Hayat mutlu olmak için nedenler yaratmakmış aslında

Güncelleme Tarihi:

Hayat mutlu olmak için nedenler yaratmakmış aslında
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 20, 2020 13:33

Türkiye’nin ilk günlük dizisi ve Ankara yapımı olma özelliği taşıyan Ferhunde Hanımlar dizisindeki ‘Nevzat’ karakteriyle ismini duyuran Ankara Devlet Tiyatrosu sanatçısı İpek Çeken, koronavirüs salgınıyla ilgili “Bu süreç hepimiz için çok iyi bir ders oldu. Hayat şikâyet etmekten ziyade, mutlu olmak için nedenler yaratmakmış aslında” dedi.

Haberin Devamı

Hayat mutlu olmak için nedenler yaratmakmış aslında

◊ Provalar, sahneler derken yoğun bir koşturmacanın ardından evlere kapanmak durumunda kaldık. Bu duruma alışmak zor oldu mu?

7-8 Mart tarihlerinde, Dünya Kadınlar günü sebebiyle, iki yıldır Tatbikat Sahnesi’nde sahnelemekte olduğumuz, “Yeniden Dokunan Hayatlar” adlı oyunumuzu son kez Almanya’da yaşayan Türklere sergiledikten sonra 11 Mart 2020 tarihinde Türkiye’ye dönüp karantinaya girdik. Bu durum herkes gibi bizim için de zor olan bir durumdu tabii. Ama bir süre sonra, ilk kez 1993 yılında yayınlanan Ferhunde Hanım ve Kızları’nın yeniden TRT1’de yayınlanmaya başladığını öğrendiğimizde ise her güne daha yüksek moralle başlamamız için bir sebep oldu. 32 senedir sahnelerden inmeyerek sevdiğim mesleği icra ederken, provalardan, sahnelerden uzak kalmak beni bir hayli üzdü. Ama ne olursa olsun, her zaman şükrederek mecbur kaldığımız bu günlere alıştım.

Haberin Devamı

◊ Bu süreçte günleriniz nasıl geçiyor, vaktinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aslında her gün pazar günü gibi. Ailemle bir aradayız. Kızım, kedilerim, hastaneye gitmek zorunda olan doktor eşim, sulanması gereken çiçekler, yapılması gereken yemekler, onlarca Pazar. Kahvaltı, yemek yine yemek, bahçe bakımı, ertelenmiş işleri tamamlamaya çalışmak, bir türlü okunamamış kitap ve tekstleri okumak, müzik dinlemek, haber okumak, tüm dünya için iyi haberler beklemek, kızımın çaldığı piyanoya şarkılarla eşlik etmek, dizi/film seyretmek, uyumak ve aynı günleri tekrarlamaya uyanmak. Aslında insanın kendini meşgul etmesi çok kolay. Her güne karantinanın ilk günüymüş gibi uyanırsak bu sürecin daha sağlıklı bir biçimde geçeceğine inanıyorum.

SÜREÇ KARANTİNA DEĞİL AİLEMİZE AYIRDIĞIMIZ KIYMETLİ ZAMANLAR

◊ Eşiniz bir hekim ve her gün hastaneye gidiyor. Bu açıdan bakacak olursak bu süreç sizin ve onun için nasıl geçiyor?

Zülküf, bir nöroloji profesörü. İnsan beynini çok iyi bilen bir hekim olduğu için, davranışlarımızın böyle günlerdeki önemi daha da artıyor. Bize her zaman olumlu düşünmeyi, her türlü duruma uyum sağlamayı, moralleri yüksek tutmak için gerekenleri, yıllardır hastalarından örnekler vererek paylaştığı için bunu bir karantina olarak değil, kendimize ve ailemize ayırdığımız kıymetli zamanlar olarak değerlendirdik. Elbette ki her gün hastaneye gidiyor oluşu ve diğer sağlık çalışanları gibi risk altında oluşu, başlarda bizi tedirgin etti. Ancak önlem alındığında, bu riskler bir hayli azalıyor. Bu dönemde, canını dişine takmış, sevdikleriyle, aileleriyle geçirecekleri vakitlerden feragat etmiş ve sağlıklarını tehlikeye atmış olan bütün sağlık çalışanlarımıza, eşim nezdinde minnetlerimi sunarım.

Haberin Devamı

◊ Sizce bu günler en verimli şekilde nasıl geçirilir?

Bu günleri zorunluluk altında değilmişçesine yaşarsak, ruhsal ve bedensel olarak rahat ederiz. O nedenle, yapmayı ertelediğimiz ne varsa onları yaparak günleri verimli hale getirebileceğimizi düşünüyorum. Resim yapmak, dikiş dikmek, yemek yapmak, kitap okumak, film/dizi seyretmek, kimsesiz kalmış hayvanlara ev sahipliği yapmak, yeni hobiler edinmek, temizlik yapmak ve spor yapmak verebileceğim örneklerden bazıları. Zaten bunlardan bazılarını yapsak günün nasıl geçtiğini anlamayız bile. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı için kızımla hazırladığımız, Türk Eğitim Derneği’nin katkılarıyla söylediğimiz şarkı da vaktimi keyifle geçirdiğim bir başka örnektir. (Instagram: @ipekcekenn adresimden bahsettiğim şarkıya ulaşabilirsiniz) İnsanın kendini meşgul etmesi, tamamen hayata bakış açısıyla ilgilidir.

Haberin Devamı


SIKILMAK NE BÜYÜK LÜKSMÜŞ


◊ Bu süreç hafızanızda nasıl yer edinecek, size ne öğretti?

Her zaman ettiğim gibi, bundan sonra da daha fazla şükretmek öğrendiğim şeyler arasında en başta geliyor. Başımızda bir çatı olması, dolabımızda yemek olması, ihtiyacımız olduğunda bize ekmek getiren birilerinin olması gerçekten her gün durup şükretmemiz için o kadar büyük sebepler ki. Sıkılmak bile ne büyük lüksmüş. Aslında aramızdaki mesafeleri zihnimizde yarattığımızı fark ettim bu süreçte. Vaktimiz yok diye zamanında görüşüp konuşamadığımız onlarca dostum ile elimdeki telefonla o kadar yakındık ki birbirimize. Sosyal medyada yaptığımız canlı bağlantılarla, sanki karşılıklıymışız gibi ettiğimiz sohbetlerle, eski günleri yâd etmekle, kendi kendimize yetebilmeyi öğrendik. Toplum olarak aslında ne kadar da yetenekliymişiz meğer. Her evde başarılı bir aşçı varmış, her balkonda bir müzisyen varmış. Yaşadığımız her günün kıymetini bilmeyi öğrendik aslında hepimiz. Ertelediğimiz tatilleri bundan sonra ertelemeyeceğimizi, “haftaya görüşürüm nasıl olsa” diye görüşmediğimiz arkadaşlarımızı sonraya bırakmayacağımızı, çok yorgun olduğumuz için o çok istediğimiz filmin seansını kaçırmayacağımızı biliyorum bundan sonra. Bu süreç hepimiz için çok iyi bir ders oldu. Hayat şikâyet etmekten ziyade, mutlu olmak için nedenler yaratmakmış aslında.

Haberin Devamı

◊ Önerebileceğiniz dizi, film ya da kitap var mı?

Unorthodox, Kalifat, The Last Kingdom, Dark, Hollywood, La Casa de Papel bu süreçte izlediğim dizilerden bazıları. Birçok film arasından beni en çok etkileyen filmler ise; Bizim İçin Şampiyon, 7. Koğuştaki Mucize, Platform’u sayabilirim. Ancak, eskiyi ve unutulmuş aile ilişkilerini yâd eden, hafta içi her gün saat 10:45 TRT1 ekranlarında yayınlanan Ferhunde Hanım ve Kızları tabii ki bir numaralı tavsiyemdir. Kitap severler için de hâlâ okumadıysanız; Shantaram, Küçük Prens, Kürk Mantolu Madonna ve Görmek adlı kitapları önerebilirim.

Şu an olmak istediğiniz bir yer var mı? Bu süreç sona erdiğinde ilk olarak ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Haberin Devamı

Biz, fırsat buldukça, gezmeyi seven bir aileyiz. Değişik kültürler, değişik doğal ortamlar hep ilgi alanımızda oldu. Ben Çin’e gidemeden, virüsü tüm dünyaya yayıldı maalesef. Gidebilecek zamanlar geldiğinde, ilk olarak Çin’e, Madagaskar’a, Avusturalya’ya gitmeyi isterim. Kızımın hayalleri İspanya, Amerika, Fransa, eşimin hayaliyse Fas’ta çöl safarisi yapmak. Ama görünen, bu gidişle, ancak salonla mutfak arasında seyahat edebilmek. Olmak istediğim tek yer, hayatım boyunca hep ailemle birlikte olduğum yer oldu. O nedenle şu an olmak istediğim yerdeyim. Güzel haber, her gün bizi ziyarete gelen sokak kedimiz, iki gün önce evimizin balkonunda doğurdu. Misafirliğe gelip gidememekten şikâyet ederken, artık dört tane küçük misafirimiz var. Bu sebeple, bu süreç sona erdiğinde ilk olarak bu güzel aileyi veterinere götürmeyi düşünüyorum.

◊ Oyunculuk anlamında bundan sonraki planlarınız nelerdir?

Sosyal medya olsun, sahneler olsun, okumaya, öğrenmeye, öğretmeye, oynamaya ve yönetmeye devam etmek. Bundan önce ne yapıyorsam, aynılarını bundan sonra da yapacağım. Ben zaten işimi disiplinli, bilinçli ve özenli yapan bir insanım. Şartlar ne gösterecekse, gerektiği şekilde mesleğimi icra etmeye devam edeceğim. Kim bilir, şu anda üstünde çalıştığım projeler gün gelir hayata geçer.


YÖNETTİĞİM OYUN BAŞKA BİR EVLAT OLDU

◊ Son yıllarda oyunculuğun yanı sıra bildiğim kadarıyla yönetmenlik de yapıyorsunuz. Bu açıdan sahnede olmak ve arka planda olmak sizin için ne ifade ediyor?

Bu işin okulunda öyle değerli hocaların tecrübeleriyle gönendim ki, 32 yıldır oyuncu olarak bulunduğum sahnede, gün geldi yönetmen koltuğuna da oturdum. O koltukta ben hem sahne üzerinde hem sahne arkasında hem de seyircinin yerindeydim. Kızımdan sonra, doğurduğum bir başka evlat oldu yönettiğim oyun. Bu sefer alkış alan değil alkışlayandım. Bakıp da görebilmenin, kalp gözünü açık tutmanın, hayata, insanlık hallerine yönelik sorulara sahip olmanın, yıllarca öğrendiklerini aktarabilmenin hünerine sahip olabilmenin değerini bildiğim işlere imza atabilmek en büyük hedefimdir. Tabii ki sağlığım el verip, ömrüm yettiğince.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!