Oysa bugüne kadar bildiğimiz şey şuydu: Karadeliğin içine giren hiçbir şey oradan çıkamaz...
Deliğin tam girişinde “uzay ufku” denilen hayali bir ekran vardır ve karadeliğe giren her şeyin görüntüsü o ekran üzerinde sonsuza kadar kalır.
Şimdi bir insan, hayal dünyasında da olsa, olay ufkunu geçti, karadeliğe girdi ve geri geldi.
“Dazed” dergisinin son sayısındaki, post fashion gelişmelere bakarken bu filmi hatırladım.
İlk dikkatimi çeken, Charlotte Rampling’in Nars marka yeni bir dudak rujunun tanıtım reklamındaki fotoğrafı oldu.
Siyah-beyaz bir fotoğraf... Dudağında belirli belirsiz bir ruj var, ama renksiz olduğu için zor fark ediyorsunuz.
Charlotte Rampling’i, ‘Gece Bekçisi’ filminde, eski Nazi subayı Dirk Bogarde’la yere saçılmış cam kırıkları üzerinde sevişirkenki görüntülerini hatırladım.
Mey İçki grubunun başkanı Galip Yorgancıoğlu, “IWC”, Şarap Akademisi’nde bizi ilginç bir geceye davet etmişti.
Gecenin adı “Kütüphane şaraplarını tatma gecesi”ydi...
Şirketin elinde son birkaç şişesi kalan bazı şarapları tattık.
Birbirini uzun süreden beri tanıyan bir gazeteci arkadaş grubu içindeydik.
YILIN SORUSUNU BAŞBAKAN SORDU
KÖTÜ bir yılın bitmesine
4 gün kala...
Nihayet...
Biri çıktı ve o soruyu sordu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi koltuğunda Bülent Arınç oturuyordu.
Ana muhalfet partisi genel başkanı Deniz Baykal ve CHP milletvekilleri yakalarında kırmızı güllerle Genel Kurul salonuna giriyorlardı.
TBMM o gün Körfez Savaşı’nda yabancı askerlere Türkiye üzerinden geçme izni verecek tezkereyi oylayacaktı.
Tayyip Erdoğan AKP Genel Başkanı’ydı.
Tezkerenin geçmesini istiyordu.
Başbakan Abdullah Gül istekli görünmüyordu.
Bütün dünyanın gözü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üzerindeydi.
Türk siyasi hayatının en büyük iki devriminden birini yapan tarihi hareket işte bu evde doğdu.
* * *
BİRİNCİ KARE
Yıl 1982...
Masanın üzeri, raflar, yerler mavi klasörlerle doluydu.
Bütün bunlar Selam Tevhid soruşturması ile ilgili dosyalarmış.
***
18 klasör dinleme tapesi varmış.
Binlerce kişi dinlenmiş ve davayla ilgisi olan olmayan her şey tapeler halinde tutulmuş.
Gazetecilikte kuraldır. Hiç beklemeyip hemen yazacaksın.
“Nasılsa kimse fark etmez” deyip bu haftaya bırakmıştım.
Ancak dün gazeteleri açınca haberi okudum.
“İnsanlık tarihinde ilk defa bir mahkeme bir orangutanın hayvanat bahçesinden tahliye talebi ile açtığı davayı kabul etmiş...”
***
Arjantin’de Buenos Aires Hayvanat Bahçesi’nde 20 yıldır yaşayan bir orangutanın, “insan olmayan kişi” özelliğine sahip oldu iddiasıyla serbest bırakılarak yarı doğal bir parka bırakılması için dava açılmış.
(*) Daha uzununu istiyorsanız: 1) Seksen yıl aşağılanmak yüzünden şimdi ‘Aman AKP gitmesin’ diyen nüfusun yarısını maneviyatla ve/veya menfaatle doyurma; 2) Hırsızlığa, hukuksuzluğa, baskıya karşı çıkan diğer yarıya devlet terörü.”
***
Cumhurbaşkanı’nın yeminli trolleri, kefenli müritleri...
Sakın ola ki bu yazdıklarıma bakıp anında lince başlamayın.
Sözler bana ait değil.
Bana değil, daha düne kadar Sayın Cumhurbaşkanı’na çok destek vermiş, onun sevgisini, saygısını kazanmış biri söylüyor bunları.