Çaldığım bütün enstrümanları kendi kendime öğrendim

Güncelleme Tarihi:

Çaldığım  bütün  enstrümanları  kendi kendime öğrendim
Oluşturulma Tarihi: Şubat 23, 2017 17:11

Son 10 senedir Berlin’de yaşayan Avustralyalı müzisyen Kat Frankie bu hafta ilk kez İstanbul seyircisi karşısında. Gitardan piyanoya çaldığı tüm enstrümanları kendi kendine öğrenen, altı yaşından beri beste yapan müzisyenle sohbetteydik...

Haberin Devamı

Kat Frankie, 25 Şubat’ta Salon İKSV’de ‘The Evening Lights Tour’ adlı turnesi kapsamında sahne alıyordu, o kadar yoğun talep oldu ki, 24 Şubat tarihi de eklendi programa. Avustralyalı müzisyen, iki gün arka arkaya İstanbul’a sesleniyor; biri bu akşam, diğeri yarın... Çaldığı tüm müzik aletlerini kendi kendine öğrenen, içinde müzikle doğan, altı yaşından beri beste yapan bir varlık aramızda...
Annesinin folk müzik albümlerini dinleyerek Carly Simon, Simon&Garfunkel gibi müzisyenlerin etkisi altında büyüyor Frankie. PJ Harvey, Fiona Apple gibileri daha sonradan müziğine etki edenler. 2002’de ilk sahne performansını gerçekleştiriyor. 2004’te, yaratıcı dürtülerini takip eden genç müzisyen Berlin’e taşınıyor. Sadece müziğe odaklanan Kat Frankie, ilk albümü ‘Pocketknife’ı 2007’de çıkarıyor. Bunu 2010’da ‘The Dance of A Stranger’, 2012’de de ‘Please Don’t Give Me What I Want’ takip ediyor.
Berlin’de yaşamaya devam eden, sesi, duruşu ve müziğiyle bir Avustralyalıdan çok Alman havası taşıyan Kat Frankie’yle konuştuk..

Gitar çalmayı kendi kendine öğrenmişsin... Ve beste yapmaya başlamışsın... Hem de altı yaşında! Müzikal geçmişini anlatır mısın lütfen? Bugüne gelirken yolda olaylar nasıl gelişti?
Aslında gitar çalmayı çok daha sonraları öğrendim, ama evet, her zaman şarkı besteledim. Her zaman şarkı söyledim. Çocukken yazdığım şarkıları kasete kaydediyordum. Arkası arkasına kaset dolduruyordum. Ama yirmili yaşlarıma kadar sahneye çıkmadım. Berlin’e yerleşip tam zamanlı müzisyen olmadan önce tasarım okudum ve hatta bir süreliğine içmimar olarak çalıştım.

Piyano da çalıyorsun... Onu da mı kendi kendine öğrendin? Başka hangi enstrümanlar var çaldığın?
Çaldığım her şeyi kendi kendime öğrendim. Ama esas enstrümanım akustik gitar. Bir de loop istasyonu var – tabii onu da enstrüman olarak sayarsak!

Avustralyalısın ama 2004’ten beri Berlin’de yaşıyorsun... Müzik için mi, başka bir sebebi mi var?
Berlin’de yaşamayı seviyorum, insanın yaratıcılığını canlandırması için ideal bir şehir. Herkes bir şeyler üzerinde çalışıyor ve her ne kadar insanlar Berlin’in pahalılaşmaya başladığını söylese de diğer metropollere göre kiralar hâlâ daha ucuz.

Şarkılarında belirgin bir hüzün var. Ama depresif de değiller. Müziğini nasıl tanımlarsın?
Benim için müziğimi objektif bir şekilde anlatmak çok zor! Dinamik bir yapısı var –bir sürü bölüm sessiz, bir sürü kısmı da gürültülü, sesli... Zıtları birleştirmeyi, agresif anları yumuşak anlarla bir araya getirmeyi seviyorum. Tamamen de hüzünlü değil ama... Daha yeni parçalarımda insanların dans ettiğini bile gördüm.

Müziğini dinleyenlere aktarmak istediğin nedir?
İnsanları duygusal bir deneyimden geçirmek istiyorum. Sadece bu...

Çaldığım  bütün  enstrümanları  kendi kendime öğrendim

Nasıl yazıyorsun müziğini? Süreç nasıl gelişiyor?
Bazen müzik yazmak, beste yapmak bilmece çözmek gibi oluyor. Ne söylemek istediğinle ilgili net bir fikrin var ama çellonun bunu söylemek için doğru yöntem olup olmadığından emin değilsin. Veya bu ritim buraya uygun mu veya ritim nasıl hissettiriyor, bilmiyorsun. Tıpkı bir kitap yazar gibi; hikâyenin ne olduğunu biliyorsun ama kelimeleri seçerken işin içinden çıkamıyorsun.

Neler sana ilham veriyor?
Her şey. Tabii ki dinlediğim diğer şarkılar... Kitaplar, haberler, okuduğum makaleler, diğer insanların konuşmaları, sohbetleri...

Loop istasyonuyla çalışman nasıl başladı?
Loop istasyonunu kullandığım ilk şarkım ‘Frauen Verlassen’ idi. Şarkıyı bir synthesizer kullanarak yazmıştım zaten. Bir de vokal versiyonunu yapabilir miyim diye merak ettim. Fikri yavaş yavaş geliştirdim ve sonunda çok güzel bir şey çıktı ortaya. Looper ile şarkı söylemeye bayılıyorum. Çok özgürleştirici bir durum bence.

Salon İKSV’de yoğun istek üzerine bir performans daha eklendi. İstanbul konserlerinde neler çalacaksın?
Eski ve yeni parçaların karışımı olacak aslında. Yeni çıkacak albümdeki bestelerimden de birkaç tanesi var. Daha önce İstanbul’da hiç çalmadım, son 10 yılın müziğinde arayı kapamamız gerekiyor gibi hissediyorum! Gitar, klavye ve tabii ki looper olacak sahnede.

Avustralya’ya sık gidiyor musun? Birbirinden çok farklı iki ülke arasında yaşamak nasıl?
Avustralya’yı mümkün olduğunca sık ziyaret etmeye çalışıyorum ama ben Berlin’de yaşıyorum. Başlarda ailemden bu kadar uzak olmak zordu -hâlâ da zor- ama bol bol Skype yapıyoruz. Kültürler birbirinden çok farklı. Sydney, Berlin’den çok daha tutucu bir şehir. Bu aralar ailemi ziyaret etmek için eve gittiğimde kendimi turist gibi hissediyorum ki bence Avustralya’yı deneyimlemek için çok daha iyi bir yol bu. Gezmek için çok güzel bir ülke.

Eurovision’da Almanya’yı temsil etmen gibi bir durum mu söz konusuydu?
Yok aslında. Benim yan projem ‘Keøma’, Almanya Eurovision ön elemelerine katıldı. Tuhaf birtakım tesadüfler sonucunda kendimizi orada şarkı söylerken bulduk. Pop müzik yaratmakta çok iyi değiliz, tabii haliyle hiç şansımız olmadı!

İleride neler var?
İstanbul’dan sonra Almanya turnesi var, ardından da bir sonraki albümümü bitirmek için stüdyoya giriyorum. Dördüncü albümü çıkaracağıma inanamıyorum. 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!