Devasa bir sorun olarak CHP Onunla da olmuyor onsuz da olmuyor
*
- Atsan atılmıyor, satsan satılmıyor. Hesaba katsan olmuyor, hesaba katmasan olmuyor. Bırakıp gitsen olmuyor, sımsıkı sarılsan olmuyor. Kısacası onunla da olmuyor, onsuz da olmuyor.
*
- Ne uzuyor ne kısalıyor. Ne eksiliyor ne artıyor. Cepte asla ve kata değişmeyen bir yüzde 25 var. Bu yüzde 25’le bütün muhalefet sistemini kilitliyor. Ne kendisi bir şey olabiliyor ne de o varken yeni bir şey çıkabiliyor.
*
- Mesela Atatürkçü bir parti çıksa... Ancak CHP’nin oylarını bölmüş olur. Mesela sosyal demokrat bir parti çıksa... AK Parti’nin işine yarar. Mesela popüler bir muhalefet partisi çıksa... CHP’nin yüzde 25’inden asla oy alamaz. Kilitlemiş durumda yani muhalefeti. Meksika açmazı gibi kilitlemiş.
*
- Öyle umutsuz vaka ki... “Madem dışarıdan eleştirmekle olmuyor, en iyisi ben şu partiyi içeriden değiştireyim” diyerek örgütüne üye oluyorsun. Üç ayda “Bunlardan hiçbir şey olmaz” deyip koşarak eve kaçıyorsun.
*
- Organizasyon kabiliyeti yok. Örgütlenmesi kötü. İdeal birliğinden yoksun. Liderini değiştiremiyor. Oligarşisi dokunulmaz. En kötüsü şu: Bütün bunları düzelteceğine dair umut veremiyor.
*
- Sürekli bir kimlik bunalımı yaşıyor. Lider sağa açılıyor, kitlesi uyum sağlayamıyor. Lider helalleşiyor, medyası hesaplaşma rüyası görüyor. Lider değişiyor gibi yapıyor, hinterlandı onu bile yapamıyor.
*
- Belediyeleri var. Garantili belediyeler. Her seçimde yenilseler de o belediyeler onların. Bin yıl iktidara gelemeseler de o belediyeler hep onların. Bu yetiyor da artıyor onlara. Buna fit olmuş durumdalar.
*
- Bir tarihleri var. Üstelik koskocaman bir tarihleri. Ama bu tarihle ne yapacaklarını bilemiyorlar. Ne aslanlar gibi tam sahip çıkabiliyorlar ne de kaplanlar gibi hesaplaşabiliyorlar. Hep idare... Hep maslahat... Hep idare... Hep maslahat...
KOKORECİMİZE DOKUNMAYIN
BAKLAVAMIZI çaldınız, ses etmedik. Cacığımıza sahip çıktınız, sabrettik. Yoğurt bizim dediniz, gülüp geçtik. Kahvemize Yunan kahvesi dediniz, mesele etmedik. Hatta meşhur Türk lokumunu Yunan lokumu yaptınız, buna bile “hop” demeye tenezzül etmedik.
*
Ama söz konusu kokoreçse...
Orada duracaksınız.
“Kokoretsi” diye kokorecimizi indragandi yapmanıza izin vermeyiz.
*
Çünkü biz kokoreç uğruna nice bedeller ödemiş bir milletiz.
“Böyle saçma yemek mi olur?” diye küçümsediler bizi.
“Kokoreçle AB’ye giremezsiniz” diye tehditler savurdular.
Kokoreç yüzünden çok küçümsendik, çok aşağılandık.
*
Bu yüzden....
Kokoreçten elinizi çekin.
SEÇİMDEN KOPMAK İSTEMEYENLERE TAVSİYELER
- Emin Çapa’nın delirme videolarını izleyerek hoşça vakit geçirebilirsiniz.
*
- Sıkılmadıysanız İrfan kardeş ile Ayşenur Abla’nın seçim öncesi kurdukları hayallerle kafa bulabilirsiniz.
*
- CHP’de 6 dönemdir, 5 dönemdir milletvekili olanların listesini inceleyerek siyasi gündemin içinde kalabilirsiniz.
*
- Babala’daki Kılıçdaroğlu performansını kahve eşliğinde izleyip “Ne günlerdi be” diyebilirsiniz.
*
- Kaftancıoğlu’nun olası İmamoğlu/Kılıçdaroğlu çatışmasında hangi tarafı tutacağına yönelik bahse girebilirsiniz.
*
- “Kadınları sahiplendirecekler” iddiası ile Hafize Gaye Erkan’ın Merkez Bankası Başkanı yapılması arasındaki dengesizlik üzerine düşünebilirsiniz.
DİLİME PELESENK OLDU
SON günlerde yerli
yersiz sürekli şöyle sayıklıyorum:
Rasyonel zemin/Yumuşak geçiş/Rasyonel zemin/Yumuşak geçiş/
MUHALİF DEDİĞİN İLLE DE SENİN GİBİ Mİ OLACAK
- Bütün muhalifler, en radikal ve en köktenci şekilde muhalif olmak zorunda mı? Bazı muhalifler, “Mehmet Şimşek’e şans tanıyalım” diyemez mi?
*
- Her muhalif, “Erdoğan gitsin de ne olursa olsun” havasında mı olacak? Bazı muhalifler, “Benim için önemli olan memleketin iyiliği” diyemez mi?
*
- Her muhalif, yumruklarını sıkıp öfkeyle bağırmak zorunda mı? Bazı muhalifler, daha diyalog yanlısı bir tutum alamaz mı?
*
- Bütün muhalifler, süper politize olmak zorunda mı? Bazı muhalifler sıkılmış, bunalmış olamaz mı? Biraz kafa dinlemek isteyemez mi?
*
- Her muhalif, Erdoğan’dan gelen her şeyden nefret etmek zorunda mı? Bazı muhalifler, yeni kabineyi “umut verici” olarak göremez mi?
SİYASETİN YENİ PARADİGMALARI
- Birinci tur ile ikinci tur arasında ani söylem değişikliği... Cısss.
- Sosyal medyada linçle adaylıktan çektirme... Aman aman.
- “Kazanıyoruz, aramızda kalsın” türü sözler... Sakın ha sakın.
- “Yargılanacaksınız” tarzı tehditler... Cıss ki hem de ne cısss.
- “Erdoğan nefreti” üzerine siyasi tasarım... Süper işlevsiz.
- HDP’nin dışarıdan desteği... Dikkat! Tehlike!
- Sekiz cumhurbaşkanı yardımcısı vaadi... Asla ve kata!
- Minnak partilere bol keseden milletvekilliği... Hafazanallah!
- “Demokrat dedem, biricik pirom” türü ölçüsüz övgüler... Kaç! Kaç! Kaç!
- Muhalif medya ve onun ekran yüzlerinin desteği... Olmaz olsun!
TESETTÜRLÜYE YASAK
ALAÇATI’da Mano del Sol isimli bir mekâna tesettürlü bir kadını almamışlar. Kadın, rezervasyon yaptırmış. Kapıya gelmiş. Bakmışlar başörtülü, “Tesettürlü alamıyoruz” demişler.
*
Yuh! Gerçekten yuh! Bir akıllanma olmayacak bu konuda.
*
Öyle şeyler söylüyorlar ki çıldırmamak mümkün değil: Mekânın sahibi AK Parti’ye yakınmış. İsterse tarikat şeyhi olsun, ne fark eder. Dünyada dress code uygulaması varmış. Sevsinler sizin dress code’unuzu. Tesettürlünün alkollü plajda ne işi varmış? Sana ne kardeşim, keyfinin kâhyası mısın tesettürlünün?
