Bireyler bazı konuşma seslerinin doğru telaffuz edilememesi sonucu ortaya çıkan peltekliğin kalıcı olduğunu sanmakta, genellikle ağız ve diş yapısından durumun kaynakladığını düşünerek çeşitli ortodonti tedavileri görmekte ve sorunda kısmi düzelmeler olsa da yaşadıkları pelteklik sorunu devam ettiğini görmektedir. Yaşanılan bu durum bireyin iletişim özeliklerini etkilemekte ve sosyal ortamlarda konuşmaktan kaçınmasına ve çeşitli özgüven sorunlarına yol açabilmektedir.
Peltek konuşma, “s” ve “z” gibi bazı konuşma seslerinin ağız içerisinde olması gerektiğinden farklı yerlerde ve şekilde üretilmesi durumunda ortaya çıkan bir artikülasyon bozukluğudur. Bu konuşma sesleri ağız içerisinde havanın yoğunlaştırılıp belirli şekillerle dışarı çıkarılması esnasında üretimi sağlanan seslerdir. Bu sesler sürtünmeli seslerde olarak tanımlanır. Ağız içerisinde havanın doğru şekilde çıkışı sağlanamadığında, bu eslerin farklı (hışırtılı yani dişe değdirerek, dişlerin yanlarındaki boşluklardan veya dilin iki dişin arasından dışarı çıkarılmasıyla) hatalı üretimleri görülmektedir. Bu durum genellikle çocukluk döneminde konuşma seslerinin kazanımı döneminde hatalı kodlanarak öğrenilmekte ve bu hatalı üretim davranışı pekiştirilerek alışkanlık haline gelmekte, ergenlik ve erişkinlik döneminde de kullanımına devam edilebilmektedir. Konuşma sesi bozukluğu, ebeveynler de bulunan benzer sorunlar doğrultusunda kalıtsal olarak aktırılabileceği gibi ağız içerisinde görülen anatomik sorunlar, ortodontik bozukluklar temelli de olabilmektedir. Böyle durumlarda ilk ortadontik tedavi ardından işlevsel kazanımın sağlandığı, doğru üretimin öğretildiği konuşma terapisi çalışmaları önerilmektedir.
Yaşın ilerlemesi ile, kazanılan hatalı konuşma üretimi davranışının pekişmesi sağlanarak, bozuk üretim alışkanlık haline gelebilecek ve bu durumun terapilerdeki sağlanan başarı sürecini uzatabilecek ve hatta tam kazanımı sağlamada sorunlara yol açabilecektir. Bu sebeple erken yaş dönemi, gerekli düzelmenin sağlaması için ideal dönem olarak ele alınmaktır. Kısa bir süre içerisinde hatalı üretimin alternatifi olarak doğru üretim alışkanlığı ile değiştirilmesi için kazanım sağlanmakta, bu yeni üretim davranışı pekiştirilerek hatalı üretimin alternatifi olarak kazanımın korunması hedeflenmektedir. Fakat erişkinlik döneminde de terapi çalışmalarıyla da başarı sağlanabilmektedir. Sorunla başa çıkmak için hemen bir dil ve konuşma terapistine başvurarak ve ilgili yönlendirmeleri takip ederek pelteklik sorunundan kurtulabilirsiniz.
Önce öğrenme güçlüğünü tanımlayalım. Öğrenme güçlüğü iletişim becerileri, bilişsel beceriler ve iki becerilerin etkin kullanımını gerektiren akademik becerilerde zorlanma olarak tanımlanabilir. Birey dil ve konuşma becerileri ile bilişsel kapasitenin etkin kullanımını gerektiren problem çözme, mantık yürütme ve hesaplama yapma gibi becerilerde zorlanmakta ve kendi yaş grubunun gerekliliklerini yerine getirmekte güçlük yaşamaktadır. Tüm süreçler öğrenmenin temelini oluşturmakta bu sebeple bu becerilerin etkin kullanılamaması sonucunda birey öğrenme ve kazanım sağlamada zorlanmakta ve bu durum öğrenme güçlüğü olarak tanımlanmaktadır.
Erken çocukluk döneminde (2-6 yaş) belirtiler genellikle dil ve konuşma becerilerinin etkin kazanımı ve kullanımın sağlandığı 2,5-5 yaş arasında kendini göstermeye başlamaktadır. Birey, dil ve konuşmaya ait becerilerin kazanımında gecikebilir, konuştukları anlaşılmıyor olabilir veya belirli konuşma seslerini sık sık karıştırarak üretiyor olabilir. Örneğin “kedi” yerine “tedi” diyerek “k” ve “t” seslerini sık sık karıştırarak kullanıyor olabilir. Tabii bu şekilde sesleri karıştıran her çocuk için öğrenme güçlüğü var demek yanlış olmaktadır. Süreçte konuşma ve dile ait kazanımda zorlanma ve bu becerileri etkin kullanmada yaşanan sorunlar öğrenme güçlüğünün ilk belirtileridir. Fakat dediğim gibi bu işlemleri yapan, konuştukları anlaşılır olmayan ve dil gelişiminde gecikmeleri olan her çocukta öğrenme güçlüğü vardır demek hatalı olur; bu durum tek başına veya birçok farklı dil ve konuşma sorunları ile de ilişkili de olabilmektedir. Fakat genel olarak bu kazanımları sağlayamama ile birlikte ince motor becerilerde örneğin düğme ilikleme, ayakkabı bağlama gibi görevlerde zorlanmada erken çocukluk döneminde gördüğümüz diğer belirtilerdir.
İlköğretim döneminde (6+ yaş) ise okuma, yazma ve sayıları öğrenmede güçlük, matematik işlemlerini karıştırma, kelimeleri tersten okuma, yüksek sesle okumada zorlanma, saati öğrenmede güçlük yaşama, yön kavramlarını ayırt edememe ve ince motor becerilerde zorlanma genellikle karşılan belirtiler olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat bu durumlar bireyseldir ve her çocukta farklı şekilde görülebilmektedir.
Öğrenme güçlüğünün nedenleri nedir? Neden öğrenme güçlüğü meydana gelir?
Nedenleri tam olarak bilinmemekle beraber beyin yapısındaki işlevsel farklılıklar ile ilişkili olduğu son dönem yapılan çalışmalar ile ortaya konmaktadır. Bu farklılıklar doğuştan gelmekte ve kalıtımsal olarak geçiş sağlamaktadır. Genellikle ebeveynlerde de benzer öykü bulunmaktadır. Doğum öncesi ve doğum sürecinde yaşanan sorunlarında nedenler arasında olduğu belirtilmektedir.
Bu tip şikayetler ile başvuran aile için uzman tarafından çocuğun doğum öyküsü, gelişimsel özellikleri ve okul performansı değerlendirilerek klinik gözlem yapılır. Tanı konması için sözcük okumada zorlanma, okuduğunu anlamada güçlük çekme, dikte etmekte zorlanma ve sayısal becerilerin etkin kullanımında güçlük yaşama belirtilerinin en az birinin bulunması ve bu durumun en az 6 ayda sürüyor olması gerekmektedir.
Peki tedavide ne yapılır?
İletişim niyetleri olarak adlandırdığımız bebeğin konuşmasa da göstererek, çeşitli sesler çıkararak veya bakışları ile ne istediğini anlatma çabası kritik önem taşımaktadır. Aslında bu süreç dikkat gelişimiyle, göz teması kazanımıyla ve sosyal bağlamda çocuğun çevre ile iletişime geçme çabasıyla beraber gelişmektedir. İletişim gelişimin temelini oluşturan bu durum çocuğun sağlıklı dil gelişimi gösterebileceğinin ilk kanıtı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sebeple dil gelişimi noktasında şüphesi olan ailelerin çocukta ilk olarak iletişim niyetlerinin gelişim gösterip göstermediğini anlamaları ciddi önem taşımaktadır.
Peki anne-babalar bu durumu nasıl anlarlar? Çocuğunuz göz teması kuruyor mu, bir şey istediği zaman parmağı ile gösteriyor mu, iletişim bağlamında çeşitli sesler çıkararak sizi bir şey yapma konusunda yönlendiriyor mu yani kısacası iletişim niyetini sözsüz bir şekilde ifade ediyor mu? Bunlara yanıtınız evetse, sağlıklı dil ve konuşma gelişimin ilk adımı atılmış demektir ve pek çok gelişimsel sorunlardan çocuğunuz iletişim gelişimin sağlıklı olması yönü ile ayrışıyordur.
6 ay civarı başlayan bu durum 2 yaşa doğru en üst düzeye ulaşmakta ve eş zamanlı olarak çıkardığı babıldama sesleri baba, mama veya dede gibi ilk sözcüklere yerini bırakmaktadır. Yani kısaca ilk ikili iletişim için zemin oluşmakta ve çocuğun iletişim başlatma ve sürdürmesi için ilk sözcüklere dönüşmektedir. Erken bebeklik döneminde bu tip iletişim niyetlerinin görülmediği durumlarda çocuğun dil ve konuşma gelişiminde geride kalabileceği düşüncesi ile çocukla sık sık birebir etkileşim gerektiren oyunlar oynanmalı, sesleme, taklit ve nesne oyunları başlanmalıdır. Hatta tüm çok yaygın bir şekilde oynan "Ce eee" oyunu bu bağlamda çocuğun iletişim kurma ve sürdürme becerisi kazanmasında ciddi öneme sahiptir. 1 yaşa doğru hayvan seslerini taklit, tek heceli sözcüklerin resimlerini adlandırma, işaret etme oyunları, top atma-yakalama gibi partner gerektiren oyunlar çocuğun sıra alma, iletişim başlatma ve sürdürme becerilerini kazanmasına da destek olmaktadır.
Kısacası iletişim yönü ile sırasıyla göz teması, babıldamalar, babıldamaların hece tekrarlı sözcüklere dönüşmesi, iletişim niyetlerinde artış, göstermeler ile kendini ifade etme çabası ve ilk 50 sözcükler doğumdan sonra 20 ay için ciddi öneme sahiptir. Ayrıca dil ve konuşma gelişimin zeminini oluşturan başlıklar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir veya birkaçının bu dönemde görülmemesi bireyin ileride dil ve konuşma gelişiminde sorun yaşayabileceğine yönelik bizi uyarıyor olabilir. Bu yüzden erken bebeklik döneminde bu süreçler titizlikle takip edilmeli ve sağlıklı iletişim gelişimi için zemin oluşturma da birey bu tür aktiviteler ile desteklenmelidir.