Tuna Kiremitçi

Son cemre kalbimize

12 Mart 2012
Son cemre de düştü Saatli Maarif Takvimi’ne göre. Hava ve sudan sonra, toprak da ısınacak.

Kalbimiz ısınacak mı peki?
Yoksa karakışın buzlarıyla kaplı mı kalacak gönüllerimiz? Eğer öyleyse, bir cemre de oraya şart. Bu ayki Bilim ve Teknik’te Alp Akoğlu yazmış: Deniz Karakurt’un “Türk Söylence Sözlüğü”ne göre, Anadolu Türkçesi’ndeki “cemre” sözcüğü işaret, belirti anlamına gelen “imre” sözcüğünün değişmiş hali. Efsaneye göre, cemre cini ilkbaharda görünüp titrek ışıklar saçarak göğe yükselir, sonra buzların üzerine düşerek onları eritirmiş. Sonra da yere girermiş. Isınmış topraktan buhar yükselsin diye.
5 Mart itibarı ile üçüncü cemre toprağa düştü. Şimdi de dördüncüsü, gönlümüze düşeceği günü bekliyor.
Bunun için ona müsaade etmemizi.
Ona gönlümüzü açmadığımız sürece mevsim ne olursa olsun, bize bahar gelmeyecek.
Gökyüzünün en parlak yıldızı Sirius, her mart olduğu gibi en yüksek konumuna varacak ama fark etmeyeceğiz.
Ne erken patlamış çiçekleri seçecek gözümüz ne de karıncanın mesaisini.

Yazının Devamını Oku

Daha iyi yanıl

10 Mart 2012
O kadar zaman boş yere aşka inandım diyorsun: “Az aptal değilmişim!”

“O şirkette yıllarımı harcadım” diye kendini yiyorsun: “Ah benim eşek aklım!”
Halbuki akıllı bilinirsin. Her konuda fikrin var.
Etrafında aşk acısı çekenlere ve yatırım yapacaklara aklı sen verirsin. Siyaset desen, senden sorulur.
Haliyle, yanıldığın için kızıyorsun kendine. Bu durumu kendine yakıştıramıyorsun.
Halbuki mesele o değil, biliyorsun.
Asıl mesele yanılman değil. “Yeterince iyi” yanılmamış olman.
Daha iyi yanılmış olsaydın, her defasında dövünmek yerine yanıldığına şükrediyor olurdun, değil mi?

Yazının Devamını Oku

Hepimiz suskunuz

9 Mart 2012
Suskunlar dizisine hemen ısınmamızın sırrı, 32 yıllık bir olayda yatıyor.

Her şey Murat Belge’nin 4 Ocak 1980’de Demokrat Gazetesi’ne yazdığı “Bir Poster” yazısıyla başlar.
Yazı, 70’lerde Türkiye’yi sarmış gizemli “ağlayan çocuk” posteri hakkındadır.
Der ki Murat Bey: “Toplumumuz, genellikle çocuklarına karşı suçlu bir toplumdur. Vicdan azabımızdan ötürü bu posteri severiz.”
İlginçtir, bu yazıdan sonra ortadan kaybolur ağlayan çocuk. Sırra kadem basar. Ta ki 1999’da bir banka reklamında tekrar belirene dek.
Bu tekrar beliriş, Serdar Turgut’un aklına Murat Belge’nin yazısını getirir. 14 Temmuz 1999’da, “Reklamdaki Ağlayan Çocuk” yazısını yazar Hürriyet’te.
“Neden ‘ağlayan çocuğu’ bu kadar sahipleniyoruz? Çünkü galiba hemen herkes, çocuklarımıza bir güzel gelecek hazırlayamadığımızın bilincinde.”
Ağlayan çocuğun bir sonraki ortaya çıkışı ise, 2000’lerde. Yer, “Avrupa Yakası”ndaki Burhan Altıntop’un evi.

Yazının Devamını Oku

Dünya erkekler günü

7 Mart 2012
Madem cezalı maçları kadınlar seyrediyor, RTÜK’ün cezalandırdığı dizileri de erkekler seyretsin.

Erkek erkeğe geçelim televizyon başına. Gelsin Kuzey Güney, gitsin Muhteşem Yüzyıl.
Ali Kaptan’ı çekiştirelim, Kuzey’in kaslarını dikizleyelim, Feriha’nın kaderine yanalım. Hürrem-Valide rekabetini derbi gibi seyredelim.
Küçük Osman’ın başına bir şey geldiğinde yaşaran gözlerimizi birbirimize çaktırmadan silelim.
Kanal değiştirmek yok. Sonuna kadar bakılacak. İşin raconu bu.
Merak etmeyin, delikanlıyı bozmaz.
Olsa olsa kadınları anlamamıza yarar. Çünkü en saçma sandığımız dizi bile kadınlarımızın hasretleriyle dolu.
Tabii görmesini bilene.

Yazının Devamını Oku

Japon lirası

3 Mart 2012
Türk lirasının yeni simgesi güzel mi bilmem. Ama Japon harflerini hatırlattığı kesin.

Japon alfabesi çok güzeldir. Şahane bir mantığı vardır: Kavramsal mantık.
Mesela, “koyun” anlamına gelen harfin üstüne “çatı” anlamına gelen harfi koy, olsun sana “ağıl”.
Ya da “su” anlamına gelen harfin yanına “göz” anlamına gelen harfi koy, olsun sana “ağlamak”.
Bizi en iyi “AVM” harfiyle “cami” harfinin beraberliği simgelerdi herhalde. Malum, Kapıkule’den vatana giren önce ikisini görür.
“Yabancı, burada bol tüketim yapılır ve dindar nesiller yetiştirilir” demek ister gibi.
Allah için, güzel ve ferahtır ikisi de. Birinde alışveriş yaparken, diğerinde namaz kılarken içiniz açılır. 
Bir de memleketin yarısını AVM, yarısını cami olarak hayal edenler vardır.

Yazının Devamını Oku

Atatürk ve Garibaldi

2 Mart 2012
Gelin bir daha düşünelim a dostlar: Atatürk Garibaldi olur mu, olmaz mı?

Kimdir Garibaldi? İtalyanların Atatürk’ü. Ülkenin siyasi birliğini sağlamış devrimci.
Nedir Atatürk ile benzerliği?
İkisi de ülkelerinin “babası” sayılır. İkisinin de adı okullara, meydanlara, garlara verilir.
Deha sahibi kahramanlardır ikisi de.
Farkları nedir peki?
“İki Cihanın Şövalyesi” Garibaldi, bugün İtalyan milletinin kalbinin en müstesna yerinde, günlük itiş-kakıştan uzak, huzur içinde yatar.
“Anafartalar Kahramanı” Atatürk ise, ikide bir rahatsız edilir. Başını örten de rahat bırakmaz, başını açan da.

Yazının Devamını Oku

Hürrem’den hayat dersi

29 Şubat 2012
Dizideki Hürrem Sultan, onu “yıldızlaştıran” gücü aslında ne kızıl saçından ne de hırsından alıyor.

Çok daha basit bir şeyden geliyor güç: Rokselana’nın kendini başkalarının yerine koyabilme yeteneğinden.
Empatiden yani. Halden anlama becerisinden.
Hürrem’in Mahidevran Sultan ile tartışmasını hatırlayınız. Hani Mahidevran’ın “benim aslan gibi şehzadem var!” diye meydan okuduğu sahne.
Hürrem’in “biliyor musun, sana acıyorum” diye cevap verdiği: “Bu gidişle şehzadenin de başını yakacaksın!”
Aslında şunu demek istiyor: “Beni niye sevmediğini biliyorum Mahidevran. Kendine göre haklısın. Ama inan ki şu şartlarda bunun sana hiç yararı yok.”
“Bana savaş açarsan kendimi korumak zorunda kalacağım. Sonunda evlat acısı çeken sen olacaksın. Ne olur budala olma. Sen de benim halimden anla. Çekil yolumdan.”
Tarih kitapları, işin nereye vardığını yazıyor. Burada tekrarlamaya gerek yok.

Yazının Devamını Oku

CHP’ye kadın lider

27 Şubat 2012
Hazir kurultay havasına girmişlerken, CHP’ye “küçük” bir teklif de benden. Genel başkan koltuğunu bir kadına bıraksınlar. Hem de hiç zaman kaybetmeden. Milletimizin talihi kadın genel başkanlardan yana bugüne kadar yaver gitmemiş olabilir.
Siyaset hâlâ bir erkek sporu olarak algılanıyor da olabilir misak-ı milli sınırları dahilinde.
Ayrıca, Tansu Çiller’in yapamadığı, Leyla Zana’nın istemediği, Rahşan Ecevit’in istenmediği için milletimizi kucaklayamadığı da doğrudur.
Ama bütün bunlar, bariz bir gerçeği değiştirmez: Bugünkü AKP iktidarını ancak bir kadın muhalefet lideri tedirgin eder.
Ancak bir kadın lider Erdoğan’ın “böyle muhalefet dostlar başına!” diye espri yapmasını engeller.
Ancak bir kadın lider sokaktaki vatandaşa “yahu bunlar artık sahiden iktidar olmak istiyor galiba” hissi verir.
Bu konuda hemfikirsek, gelelim işin ikinci kısmına. Bu kadın lider kim olacak?
Doğal olarak, Emine Ülker Tarhan akla ilk gelen isim.
Zaten etrafındaki çekim alanı bir süredir genişliyor.
Tek handikapı, Finlandiya Sosyalist Partisi’nden kopup gelmiş gibi görünmesi. Malum, bizim millet kendine benzeyeni sever. Son günlerin popüler ismi Nur Serter fizikman daha yerli olsa da milleti cezbetmesi zor. İktidara talipseniz, türbanlıların da seveceği biri olacaksınız.
“Türkiye bundan daha iyisine layık” diyemediği sürece milleti değil ikna odası, hangara soksa ikna edemeyeceğini anlamış biri lazım.
Takdir edersiniz ki, böyle konularda kadınlar aslında çok daha beceriklidir.
Ayrıca, seçim zamanı gelip atışmalar başladığında Erdoğan’ı ancak bir kadın zorlar gibi geliyor bana.
Düşünsenize, laf söylese bir türlü, söylemese bir türlü. Siyaset de bir yere kadar.
Ayrıca, bu kadın niye türbanlı biri olmasın? “Başı kapalı sosyal demokrat olmaz” diye bir kaide mi var?
Peki, tamam, türbanlı olmasın. Ama hiç olmazsa insanların türbanlı-türbansız ya da Türk-Kürt diye değil, zengin-gariban diye ikiye ayrıldığının farkında bir kadın olsun CHP’nin başında.
Takdir edersiniz ki, bu kadar çok şey bekleyince “işte budur” demek zor oluyor.
Gözümün önünden Bihlun Tamaylıgil’in, Birgül Ayman Güler’in, Nazik Işık’ın yüzleri geçiyor da, “tamamdır” diyemiyorum.
Ama gönlümdekinin Emine Ülker Tarhan-Ece Temelkuran-Cihan Aktaş karışımı biri olduğu kesin.
Böyle birini görsem vereceğim şu çobanınkiyle aynı oyumu.

Bonomo şarkısını niye beğendim

Tipik Eurovision şarkısı olmadığı için.
Çingene-rock trendini ucundan yakaladığı için.
Balkanlardan gelen sıcak hava dalgası olduğu için.
Gogol Bordello-Manu Chao-Shantel dolaylarında gezindiği için.
Bonomo’nun dalgacı hali Eurovision’a iyi gittiği için.

tatlı Sözlük
Muppets: Çocukla çocuk olunan film.
Yazının Devamını Oku