GeriSeyahat Vaftiz adı Zümrüt Kent SEATTLE
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Vaftiz adı Zümrüt Kent SEATTLE

Vaftiz adı Zümrüt Kent SEATTLE

Geçen hafta röportaj sayfamızda, "Dünyanın En Yaşanası Kenti" seçilen Vancouver’ı anlatan Özge Akay, Kanada - ABD sınırının hemen ardındaki Seattle’ı ise hiç beğenmediğini belirtmişti. Eylül ayında iki ülkenin sınır bölgesindeki sahillerini gezen okurumuz Lakme Toktaş, kente haksızlık yapıldığı kanısında. Okyanusla iç içe yaşayan Seattle’ın huzurlu parklarına, balıkçıların ve manavların bulunduğu pazar yerlerindeki şölen atmosferine, Uzay Çivisi’ndeki restorandan izlediği günbatımı manzarasına hayran kalmış. Toktaş, izlenimlerini Hürriyet Seyahat okurları için yazdı.

Pırıl pırıl bir güneş altında, bir elimde koca bir sütlü kahve, diğerinde atıştıracaklar torbası Pasifik Okyanusu’nun kıyısındayım. Çoğunlukla fırtınalara sahne olan okyanus, bu kez adının anlamına uygun şekilde çarşaf gibi, sakin. Gökyüzünün kobalt tonundaki mavisi, denizde yeşille karışıp buz mavisine dönüşmüş. Her ikisinin tonları da gözalıcı güzellikte. Ufuktaki tepeler kardan kukuletalarını takmış. Çevremdeki çimenlerin zümrüt yeşili, uzaktaki maviye çalan ormanların tonlarıyla yarışıyor. Kelebeklerin peşinde koşturan çocukların kahkahaları, çimende uzananların hararetli sohbetlerine karışıyor. Herkes kendi dünyasında, ama aynı zamanda bir bütünün parçası: İç hesaplaşmalarıyla rüyalarına dalanlar, gitar çalanlar, gökyüzünde çeyreği kalmış bir ay, önünden geçen yusufçuk benzeri minik uçak...

Seattle yolculuğu öncesi, ön araştırmada edindiğim izlenim hiç parlak değildi. Sıradan bir Amerikan şehri, diyordu bazı kaynaklar. Kimilerinin değerlendirmesi daha acımasızdı: Seattle’da güneşsizlikten ya paslanırsın ya da küflenirsin!

İKLİM DEĞİŞTİ ŞEHİR GÜZELLEŞTİ

Ancak günümüzün felaketi küresel iklim değişimi Seattle’ı değiştirmiş. Yolculuğum boyunca masmavi gökyüzünden güneş eksik olmadı. Paslanmadım, bronzlaştım. ABD’nin kuzey batı ucunda olmasına karşın, kentin iklimi ılıman. Yazları bunaltmıyor, kışın dondurmuyor. Okyanusun girintileri, gölleri, hemen yakınındaki dağlarıyla tabiat tutkunları için cennet. Kenttekiler sularla iç içe yaşıyor. Deniz aracı sayısı, otomobilden fazla. Boş vakitlerinde yelken, kano başta tüm su sporlarını yapabiliyorlar. Dağlarda yürüyüp, kayağa gidebiliyorlar. 4.2 milyon nüfuslu şehrin merkezinde 680 bin kişi yaşıyor. 278 park bulunan şehirde kişi başına düşen yeşil alan New York’un 2,5 katı. Zaten Seattle’ın vaftiz adı Zümrüt Kent. Doğasıyla, halkıyla Kanada sınırının ötesindeki komşusu Vancouver’a çok benziyor. Öyle ki, sınırı geçerken asabi bir gümrük memuruna rastlamazsanız ülke değiştirdiğinizi bile fark etmiyorsunuz. İki kentin bireyleri de arada sınır yokmuşçasına yaşıyor. Seattle’daki arkadaşım dişçisinin Vancouver’da olduğunu söylemişti. Vancouver’da yaşayan arkadaşımın en sevdiği alışveriş merkezleri ise Seattle’daymış.

PİKE MARKET HER DAİM FESTİVAL ALANI GİBİ

Seattle’ın, San Francisco’yla benzerlikleri var. Altına hücum çağında Alaska yolunun üstündeymiş. Günümüzde, şehrin körfeze bakan kıyıları çok güzel değerlendirilmiş. Liman taşınınca, antrepolar kültür merkezi, hediyelik eşya satan dükkanlar, restoranlara dönüşmüş. Tıpkı San Francisco’daki gibi "deve bağırtan" çokça yokuş var şehirde. Bu sayede adım başı yepyeni manzaralarla karşılaşıyorsunuz. Birçok ABD kentinin merkezi mesai saatleri sonrası ıssızlığa bürünür. Seattle’da merkez her daim cıvıl cıvıl. Microsoft, Boeing, Amazon.com gibi dev firmalara ev sahipliği yapan kente 1962 Dünya Fuarı birçok yeni yapı kazandırmış. Binaların bir bölümü bugün Pasifik Bilim Merkezi. İçinde bilimsel gösteriler, dinozor sergisi, Planetarium, IMAX bulunuyor. O yıldan kalan 184 metre yüksekliğindeki Uzay Çivisi şehrin sembolüne dönüşmüş. Tepedeki lüks döner restoranda gün batımı manzarasını izlemek doyumsuz oluyor.

Yanı başındaki Experience Music Project, Paul Allen’ın kurduğu bir müzik tarihi müzesi. Buradan şehre monorail hava treniyle gidebilir, manzarayı kuşbakışı seyredebilirsiniz. Daimi pazar yeri Pike Market’te deniz ürünleri, çiçekler, meyve ve sebzeler renk cümbüşü oluşturuyor. Rus, Hint dahil her çeşit yiyeceğin bulunduğu standlar, tablo ve el ürünleri satan tezgahlar bu bölgede sürekli bir festival atmosferi yaratıyor. Bir tarih, bir İngilizce öğretmeni ve bir yazarın kurduğu Starbucks da bu şehirde doğmuş.

Pioneer Square, şehrin tarihi bölgesinde. Eski binaları, Kızılderili totemli parkı, antika dükkanları, sanat galerileri, lüks alışveriş mağazaları, benzerlerine Paris sokaklarından aşina olunan kafeleri, barlarıyla kent halkını turistlerle buluşturuyor.

Seattle, 1889’da çok büyük bir yangın geçirmiş. Yıkıp yeniden yapmaktansa yeni şehri eskisinin üzerine inşa etmişler. Pioneer Square’den hareket eden yeraltı turuyla şehrin eski tabakası görülebiliyor.

GECE GEMİ TURU HARİKA TEK ŞİKAYETİM GÖKDELENLER

Kentin rıhtımından farklı zevklere hitap eden gemi turları hareket ediyor. İster körfezi dolaşın, ister gece, şehir ışıkları altında akşam yemeği yiyin. Üst güvertede, saçlarınızda dolaşan tatlı bir meltem eşliğinde, körfezi dolaşan gemi turuna katılırsanız şehrin siluetinde en çok gökdelenler dikkatinizi çekecek. Daha açık söylemek gerekirse, gözünüzü tırmalayacak. Bu kadar açık alan bulunan bir şehirde, böylesine gökdelenlerin varlığını çözebilmiş değilim. Kent merkezinde dolaşırken burnunuza gelen sarmısak kokusunu takip ettiğinizde Chinatown’a ulaşıyorsunuz. New York ya da Londra’dakiler gibi, Seattle’daki Chinatown’da da Çin kültürüne özgü alışkanlıkları, yaşam şekillerini, renkleri görmek mümkün.

Bizdeki inek sergisinin karşılığı Seattle’da domuz sergisi vardı her yerde her türlü domuz heykelleri yerlerini almıştı. Eğer bugünlerde yolunuz Seattle’a düşerse unutmayın, geçen cuma başlayan Earshot Caz Festivali 4 Kasım’a kadar devam edecek.

Son bir hatırlatma, Anatole France "Neden geziyoruz, sadece yerimizi değiştirmek için mi" diye sormuştu. Sonra cevabını kendisi vermişti: "Hayır, gezmek önyargılardan arınmaktır!" İşte Seattle’da ben bunu fazlasıyla gördüm.
False