Geriİlişkiler BİR SORUDAN FAZLASI I Eşim beni neden ebeveynleri ile kıyaslıyor? ‘Annem gibi yemek yapamıyorsun, babam gibi ilgili değilsin…’
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

BİR SORUDAN FAZLASI I Eşim beni neden ebeveynleri ile kıyaslıyor? ‘Annem gibi yemek yapamıyorsun, babam gibi ilgili değilsin…’

BİR SORUDAN FAZLASI I Eşim beni neden ebeveynleri ile kıyaslıyor? ‘Annem gibi yemek yapamıyorsun, babam gibi ilgili değilsin…’

Partnerlerin birbirini kendi anne/babalarıyla kıyaslaması durumu ilişkilerde en sık yaşanan sorunlardan biri. İşte birbirinden ilginç kıyaslama hikayeleri ve altında yatan çarpıcı nedenler…

‘ANNEM GİBİ YEMEK YAPAMIYORSUN’
Dilek T. (38)

Evlendiğimde yemek yapmayı bilmiyordum çünkü yemekleri annem yapardı, benim mutfağa girmeme gerek kalmazdı. Mecbur kalırsam öğrenirim diye düşündüğüm için de evlenmeden önce hiç yemek yapmaya yeltenmedim. Evlendik, internetten tariflere bakıyor, bir heves yemekler yapıyordum. Kayınvalidemin eli de çok lezzetlidir, çok güzel yemek yapıyor. Ben ise normal pilavı çorbayı bile zor yapıyordum. Eşim ilk başlarda pek ses etmiyor, yapmaya çalıştığım her yemeğe “Çok güzel” diyerek beni motive ediyordu. Ancak bir süre sonra, “Bu akşam annemlere gidelim yemeğe” demeler başladı. Bu yemeğe gitme durumları haftada üç dört kez olmaya başlayınca ben de artık evimde yemek istediğimi söyledim. İşte o zaman meselenin iç yüzü ortaya çıktı. Meğer eşim annesinin yemeklerini özlemiş, benim yaptıklarımdan hiç keyif almıyormuş. O annesine gitmek istediğinde ve ben buna tepki verdiğimde “Annem gibi yemek yapamıyorsun” demeye başladı. O kadar çok üzüldüm ki anlatamam… Bu kıyaslama durumu üç yıldır bitmedi. Ben de kıyaslandıkça yemek yapmaktan soğuyorum, hatta nefret ediyorum. Eşim her yemeğimi eleştirdiğinde “Kalk kendin yap o zaman” diyorum ama onu da beceremiyor. Bu işin sonu nereye varacak bilmiyorum ama yemek saati geldiği zaman çok geriliyorum.

Evet, eşler bilinçli veya bilinçdışı biçimde eşlerini ebeveynleriyle kıyaslıyorlar. Hemen her konuda ebeveynlerinin tutumlarının ve davranışlarının nasıl olacağına dair herkesin kafasında istemli veya istemsiz olarak ortaya çıkabilen bazı kalıplaşmış inanç ve düşünceler yerleşmiş durumda. Bu durum, beklentilerimizin, düşüncelerimizin veya duygularımızın içini açıp analiz etmediğimiz sürece arka planda açık bir sekme olarak kalmaya devam edebiliyor. Bazı insanlar bu beklentilerini veya eğilimlerini fark ederken bazı insanlar otomatik pilotta bu beklentilerle yaşamaya devam ediyor.

Uzman Psikolog Berkay Ateş

‘BABAM BİZLE ÇOK ZAMAN GEÇİRİRDİ, SEN NEDEN KIZIMIZLA ÖYLE DEĞİLSİN?’
Burak Y. (40)

Kayınpederimi çok severim, çok babacan, hoş sohbet bir adam. Beni hep oğlu olarak gördüğünü söyler ve bunu gerçekten hissettirir. Ben de onu babam olarak görürüm. Kızıyla arası hep çok yakınmış, şimdi bizim kızımızla yani torunuyla da harika bir ilişkileri var. Ancak son zamanlarda eşimin kendisi ile babası arasındaki ilişkiyi, benim kızımla olan ilişkimle kıyasladığını fark ediyorum. Eşim küçükken babasıyla ‘baba-kız’ günü yaparmış, haftanın belirli bir günü baş başa yemeğe giderlermiş. Son birkaç haftadır bunu çok sık dile getiriyor ve “Sen de kızımızla bunu yapabilirsin” diyor. Ben kendimce kızımla hoş anlar geçirmeye çalışıyorum. Elimden geldiğince yakın bir ilişki kurmaya çalışıyor, tüm bakım süreçlerine dahil olmaya çalışıyorum. Ancak sanıyorum ki eşimin gözünde babası gibi bir baba değilim. Mesela kızımızı parka götürüyoruz, “Babam beni her gün parka götürürdü, sen Defne’yi çok sık parka getirmiyorsun” diyor. Bu söylemler çok yetersiz hissettiriyor. Bu durumu karımla paylaştım ama abarttığımı, kıyas yapmadığını söyledi. Şimdi ona yaptığı şeyin ne kadar kötü olduğunu anlatabilmek için aynısını yapıp, onu kendi annemle kıyaslamayı planlıyorum. Belki o zaman anlar ne kadar kötü hissettirdiğini.

Hepimiz dünyaya bir anne ve babadan geldik. Hayatımızda tanıdığımız ilk erkek veya kadın rollerini onların ilgili durumlara verdikleri tepkilerden öğrendik. Bebeklik dönemleri, öğrenmenin en yoğun yaşandığı dönemlerdir. Hepimiz bebekken, çocukken veya ileri yaşlarda bunları yakından gözlemledik. Sadece partnerlerimizden beklenti içinde olmuyoruz, kendimiz de onlar gibi davranma eğilimde oluyoruz. Gelişimimizde kimlerin payı varsa o insanların davranışları ve tutumları bizim davranışlarımızın temellerini atıyor. Eşe nasıl davranılmalı, çocuğa nasıl davranılmalı bunlar doğduğumuzdan itibaren öğrenme yoluyla bize aktarılıyor. Ailemizin hem dış dünyaya yönelik tutumları hem kendilerine hem de ailenin diğer bireylerine yönelik tutumları bizim yetişkinlikte nasıl davranacağımız konusunda bir temel inşa ediyor. Haliyle evlendiğimizde partnerlerimizden ebeveynlerimizinkine benzer davranışlar bekleyebiliyoruz. Çünkü doğrusu o gibi geliyor. Bu beklentiler karşılanmadığı zaman hayal kırıklığı yaşayabiliyor veya partnerimizle fikir ayrılıklarına düşebiliyoruz.

Uzman Psikolog Berkay Ateş

'BÜTÜN EV DÜZENİ ANNESİNİNKİ GİBİ OLSUN İSTİYORDU, BOŞANMA DAVASI AÇTIM'
Ebru D. (34)

İki sene önce eşime boşanma davası açtım. Sebebi yemekten ev temizliğine, kıyafetleri katlamaya kadar her şeyin annesinin yaptığı gibi olmasını istemesiydi. Çamaşır yıkıyor, katlayıp dolaplara yerleştiriyordum, “Ama pantolonlar böyle katlanmaz” deyip annesinin yaptığını gösteriyordu. Evi süpürüyordum, “Bu kadar çabuk mu bitti, annem en az 45 dakika ev süpürür” diyordu. Yemek yapıyordum, “Çorbaya şu baharatı koysaydın, pilavı annem şu yöntemle yapardı, sarmanın içine bu konmaz” gibi laflar ediyordu. İlk çözümüm eleştirdiği işleri kendi yapmasını sağlamak oldu. Madem benimkileri beğenmiyordu, o zaman kendisi yapabilirdi. Dolabını kendi düzenlemeye, haftanın iki günü yemekleri yapmaya başladı. “Ben evi 45 dakika süpürmek istemiyorum, eğer içine sinmiyorsa kendin süpürebilirsin” diyordum. Başlarda temizliğe de el atıyordu ama kısa bir süre sonra tüm bunlar ona çok yorucu gelmeye başladı, işleri yapmayı bıraktı. Ama eleştirmeyi, annesinin düzenini evde de oluşturmaya çalışmayı bırakmadı. Ben de bu duruma bir sene katlanabildim. Bir senenin sonunda ayrılmak istediğimi söyledim, ona fikrini bile sormadan boşanma davası açtım. Hiçbir savunma dinlemek dahi istemiyordum çünkü çok öfkeli ve mutsuzdum. Eşimi hala seviyordum ama artık yaptığı şey bana aşağılanıyormuşum hissi veriyordu. Davayı açınca şoka girdi. Bir süre “sen bilirsin” diyerek tepkisiz kaldı ama sonra barışmak istedi. Bir ay kadar ayrı kalınca ben de biraz sakinleştim. Oturup uzun uzun konuştuk, değişmez ise asla eve dönmeyeceğimi söyledim. Değişme sözü verdi, hatasını anladığını söyledi ve barıştık. İlk zamanlar ara ara farkında olmadan yine aynı şeyleri yapıyor, sonra özür diliyordu. Şimdi iki sene geçti ve gerçekten o zamanlardan eser kalmadı. Belki de boşanma konusunda bu kadar kararlı olmasaydım eşim hatasını asla anlamayacaktı.

                                                                        * * * * *

İNSANLAR ANNE BABASINA BENZEYEN KİŞİLERLE Mİ EVLENİYOR?

“İnsanlar gerçekten bilinçaltında anne/babalarına benzeyen kişilerle mi evlenmek istiyor?” sorduğumuz Berkay Ateş, “Buna benzer bir yatkınlığımız olduğunu söyleyebiliriz. Bununla alakalı en eski tartışmalar Freud’un psikodinamik kuramında bahsettiği Oedipus ve Elektra Complex kavramlarıydı. Ona göre, dünyaya geldiğimizde karşı cins ebeveyne duyduğumuz sevgi, yetişkinlikteki aşkın bir benzeriydi. Bu nedenle hayatımız boyunca o sevginin doyurulması ve giderilmesi için karşı cinste onlara yakın özellikler arayabiliyoruz. Bu ‘aşkı’ bastırarak bunu karşı cins partnerlerde arayarak dolaylı da olsa giderebildiğimizi veya gidermeye çalıştığımızı varsayıyor” dedi ve detaylandırdı:

-- Bununla alakalı uzun yıllar süren tartışmalar yaşandı, kamuoyu bu fikre pek sıcak bakmadı fakat son 100 yıldır psikoloji alanındaki diğer gelişmeler, buna benzer bir durumun başka parametre ve değişkenlerden kaynaklı biçimde gerçekten var olabileceğini gösterdi.

-- Kendimizi çocukken annemiz veya babamız tarafından değersiz, terk edilmiş veya sevilmiyor gibi hissettiğimiz anlar yaşamış olabiliriz. Bu nedenle yetişkinlikte bu eksiğin ve boşluğun dolması için romantik ilişkileri kullanıyor olabiliriz. Bunu yaparken de ilk olarak o hisleri ebeveynlerimizden aldığımız için ebeveynlerimize benzeyen insanlara çekiliyor olabiliriz ki bu ‘boşluğu’ onun oluşmasına en yakın şekilde doldurabilelim.

-- Aynı zamanda, ebeveynler yetişkinlikte güzellik algısını da belirleyebiliyor. Aşinalık ve çekicilik teorisine göre, insanlar dış görünüş olarak tanıdıkları ve bildikleri insanlara benzeyen insanları daha çekici bulabiliyorlar. Bebekken en çok maruz kaldığımız ailelerimiz, yetişkinlikte güzellik algılarımızın şekillenmesine de sebep olabiliyor. Kızların baba, erkeklerin anne hayranlıklarının altında bu durumun yattığını iddia eden çalışmalar da var.

‘PARTNERİ OLDUĞU GİBİ KABUL EDEBİLMEK ÇOK ÖNEMLİ’

İlişkilerde kıyas konusunda çiftlere önerilerde bulunan Ateş, şunları söyledi:

-- Kaygılandığımızda nasıl davranmamız gerektiğini ailelerimizi gözlemleyerek öğrendik. Birimizin annesi kaygılandığında X tepkisi verirken diğerinin annesi Y tepkisi verdi. Dolayısıyla, bunun temelini onlardan öğrendiğimiz için birimiz kaygılandığında X davranış sergilerken bir kişi Y davranış sergileyebilir. Kişinin yaptığı davranışa odaklanarak orada kaygı duygusunun bulunmadığını iddia etmek nasıl yanlış olacaksa, sevgi konusunda da bu yanlış bir varsayım olacaktır. Anne ve babalarımızın bize davrandıkları gibi davranılmasını beklemek, yüksek beklentilerle beraber ilişkide sürekli hayal kırıklığı benzeri duygulara yol açarak ilişkiyi yıpratabilir.

-- İlişkide partner rolleri önemlidir. Ebeveyn rolleri ve ebeveyn tutumları denkleme girdiğinde ilişkinin kimyası, yaşanan rol karmaşasından dolayı beklenmedik sonlara da yol açabilir. Partnerimizin sevgi dilini çözmek, onun sevgisini ifade ediş yollarının ebeveynlerimizinkiyle eşleşmemesinin doğallığını ve normalliğini kavramak, onu olduğu haliyle kabul edebilmek ve anlayışla karşılamak önemli.

-- Duygularımızı önce kendimiz anlamalıyız ki partnerimize onları doğru ifade edebilelim. Doğru ifade ederken de şeffaf ve açık olabilmek önemli. “Böyle yaptın çünkü beni sevmiyorsun” gibi sen dili içeren yıkıcı ifadelerden kaçınarak, “böyle yaptığında belki amacın bu değildi ve bu senin sevgi dilinin bir parçası olabilir ama ben böyle hissettim ve bunu bilmeni isterim” tarzı daha yapıcı ifadelerle yaklaşmak, ilişkiyi daha uzun süre daha sağlıklı tutmaya yardımcı olacaktır.

-- Birine kızdığımızda, onun sevgisini veya kişiliğini sorgulamak yerine kızdığımız şeyin karşı tarafın davranışından ibaret olabileceğini atlamamamız lazım.

False