Patrick Özdemiroğlu

Akıllı telefon bağımlısı mısınız?

2 Aralık 2016
Onlar olmasa hayat çok zor olurdu. Aynısını ağrı kesiciler için söylemek de mümkün. Ancak kendimizi akıllı telefonlara da ağrı kesicilere de çok kaptırdığımızda işler sarpa sarıyor.

Türkiye’de 2015 sonu itibariyle 41.5 milyon akıllı telefon bulunuyor. 2021’de bu sayının 56 milyona çıkması bekleniyor. Neredeyse her iki kişiden birinin telefonu akıllı. Şimdi daha acayip verilere geçeyim: Türkiye’de kullanıcılar günde ortalama 70 kez telefonunu kontrol ediyor (İngiltere, Almanya ve Fransa’nın iki katı). Dört kişiden birinin uyandığında yaptığı ilk iş telefonuna bakmak. Yüzde 20’si ise direksiyon başında akıllı telefon kullandığını itiraf ediyor. (Veriler: Deloitte)

 

Özetle; hayatı çok kolaylaştıran akıllı telefonlar toplumsal bir cinnet halinin de,bireysel davranış bozukluklarının da parçası olabiliyor. Akıllı telefon bağımlılığı hem sağlığımızı tehdit eden hem de (zombi kıyameti hızında yayılmasından ötürü) kanıksanan bir modern çağ hastalığı haline gelmiş durumda.

 

Peki siz de akıllı telefon bağımlısı mısınız? Hayatın içinden 20 tane madde çıkardım. Birçoğu için, ‘Aaa aynı ben’ diyorsanız çanlar sizin için de çalıyor olabilir. Dikkat!

 

1-Uyandığınızda ilk iş elinizi telefona atıyorsunuz. 

 

Yazının Devamını Oku

Telefon faturasının ağlatmadığı bir dünya mümkün!

25 Kasım 2016
İnternet kotasını aşıp, fatura gününü korkuyla bekleyenlerden misiniz?Tüketicinin Patrick Abisi olarak (ve son aylardaki kendi mağduriyetimi de gidermek adına) nasıl mobil veri tasarrufu yapabileceğimizi masaya yatırıyorum.

SADECE ANDROİD

Chrome


Tarayıcı ayarlarında ‘Veri Tasarrufu’ seçeneğini açarsanız sayfaları sıkıştırıp veri kullanımızda yüzde 30-35’lik kazanım sağlayabilirsiniz. iOS’ta bu opsiyon yok. Nedenini Google’a sorun. (Arama yapın anlamında değil)

 

 

Opera

Çok video izleyenler için Opera tarayıcısının sıkıştırma özelliği mevcut. Ayarlardan ‘Veri Kazancı’na girdiğinizde reklamları kapatma ve foto kalitesini düşürme opsiyonları da bonus.

Yazının Devamını Oku

Koş, vatandaş koş... İpuçları ayağınıza geldi

18 Kasım 2016
Aile büyüklerinin dijital soruları bayramda yurtdışına kaçmanızın esas nedeni mi? Ortamlarda teknolojik bir ipucu verip havalı olmaya mı ihtiyaç var? ‘Stalk’ eylemi esnasında eşe dosta yakalanmanız artık haber değeri taşımıyor mu? Overlok makinesıi ayağınıza geldi. Kesin bu yazıyı, bırakın yemek masalarına, ‘Prison Break’teki o abi gibi dövme yaptırın. Herkese iyi hafta sonları...

WHATSAPP
6s, SE ve 7 modellerinde çekilen iPhone fotolarının kıpır kıpır olduğunu biliyoruz. Bir hoşluk olarak nitelenebilecek live foto özelliği, WhatsApp’ın yeni güncellemesiyle daha çok anlam kazandı. Paylaşacağınız fotoğrafı 3D dokunuşu yaptıktan sonra yukarı doğru iterek gif haline getirebilirsiniz. 

iPHONE
Kameraya hızlı ulaşmak için yeni işletim sistemi iOS 10’da kilitli ekranı sola kaydırın, vakit ve beğeni kaybetmeyin. Tabii ki bir süre sonra fotoğraf albümü bir okyanusa dönüşecek. Artık fotolar içinde ‘sandalye’, ‘deniz’, ‘tatil’ gibi kelime bazlı aramalar yaparak en çok kalp alacak #tbt’ye ulaşmanız mümkün. 

WINDOWS 10
Windows’un da sesle yönetilen bir dijital asistanı var. Ancak Cortana’yı önce ayarlardan ‘Hey Cortana’ diyerek aktif hale getirmeniz gerekmekte. Onu ne kadar kullanırsanız sizi o kadar fazla tanıyacak.

PLAYSTATION 4Oyun kolunun bataryası hızlı mı tükeniyor, özellikle de tam siz gole giderken? PS butonuna basılı tutup ‘Adjust Device’ seçeneğinden parlaklık ayarını düşürebilirsiniz.

Belki fark etmediniz ama oyun kolu DualShock 4’da bir kulaklık çıkışı var, FIFA’da gol yediğinizde kulaklığı hızlıca çıkararak seyirci, rakip ve spiker seslerinden sıyrılabilirsiniz. (Rakip yanınızda oturuyorsa kulaklığı takılı tutup ters tarafa bakın)

Yazının Devamını Oku

Uçakta ağlamasınlar!

4 Kasım 2016
Çocuk ağlaması, uçak seyahatlerinin neredeyse ayrılmaz bir parçası haline gelmiş durumda. Peki, başta çocuklar olmak üzere uçaktaki diğer herkesi rahatlatmak için ne yapabiliriz?

Uçak seyahatlerini biz yolcular için tamamlayan klasik bazı öğeler var. Pilotun “Biz hep hazırız da işte kalkış izni bekliyoruz, kısmetten ötesi olmuyor, her şeyin başı sağlık” temalı kaderci anonsları mesela. Hostesin ebeveynlere, oksijen maskesini çocuktan önce kendilerine takmasını öğütleyen iyimserliğini buna ekleyebiliriz. Ya da uçak iniş yaptığında Türkçe yapılan “Lütfen kemerlerinizi bağlı tutun” anonsunun dilimize “Hep beraber el bagajınızı almaya çalışıp kapı açılana kadar üfleyip püfleyin çünkü uçaktan ilk inene şehrin anahtarını veriyorlar” diye çevrilmesini.

 

Ancak bir öğe daha var ki havacılık dünyasında farklı bir yere oturuyor: Ağlayan çocuklar. Sık seyahat yapan biri olarak çocuk ağlamasının uçuş deneyiminin iskeletini oluşturduğunu söyleyebilirim. Wright kardeşlerin ilk denemede pırpır uçağın içine bir bebek koyduğuna emin gibiyim. Ama bu öğenin tek oyuncusu çocuklar değil. Sanki evde hiç çocuğa kızmıyormuş gibi yapan panik anne-baba, bunun izlediği en iyi doğum kontrol kamu spotu olduğunu düşünen bekâr genç, kendi çocuğu (öyle veya böyle) büyüdüğü için söz konusu ebeveynin metotlarını ‘cık cık cık’layan şahıs da bu deneyimin vazgeçilmez parçaları.

 

Günün sonunda ise durumun acı çekeni çocuklar olmakta. Basınç onların kulaklarını çok daha fazla etkiliyor, tanımadığı ortamda endişeye kapılıyor, anne-babasının aşırı anlayışlı hallerinden de işkillenip “Madem öyle, ağlayayım” diyor. Başta çocuklar, tüm uçak ahalisini bir miktar daha rahatlatmak için ne yapabiliriz?

 

EN İYİ TABLETİ BUL

 

Yazının Devamını Oku

iPhone 7 almalı mı, almamalı mı?

21 Ekim 2016
Akıllı telefon satın alma kararları, en az megapiksel ve inçler kadar cihazın gündelik yaşamımıza etkisine bakarak da veriliyor. iPhone 7’deki yeniliklere bu pencereden bakalım...

En son diyeceğimi baştan söyleyeyim: iPhone 7 devrimci bir cihaz değil ama devrimci bir mobil deneyim geleceği için zemin hazırlayacak bir cesaretle karşımıza çıkmış durumda. Cesaret derken; tasarımına çok dokunmamak, kulaklık standardını değiştirmek, bugüne değil inovasyon tavanı yüksek yeniliklere yatırım yapmak gibi adımlardan bahsediyorum.

 

 

 TASARIM

 

Eğer önceliğiniz yeni bir telefon aldığınızın fark edilmesiyse, iPhone 7 sizin için doğru seçim olmayabilir. Yeni cihazı masaya koymak yetmeyecek; arzuladığınız statü sıçramasını cümle içinde ‘iPhone 7’ kelimelerini kullanmadan başarmanız kolay görünmüyor. iPhone 7, simsiyah (Jet Black) seçeneği hariç 6 ve 6S modellerinden çok büyük bir görüntü farklılığı sunmuyor. Jet Black modeli, metal gövdeyle ekran arasındaki geçişi dikkatle bakmadan fark edemeyeceğiniz çok şık bir tasarıma sahip. Cihaz her an elden kayacak hissi vermiyor, dolayısıyla elinizden daha az düşecek. Ancak arka gövdenin ‘jet’ hızıyla parmak izi tablosuna dönüştüğünü eklemek gerek.

 

 

Yazının Devamını Oku

Sonbaharda yapraklar dökülür, app’ler iner!

14 Ekim 2016
Yaz sıcakları sona erdi, haydi bunu güz mevsimine uygun mobil uygulamalarla kutlayalım.

Havuzlar bana göre değil. 15 günlük yıllık izin hayalleri kurarken deniz de pek gelmiyor aklıma. Çok soğuk olan denize karşı boş da değilim ama ‘Atlantis’ten gelen adam’ elleriyle çıkacak kadar uzun kalamadım hiç içinde. Güneş derseniz, aramız limoni. Evet, yaz insanı değilim. Sıcağın temmuz, soğuğun klimalı halinden bezmiş şekilde her yıl eylül yolları gözlüyorum. Artık yazın bitişini sonbahara uygun mobil uygulamalarla kutlamaya hazırım.

 

Ne izleyeyim?

 

Eskiden müzik zevki bir insanla ilgili önyargı geliştirmek için kullandığımız enstrümanlardan biriydi. Şimdilerde buna ‘Hangi diziyi izliyorsun?’ da eklendi. Sonbaharla birlikte birçok dizinin yeni sezonu başlıyor, çöpe gidenlerin yerine yenileri geliyor. ‘Noluyo’ app’i ile özel izleme listeleri yapılabiliyor.

 

Ne giyeyim?

 

Yazının Devamını Oku

iOS 10’un yedi harikası!

1 Ekim 2016
iPhone’un yeni işletim sistemi iOS 10 ceplere geldi, yanında da yeni özellikler getirdi.

Sararıp dökülmeden önce kızaran yapraklar ki onlar, şan verdiler ortalığa bütün bir sonbahar” demişti Can Yücel. Evet, şanıyla birlikte geldi sonbahar. Tatilin bittiğini haber verdiği için yıllarca öğrenci sıralarında hakkını yediğimiz yılın en güzel mevsimi. Duvarda asılı cihazların tuhaf bir soğuk üflememesinden anlıyoruz geldiğini. 10 liraya 4 kişinin palamuda doymasından, kazakların naftaline vedasından, saçların parmaklarda kalmasından biliyoruz. Ve tabii ki iOS’un yeni güncellemesinin gelmesinden de anlıyoruz Eylül’de olduğumuzu. Akıllı telefonlarla ilgili her değişiklik yaşama şekillerimizi doğrudan etkiliyor. Ve havanın serinlemesi kadar hayatla ilgili bir durum artık bir mobil işletim sistemi güncellemesi. Böyle bir çağda yaşıyoruz artık.

 

iOS 10 selefine göre önemli farklar içeriyor ve hemen hemen bütün işletim sistemleri gibi küçük görünüp hayat kolaylaştıran gizli saklı özellikleri mevcut. Bu yazı da onlarla ilgili.

 

- Bay bay Borsa: Cihaza yüklü gelen ve kaldırılamadığı için genelde ‘Burayı hiç açma’ adlı klasöre hapsedilen Apple uygulamaları artık silinebiliyor. Diğer app’ler gibi titretip çarpıyla çöpe gönderebilirsiniz.

 

 - Aman hemen çekin: Günümüzde hayatın en önemli şartlarından biri, içinde olduğunuz anı ölümsüzleştirmek isterken hayatı ıskalamak. Bu yüzden fotoğraf çekme ekranını açmakla açamamak arasında geçen her saniye insan için dram anlamına geliyor. iOS 10 ile kilitli ekranı sola iterek kolayca kamera uygulamasını açıp bu israfa son verebilirsiniz.

 

Yazının Devamını Oku

Gençlik başımda duman, ilk Snap ilk heyecan!

23 Eylül 2016
Küçük bir yaş testi: Snapchat’i hiç kullanmadınız. Veya yüklediniz ama çocukla/yeğenle bir-iki komik filtre deneyip bıraktınız. Uygulamanın çalışma şekli biraz karışık geldi. Tebrikler! 30 yaşın üzerindesiniz. Panik yapmayın, sizin için bu tatlı uygulamaya ısınma tavsiyelerimiz var. Ve Snapchat canavarı gençler; sizi de unutmadık; işte sizin için de bilmediğinizi tahmin ettiğimiz, küçük Snapchat kurnazlıkları...

Snapchat, 150 milyon kullanıcısıyla gençler arasında çok popüler. ABD’de 18-24 yaş aralığındakilerin yüzde 41’ine ulaşması tesadüf değil. İtiraf edelim, geleneksel sosyal mecralar gençler için fazla ana akım kalıyor. Gözyaşlarımızı kocişko, sevgilişko ve cocişkolarımızla yarattığımız mükemmel hayatların arkasına sakladığımız Facebook, ‘beğenilmek’ için kendimizi onlarca filtreden geçirmek zorunda olduğumuz Instagram, hayatın başlangıç seviyesindeki insanlar için fazla yorucu. Gençler kusursuz olmak istemiyor. Snapchat’te kendisinin bir versiyonunu göstermiyor, karanlık bir fotoğraf ya da videonun üstüne parmağıyla çizdiği ‘öylesine’ bir paylaşımla hayatını anlatmayı seçiyor. İzleyicinin katılımı neredeyse hiç yok burada, beğenilerin bir önemi de... Snapchat’in farklı, özel ve havalı diye tercih edildiği (ve kısmen doğru olan) perdesinin arkasında aslında ‘Kim beni beğenmiş’ diye dertlenmemek, sadece paylaşmanın hazzıyla yetinebilme lüksü yatıyor.

 

Her çocuk farklı ve özeldir tabii ki ancak ortak bir özellikleri var: Büyüyorlar, akılları başlarına geliyor. Ebeveynlerin de ortak bir özelliği mevcut: Çocuklarını travmatize ediyorlar. Ancak internet anne-babaları (kâinatın hediyesini ellerinin tersiyle itip) hatalarının çocuklarının bilinçaltında kalma ihtimalini, arkalarında dijital izler bırakarak imkânsız hale getiriyor. Geçen hafta Avusturyalı bir genç 18 yaşına basar basmaz -tüm ısrarlarına rağmen- küçüklük fotoğraflarını Facebook’tan silmeyen ailesine dava açtı. Unutmamalı, bu çocuklar dijital bir dünyaya doğdu, bizim nesil gibi sonradan görme bir internet heyecanları yok. Nelerin çevrimiçi izinin kalıp kalmaması ile ilgili (nispeten) daha rasyonel ve çağdaş refleksleri var. Snapchat paylaşımlarının bir süre sonra yok olması da bu dijital duruşla örtüşüyor.

 

Tam da tüm bu nedenlerle takipçi, beğeni ve dijital arşiv temelli konvansiyonel sosyal yapılar Snapchat’e alternatif oluşturamıyor.

 

 

Yazının Devamını Oku