Zeynel Lüle

Aha da attın da ne oldu?

14 Ekim 2012
TÜRKİYE’nin çöpleri, Avrupa’da hazırlanan ve Türkiye’deki insan hakları ve demokrasi uygulamalarını ‘eleştiren’ raporlarla dolu...

Burhan Kuzu gibi siyasetçiler hep bu raporları aldığı gibi ‘Aha da attım’ diyerek çöp bidonlarına salıverdiler. Bir zahmet, kafa patlatıp okuma zahmetine katlanmadılar.

Üstelikte, ‘demokratik adımları atıyorsak, biz bunu kendi vatandaşımız için yapıyoruz, Avrupa istediği için değil’ gibi bir argümanın arkasına sığınarak...

AB Komisyonu’nun 10 Ekim’de yayımladığı ‘ilerleme raporu’na bir göz atsak, sonra da geçen senekine, evvelki senekine ve de onları bırakıp, insan hakları örgütlerinin raporlarına bir baksak...

Ne göreceğiz biliyor musunuz? ‘Kendi insanına eziyet etme...’ diyen cümleler...

Ama zihniyet, ‘Beni AB’ye üye yapacak mısın, yapmayacak mısın?” diye sorup, eğer olumlu cevap gelmezse, ‘O zaman halkıma işkenceye devam ederim’ şeklinde...

Çünkü çöpe atılan raporlarda, ‘Halkına işkence yapma...” deniliyor.

Raporlarda, sadece geçen yıl Türkiye’de 20 bin ailenin, 16 yaşından küçük kızlarını evlendirebilmek için mahkemelerde dava açtığı, her 3 evlilikten birinin ”çocuk evliliği” olduğu söyleniyor.

Rapor çöpe gidince sorun çözülmüyor.

Yazının Devamını Oku

Kıbrıs’ta ruh hali

9 Eylül 2012
ÖNÜMÜZDEKİ yıl 30’uncu yılını dolduracağım gazetecilik meslek yaşantımda bir haberime ilk kez bu kadar ‘çirkince’ iftiralar atıldı. Evvelki hafta Kıbrıs Rum Kesimi’ne giderek yaptığım haber sonrası, adanın güneyindeki ‘ruh hali’ birden ortaya çıkıverdi. Haberimden hoşnut olmayanlar, bu haberi rakipleri olan parti ile ‘komplo’ kurarak yazdığımı iddia ettiler. Hayır iddia etmediler, aleni ‘yalan söyleyerek’ çamur attılar.

Ruh sağlıkları hakkında ciddi bir bilgi veren bu durumları hakkında söylenebilecek tek şey, bir an evvel sağlıklarına kavuşmalarını dilemek ve ‘Tedavi olmaları’ için onları teşvik etmektir.
 Gazetecilik becerisi 
Güney Kıbrıs’ta, Şubat ayında yapılacak olan seçimler öncesi, ‘favori isim’, Nikos Anastasiadis’in ne düşündüklerini bilmek istemek, biz Türk gazeteciler için ilginçti. AB-Türkiye Karma Parlamentosu Komisyonu’nun Eşbaşkanı Helene Flautre’un, Kıbrıs’a gidip Anastasiadis ile görüşeceğini öğrenince, ben de adaya giderek bu görüşmeyi yakından izlemek ve görüşmede söylenenler hakkında bilgi sahibi olmak istedim. Ve hatta bizzat bu görüşmeye Helene Flautre ve beraberindekilerle birlikte gittim. DİSİ parti binasına girdim ve hatta resim çektim.
Görüşmeye tabi ki ben katılmadım. Ama görüşme sonrası, bu toplantıya katılanlardan ayrıntılı bilgiler aldım.

Anastasiadis ilginç şeyler söylemişti. Katı ve güçlü bir federasyon yerine, daha esnek, gevşek bir federasyonun birleşik bir Kıbrıs için daha iyi olacağını, ikili müzakereler yerine, garantör ülkeler ve hatta Avrupa Birliği’nin de aktif olarak katılacağı ve birer temsilciyi görevlendireceği ‘çoklu müzakerelere’ sıcak baktığını, hatta imza aşamasında İngiltere’nin de bu gruba katılabileceğini, garantörlüğün, ‘makul bir süre’ için devam edebileceğini, Güney Kıbrıs’ın NATO üyeliği için girişim yapacağını vs...den söz etmişti. Doğalgaz konusunu, çözüm sürecini hızlandırıcı bir unsur olarak gördüğünü söylemişti.

Benim için ilginç olabilecek bilgilerdi ve iyi bir gazetecilik yapmış olmanın keyfiyle haberi Hürriyet’e yazdım.
 

Yazının Devamını Oku

Çiftçiler çocuklarını değil, hayvanlarını kaydediyor

15 Ağustos 2012
AB Bakanı Egemen Bağış, geçen hafta Kadıköy’de ‘Dostlar Sofrası’ sohbetinde bu durumu gülerek anlatıyor. “Çiftçilerimiz, yeni doğan çocuğuna nüfus cüzdanı almayı biraz geciktirse bile hayvanını en geç 3 gün içinde kaydettiriyor” diyor. Ve bu yolla bu güne kadar 18 milyon hayvana ‘küpe’ takıldığını anlatıyor.

AB’nin ilkelerini benimsemeliyiz

Bazıları diyor ki:

“AB çökmek üzere, ekonomik kriz yaşıyor. Ne işimiz var artık AB ile... Bırakalım gitsin. Zaten bizi istemiyorlar, biz de onları istemeyiz”..
Biz de diyoruz ki, “AB ekonomik olarak çökmez. Bugün Almanya’nın ekonomik durumu, Türkiye’nin 2023 hedefinin üç katından daha iyi durumda...”.

Ayrıca şunu da söylüyoruz: “AB sadece bir ekonomik proje değil, aynı zamanda barış projesidir. Bugün, yıllarca savaşmış olan Fransa ve Almanya, el ele aynı amaç için çaba gösteriyor.”

Bir AB’nin ‘medeniyet’ projesi olduğunu, dünya üzerinde, insanların ‘insanca’ yaşayabileceği daha iyi bir proje üretilmediğini, ilkelerin bulunmadığını da söylüyoruz. Türkiye’nin bu medeniyet projesini sonuna kadar sürdürmesi gerektiğini, insanlarının insanca yaşamasını sağlayacak olan ‘ilkeler’in ülkemizde hayata geçmesinden sonra üyeliğe bizzat halkımızın ‘referandumla’ karar verebileceğini söylüyoruz.

Ya AB olmasaydı

AB süreci bugün, AB Bakanı Egemen Bağış olmazsa, herhalde hiç konuşulmayacak. ‘Bize ne AB’den’ diyen sözlerinizi duyar gibiyim...

Yazının Devamını Oku

Türkiye'nin en büyük gücü Avrupalı Türkler

27 Temmuz 2012
Uzun yıllar Avrupa’da yaşadıktan sonra Türkiye’ye dönünce, dışarıda fark etmediğim birçok konuya vakıf oldum. Bunlardan biri, Türkiye’de kimsenin, Avrupalı Türklerin gücünün bilincinde olmadığı…

Hala Türkiye’de Avrupalı Türk’e, ‘Almancı’ ya da ‘Gurbetçi’ algısıyla bakılıyor.

Halbuki, Avrupalı Türkler ya da uzun yıllardan beri Avrupa’da yaşayan Türkler, artık hem Avrupa’nın vazgeçilmez unsurları hem de Türkiye’nin ‘Avrupa’daki gücü’…

Her ne kadar müzakereler ‘donmuş’ durumda olsa da, Türkiye’nin tam üyelik başvurusu masa üzerinde duruyor. Ama şurası bir gerçek ki Türkiye, 5 milyona yakın vatandaşının yaşadığı bu kıtada, resmen mevcut… Türkiye, Avrupa Birliği’nin ‘karar mekanizmaları’ içinde değil ama, herhangi bir karar alındığında Türkler göz ardı edilemiyor.

Çünkü karar alacak olan siyasetçileri sandık başında seçenler arasında güçlü bir ‘Türkiye Diasporası’ bulunuyor. Türkiye’yi, ya da Türkleri ‘rencide’ edecek herhangi bir kararın alınabilmesi o kadar kolay değil. Ya seçenler, ya da seçilenler arasında mutlaka Türkiye ile öyle ya da böyle bağlantısı olanların sayısı çok.

RUM BAKANI SUSTURDU

Geçenlerde Belçika Parlamentosu’nda Kıbrıs konusu gündeme geldi. Bu yılsonuna kadar AB Dönem Başkanlığı’nı yürütecek olan Güney Kıbrıs’ın AB’den sorumlu Bakanı, Türkiye’yi ‘işgalci’ diye niteliyor. Sadece Belçikalılara hitap ettiğini düşünen ve ‘atış serbest’ hissi ile hareket eden bu kişiye gereken cevap, orada ‘Senatör’ olarak görev yapan Türk kökenli Fatma Pehlivan tarafından veriliyor. Kıbrıslı Rum yetkiliye, ‘Kıbrıs Türk halkını katliamlardan kurtaran, barış ve özgürlüğe kavuşturan 20 Temmuz 1974 Barış harekatı kutlu olsun” diyor.

 TÜRKLER HER YERDE

Artık Avrupa’da meydan boş değil.

Yazının Devamını Oku

Müsteşarım, bir yardımcı olsanız...

30 Eylül 2010
TÜRKİYE Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu önceki gün, Almanya Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Dr. Wolf Ruthart Born ile bir görüşme yaptı.

Berlin’de yapılan görüşmede Sayın Müsteşar, “Vize konusunda sorun yaşarsanız bana başvurun” demiş. 

                                 XXX

Sayın Müsteşar şimdi yandı...
Belki binlerce kişi kapısını çalabilir, binlerce kişi telefonla arayabilir, Sayın Müsteşar bakanlığın işini ihmal edebilir.
Çünkü, Almanya’dan vize almak için başvurup sorunla karşılaşmayan var mı acaba?
Tabi Ruthart Born, TOBB Başkanı’na bunu söylerken Türk iş adamlarına yönelik sorunlardan söz ediyor. Ama onun da altından kalkamayacağını, eğer TOBB Başkanı bu sözü ciddiye alırsa, yüzlerce Türk iş adamının vize almasıyla bizzat meşgul olmak zorunda kalacağını bilmiyor. 
Vize alamadığı için davetli olduğu fuara gidemeyen, ürünlerini tanıtmak için Alman ya da Avrupalı iş adamlarıyla olan buluşmasına yetişemeyen, malı AB topraklarında serbestçe dolaşan ama kendisi Kapıkule’yi geçemeyen yüzlerce Türk iş adamı tanıyorum. Sadece benim bildiklerim eğer Sayın müsteşar’ın kapısını çalmaya kalkarsa, Almanya’nın Dış politikasıyla meşgul olacak başka birisini bulmak gerekir.

Yazının Devamını Oku

AB üyesi olmazsak, depresyona girmeyiz

25 Eylül 2010
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ve Uluslararası Ekonomik ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) Türkiye Masası Başkanı Rauf Gönenç aynı fikirdelerdi.

Her ikisi de Türkiye’nin AB üyesi olmadan da büyüyebileceğini, gelişebileceğini söylediler.   
Brüksel’de, OECD Türkiye raporunun yayımlanmasından sonra, Zeynep Göğüş’ün yönettiği “TR Plus” kurumunun düzenlediği toplantıda Hisarcıklıoğlu, “Türkiye AB üyesi olmazsa, depresyona girmez” dedi.

En hızlı büyüyen ülkeyiz

Raporda çarpıcı görüşler var.
Türkiye OECD ülkeleri içinde “en hızlı büyüyen ülke” konumunda. Bu yıl yüzde 7-8 civarında büyüme hızı bekleniyor.
Gönenç’e göre, Türkiye’nin hızla büyümesine neden olan unsurlar şunlar:
-Türk ekonomisine duyulan güvenin sağlamlığı karşısında güven kazanan Türk makamları, hızla mevcut sisteme karşı politikalar ürettiler. Faiz oranları düşürüldü.

Yazının Devamını Oku

CHP’nin Avrupa sınavı

17 Eylül 2010
CHP’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Brüksel’e yaptığı ziyaretten söz edeceğim ama, önce lafı dolandırmadan içimdekini çıkarayım. CHP liderinin, Avrupalı raportörlere, hatta isim vereyim, Holandalı Parlamenter Ria Oomen-Ruijten’e “Çanta vs” gibi hediyeler alındığı için AKP yanlısı rapor yazıyor demesine çok kızdım. Hem de çok.

Bu çok “ucuz” siyaset oldu. “Çamur at, izi kalsın” türü bir yaklaşım oldu ve bu yaklaşım CHP liderine hiç ama hiç yakışmadı. Üstelik gazetecilere ayrıntı vermeden, tamamen “dedikodu ve iddia” türü bir yaklaşımla, “ben söyleyeyim siz araştırın” gibi bir laf söylemesi hiç olmadı. Daha sonra limuzin vs. gibi laflar dolanıverdi.
Kılıçdaroğlu bununla neyi amaçladı? Referandumda oy toplamayı mı? Seçmen dikkate almış mıdır? Hiç sanmıyorum.

Rumvari bir tavır oldu

Olmadı, hiç olmadı...
Üstelik, Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye raportörü Ria Oomen-Ruijten’in, Türkiye ile ilgili “zehir zemberek” raporları ortada dururken... Kılıçdaroğlu’na bu aklı verenler, bu raporları hiç mi okumadı?
Bu sözler Kılıçdaroğlu’na yakışmadı.
“Rumvari” bir tavır oldu. Yani, Türkiye’yi destekleyen  Avrupalı parlamenterlere Türkiye’de “ev hediye edildiği” iddiasıyla ortaya dökülen Kıbrıslı Rumların politikalarına benzedi. Onlara gülüp geçiyorduk. Ama Kılıçdaroğlu’na gülemedim. Hatta çok kızdım.

Yazının Devamını Oku

Kovulan Romanların şarkısı

30 Ağustos 2010
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin Roman kamplarının dağıtılması emrini vermesi ve ardından Romanların teker teker sınır dışı edilmesi olayını takip ettiniz mi acaba?

Avrupa’da bugünlerde bu konu konuşuluyor.  

Sarkozy’nin bu emrinden sonra Romanlar, klarnet, ud ve de kemanları çıkarıp,
“Tıngırdama tıngırdama olmaz olası,
Şıngırdama şıngırdama gerdan parası,
Anası, danası, yedi sülalesi
Aç aç doymuyor insan mayası”... diye göbek attı mı bilmiyorum. Ama mutlaka Sarkozy’e hitap eden şarkıları ardarda patlatmışlardır. Ve mutlaka,
“İnsanı insandan ayıranı kayıranı

Yazının Devamını Oku