz uğruna tahrip ettiğimiz gibi. Ama emin olunuz ki; isteseniz de, istemeseniz de dünya sizi değiştirecek!

Yeni mi Dünya... Senin mi Hayat...

‘DEĞİŞİM TASARIMI’

Birkaç hafta önce Sosyolog Başak Temel’in karantina günleri sonrası “Yeni mi? Dünya..” ile ilgili topluma doğru ve dürüst bilgileri aktarmak için yaptığı çalışmaları anlatmıştım. Son dört haftadır da yaptığı sosyal medya yayınlarını takip ederek ağırladığı değerli konuklarının fikirlerini dinledim. Otuz civarı konuk ve soruları ile binlerce izleyicinin katıldığı yayınlarda çıkan ortak bileşen, George Bernard Shaw’ın söylediği, “Tecrübelerimizle biliyoruz ki; kimse tecrübelerden ders almıyor!” söylemini teyit etmek oldu. İnsanlar “Neyi bilmesi gerektiğini bilmiyor” dedi, Başak Temel. Aldığım notlar ve sevgili Başak’la sohbetten sonra ‘Değişimimizi tasarlamak’ için nelerin ‘farkında’ olmamız gerektiğinin diğer bileşenleri de şöyle:
*Yeni dünyanın dilini anlamak, dinamiklerini bilmek. *Stres yönetimi becerisi kazanmak. *Birkaç yabancı dile hakim olmak. *İnternet okur yazarlığını geliştirmek. (Bilinçli kullanım yetisi) *Self-learner. (Kendi kendine öğrenme yetisi) *Bilgiyi teyit etmeyi öğrenmek. (Kulaktan dolma veya sosyal medyadan ziyade, bilimsel veri kullanmak) *Yalnız ve kaygılı olmamak için doğaya, aileye ve kültürel değerlere önem vermek. *Yanlış klişelere (Para, makam mutluluk getirir gibi) ve popüler kültüre (Marka, AVM, tüketim kültürü vs.) saplanmamak. *Kendini samimiyetle sorgulamak, empatiyi hayatın her anına sokmak. *Fevrilik değil duygusal dayanıklılık. *Duygu tanımlarımız farklı olduğundan anlaşamıyoruz. (örn: sevgi, saygı, güven net duygulardır, hissiyatımıza göre tanım değiştiremeyiz!) *Son olarak, “Sadeleşelim ve derinleşelim” dedi Başak Temel, katılmamak mümkün mü? Dürüst olalım, ‘Dünyayı değiştiremiyor, tahrip ediyoruz, iyisi mi gelin kendimizi değiştirelim.’

DAMAT PAÇASI

Haberin Devamı

Sevgili Başak’la yemeğin de sosyolojisini konuştuk tabii ki. En sevdiği yemeği sordum, “Damat Paçası” dedi. Yugoslav göçmeni atalarının gelirken birlikte getirdikleri, düğün ve bayram günlerinin vazgeçilmez tutkusu yemekmiş ‘Damat Paçası.’ Kendisinin de fırsat buldukça pişirdiği geleneksel yemeğin tarifini verdiğinde de bana bayram oldu. Tavuk butlarını 5-6 su bardağı kadar suyla, etler didiklenecek kıvama gelene kadar haşlayın. El açması, yoksa hazır yufkadan elinizle 2-3 parmak genişliğinde parçalar koparın. Fırın kabını yağlayıp, yufkaları yerleştirin, üzerine tereyağı parçaları serpin. Önceden 190 derece ısıttığınız fırına verip kızartın. Bu esnada tavukların suyunu süzdükten sonra etleri didikleyip kemiklerden ayırın, tuz ve karabiberle tatlandırın. Yoğurt sosu için, yoğurt, yumurta, un, tuz ve ezilmiş sarımsağı sos tenceresinde iyice karıştırın. Tavuğun haşlama suyundan sosa ilave edip, orta ateşte muhallebi kıvamı alana kadar pişirin, sirkeyi de ilave edip karıştırın, altını kapatın. Fırında kızaran yufkaların üzerine tavuk suyunu gezdirin. Yoğurtlu sosun yarısını ve tavuk parçalarını yufkaların üzerine yayın. En üste yine yoğurtlu sosu yayıp 200 derecede üstü kızarana dek tekrar fırına verin. Finalde kırmızı biberli tereyağını üzerine cosslayın. Ne sosyolojik yemek değil mi? Nereden, nereye. Teşekkürler Başak!

Yeni mi Dünya... Senin mi Hayat...

ANTEP LAHMACUN

Haberin Devamı

Hilal Mahallesi’ndeki “Beyran Entep” sofrasının sahibi eczacı Murat Bey’in özenini biliyorum, bana göre Ankara’nın en iyi Antep lahmacununu yapıyor. Çoğunlukla memleketinden getirdiği özgün malzemeyi hakkıyla kullanıyor, haliyle yaptığı her şey nefis oluyor. Yuvalama, firik kebabı, soğan kebabı, beyran çorbası ‘Gel al’ sloganıyla lahmacuna eşlik ediyor. Bence üşenmeyin bir koşu gidin alın, ayağınız alışacak, keyifleneceksiniz.

Yeni mi Dünya... Senin mi Hayat...

Yazarın Tüm Yazıları