‘Al sana Avrupa’da imaj!’

Güncelleme Tarihi:

‘Al sana Avrupa’da imaj’
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 17, 2017 14:17

Sabancı Vakfı’nın dokuz yıldır ana destekçisi olduğu Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası; Berlin, Prag ve Verona gibi şehirlerin de bulunduğu Avrupa turnesi öncesi Türkiye’deki tek konserini 25 Ağustos’ta Zorlu PSM’de verecek. ‘Haydar Haydar’ türküsünün de seslendirileceği konser öncesi şef Cem Mansur ile konuştuk.

Haberin Devamı

Kültür-sanat faaliyetlerinin toplumun her kesimine ulaşması hedefiyle pek çok çalışmaya imza atan Sabancı Vakfı’nın kurulmasını sağladığı ve 9 yıldır ana destekçisi olduğu Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası (TUGFO), aralarında Berlin, Prag ve Verona gibi şehirlerin de bulunduğu Avrupa turnesine çıkmadan önce Türkiye’deki tek konserini 25 Ağustos’ta Zorlu PSM’de verecek. Orkestranın eski üyelerinden ve halihazırda Deutsches Sinfonie Orchester Berlin’in başkemancılarından olan Hande Küden’in solist olarak yer alacağı konserde çağdaş Türk müziğinin en parlak bestecilerinden Özkan Manav tarafından Ali Ekber Çiçek’in icrasından esinlenilerek orkestraya uyarlanan ‘Haydar Haydar’ türküsü de seslendirilecek. Konserden önce TUGFO projesinin müzik yönetiminden çok daha fazlasını, hatta tüm süreci ve sorumluluğunu sırtlamış olan orkestra şefi Cem Mansur’la sohbet ettik.

Haberin Devamı


TUGFO üzerine 2012’de yaptığımız söyleşiyi “Hayatın rewind düğmesi yok” başlığı altında kapamıştık. Hayat o zamandan bu yana nasıl aktı?
TUGFO’nun 11. yılındayız. Her yaz önemli festivallere ve konser salonlarına turneler yaptık. Bu bir yaz projesi. Düzenli bir orkestranın yerine getireceği işlevi beklememeli, bambaşka bir işlevi var. Türkiye’de genç müzisyenlerin kendilerinden beklentilerini yüksek düzeye çıkarmalarını amaçlayan, Türkiye’de ideal şartlarda müzik yaşamının ve seviyesinin ne olabileceğini gösteren bir proje. Bir de tabii insan, metaforlarla düşünmeye kendisini alıştırabilirse, Türkiye’nin ne olabileceğinin projesi bir yerde.


TUGFO’nun sözünü ettiğiniz o farklı işlevi motivasyonunu nereden alır, hangi yönteme dayanır?
Çok klişe bir laf vardır, Nietzsche’nin, “Müzik daha iyi bir dünyanın kapılarını aralar” diye, ama işte keşke bütün klişeler onun kadar doğru olsa. Çünkü müzik ve orkestra ortamı aslında, ahenk içinde var olma amacıyla bir araya gelen bir toplumun aynası. Bu orkestra da onu gösteriyor. Türkiye’nin her yanından gelen gençlerin, birbirlerine aykırı sesler çıkarsalar da zaman zaman, bir ahenk içinde birlikte birbirlerini dinledikleri bir proje. Bu tabii, Türkiye’nin süregelen müzik yaşamından oldukça ayrılan bir yaklaşım. Özellikle yönetimle alakalı olarak... Şeflik ne demek, liderlik ne demek gibi. Fakat yıllardır bizimle çalışmış gençler arasında bugün dünyanın en büyük orkestralarında görev alanlar da, Türkiye’nin bir gerçeği olarak, yüzlerce işsiz de var. Bu, devletin orkestralarında artık kimseye kadro verilmeyeceğini ilan etmesiyle oluşmuş bir gerçek. Eski sistemi de savunmuyorum tamamen. Sorgusuz sualsiz hayat boyu iş de iyi birşey değil. Şurada çok büyük bir yanılsama var: ‘Devlet sanatta patron olmaz’ dediği zaman bu köküne kadar yanlış bir laf. Kamunun ciddi bir katkısı olmasa bugün Hollanda’da, Almanya’da, bırakın Türkiye’yi, senfoni orkestrası, opera tiyatrosu filan kalmaz. Nokta. Dolayısıyla devletin sanat kurumlarında genç müzisyenlere iş verilmeye devam edilmesi önemli... Türkiye’yi bugün dünyada Pakistan veya Afganistan’dan farklı kılabilen birkaç şeyden biridir TUGFO’nun 100 gencinin Berlin’lerde, Viyana’larda, Roma’larda ayakta alkışlanması.

Haberin Devamı


Sizin işiniz müzik ama orkestranın şefi olarak işin yönetsel kısmıyla da çok uğraşmak zorunda kalıyorsunuz. Böyle bakınca orkestranın müzisyenleri, siz, Sabancı Vakfı ve devlet arasında nasıl bir görev dağılımından söz edebiliriz?
Devlet yok aslında. Sabancı Vakfı bizim ana destekçimiz. Böyle bir projeyi yapabilmekteki en büyük katkı o. Onun dışında daha küçük sponsorlarımız var. Üç hafta boyunca prova yapma, yeme içme, yatma kalkma için Sabancı Üniversitesi’nin bize tahsis ettiği alandayız. Onun dışında maddi olarak da bütçemizin en büyük kalemi oradan geliyor. Fakat devlet dediğimiz zaman, devletin farklı fonları var. Bazen Başbakanlık Tanıtma Fonu’na başvurularımızı yapıyoruz. Bazen destek alıyoruz, bazen almıyoruz. Açıkçası biz bütçemizi her yıl devletten hiçbir şey gelmeyeceğini varsayarak yapmak zorundayız. Geçen yıl tek kuruş gelmedi, bu yıl gelebilir, gelmeyebilir; bilmiyoruz. TUGFO özel sektör, kamu ve STK’ların ideal ortak finansman modelini temsil ediyor diyebilsek keşke ama öyle bir şey yok. Kelleyi koltuğa alan bir deli var. O her şeyi kotarmaya çalışıyor. Tabii ki yardımcı olan çok değerli arkadaşlar, çok değerli sponsorlarımız var.

Haberin Devamı


İşin sanatsal kısmı nasıl şekilleniyor? Sizden başka öneride bulunan, sipariş veren, engel olan var mı?
TUGFO’da birkaç kriter var. Müzisyenlerin günlük hayatlarında karşılaşmayacakları ve belki Türkiye’deki en iyi profesyonel orkestranın normalde çalmayacağı eserleri daima TUGFO’nun repertuvarında bulabilirsiniz. Burada amaç öğrencilerin kendilerinden beklentilerini de uç noktaya taşımaya zorlamak. Mesela bu sene R. Strauss’un ‘Don Juan’ senfonik şiiri var. Kazıksa daha kazık bir şey bilmiyorum bütün orkestra repertuvarında. Her yıl bir Türk eseri götürmeyi önemsiyoruz çünkü gittiğimiz yerde “Bunlar ne yazıyor, bir bakalım” unsurunu da göstermemiz gerekiyor.

Haberin Devamı


Bu yıl çok da enteresan bir seçim yapmışsınız ve çağdaş müzik alanında en sıradışı bestecilerimizden Özkan Manav’a yönelmişsiniz.
Özkan Manav çok beğendiğim bir besteci. Onu farklı kılan şeylerden biri Anadolu müziklerini iyi biliyor, eserlerinde iyi özümsüyor olması. Manav’ın müziğinde Türk unsurları çağdaş müziğe yama gibi yapıştırılmamış, bu çok önemli. Çalacağımız eser özgün bir eser de değil. ‘Haydar Haydar’ın belli bir kaydı üzerine... Ali Ekber Çiçek’in ‘Haydar Haydar’ını YouTube’da arayın, bir dolu farklı kaydını bulursunuz. Bu, belli bir kaydını alıp normalde orada teksesli olarak genellenen müziğin bağlamada ve kendi içinde nasıl bir çokseslilik dünyası yarattığı ve o yaratılan dünyanın büyük orkestraya tercümesi bir yerde, o bakımdan ilginç. Eserin orkestraya uyarlanması değil.
Repertuvarda çok heyecan veren şeylerden diğeri eski başkemancılarımızdan Hande Küden’in bu yıl solistimiz olması. İstanbul, Berlin ve Prag konserlerinde çalacak. Hande şu anda Deutsches Symphonie-Orchester’in başkemancılarından biri, kendi içimizden çıkan biri olarak özellikle onu davet etmek istedik. Hem de başkemancısı olduğu orkestranın şehrinde solist olarak çıkacak. Berlin konserimizi Arte televizyonu canlı yayımlıyor. Bunu da “Türkiye’nin hali, Avrupa’daki imajımız” diyenlere “Al sana Avrupa’da imaj” olarak ithaf ediyoruz. “Türkiye’den gençler gelecek, onların konserlerini 10 kamerayla çekip acaba canlı yayımlasanız kaça olur” diye sorarsanız alacağınız cevap bellidir. Bu, tamamen orkestranın daha önceki konserlerinden kaynaklı kalitesini bildikleri için. 27 konserlik festivalde üç konseri seçiyor Arte ve bunlardan biri de Gençlik Filarmoni Orkestrası.

Haberin Devamı

BİRLİKTE YAŞAMA KÜLTÜRLERİNİ GELİŞTİRİYORLAR

Sabancı Vakfı Genel Müdürü Zerrin Koyunsağan: Sabancı Vakfı olarak kuruluşunun gerçekleşmesini sağlayarak 9 yıldır ana destekçisi olduğumuz TUGFO, gençleri sanata teşvik etmeye yönelik çalışmalarımız arasında önemli bir yere sahip. Her yıl 3 hafta boyunca Sabancı Üniversitesi’nin ev sahipliğinde kampa giren farklı kültürlerden gençler, bu süreçte hem profesyonelliğe adım atıyor hem de birlikte yaşama kültürlerini geliştiriyor. TUGFO sayesinde her yıl birbirinden yetenekli 100’e yakın genç müzisyenin kendini keşfetmesine, sorumlu birey olma konusunda bilinçlenmesine katkı sağlamanın yanı sıra onlara dünyaca ünlü sanatçılarla aynı sahneyi paylaşma imkânı sunmaktan mutluluk duyuyoruz. Genç müzisyenlerin ülkemizi en iyi şekilde tanıtacaklarına inanıyoruz.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!