Tüm memeli hayvanların, doğumları için seçtiği ortamlara bakıldığında kendilerini güvende hissettikleri, mahremiyet alanı içinde izlenmediklerinden emin olduğu, karanlık ve sıcak ortamlarda doğum yaptıkları bilinmektedir.
Gündüz dahi olsa, loş bir ortam, kargaşadan uzak bir doğum tabii ki, size özel hazırlanmış kokular- müzik, hamilelik boyunca çalışılmış gevşeme seansları, masajlar... Kısaca sizi siz yapan değerlerinizin tamamlayıcısıdır. Doğumun hatırlanmaya değer, mucizesini içinde barındıran hormonlarınızın da salgılanması için her şey hazır…
Böyle bir ortamda duygusal ihtiyaçlarınız da fiziksel ihtiyaçlarınız da daha kolay karşılanır. İyi doğum enerjisi dolu bir atmosfer.
Günümüz doğumlarını düşününce, böyle bir ortamda her şey daha dingin her şey daha kolay olmaz mıydı?
Hastane ortamı dahi olsa, kendinize özel alanını yaratabilirsiniz. Bunu bazen siz bazen de size özel ebeniz kolayca sağlayabilir.
Bunu yapmadan önce ise, sizin doğumunuz ile kurduğunuz hayaller-beklentiler, doğum yapacağınız hastanenin seçimi, doğum ekibiniz ile aynı dili konuşmanız önemlidir. Doğumunuza katılacak herkes aynı beklenti ve dili konuşup sizin ne yaptığınızı anlaması, sakin ve huzurlu bir ortama ihtiyacınız olduğunu anlamaları önemlidir.
Tüm bunlar için ise uzun gibi gelen ama göz açıp kapayıncaya kadar geçen hamilelik dönemi boyunca hazırlık gerekmektedir.
Doğumunuz yaklaştıkça doğum yapacağınız hastaneyi ziyaret etmek, doğum servisi ve doğumhane ebeleri ile tanışmak, hayal ettiğiniz doğum hakkında onlar ile konuşup size desteklerini istemek. Konaklayacağınız örnek odayı, doğum yapacağınız doğumhaneyi görmek (müsait ise) size kendinizi iyi hissettirecektir. Öncesinde yapılacak evrak işleri varsa, doğum anında geldiğinizde onları halletmiş olacağınızdan zaman kazanırsınız. Ayrıca doğumunuzu hayal ederken görselleştirmelerinize o odayı ve doğumhaneyi kattığınızda da doğum anında çoğunlukla beyaz önlüklü korkusundan da bu şekilde uzaklaşıp, güvende hissedersiniz.
Bebeğinizin, bedeninizdeki yuvası rahminizdir. Orada güvendedir. İçinde amniyon sıvı vardır. Orada yüzer, taklalar atar, tekmeleri ile sizi heyecanlandırır bazen de kaburganızın hemen altına yerleşir ve nefesinizi bile kesebilir. Bazen tüm hareketleri o kadar karınızdan bellidir ki eli mi, ayağı mı, poposu mu başı mı diye tahminlerde bulunursunuz. Sıklıkla yer değiştirdiği için de bu tahminler her defasında tutmayabilir.
Bebeğinizin anne karnındaki pozisyonu sizin için de sizi takip eden doktorunuz ve ebeniz için de önemlidir. Normal bir doğumun Dünya Sağlık Örgütü’nün de tanılamasında olduğu gibi baş geliş olması beklenmektedir. Tabii bebeğinizin pozisyonu, hayalini kurduğunuz doğuma negatif duygular yaratmamalıdır. Gebelik ve doğum en çok da sürprizlere gebedir.
Bebeklerin çoğu yer çekimin etkisiyle, içgüdüsel olarak vücuduna göre ağır olan başı yumuşayan rahim ağzına doğru döner. Çoğu bebek için bu 32. ve 36. haftalar arasındadır. Bazı bebekler ise, doğumdan birkaç gün öncesine kadar anneleri, doktorları ve ebelerini merakta bırakabilirler.
Bebeğin tahmini haftasına göre daha küçük olması, rahimde şekil bozuklukları varsa, amniyon sıvısı fazla ise, ikiz- üçüz gebelik varsa, daha önceki gebeliklere bağlı olarak rahim kasları gevşekse bebeğin pozisyonu yan ya da makat olabilir. Yüz gebeden üç dört oranında doğum anına kadar dönemeyen makat geliş dediğimiz bebekler vardır. Böyle durumlarda doğum şekli ise, doktorun tecrübesi ve aileyi bilgilendirmesiyle karar verilen bir süreçtir. Makat doğum da yapabilirsiniz, sezaryen de olabilirsiniz. Önemli olan kavuşmadır. Doğum kazananı kaybedeni olan bir maç değildir.
Ebelerin anne karnından elle yaptığı dört aşamalı "Leopold Manevraları"yla bebeğin anne karnında kaçıncı haftada olduğu, sırtının yeri, doğum kanalına gelen kısım ve son haftalarda doğum yoluna girip girmediği kontrol edilir.
Gebelik takibi yapan doktor ise, ultrason muayenesi ile bebeğin anne karnındaki pozisyonuna bakabilir.
Neden dönmemiş olabileceğine dair olasılıkları değerlendirin
- Beden dengesi, karnın öne doğru büyümesi ile değişen denge merkezine ayak uydurma. Hareketsiz yaşam.
Benim de ilk kez 2015 yılında Çölyak hastası bir gebemin olası sezaryen anında benden uygulamamı istediği tercihiydi vajinal tohumlama (seeding). Peki, bu klinik olarak gerçekten işe yarar mıydı? Ben de o dönem 32 haftalık gebeydim acaba kendim için de düşünsem mi dedim, başladım araştırmaya tabiİ. Kesinlikle uygulanmalı diyen bir araştırmada yoktu etrafta. Benim için ise bu durum tam bir etik ikilemdi. Yapsam yararlılığı konusunda emin değilim, yapmasam gebemin tercihlerini yok sayıyorum. Son karar olarak normal doğurabilmesi için serbest çalışan ebe olarak elimden geleni yapayım ben dedim, neyse ki 4150 gr bir bebek doğurarak beni bu ikilemden kurtardı.
Normal doğum sırasında bebek doğum yolundan ve vajenden geçerken annesinin bu dokularındaki yararlı bakterileriyle karşılaşır. Bu yararlı bakteriler bebeğin bağışıklık sistemini uyarması açsından önemlidir. Sezaryen yoluyla doğan bebeklerde ise bu iyi bakteri karşılaşması olmaz.
Kanıtları güçlü bilimsel çalışmalar; dünyada birçok yerde ve ülkemizde artan sezaryen doğum sonrası, bebeklerde obezite- astım ve otoimmun hastalıkların oranlarında artış olduğunu göstermektedir. Bu hastalıkların ise; yararlı bakterilerle bebeğin karşılaşamamasından kaynaklandığı düşünülmektedir.
Bebeklerin erken mikrobiyota gelişimi, doğum şeklinden çok etkilenir. Sezaryenle doğan bebeklerde mikrobiyota annenin derisine benzer, normal yolla doğmuş bebeklerde ise annenin vajinadaki yararlı bakterileri bulunmuştur.
İşte bu noktada, steril bir gazlı bezin sezaryen esnasında vajene yerleştirilmesi ve bebek doğduktan sonra anne sıvısına bulaşmış gazlı bezin bebeğin ağzına, yüzüne ve gözlerine sürülmesine Vajinal Tohumlama (Seeding) denir.
İşe yarayacağı konu açısından sadece bir trend- doğum fantazisi, bir bu eksikti gibi bakmamak lazım konuya. Zira bilgi ve uygulamalar, dünyanın her yanından gelen buluşlar ve bilimsel çalışmalar ile değişiyor, dün tam dediğimiz bugün eksik olabiliyor.
2016 yılından bu yana dünyanın çeşitli yerlerinde yapılan araştırmalarda da Vajinal Tohumlama hakkında birbirinden farklı görüşler ortaya çıkmıştır.
Teoride vajinal tohumlama, sezaryen tarafından doğmuş bebeklerin mikrobiyotalarını daha “doğal” bir duruma geri getirebilir ve hastalık riskini azaltabileceğinden yola çıkarak 2016 yılında İngiltere’de 4 bebek üzerinde yapılan çalışmada vajinal seeding yapılan bebeklerde normal doğumdakine yakın yararlı bakterilerin olduğu tespit edilmiş. Ancak araştırmanın genellenmesi için uygulanan bebek sayısı yeterli olmadığı, daha çok örneklemi olan çalışmalara ihtiyaç olduğu gözlemlenmiştir.
Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü… Kadının varlığının önemi- hayattaki rollerine ilişkin olumlu-olumsuz hep bir ağızdan dile gelmek için bir gün değil her gün kutlanılası gün.
Kadın olmak zor! Sokakta, tarlada, fabrikada, plazada ki ofiste, trafikte, evinde…
Tek başına kalmış ameliyathanede- doğumda!
Hayatın kadına yüklemiş rolleri ile kendi olmak istediği arasına sıkışmış kalmış, kadın olmak omuzlarında yük gibi, kadın olmak cinsiyetin ikinci sınıfı olmak gibi…
Oysa kadın; her zaman yaşamın filizlendiği bir toprak, buğdayı sarartan güneş, arıların polenleri için oyunlar oynadığı çiçekti.
İnsanlık tarihi boyunca kadının yeri toplumdan topluma değişmiş. Kimi zaman el üstünde tutulmuş kimi zaman köle olmuşlar, kimi zaman devlet yönetmişler, kimi zaman cadı olarak görülüp öldürülmüşler.
Kadının kendi gücünü keşfettiği doğumdan uzaklaşsın diye; kadına, bedenine ait olan doğum bile onlar için işledikleri bir günahın bedeli olarak görülmüş yüz yıllarca… Acı çekmeleri de o günahın kefareti! Korkuyla anılan doğumların başlangıcı.
Oysa ki doğum bir kutlamadır. Gücünü keşfetmesi için bir fırsattır. Bedenin yeni bir varlığın dünyaya gelişinde ki yol olmanın verdiği gururu taşır.
Ben Ebe Pınar MALLI, yıllardır kendi sosyal medyam- internet sayfam üzerinden sizlere ulaşırken Hürriyet Aile ekranından merhaba demenin mutluluğunu yaşıyorum.
Gebelik, doğuma hazırlık, doğum, lohusalık, emzirme, bebek bakımı, annelik hakkında yazacak motivasyon doluyum. Doğru ve güncel bilginin peşinde yıllardır öğrenen bir sağlık profesyoneli olarak da sizler için sosyal sorumluluğum olarak düşünüyorum bu köşemi.
Zira internet hepimiz için en hızlı bilgiye ulaşma noktamız. Aynı zamanda da kafamızın en çok karıştığı yer. Hasta değilsek acaba hasta olabilir miyim diye ekranı kapat tuşuna basabiliyor, zaman zaman da doğru olduğunu düşündüğümüz yanlışların peşinden gidebiliyoruz.
Sağlık hepimiz için en değerli varlığımız. Hele ki gebelikte sorumlu olduğumuz bir de içimizde filizlenen bir canlı olduğunda daha da kıymetli bir hale geliyor. O nedenle özde mutlu eden, özde uzmanlardan alınan bilgilerin kıymeti de artıyor.
Dilerim bu köşe, sizin gebelik ve lohusalıkta baş ucu rehberiniz gibi olur, görünmeyen bir omuz olur…
Sorularınız varsa da cevap olacak, kesin.