Çocuğu üç yaşlarında olan ama hala konuşamayan ebeveynlere: Bu durum bir şeyin işareti olabilir mi?

Çocuklar doğduktan sonra dil gelişimleri aşamalı olarak ilerliyor. Uzmanlar ilk sözcüklerin ortalama 12'nci ayda söylendiğini, kelime haznesinin iki yaş ile 200’e, üçüncü yaşta da 900 civarına ulaştığını söylüyor. Dilin gramer yapısına uygun konuşma ise ancak üç yaşından itibaren yine belli aşamalarda gerçekleşiyor. Peki çocuğunuz üç yaşına gelmişse ve hâlâ yaşından beklendiği şekilde konuşmuyorsa ne olacak? Bu durumun arkasında yatan sebepler neler olabilir?

Haberin Devamı

Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada bir annenin, “Üç yaşındaki oğlum hâlâ konuşmuyor, ne yapmalıyım?” sorusunu ve psikoloğun verdiği “Çocuklar üç yaşına geldiklerinde 3-4 kelimeli cümleler kurabilmeli ve 1000’e yakın sözcüğü söyleyebilmeli. Bu zamana kadar neden beklediniz?” cevabını gördüm.

Bu soru cevap aslında konuyla son zamanlarda çok sık karşılaştığımı hatırlamama yardımcı oldu. Üç yaşlarında ya da daha büyük olan fakat konuşmayan çocuk sayısının artmaya başladığını fark edince Çocuk Gelişimi Uzmanı ve Öğretim Görevlisi Merve Mercan'ı aradım ve konuyla ilgili 8 kritik soru sordum.

1- Öncelikle şunu sormak istiyorum; çocuklar için konuşma yetisinin başlama süreci nasıl işliyor?

Belki çok ilginç gelecek ama dilin sözel üretimi olan konuşma için gerekli önkoşullardan bazıları anne karnından itibaren gelişmeye başlıyor. İşitme, konuşma için yardımcı organların oluşmaya başlaması, anne karnında normal gelişim gösterme gibi süreçleri göz önünde bulundurduğumuzda konuşma için temelin bizim tahminimizden çok daha önce atıldığını görüyoruz. Yapılan araştırmalar bebeklerin anne karnında duydukları sesleri, doğum sonrası duydukları diğer seslere oranla daha farklı karşıladıklarını gösteriyor. Doğum sonrası ilk aylardan itibaren ise bebeğin bizimle iletişim yolu olan ağlamalar zamanla farklılaşıyor ve gığıldama, mırıldanma, mırıldanmanın tekrarı, başkalarının sesini taklit gibi aşamaları tamamlayıp ses-sözcükler aşamasıyla birlikte çok anlaşılır olmasa da ilk sözcükler geliyor. Bu açıdan baktığımızda konuşmayı birbiri üzerine inşa edilen bir süreç olarak ifade edebiliriz. Ancak "Çocuk ilk sözcüklerini ne zaman kullanmaya başlar?" diye soruyorsak "10-13'üncü aylar" diyebiliriz.

Haberin Devamı

İLK SÖZCÜKLER 12'NCİ AYDA ÇIKIYOR, İKİ YAŞINDA 200 KELİME, ÜÇ YAŞINDA 900 KELİMEYE ULAŞIYOR

2- Çocuklarda konuşma durumu kişiden kişiye değişse de aşağı yukarı bir standardı var. Çocuk bir, iki ve üç yaşlarında ne kadar kelime söyleyebiliyor ve kaç kelimelik cümleler kurabiliyor olmalı?

Gelişimin ilkelerinden biri gelişimde bireysel farklılıklar olduğudur. Her çocuk kendi hızında gelişme gösterir. Ancak sizin de ifade ettiğiniz gibi bizim bazı değerlendirmeler yapıp sonuçlara varabilmemiz için çocuğun belli yaşlarda belli gelişimsel özellikleri gösteriyor olması gerekir. Küçük bazı sapmalar kabul edilebilir ancak bu sapmanın küçük olup olmadığına da yine ancak konunun uzmanı karar verebilir. Çocuğun dil gelişiminin seyri açısından bakacak olursak biz dil gelişimini alıcı dil ve ifade edici dil olarak iki ayrı boyutuyla ele alıyoruz. Alıcı dil, çocuğun söylenenleri anlamasını; ifade edici dil ise kendini ifade etmesini ve konuşmayı açıklıyor. Alıcı dil ifade edici dilden önce gelişiyor ve çocuğun anladığı ve konuştuğu kelime sayısı birbirinden farklı seyrediyor. Daha kolay akılda kalması açısından ben bu soruya genellikle çocuğun bir yaşta bir sözcük, iki yaşta iki sözcük, üç yaşta üç sözcüklü cümle kurması gerektiğini belirterek cevap veriyorum. Ancak tabii bu çok genel bir cevap. İlk sözcükler ortalama 12'nci ayda çıkıyor, iki yaş ile kelime haznesi 200’e, üç yaşlarında bu sayı yaklaşık 900’e ulaşıyor. Dilin gramer yapısına uygun konuşma ise ancak üç yaşından itibaren yine belli aşamalarda gerçekleşiyor.

Haberin Devamı

Gelişimin ilkeleri bize gelişimin bir bütün olduğunu, herhangi bir gelişim alanında ileride ya da geride olma durumunun diğer gelişim alanlarını da etkileyeceğini söylüyor. Biz yaş gruplarına göre standardize edilmiş bazı envanterler kullanarak çocuğun hangi yaşta hangi gelişimsel özellikler gösterdiğini değerlendiriyoruz. Çocuğun becerilerini değerlendirirken bilişsel, sosyal duygusal, dil, motor, öz bakım gibi gelişim alanlarına yönelik değerlendirme yapıyoruz. Konuşması geciken bir çocuğun sosyal duygusal gelişimi ve bilişsel gelişimi de sekteye uğrayacaktır. Ya da bilişsel gelişiminde sorun olan bir çocuğun dil, sosyal duygusal ve öz bakım gelişimi de olumsuz etkilenecektir. Örnek olması açısından 12'nci ay için gelişim alanlarına göre bazı becerileri paylaşmak isterim. Dil gelişiminde anlaşılır olmasa da ilk sözcüklerin kullanımı, bilişsel gelişimde dikkat ve hatırlama, sosyal duygusal gelişimde söylenene uygun tepkiler ve diğer canlılara hatta akranlarına ilginin artması, motor gelişimde ilk adımların atılması gibi gelişim özellikleri 12'nci ayda beklediğimiz gelişimsel özelliklerdir. Bu örnekler her yaş ve gelişim alanı için çoğaltılabilir.

Çocuk Gelişimi Uzmanı ve Öğretim Görevlisi Merve Mercan


İŞİTME SORUNU, OTİZM, ÖZGÜL DİL BOZUKLUĞU...

3- Çocuğun üç yaşına gelmesine rağmen hâlâ tam anlamıyla konuşamıyor, yaş grubunun gerektirdiği kadar kelime ve cümle kuramıyor olması hangi problemlere işaret ediyor olabilir?

Bu tarz durumlarda hem tıbbi hem eğitsel tanılama önemli oluyor. Hekimlerimiz öncelikle işitme testi için yönlendirme yapıyorlar. İşitmede bir problem yoksa nörolojik ve psikiyatrik değerlendirmeler yapılıyor. Bu değerlendirmelere ek olarak gelişimsel değerlendirmelere de başvuruluyor. Yapılan değerlendirmeler sonucunda spesifik bir sorun bulunursa buna yönelik tedavi veya terapi planlanıyor. Ancak spesifik bir neden bulunamazsa başta dil ve konuşma terapistleri olmak üzere farklı disiplinlerden meslek elemanları, aile ile iş birliği içinde çocuğun bu gelişim alanında akranlarını yakalaması için programlar hazırlıyor ve uyguluyor.

Haberin Devamı

Sorunuza dönecek olursak bu öyküyle gelen çocuklarda öncelikle işitme sorunu olabileceği akla geliyor. Bunun yanı sıra otizm, özgül dil bozukluğu, yarık damak dudak, mental retardasyon, uyaran eksikliği, evde iki dil konuşuluyor olması gibi faktörler de göz önünde bulunduruluyor.

Ancak ailelere şunu söylemek istiyorum; çocuğunuz konuşmuyorsa muhakkak bu tanıları alacak diye tedirginlik duyup uzmana başvurmaktan kaçınmayın. Konuşmanın gecikmesi ile başvurulan tüm vakalarda bu tanılarla karşılaşmıyoruz. Burada motivasyonunuz çocuğunuzun gelişimini takip eden ve ihtiyaç durumunda gerekli gelişimsel desteği sağlayan ebeveynler olmak olsun. Erken müdahale her konuda olduğu gibi gelişimsel süreçlerde de oldukça önemli, bunu unutmayalım.

Haberin Devamı

Çocuğu üç yaşlarında olan ama hala konuşamayan ebeveynlere: Bu durum bir şeyin işareti olabilir mi

4- Ailelerin çocuklarında konuşma, kendini anlatma, karşıdaki anlama ve söyleneni uygulama konusunda dikkat etmesi gereken kritik noktalar neler?

Bizler çocukların dünyaya geldikleri andan itibaren, ileriki yaşamlarına yatırım yapmalarını sağlayan rehberleriz. Tüm gelişim alanlarını, gelişimsel özelliklerini ve çocuğun bunları yerine getiriyor olmasını çocuğun sonraki yaşantısına yatırım gibi düşünebiliriz. Bu dönemde çocuk maalesef kendisinde diğerlerinden farklı olan şeyi idrak etme ya da kendisini bir uzmana götürmeye karar verme yetisine sahip değildir. Ebeveynler olarak yaşamın ilk yıllarında gerekli desteği sağlamalı, çocuğun verdiği ipuçlarına açık olmalı ve gerektiğinde uzman desteğini değerlendirmeliyiz.

Haberin Devamı

Konuşma, kendini ifade etme, yönergelere uyma durumlarında ise ailelerin dikkat etmeleri gereken bazı noktalar var:

-- En kritik noktalardan biri çocuğun konuşmaya ihtiyaç duymasını sağlamak ve kendini uygun şekilde ifade ettiğinde de pekiştirilmesi diyebiliriz.

-- Çocuğun beden dili ile ifade ettiği bir talebi aile tarafından anında karşılanıyorsa çocuk bunu sözel olarak ifade etme ihtiyacı duymayacaktır. Burada çocuğun istediği şey ‘araba’ olsun. Çocuk eliyle onu işaret ettiğinde vermek yerine ‘Arabayı mı istiyorsun?’, ‘Arabayı vereyim mi?’ gibi sözcüğün doğrusunu hatırlatarak en azından ‘aaba’ ya da ‘aaa’ ya da ‘düdü’ gibi sesler çıkarsa bile pekiştirip ‘Evet, al bakalım, araba burada’ diyerek, çocuğun konuşmak ya da kendini ifade ederken sözel yollara başvurmak için istek duymasını sağlayabiliriz.

-- Bunların yanı sıra çocuğa düzenli olarak etkileşimli kitap okunması, ebeveynlerin çocukla sözel olarak iletişimde bulunmak için sürekli hazır ve orada olmaları, çocuğun konuşma çabalarının takdir edilmesi, uygun uyaranların sağlanması, ekran süresinin en aza indirgenmesi gibi noktalara da dikkat edebiliriz.

KONUŞMA İÇİN KRİTİK DÖNEM İLK ÜÇ YIL

5- Çocuk kaç yaşına kadar konuşmazsa şüphelenmek ve bir uzmana gitmek gerekir?

İdeal olan çocuğun doğumdan itibaren düzenli aralıklarla gelişimsel değerlendirmesinin yapılmasıdır. Böylelikle herhangi bir basamakta bir pürüz olduğunda çok daha erken tespit edebilir ve müdahale edebiliriz. Ancak mevcut durumda bu ihmal ediliyor. Aileler görece daha büyük ve inkâr edilemeyen problemler yaşadıklarında uzman desteği almayı tercih ediyorlar. Konuşma özelinde düşünecek olursak ilk üç yılın oldukça kritik olduğunu söyleyebiliriz. Gelişimsel anlamda kritik dönem diye ifade ettiğimiz dönem, herhangi bir davranışın kazanılması için en uygun dönem olarak tanımlanır. Bu dönemde kazanılmayan davranışın sonraki dönemlerde telafisinin güç olduğunu söyleyebiliriz.

Konuşma için kritik dönemimiz ilk üç yıl olmasına rağmen sizin de başta belirttiğiniz üzere genetik faktörleri ya da başka çocukları referans göstererek aileler bunu ihmal edebiliyorlar. Durum düşündükleri gibi olsa ve çocuk dil gelişimi yönünden akranlarını yakalasa dahi yapılan araştırmalar bu çocuklarda çekingenlik, anksiyete, zayıf sosyal ilişkiler ve utangaçlık gibi durumların zamanında konuşan çocuklara oranla daha fazla görüldüğünü gösteriyor.

6- "Kızlar erken erkekler geç konuşur" derler… "Annesi/babası da erken/geç konuştu ona çekmiş" diyenler de çok fazla. Çocuklarda erken ya da geç konuşmanın genetik ya da cinsiyet ile bir ilgisi var mı?

Konuşma birden fazla değişkenden etkilenen kompleks bir davranış diyebiliriz. Yapılan araştırmalar konuşmanın genetik faktörler de dahil olmak üzere çevre, cinsiyet, sosyoekonomik düzey, işitsel uyaranlar, kardeş sayısı, doğum sırası, eğitim eşitliği, ekran süresi, mizaç, aile tutumu, çocuğun fizyolojik ve psikolojik sağlığı gibi birçok faktörden etkilendiğini gösteriyor. Dolayısıyla tek başına genetik, tek başına cinsiyet değil tüm faktörlerin birleşiminin etkili olduğunu söylemek daha doğru olur.

Çocuğu üç yaşlarında olan ama hala konuşamayan ebeveynlere: Bu durum bir şeyin işareti olabilir mi

EKRAN MARUZİYETİ TÜM GELİŞİM ALANLARINI OLUMSUZ ETKİLİYOR

7- Televizyon, tablet, telefon gibi teknolojik cihazlara maruz kalmak da konuşmayı geciktirir mi?

Bu tarz teknolojik cihazlara sizin de dediğiniz gibi maruz kalınıyor. Çocuk bu cihazlara maruz kaldığında iletişime geçmek ihtiyacında bulunmuyor, ifade edici dili desteklemek mümkün olmuyor ve sonuç olarak konuşma olumsuz etkileniyor. Yapılan birçok çalışma ekran maruziyetinin çocuğun başta dil gelişimi olmak üzere tüm gelişim alanlarını olumsuz yönde etkilediğini gösteriyor. Ailelerde çocuk doğrudan ekrana maruz kalmadığında olumsuz bir etkisinin olmayacağı yönünde bir inanç var. Bunun böyle olmasını biz de dilerdik ancak yine yapılan araştırmalar arka planda sürekli açık olan ekranın da çocuk üzerinde olumsuz etkisi olduğunu gösteriyor.

Artan ekran süresi çocuğun hareketsiz bir yaşam sürerek motor gelişimini, ifade edici dil kullanımını azaltarak dil gelişimini, iletişim azalması nedeniyle sosyal duygusal gelişimini ve çevresiyle etkileşimde bulunmaması nedeni ile de bilişsel gelişimini olumsuz etkiliyor. Dolayısıyla önerimiz ilk iki yıl çocukların kesinlikle ekranla tanışmaması, bunun yerine karşılıklı etkileşim, açık hava oyunları, egzersiz, etkileşimli kitap okuma gibi aktivitelerle çocuğun gelişimin desteklenmesidir. İki yaştan sonra çocuk ekranla tanışacak ise de ailenin seçtiği içerikler ve aile ile izlemesi koşulu ile ekran süresi günde bir saatle sınırlandırılmalıdır.

8- Çocukları bu konuda kıyaslamak ne kadar doğru; “Onun kızı bıcır bıcır konuşuyor bizimkinde gık yok” gibi…

Kıyas hiçbir durumda iyi hissettiren ve çözüm odaklı bir yaklaşım değil. Hâlâ derslerimde kıyas konusunu açtığımda bütün öğrencilerimin yüzünde kıyaslandıkları anlar ve kişilerle ilgili anıların yarattığı duyguyu görüyorum. Bu hem çocuğa iyi hissettirmiyor hem de aile kendisini çıkmazda hissedebiliyor. O nedenle kıyas eğer yapıcı bir kıyas ise ki çok mümkün değil, bizi çözüm için istekli hale getirebilir. Ancak bir meslek elemanı olarak benim önerim kıyastan ziyade düzenli gelişimsel takip ile çocuğun güçlü yanlarının ya da desteklenmeye açık yanlarının belirlenerek, çocuğu kendi hızında desteklemek olur.

Yazarın Tüm Yazıları