Diyordun ya hep ‘Bölge yayıncılığı ulusal yayıncılık için çok önemli bir damardır’ diye... Al bakalım kullan kullanabildiğin kadar bu damarı...”
Görev zordu. Türkiye’nin belki de en kuvvetli yerel medyasının bulunduğu Bursa’da Hürriyet markasını layıkıyla taşımam gerekiyordu. Hürriyet değerlerini Bursa’nın değerleriyle örtüştürmek adına benden önceki yöneticilerin de tecrübeleri ışığında çalışma arkadaşlarımla birlikte kente en uygun gazeteyi yapmak üzere kolları sıvadık.
Kentin nabzını tutmak, bunu yaparken yeni fikirler üretmek ve tüm bunları tek bir kazanda uyumlu biçimde karıştırmak için yeri geldi uykusuz kaldık; yeri geldi aldık kafamızı limon misali ellerimizin arasına tek bir manşet kelimesi için düşündük durduk.
***
Hürriyet’e ve Bursa’ya layık manşeti bulabilmek adına haber satırlarını didik didik aradık, taradık ve günün sonunda “Bundan iyisi can sağlığı” deme hatasına düşmeden yapabildiğimizin hep bir fazlasını daha yapabilmek için çaba sarf ettik. Neticede gazetemiz Hürriyet Bursa’yı 15. yaşına kadar sağlıklı ve kaliteli bir şekilde getirmeyi başardık.
Evet, gazetede geçn beş buçuk yıla yakın sürenin öyküsü kısaca böyle... Peki bu arada bana ne oldu; daha doğrusu bölge gazeteciliği hakkındaki fikirlerime... Malum yazının başında Hürriyet Bursa’nın yazıişleri müdürü olarak bölge gazeteciliğinin önemini vurgulamıştım. Peki Hürriyet Bursa’da geçen beş yıldan fazla sürenin sonunda aynı düşüncede miyim? Buna kısaca “Hayır” diyerek yanıt veriyorum. Geldiğim aşamada ve tecrübelerim ışığında bugün ‘Bölge yayıncılığı ulusal yayıncılık için çok önemli bir damardır’ cümlesini değiştiriyorum ve ‘Bölge yayıncılığı ulusal yayıncılık için hayati damardır’ diyorum.
***