Meltem Farah Aydın

Hep kurban olmak zorunda mıyım?

27 Ağustos 2024
Sevgili Hürriyet okurları… Bu hafta ‘5 Soru 5 Cevap’ta ‘Zorba, kurban kurtarıcı üçgeninde hep kurban olmak zorunda mıyım?’ başlığı altında bize en sık yöneltilen 5 soruyu yanıtladım.

Zorba ya da koşulsuz sevgiyi vermeyi bilemeyen vicdanı ile bağlantısını kesmiş ya da farklı bir vicdan mekanizmasına sahip kişiler hayatına bir kurban alır, alamazsa kurbanlaştırır. Zorba da aslında kurbandır. Hayatının çocukluk döneminde değersiz hissetmiş, koşulsuz sevgiyi alamamış kişidir. Zorba 12 yaşlarında değersizlik hissiyle baş edememiş ve duygularıyla bağını koparmıştır. Felsefesi ‘Acıma acınacak duruma düşersin.’ Acıma hissini dondurmuştur çünkü zamanında kimse ona acımadı… Bir kişi zorba diye hayatının her alanında zorba olması gerekmiyor, el iyisi olup evde zorba, işte ve dışarıda sevgiyi satın almak için gayet iyi huylu olabilir. Şu bilinmelidir ki bu tamamen stratejiktir. En gerçek hali en berbat halidir. Bir kurban ise kendini kahramana dönüştürebilir çünkü bu onun zaten arketipsel bildiği bir şeydir ve sadece hatırlayacaktır.

1-Eşim evde tam bir acımasız. Dışarıda, ailesine karşı ise son derece anlayışlı, anlamaya ihtiyacım var bu kadar gerçekçi oynanabilir mi? Yoksa bizi mi sevmiyor?

Bu durumun sevgiyle ilgisi yok. Bir zorba ve acımasız olan sevgiden bihaberdir. Koşulsuz sevilmediği için dışarıda sevgiyi satın alıyor olmalı. Benim en çok dikkatimi çeken şey; ‘ailesi’ yazmışsın. Açıkça anlaşılıyor ki o geliştiremese de sen de bir aile geliştiremedin. Siz bir ailesiniz. Belki buradan başlanılabilir. Bunu bilinç dışınla kullandın. Tabii ki temelinde eşinin ‘el iyisi’ tavırları yatıyor ancak senin de bunu fark etmen faydalı olacaktır. Eğer gizli narsist ise kişilik bozuklukları tanımlarına yakınsa bir psikiyatrist ile ivedi şekilde görüşmeniz gerekiyor, tabii kabul ederse.

2-Evin büyük kızı olarak küçük iki erkek kardeşime bakma görevi ile büyüdüm, düşerler ben bakarım, acıkırlar ben de, kaybolurlar ben koşarım. Annem ya uyurdu ya da ilgilenmezdi. Yapamadığım her şeyde dayağı yiyen ben olurdum, şimdi de bir şey değişmedi. Şu anda eşim bana aynı şekilde tavır sergiliyor. Bir devlet kurumunda şube başkanıyım, herkes hürmet eder ama ben eşimin zulmünden kurtulamıyorum. Kurban olarak ölmek istemiyorum. Neyi değiştirmeliyim ki hayatım değişsin?

Sen kurban değilsin, kurban doğmadın bu sana yüklendi. Yüklendiği gibi de imha edebilirsin. Bahsettiğine göre saygın birisin ve diğerleri sana saygı duyuyor. Bunu yarattığına göre diğerini de yaratırsın. Sadece bakış açımızı ve inançlarımızı değiştirmeliyiz. Bunlar değişince diğerlerinin tutumu değişecektir. Sınır koyabilmeyi sana öğretiyorlar. Öğretinin içinden geçme dönüş.

3-Hayatımın her alanında kimin sıkıntısı varsa bende… Hep ben kurtarır, yardım ederim. Bana gelince ise elde var sıfır. Bunu değiştirmeye ant içtim. Kimseye yardım etmeyeceğim diyorum yine hepsi benim başımda. Ben kurtarıcı rolünden bıktım. Biraz da başkaları beni kurtarsın, ne dersiniz?

‘İptal et’ derim… Yani kurtarılmak için başına bir şeyler gelmeli. Ne çağırdığının farkında mısın? Muhtaç olmazsın umarım. Kurtarıcılıktan sıkıldığını ve yorulduğunu anlıyorum. Bu pateni ilk ne zaman yükledin? Çocukken evde kimleri kurtarıyordun? Çocukken bunu senden kim istedi? Çocukken anne baba tartışmalarında arada yastık olur muydun, arayı hep sen mi düzeltirdin? Kurtarıcı rolünü üstlenerek ailende sevgiyi, ilgiyi ve görünür olmayı satın mı aldın? Bu kuvvetli sorular sana bilinçli bir farkındalık koymanda yardımcı olacak. Sen olduğun halinle sevilirsin.

4-Sevgilimle bir aydır beraberiz. Hayatımda hiçbir sevgilime el kaldırmadım ama bu sevgilim şartları öyle zorluyor ki tam vuracakken kendimi tutmuş buluyorum. Bir gün yaparım diye korkuyorum. Ayrılmayı denedim ama bir şey beni ona çekiyor nasıl kurtulurum?

Yazının Devamını Oku

Gölge yanımı nasıl fark ederim?

20 Ağustos 2024
Sevgili Hürriyet okurları... Bu hafta ‘5 Soru 5 Cevap’ta ‘Gölge yanımı nasıl fark ederim?’ başlığı altında bize en sık yöneltilen 5 soruyu sizler için yanıtladım.

Gölge yanımız orada bizim dönüşmeyi bekleyen parçamızdır. Gölge yanlarımızı dönüştürdüğümüzde daha erdemli bir birey olur ve bilgelik yolunda yol alırız. Gölge yanımız bizim nahoş yanlarımızdır. Dönüşmeyen gölge yanlarımız bunu fark edene, dönüştürene kadar mükerrer şekilde karşımıza çıkacaktır.

1-Eşimle oğlum sürekli çatışıyor ve tartışıyorlar. Her ikisi de inatçı ve anlayışsız. Birbirlerinin gölge yanlarını yansıtıyorlar. Onlara nasıl yardımcı olabilirim?

Ne kadar farkındalığı olan bir anne… Birbirlerinin en sivri yanlarını birbirlerine yansıtıyorlar ki fark edip dönüştürebilsinler ancak diğerleri bizim gibi bakamayabilir. Diğerlerinde neyden hoşlanmıyorsak bu bizde de var ve dönüştürülmeyi bekliyor. Anlayışlı ve hoşgörülü olmak birer erdem. Bilgelik yolunda bu erdemleri kazanabilmemiz ve toplayabilmemiz için farklı kişiler üzerinden bize deneyim olarak sunulur. Bu erdem şu anda baba üzerinden yansıyorsa ileride otorite, patron, öğretmen ve çeşitli eril figürler üzerinden yine yansıyacaktır. Sadece rol veriyoruz, aynı patenin tekrarını izleyeceğiz. Bu kadar farkındalıklı bir anne ve eşin onlara rehberlik edebileceğinden eminim. Esneklik, anlayış, hoşgörünün birer erdem olduğundan bahsedebilirsiniz ama inanın sadece hazırlar alabilir.

2- Gölge yanlarımı nasıl fark ederim?

Gölge yanımızı en kolay fark etme yolu, en çok neye sinirlendiğini fark etmen. Seni delirten şeyler neler? Seni en çok kimler sinirlendirir, neden? Öfke varsa bizim fark etmemiz gereken bir şey vardır. Bu şey de dönüşmeyi bekliyordur. Değişmek yeterli değildir, dönüşmek gereklidir. Değişim yatayına olur ve bazen hizmet etmeyen yönde de olabilir. Dönüşüm ise dikeyine, erdemlidir. Dönüştükçe daha bilgelik yolunda yol almış oluruz.

3- Gölge yanlarımı fark ettim, mesela dedikodu yapanlardan nefret ederim ve dedikodu yaptığımı fark ettim. Bunu değiştirmeye çalışsam da iş yerimde arkadaşlarım buna imkân tanımıyor. Kesmeye çalışsam da devam ediyorlar ve bir bakıyorum beni de içlerine almışlar. Bundan kurtulmanın bir yolu var mı? Acaba ben hâlâ bir şeyleri değiştiremedim mi?

Farkındalık yüzde 50 çözüm yaratır ancak buna bilinçli bir farkındalık koymalıyız. Neden etrafınızda bu durum devam ediyor? Aslında hâlâ beslenen bir tarafı olmalı. Bundan tamamen sıyrılmaya niyet edin ve devam ederse o ortamdan uzaklaşın. O ortamda sizi tutan ne? Bir hava almak için çıkabilirsiniz. Bunu yaptıkça diğerleri bundan beslenmediğinizi fark edecekler ve keseceklerdir. Aslına bakarsan biz dönüştüğümüzde bunu yapanlar da bize çekilmeyecekler. Bundan kendini serbest bıraktığında daha farkındalıklı ruhları kendine çekeceğinden eminim.

4-

Yazının Devamını Oku

Mükemmel olmak

13 Ağustos 2024
Sevgili Hürriyet okurları... Bu hafta 5 Soru 5 Cevap’ta ‘Pürüzlü mükemmelsin’, ‘Mükemmelliyetçilik öz şefkatten ne kadar çalar?’ başlıkları altında toplanan 5 soruyu sizler için cevapladım.

Mükemmel olmak mümkün değil sadece mükemmel olma çabasıyla kendimize şefkatsiz oluruz. Mükemmel olamayız ama gelebileceğimiz en iyi nokta varlığımızın en yüksek ifadesidir. En yüksek ifademiz ise pürüzlü ve bu haliyle mükemmeldir.

1-Mükemmel olma takıntım yüzünden bir sevgilim bile olmadı, 34 yaşındayım hem kendim mükemmel olamadığım için hem de beğenemediğim için yalnız kaldım. Annem de tıpkı benim gibiydi. Bundan kurtulmam mümkün mü?

Mükemmel olmak mümkün değil yani nafile bir çaba. En iyi olma ya da en iyiyi yapma çabasını takdir ediyorum ancak bu çaba sırasında kendimize şefkati hatırlamalıyız. Öz şefkatli yüksek çaba varlığımızın en yüksek ifadesi olma yolunda bizi yukarıya taşıyacaktır. Hep bir şeyler eksik olacak. Bazı şeyler de beğenmediğimiz gibi olacak. Dualite dünyasında iyi-kötü, güzel-çirkin hepsi bir arada. Biz mükemmel olmadığımız için karşıda da mükemmelliği aramamalıyız. Bir partner ilişkisinde kriter setini incelediğimde ilk sorum; ‘Bunları beklerken sen ne veriyorsun?’ Yani kaslı bir partner bekliyorsan fit olmalısın, çok zengin istiyorsan senin de üstün olduğun birkaç alan olmalı, kültürlü biri yine kültürlü birilerini isteyecektir...

2-Obsesif Kompülsif Bozukluk hastasıyım, temizlik takıntım inanılmaz boyutta, ne kadar temizlesem de evimde istediğim mükemmel düzeni kuramıyorum. Ellerim parçalandı, kanıyor ve hâlâ devam ediyorum. Tedavi olmayı birkaç kez denedim olmadı bıraktım, nasıl kurtulurum?

Acilen bir psikiyatristle görüşmen gerekiyor. Yol alamamış olman fayda görmeyeceğin anlamını taşımaz. Doktor değiştirmeli ve seninle yakından ilgilenecek birini seçmelisin. İlaç önerildiğinde titizlikle kullanmalısın. Hiçbir zaman mükemmel olmayacak. Ev kullanıldığında ve kirlendiğinde yuva oluyor. İçinde huzur ve neşe olmayan bir ev donuk bir mülktür. Evi yuva yapan sevgi, neşe ve sıcaklıktır. Bolca tatlı anı biriktiğinde sıcak bir yuva olur. Temiz olması, derli toplu olması yeterli. Ev kirlenir. Sen ne yaparsan yap bu böyle. Kendini yıpratmaktan vazgeçmelisin. ‘Onay bağımlılığı’ bu hastalığın tetiklenmesinin altında yatan en önemli sebeptir. Diğerlerinden onay bekleme ve takdirlerini kazanma çaban bu hastalığın duygusal sebepleri arasındadır. Mükemmel olarak ve yaparak onay, sevgi, takdir ve ilgi satın alıyorsun. Sen olduğun halinle koşulsuz seviliyorsun.

3-İş yerimde 15 yıldır çalışıyorum. Elimden gelenin çok daha fazlasını yapma mücadelem beni çok yordu. Bir işin orta karar yapılması ya da yapılmış gibi gösterilip baştan savılması beni delirtiyor. Bu yüzden yarım, baştan savma yapılmış her işin üstünden geçiyorum. Herkes çıktıktan sonra en az 2 saat daha mesai yapıyorum. Herkesi öyle alıştırdım ki yeni gelenler bile bana yıkılıyor. Hastalandım. Bundan kurtulamazsam daha da hastalanacağım. Bana nasıl yardımcı olursunuz?

Diğerlerinin sorumluluklarını onlara teslim etmeyi öğrenmelisin. Aslında onların tekamüllerine engel oluyorsun. Yapamayacaklar, bedelini ödeyecekler ki bir daha yapmayı öğrensinler. Bir başka bakış açısı ise ‘yüksek ego; siz yapamazsınız ben yapabilirim.’ Yani bu konuda egonu dengelemelisin. Onlar da yapabilir. Kendilerini geliştirmeleri için rehberlik edebilirsin, desteklersin, yol gösterirsin ama bırakmalısın. Kendine onlara bıraktığında onların tekamüllerine fayda sağladığını hatırlat lütfen. Sadece kendi sorumluluklarını almayı, diğerlerinin sorumluluklarını diğerlerine teslim etmeyi öğrenmelisin. Gerçek bir rehber bunu böyle yapar. Onların hayat yollarına katkı olursun. Mükemmel olmayıversin, sen yap, rehberlik et...

4-Senede birkaç estetik ameliyat oluyorum. Kendimce mükemmel bir görüntü var ve onu yakalama çabasındayım. Bir türlü kendimi beğenmiyorum. Ne yaptıysam kurtulamadım. Yaşlanıp çirkinleşmek ise en büyük korkumken ameliyatlar yüzünden her gün çirkinleşiyorum, doktorum ilaca başladı biraz daha iyiyim, kendimi aynaya baktığımda beğendiğimi hayal bile edemiyorum. Sizce ümit var mı?

Yazının Devamını Oku

Erken çocukluk çağı ve bilinç dışı

6 Ağustos 2024
Sevgili Hürriyet okurları... Bu hafta ‘5 Soru 5 Cevap’ta ‘Erken çocukluk çağının bilinç dışı programlarındaki yeri nedir?’ başlığı altında toplanan ve bu konuda bize en çok sorulan 5 soruyu sizin için cevapladım...

Bilinç dışımız yüzde 97’miz, bilincimiz ise yüzde 3’ümüzdür. Bilinç dışı programlarımızın yüzde 70’i ilk üç yaşta oluşmuştur. Yüzde 85’i ise ilk yedi yaşta tamamlanmış oluyor. Yani bilinç dışımızın yüzde 85’i ilk yedi yaşta oluşuyorsa erken çocukluk çağı demek, bizim bilinç dışımız demektir. Bilinç dışımız bizi en çok yöneten parçamız ise ilk yedi yaş, hayatımızın en önemli yaşları demektir. Bir bant, kayıt cihazı gibi sık duyduğu şeyleri kaydeder. O yüzden çocukların yanında davranışlarımıza, söylediklerimize ve onlara neleri yüklediğimize dikkat etmeliyiz. Bilinç dışı, faydalıyı zararlıdan ayırt edemediği için sık duyduğu ve inandığı şeyleri direkt kaydeder.

1- Üç yaşında babamı kaybettim, şimdi evliyim ve iki çocuğum var. Sürekli eşimi ve çocuklarımı kaybetme korkusu yaşıyorum. Bunu yenmem mümkün mü? Çocuklarım da bu korkum nedeniyle bana bağımlı hale geldiler, bunu onlara aktarmak istemiyorum. Bunun için ne yapmalıyım?

Erken yaşta babanı kaybetmek, sevdiklerini kaybetme konusunda korku yaşaman için zemin hazırlamış. Bilinç dışı programlarımızın oluştuğu bu dönemde olması ise bir bilinç dışı kaydı yaratmış. Çok seversem kaybederim, sevdiklerimi kaybederim ya da güvende olmadığına dair kayıtlar oluşmuş. Bu kayıtlar kader değil bilinç dışına kendinin ve sevdiklerinin güvende olduğuna dair yüklemeler yapılmalı ve bu tarama, drama çalışılmalı. Konu bu, travmayla yüzleşmeye hazır mısın? Bir anne olarak bu kaydını çocuklarına aktarmamalı, dönüşmelisin. Senden kontrolü bırakmanı isteyemem, kontrol önemli, onları tabii ki kollayacaksın ama gerektiği kadar, dengede olması çok önemli.

2- Bir memur çocuğuyum ve hep ‘para geldiği gibi gider, buna paramız yetmez’ sözleriyle büyüdüm. Önemli bir firmada CFO olarak çalışıyorum, dolgun bir maaş ve prim almama rağmen param geldiği gibi gidiyor ve ay sonu bakıyorum yine yetmiyor. Diğer arkadaşlarım ailelerine bu parayla rahatça bakarken benim param bana bile yetmiyor. Sürekli kulağımda bu söz, değiştirmem mümkün mü?

Yazının Devamını Oku

Üniversite tercihleri hayatın dönüm noktası mı

30 Temmuz 2024
Sevgili Hürriyet okurları... Bu hafta ‘5 soru 5 cevap’ta ‘Üniversite tercihleri hayatın dönüm noktası mı?’ başlığı altında bize en sık sorulan 5 soruyu cevapladım...

Üniversite sınavı hayatımızda dönüm noktası gibi görünse de aslında gözümüzde büyüttüğümüz kadar ölüm kalım meselesi değil. En iyi okullardan mezun olmuş yüzlerce hayatta başarı kazanamamış insan tanıyorum ya da okuma fırsatı olmamış, okumak istememiş ama hayat başarısı kazanmış çok kişi tanıdım. Üniversite seçimi ya da sınavı insanın hayatına yön verir bunu kabul etsem de aslında başarının sadece bir sonuç olduğuna inanırım. Adanarak, saf kalple, çalışkanlıkla neyi çok severek yaparsan sonucu hep başarı olmuştur.

1- Ailem hep doktor olmamı istedi, üniversite sınavında derece yaptım ve mühendis olmaya karar verdim, babamı çok seviyorum ve babam hep doktor olmak istemiş okuyamamış. Babam bir apartman görevlisi ve muradına ermesini çok istiyorum. Göğsü kabarsın, muradına ersin diye kararımdan dönerek tıp fakültesini yazdım. Uykularım kaçıyor, bana ne önerirsiniz?

Bu senin hayatın... Baban seni koşulsuz sevecektir. Onu bu kadar mutlu etmek istemenden onu çok sevdiğini anlayabiliyorum. Babanla konuşmalı, kalbini açmalısın. Neye, neden adandığını anlatmalısın. Seni anlayacağından eminim. Neyi, neden istediğinden emin ol ya da neden istemediğinden. Geldiğin nokta seni huzurlu kılmayacaksa başarı bir iş görmeyecektir.

2- Evin hasta çocuğu olarak hastanelerde büyüdüm. Küçüklüğümden beri doktor olmak istedim. 4 yıldır mezuna kalıyorum ve bu sene de tıp fakültesini kazanamadım. Özel üniversiteye gitme imkânım yok. Emelimden caymak kendime verdiğim sözü tutamamam demek ve böyle olursa kendime saygımı yitireceğim. Kendimi bir aptal gibi hissediyorum. Bana söyleyeceğiniz tek bir söz iyi gelecek gibi hissediyorum. Ne dersiniz?

Tek bir cümle iyi gelseydi; ‘Kendine şefkatli ol’ derdim. Kendine şefkati unutmuş olmalısın. Kendine 4 yıldır dayak attığının farkında mısın? Hedefinin olması çok iyi, adanman harika, azimli olman mükemmel. Azimle hırsı, cesaretle gözü karalığı karıştırmışsın. Azim, çalışkanlık, cesaret, adanmak birer erdem ve seninle gurur duyuyorum. Sende bolca var ama içlerindeki dengeyi şaşırmışsın. Denge de bir erdem ve her erdem içinde çalışır. Lütfen bunlarda dengeyi yakala. Cesaret güzel ama gözünü karatmasına izin verme. Ayağın yere bassın. Olmuyorsa esnemelisin. Bana evren direkt gösterdiğinde ben önümü değiştiririm. Olmuyorsa bazen olmaz. Kabul de erdem. Belki yan dallarını hedeflemelisin. Belki de bambaşka bir yol. Evrenden rehberlik iste. Yaradan’a el aç ve rehberlik seninle olacak, hayatı oku, izleri takip et.

3-Tıp fakültesi 3’üncü sınıf öğrencisiyim. Okulda vasat bir öğrenciyim. Okulun tiyatro kulübüne girmiştim ve hayatım değişti. Ben yolumu buldum ve oyunculuk okumak için konservatuvar sınavlarına girdim. Dereceyle kazandım. Öğretmen olan anne babama bunu anlatmam imkânsız. Okulu bırakmakta kararlıyım. Yol gösterin lütfen. Konuyu açtığımda bile annem tansiyonu yükselip hastanelik oluyor. Ben onlar için mi kendim için mi okuyorum?

Çocuk yaştan beri seslendirme yapıyorum ve oyuncuların arasında büyüdüm. Çok enteresan 4 tane ağabeyim var, tıp fakültesi terk ve oyuncu olmuş. Şu an ikisi senin de iyi bildiğin birer oyuncu oldu, diğer ikisi ise hayatta gün dolduruyor ve kendileri ile ilgili hayal kırıklığı yaşıyorlar. Hayat bir seçim. Acil karar vermemelisin. Önemli kararlarda aylarca üzerine uyunması gerektiğini söylemeliyim. Gerçekten ruhun tamamen oraya mı çekiliyor yoksa kolay mı seçiyorsun ya da vasat bir öğrenci olmaktan böyle mi kaçıyorsun? Sana birkaç kuvvetli soru... Cevabı bulacaksın; aileni inandırmak zorundasın. Neden geçiş yapıyorsun?

4- Üniversite sınavım berbat geçti, ailem hayatımda görmediğim kadar bana eziyet ediyor. Dayım kuyumcu ve küçüklüğümden beri kuyumcu olup, kendi ürünlerimi tasarlamak istedim. Okuyacağım en kötü okulu inanın tercih ederler. Ben kaytarmıyorum, sanatkâr olmak istiyorum hem de zor bir alan seçtim. Herkes okumak zorunda mı?

Yazının Devamını Oku

Tevazu ve nezaket

23 Temmuz 2024
Sevgili Hürriyet okurları bu hafta ‘5 Soru 5 Cevap’ta ‘Tevazu ve nezaket en önemli değerlerken bu değerlerle kendi hakkımıza giriyor olabilir miyiz?’ başlığı altında toplanan ve bize sıkça sorulan 5 soruyu sizler için seçerek cevapladım.

Tevazu, asalet ve nezaketen kendi hakkımıza girdiğimizin farkında mısın? Bu erdemler en önemli erdemlerken erdemin içindeki dengeyi kaçırınca sonuç kuşkusuz kendi kul hakkına girmek oluyor. Carl Gustav Jung’a göre gerektiğinde içimizdeki animus’u yani eril enerjiyi ortaya çıkarmalı ve hatta zor durumda kalırsak yıkıcı animus’umuzu ortaya çıkararak diğerlerine karşı çizgilerimizi netleştirmeliyiz. Geleneksel bakış açısı ise bize her zaman nezaketli, saygılı, zerafet, tevazu sahibi davranmamızı öğütlerken şartsız, koşulsuz, körü körüne değil, dengeyle bu erdemlerimizi kullanmalıyız. Bu açıdan kendine baktın mı?

1Ataerkil bir ailede yaşıyoruz, bir aile apartmanında altı haneyiz. Biz çocuklar olarak her ne olursa olsun bize denileni yapmalıyız ve yapmazsak bu saygısızlık, nezaketsizlik olarak görülüyor. 24 yaşında hâlâ sülalenin çocuğu muamelesi görmek beni gerçekten çok yordu. Saygıda asla kusur etmem, her zaman nezaketliyimdir ama kimse dur durak bilmiyor sizce ne yapmalıyım?

Ne kadar konservatif açıdan da baksam, gelenek ve göreneklere körü körüne bağımlı kalmanın ruhsal gelişime aykırı olduğunu söylemek zorundayım. Saygı göstermek ve saygınlık bir erdem ve sonuna kadar savunucusuyum ancak bu diğerleri ve çocuklar için de geçerli olmalı. Senin alanına ve sınırlarına saygı duymak da erdemli bir davranış. Senin aldığın kararlara saygı duymak aktif bir şekilde dinlemek ve rehberlik etmek de saygın bir davranış. Saygı sadece büyüklere gösterilen bir erdem değildir. Saygı her yaratılmışa göstermek zorunda olan bir erdemdir. Buna ağaç, orman, su da dahil. Bu kadar dar bir çerçeveden ve ezberlediğimiz bir çerçeveden bakıyoruz ki olması gerektiği gibi değerlendiremiyoruz. Yaradan tanımı yaratıcı perspektifinden görebilsek inan hayatta çok şey dönüşürdü ve gelenek göreneklerimiz de dönüşürdü eminim. Büyüklerine saygılı olman benim için çok değerli. Bu yaydığın enerji muhakkak sana geri dönecektir. Diğerleri de sana saygı gösterecektir. Nezaket ve saygıda kusur etmemen çok güzel ancak dengeyi kaçırırsan ve özellikle tevazuda dengeyi kaçırırsan diğerleri seni yok sayar. Nezaketli bir mesafe her zaman olmalı herkesle ve her şeyle… Bu açıdan düşündüğünde ve kendini eleştirdiğinde, düşeceğinden eminim.

2- Çok nezaketli, zarafet sahibi bir annenin kızıyım. İş çevresinde çok eğlenceli güzel bir grubumuz var. Onlarla çok eğleniyorum, çok şakacı ve komikler. Ben çok ciddi büyüdüğüm için onların eğlenceli yönleri benim çok hoşuma gidiyor. Ne yazık ki adapte olmakta bazen çok zorlanıyorum. Kaba ve küfürlü konuşuyorlar, onlar buna alışkınlar ve her istediklerini son derece kaba ve seviyesiz şekilde istiyorlar. Ben bunların hiçbirine alışkın değilim onların birbirine bunları yapmasından hiç rahatsız değilim, inanın umurumda bile değil. Ama ben onlarla bu şekilde ve tonda konuşmuyorum ve konuşulmasından da hiç hoşlanmıyorum. Onları idare etmekten, kabalıklarını idare etmekten gerçekten sıkıldım. O kadar eğlenceliler ki onlardan vazgeçmek de istemiyorum. Bana yol gösterir misiniz?

Bu tiplerin genelde eğlenceli ve komik olduğunu biliyorum. Ama sınırlarını açtığında ne kadar can sıkıcı oluyorlar fark ettin mi? İki ucu keskin bıçak gibi… Anladığım kadarıyla onlarla da olmuyor onlarsız da. Onlar seninle kaba ve alışkın oldukları tavırla konuştuklarında sınırı da çok net bir şekilde belirlemelisin. Diğeri bundan hiç hoşlanmadığını bilmeli. Senin onlara davranışın onların sana davranış modelleri konusunda ışık tutmalı. Onlar bunu göremeyecek ve okuyamayacak kadar sığlarsa, bunu nezaketli bir şekilde yalnızken diğerine ifade etmelisin. Sen onların kabalıklarına karışmıyorsan onlar da seninle nasıl iletişim kuracakları yönünde kendilerini terbiye etmeli, hizalamalılar. İnan bazıları hayatımızda olmak zorunda değiller, eğlenceli olsalar da. Kaba davranışlarına sonunda sınırını öyle hissetmeliler ki bu tekrarlanmamalı. İnan bazen olmaz. Bazıları olmaz ve olmayacak. Elinden geleni yap, sınırlarını çiz, nezaketten, zarafetten ödün verme yine olmuyorsa terk et. Bazıları sensizliği hak ediyor.

3- 15 yaşında bir kız çocuğum var. Eşim ve ben onu son derece nezaketli, zarafet sahibi yetiştirdik. Yeni nesil gençlikle adapte olamıyor. O kadar kabalar ki benim kızım dışlanıyor. Kaba davranışlarına sonunda bundan hoşlanmadığını belirttiğinde onu alınganlıkla suçluyorlarmış. Sizce gerçekten ben çok hassas yetiştirmiş olabilir miyim yani alıngan olan kızım mı?

Bu durumu tek yönlü dinlediğimiz için net bir şey söyleyemeyeceğim. Ama tam da böyleyse bir taraf son derece kaba diğer taraf sınırlarını çiziyor ve alınganlıkla suçlanıyorsa tabii ki bunun adı alınganlık olamaz. Kabalaşıp, kırıp, nezaketsiz davranıp, saygısızlaşıp sonunda diğer tarafı alınganlıkla, hassaslıkla suçlamak tam bir manipülasyon. Bazıları manipülasyon konusunda çok usta. Eğer gerçekten böyleyse bunun bir manipülasyon olduğunu söylemelisin. Sınırlarını çizmeye devam etmeli ve alanını korumalı. Diğerleri kızına saygılı ve nezaketli davranmak durumunda. Bu zaten her ilişkinin ön koşuludur. Allah kızını yarattığına göre kızının uyumlularını da yarattı inan bana.

4- Eşimle boşanalı iki yıl oldu, sekiz yıl süren davanın sonunda boşandık. Diğer davalarımız hâlâ devam etmekte. Ben hep nezaketle boşanabilmek için elimden geleni yaptım. Hiçbir şey talep etmeden boşandım. Ne kadar düzgün bir şekilde olmasını istediysem de her şey bir o kadar kötü gitti. Ben sertleşmedikçe tokat yemeye devam ediyorum bu ne zaman biter sizce?

Yazının Devamını Oku

Zor deneyimden çıkmak

16 Temmuz 2024
Sevgili Hürriyet okurları bu hafta ‘5 Soru 5 Cevap’ta ‘Zor deneyimimden çıkmak için bir kahramana ya da doğaüstü bir yardıma ihtiyacım var…’ başlığı altında toplanan ve bize sıkça sorulan 5 soruyu sizler için cevapladım.

1.Evliliğimde bu sene 25 yılımızı tamamladık. Bir zorbanın elinde oyuncak olduğum 25 yıl. Eşimin zulümlerine katlanmak zorundaydım çünkü üç tane güzel evladım var. Onlara bakabilsem inanın bir gün bile durmam. Beni buradan birilerinin çıkarması için yıllarca yalvardım. Arkamda güçlü, zengin bir ailem olsaydı beni kurtarırlardı. Bu kurtarıcı kim olabilir?

Bir kurtarıcıyı sadece bir kurban bekler. İnan daha çok beklersin. Bu kurtarıcı sadece sen olabilirsin. Ailece tekamülünüz ne ise onu yaşayacaksınız. Benim yönlendirme yapmam doğru olmaz. Sana kuracağım birkaç kelime ile senin kurtarıcın da olamam bunun da farkındayım. Senin için farkındalık yaratabilirim. Her kaostan sonra bir kozmos olur. Bu dualite yani ikiliktir. Her zorluktan sonra bir kolaylık vardır. Ayette de geçtiği gibi “Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle. 1- Senin için bağrını açmadık mı? 2- İndirmedik mi senden o yükünü? 3- O sırtında gıcırdamakta olan (ve bu şekilde sana eziyet veren) yükünü? 4- Senin şanını yüceltmedik mi? 5- Demek ki, zorlukla beraber bir kolaylık var. 6- Evet o zorlukla beraber bir kolaylık var! 7- O halde boş kaldığında yine kalk yorul! 8- Ve ancak Rabb’inden ümit et, hep O'na doğrul!”Kur’an-İnşirah. Her zorlukta bir kolaylık vardır’ı iki kez tekrarlaması elbette daralmış göğsümüzü daha hafifletir. Evlilik bağımlılığından serbest kalman için önce kendin ve evlatların için yeterli olmalısın. Daha sonra kurtarıcı beklemek yerine, güçlü bir ailem olsaydı diye kurbanlığı seçmek yerine kendi kurtarıcın olmayı seçmen gerekiyor. Yüce Yaratıcının gücü her daim seninle. Hatırla…

2.Gastronomi bölümü mezunuyum. Yıllardır ünlü bir restoranda bulaşıkçı olarak çalışıyorum. Benim ne kadar yetenekli olduğumu fark eden şefim, ben ne kadar yaparsam o kadar beni eziyor. Burada tıkandım, kaldım. Buradan kurtulmamın tek çaresi bolca param olması ve iş kurmam. Buradan çıkmam için bir mucizeye ihtiyacım var ve sizi okudukça mucizelere beni inandırdınız. Bu mucize benim için de çalışır mı?

Bir yerde çakılıp kalıp orada kurtarıcı bekleyerek elbette ki mucize gerçekleşmez. Mucizelerin gerçekleşmesi için gereken adımı ve gereken çabayı göstermelisin. Orada çalışarak ne kadar çaba gösterdiğinin farkındayım. Büyük bir sıçrayış yerine bebek adımı bile bir adımdır. Şefinle konuşmak iyi bir adım olabilir. Bu sırada belki farklı bir restoranda çalışmak da bir başka adım olabilir. Bulaşık yıkayarak yeteneğini gösteremeyeceğin kesin. Hazır bu motivasyonun varken aşkla bu işi yapmak istiyorken adım atmalısın. Sen enerjini ortaya koyduğunda doğaüstü yardımlar seni bulacak emin ol. Rehberler de seni bulur elbette… Birileri gelir bir yol açılır. İlk başta yapıcı olmalısın eğer olmuyorsa yer değişikliği yapabilirsin. Bu tip kararlar almadan önce bir ay üstüne uyumanı sana tavsiye ederim. Önemli kararlarımızda bir ay sakince üstüne uyursak ve ondan sonra aynı kararımız da netsek ancak o zaman yer ve yön değişikliği yapmalıyız. Mucize sensin…. Kendi kurtarıcın da sensin. Bu yolda doğaüstü yardımlar seni bulacak emin ol.

3.Üniversiteden mezun olduktan sonra bir hocam maddi olarak çok zor bir durumda olduğumu biliyordu ve yurt dışı eğitimlerimde burs alabilmem için en az benim kadar çaba gösterdi. Sayesinde yurt dışında master yaptım ve burada iş kurdum. Hayatımda bana evrenin elinin direkt değdiğini hissetmiştim. İki yıldır bir hastalıkla savaşıyorum, yürümekte zorlanıyorum ve bana evrenin yine elinin dokunmasına öyle ihtiyacım var ki. O zamanlar inancım tamdı, şu an ise her gün inancımı yitiriyorum. Bana yeniden el uzatması için ne yapmalıyım?

‘Yaradan’, ‘Evren’, ‘Enerji’ ismini her nasıl öğrendiysen zaten eli her an senin üzerinde ve hatta hep seninle. Elini senin üzerinden hiç çekmemişken incinerek, gücenerek belki bu bağı sen hafifletiyorsundur. Şifana en kısa zamanda ulaşmanı diliyorum. Ruhun mucizeler yaratmayı o kadar iyi biliyor ki bunu unutmuş olamazsın. Çekim yasasını çalıştırmak için yüzde 100 inanıyor olmalısın. Rezonans yasasını çalıştırmak için ise hak ettiğine inanmalısın. Hak ettiğine inanırsan rezonans yasası çalışır ve olmaması için bir sebep yoktur. Hastalıkların en önemli sebebi duygusal hafızaların birikimidir. Hastalığının detayları konusunda bilgi vermediğin için duygusal sebebini yazamasam da bu konuda destek alırsan iyi geleceğinden eminim. Bilinçli bir farkındalık koymanı rica ediyorum. Hastalığın ne zaman başladı? Hastalık başlarken hayatında neler oluyordu? Bu soruların yanıtını bulmanı istiyorum. Neler hissetmiştin? Hastalığı duygularınla yarattığına göre kendi şifacın da olabilirsin. Yine de haddimi bilerek bazen de kadersel olarak hastalık gelir ve bizi bir yere, bir yöne alır. O evren seninle ve her zaman iyileri senin üzerinde.

4. Masallarda olduğu gibi bizim de hayatımızda her zaman bir kurtarıcı, kahraman olsa da kurtulsam diyorum. İzlediğim Hollywood filmlerinde de öyle. Benim için de bir kahraman bir kurtarıcı var mı? Beyaz atlı prens falan olsa şu aralar hayatım nasıl da değişir? Yoksa kurbağayı öpmek zorunda mıyım?

Öyle güzel bir soru ki… Mitler ve masallar arketipler üzerine kurulmuştur. Carl Gustav Jung kuramına göre bu arketipler kollektif bilinçte hep vardı ve var olacak. Aslında bilinç dışında bu arke tipleri o kadar iyi biliyorsun ki masalları ve mitleri okudukça içselleştirebiliyorsun. Hollywood filmlerinde de hep bu arketipler kullanılıyor. Kurban arketipi, kahraman arketipi, zorba arketipi ve sonrasında doğaüstü yardımlar, rehberler geliyor… Balinanın karnından hayatın dilinden zor deneyimlerden ve süreçlerden çıkış kahramanın sonsuz yolculuğu… Bu hep var oldu ve var olacak. Beyaz atlı prensine kavuşabilmek için evet kurbağayı öpmelisin! Bilinç dışında kurbağayı öpmek gölge yanını fark etmek ve dönüştürmeyi seçmektir. Yani en çirkin, en kötü, en karanlık yönün ve yönlerin neler? Kurbağa öpmek bunları kabul edip dönüştürmek demektir. Bunları dönüştürdükten sonra hayatında büyük sıçrayış olacağından eminim. Kahraman da kurtarıcı da sensin.

Yazının Devamını Oku

İlişkilerde sınır ihlali

9 Temmuz 2024
Sevgili Hürriyet okurları bu hafta ‘5 Soru 5 Cevap’ta ‘İlişkilerde sınır ihlali, mesafeli ama samimi nasıl olunur?’ konularında bize sıkça sorulan 5 soruyu sizler için seçerek cevapladık.

Samimiyet bir erdem ve her ilişkiye konfor katar. Fazla samimi olunduğunda ilişkiyi sürdürmek zorlaşır çünkü sınırlar birbiri içine geçer. Kişilerin kırmızı çizgileri ve hatta geçilmez olan alanları ihlal edilebilir. Kaliteli her ilişkide sınırlar olmalıdır. Bu duygusal partneriniz, eşiniz ve çocuğunuz için de geçerlidir. Eşinize, çocuğunuza bile demek istemiyorum bilhassa onlarla samimi ama mesafeli olmak durumundasınızdır. Saygı duymadığınız ve sınırları ihlal ettiğiniz her ilişkiyi sabote edersiniz ve bu size muhakkak geri döner, saygın olmazsınız. Bu alanda bize en sık yöneltilen sorular çekirdek aile arasında sınır ihlalinin ne denli çok olduğunu bize gösteriyor.

1- Çok yoğun çalışıyorum ve senede sadece bir hafta tatili yapabiliyorum. Bu bir hafta tatilimizde kayınvalidem onların yazlığında onlarla olmamızı istiyor, orada sadece çalışıyor ve hizmet ediyorum. Bu konuda eşimi defalarca uyarmama rağmen ne yazık ki bu hiç değişmedi. Annesi tarafından çok ezik yetiştirilmiş, söz hakkı hiç tanınmamış. Kendisine bunu söyledim ve bu konuda çok uyardım ama o ailenin ezik oğlu olmak konusunda son derece kararlı. Evliliğim devam ettirilemez durumda. 11 senelik evliliğimde tek başımıza tatil yapamadık, annesi asla izin vermedi. Ne yapmalıyım.

Bu tabirleri bu şekilde ve bu yöntemle eşine kullanmadığını umarak cevaplandırmak istiyorum. Bu gerçek bir sınır ihlali. Eşin neyin faydalı neyin zararlı olduğunu ayırt edebilecek durumdadır. Eğer değilse de kendisinin yaşayarak, öğrenip deneyimlemesi gerekir. Bağımlı kişilik tipi olabilir ancak üslubunu çok sert, çok saygısız, nezaketsiz buldum. Eşin olması ona her üslupla konuşabileceğin ve her konuda konuşabileceğin, müdahale edebileceğin anlamına gelmez. Bu bir evlilik ve kimse kimsenin sahibi, öğretmeni ya da annesi değil. Eşini bu davranışında asla haklı bulmuyorum. Çözüm yolunu son derece yanlış ve nezaketsiz buluyorum. Eşin sana değer vermiyor olabilir ama senin ona saygı duymadığın kesin. Ne hissettiğini güzel bir şekilde açıklamalısın. ‘Bütün bir sene çalışıyorum sadece bir hafta iznim var, seninle baş başa kalmaya bir dinlenmeye ihtiyacım var, annenle olmadığın için suçlu hissetmeni anlamaya çalışıyorum. Ancak bütün bir sene çalışıp bir haftada orada çalışırsam inan ben kendime karşı çok suçlu hissedeceğim. Bu sene baş başa tatil yapmaya ne dersin?’ Bu cümleler tam bir dişilin kurabileceği cümleler, senin üslubun son derece eril ve yıkıcı. Dişil ve yapıcı olarak konuşursan yol alabileceğinizden eminim. Sabrının taştığının farkındayım ancak sınırlarını en baştan koymadığın için bu durumda olduğunu fark etmelisin. Şimdi sınırlarını koymayı öğreniyorsun ve her şeyden çok daha önemlisi karşı tarafın sınırlarına da saygı duymayı öğreniyorsun. Hayat bu, insana öğretiyor. Bu konuda kendini dönüştürebileceğinden eminim.

2- Oğlum 15 yaşında ve tahmin ettiğiniz gibi sinirli bir ergen. Geçenlerde kapısını çaldım ve odasına girdim. Son derece sinirlendi, daha ne yapabilirim bir anne olarak. Ona saygı gösteriyorum, kapısını çalıyorum ve sonra içeride işim olduğu için giriyorum bu kadar basit. Beyefendinin cevap vermesini bekleyecekmişim. Ben de çok şımarttım, yeni nesil ve böyle nerede hata yaptım bilemiyorum bizim bir odamız bile yoktu. Nasıl terbiye veririm, saygılı olmayı öğretirim şaşırdım kaldım. Bana bu konuda bir tavsiye verebilir misiniz?

15 yaşında bir delikanlının odasına giriyorsunuz kapıyı çalmanın tek sebebi müsait olup olmadığını bilmek ve önden uyarmak öyle değil mi? Bir delikanlının odasının kapısı zaten çalınmak zorundadır. Aynı şey sizin odanızın kapısı içinde geçerli elbette… Müsait olup olmadığını bilmeniz mümkün değil. Oda kapısı çalıp cevap beklemeden girmek açıkça şu demektir; ‘Ben istediğim yere gider, istediğim yerden çıkarım senin özelin benim umrumda değil ben anneyim sınır tanımam.’ Nezaket ve mesafe bir ilişkinin olmazsa olmazıdır, bu oğlumuz, kızımız, eşimiz dostumuz için de geçerlidir. Oğlun sınır koymayı öğreniyor, ona yardımcı olmaya ne dersin çünkü hayatta herkese ve her şeye karşı sınır koymayı bilmek zorunda. Bunu ilk size yaparak öğrenecek. Bu konuda onu desteklemelisin. Sınırlarını, alanını koruyor olmasıyla gurur duydum. O olduğunu, evde hayata hazırladığını hatırla lütfen. Nezaketli bir mesafe her zaman korunmalıdır.

3- Eşimle son derece mesafeli bir ilişkimiz var. Bir protokol ilişkisini andırıyor desem abartmamış olurum. Kendisini seviyorum, iyi bir insan. Ama bana karşı öyle kalın ve yüksek duvarları var ki o duvarları aşmak hiç mümkün olmadı. Her zaman soğuk ve mesafeli bir eş oldu. Arkadaş ilişkilerinde böyle değil, ailesi ile böyle değil sadece benimle ilişkisi bu şekilde… Ben çok seviyorum ama sevildiğimden de artık emin değilim, bu duvarlarda nasıl bir anlam çıkarmalıyım sizce?

Sen sadece eşinle evli değilsin onun bilinç dışıyla da evlisin. Evlilikle ilgili bilinç dışı kayıtları evlilikte aldığı pozisyon ve seninle olan mesafesinde son derece önemli. Anne babasından gördüğü evlilik modeli de evliliğinize projekte ediliyor, bundan emin ol. Sorunda kullandığın kelime son derece dikkatimi çekti. ‘Aile arkadaş ilişkilerinde böyle değil, ailesi ile böyle değil sadece benimle ilişkisinde kalın duvarlar var.’ Siz daha aile olmamışsınız farkında mısın? Ailesi derken onun annesi babası ve kardeşlerini kastediyorsun. Siz bir ailesiniz. Bunun cümle içinde yanlışlıkla kurduğunu söyleyebilirsin, düşünmeden yazdığını söyleyebilirsin, her ne dersen de bunu bilinç dışınla yazdın. Bilinç dışında daha eşinle aile olamamışsın. Eşinin bu şekilde davranması şaşırtıcı değil. Bu kalın duvarların bir kısmı sana da ait olmalı. Önce bir aile olmayı deneyimlemelisiniz. Eşini ötekileştirirsen ya da o seni ötekileştirirse bir aile kurmanız mümkün değil. Nezaket ve mesafe ilişkinizde olmak zorundadır. Bu mesafe çok arttıysa daha önce ihlal edilmiş olmalı. Bunu sen ihlal ettin demek istemiyorum daha önce belki annesi, belki babası ya da gördüğü ilişki tiplerinde bunu deneyimlemiş olmalı. Belki de ilişkinizin başlangıcında ihlal edildiği için böyle bir çözüm yolu bulmuştur. Bunların hepsi varsayım. Aile… Bu kelimenin büyük bir farkındalık yarattığını umuyorum. Bunun üzerine düşünmeni rica ediyorum. Eşimle bir aile bir yuva nasıl kurulur? Karşılıklı çabayla iyi olacağınızdan eminim. Taraflardan birinin motivasyonu kırıksa tek kişinin motivasyonu yeterli olmayacaktır. Bir yuva kolay kurulmuyor umarım her ikinizde de bu motivasyon vardır.

4- İki kız kardeşiz. Ben genelde evde oturuyorum, sosyalleşmeyi pek sevmem. Kız kardeşim ise benim tam tersim. Banyo havlum dahil olmak üzere her kıyafetim ve her özel eşyamı kendisinin zannediyor. Asla bana sormadan alıyor ve kullanıyor her gün bunlarla ilgili kavga etmekten bıktım. Annem beni huysuzlukla ve geçimsizlikle suçluyor. Onlar beş kız kardeş ve bu tip konular asla aralarında sorun olmamış. ‘Kardeşlik paylaşmaktır, neyiniz varsa birbirinizle paylaşmak zorundasınız’ diyor. Onun parfüm kokusundan nefret ediyorum, geri her şeyi tekrar yıkıyor, ütülüyorum ve sonra tekrar benden alıyor. Ailemle defalarca konuştum, konu sadece kıyafet değil bu evde hiçbir şey bana ait olamıyor, benim özelim asla yok. Bazı şeyler özel olsun istersin. Benim için bu hayal. Haklı mıyım ya da geçimsiz olan ben miyim sizce?

Yazının Devamını Oku