Ai Weiwei Boğaz’da

Güncelleme Tarihi:

Ai Weiwei Boğaz’da
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 27, 2017 22:25

Sabancı Müzesi eylül ayında dünyaca ünlü Çinli sanatçı Ai Weiwei’yı ağırlamaya hazırlanıyor. Sanatçı, sergi öncesi Berlin’deki stüdyosunun kapılarını açtı.

Haberin Devamı

Çağdaş sanatın en önemli ve etkili isimlerinden biri Çinli sanatçı Ai Weiwei. Ona günümüzün Picasso’su diyenler de var. Sanatçı kimliğini muhalif bir aktivistlikle tamamlayan Ai Weiwei; heykel, büyük ölçekli yerleştirmeler, film ve mimarlık dahil çok geniş bir yelpazede ürün veriyor. Son olarak göçmenlerle ilgili çalışmalar yapan Weiwei, Ege’de yaşamını yitiren Aylan Kurdi bebek pozuyla soruna dikkat çekmişti. Türkiye dahil olmak üzere bölgeyi gezen ve mülteci kamplarında bir belgesel hazırlayan ünlü sanatçı önümüzdeki ay sanat yolculuğunun kilometre taşı olan işleriyle Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nin konuğu olacak. Akbank’ın desteğiyle 12 Eylül’de Türkiye’deki ilk sergisini açacak olan Ai Weiwei, günümüz dünyasıyla ilgili mesajlarını geleneksel Çin el sanatları aracılığıyla bizlere aktaracak. Sergi öncesinde bir grup Türk gazeteciyi Berlin’deki stüdyosunda ağırlayan Ai Weiwei dünyaya, sanata ve hayata bakışını anlattı. Babası da bir şair olan sanatçının Türkiye ile ilgili ilk bilgisi Nâzım Hikmet’in dizeleri. Babasının kitaplığında Mayakovski’nin, Neruda’nın kitaplarının yanında Nâzım’ın da kitaplarının olduğunu hatırlıyor.

Haberin Devamı

Ai Weiwei Boğaz’da

Mavi ve Beyaz Porselen Tabak

‘MÜLTECİLER İÇİN GELDİM’

Türkiye ile yolunun kesişmesi ise mülteciler üzerine film çektiği sırada olmuş: “Daha önce Türkiye’ye iki kez gittim. Kültür Devrimi sırasında büyümüş olmamdan dolayı dünya tarihine dair bilgim yok denecek kadar az. Ama tabii merakım vardı çünkü babam 1930’larda Paris’te eğitim görmüştü. O yüzden Çin’den başka bir dünyanın olduğunu biliyordum. Türkiye’ye ilk gittiğimde 2015’ti. Mültecilerle alakalı çalışmalarım için Midilli’deydim. Cankurtaran botlarıyla Türkiye’den gelen insanları görürdüm. Hava berrak olduğunda Türkiye’nin kıyılarını iyice görebiliyordum. O botlara binmenin nasıl bir şey olduğunu görmek için diğer tarafa geçmem gerektiğini söyledim. Belirgin amaçların peşine düşmektense aniden aklıma gelen sorularla hareket eden bir insan oldum hep. Böylece öbür tarafa geçtim, İzmir’e gittim, botlara binmeden önce kaldıkları yere gittim. Mültecilerle alakalı birçok insanla görüştüm. Kampları gördüm. Suriye sınırındaki bir kampa gittim. Mültecilerle konuştum, onlara film seyrettirdim. O sırada mültecilerle ilgili bir film çekiyorduk. O yüzden Türkiye’yi gerçekten anlamak için çok fırsatım olmadı. Oradan Ürdün, Lübnan ve İsrail’e gittim. Sonrasında filmin kapsamı genişledi, Gazze’ye, Kenya’ya, Bangladeş’e, Irak’a, Afganistan’a, Pakistan’a ve Meksika’ya gittik. Mülteci koşullarının tamamını görüp anlayabileceğimiz bir çerçeve çizmeye çalıştık. Antik Yunan zamanından beri mültecilerin tarihine dair bir çalışma yaptık. Çok kapsamlı bir çalışma gerçekleştirdik. Film için 22 ulustan 600 kişiyle röportaj yapıldı, 40 ülkeye gidildi. Büyük bir film. İki ay içinde tüm dünyada gösterime girecek.”

Haberin Devamı

Ai Weiwei Boğaz’da

He Xie (Detay)

 

‘YAKINLIK DUYUYORUM’

Gerek babası Ai Qing’in sürgün yıllarında gerekse kendisinin tutuklanıp hapse atıldığında benzer koşullarda yaşadığı için mültecilere yakınlık duyduğunu söylüyor: “Mülteciler, insanların kendi kendilerine yarattığı koşulların sonucu, bir insanlık testi. Mültecilik problemi sanki bugüne ait bir durum gibi kabul ediliyor ama öyle değil. Benim için hep iki şey etkili oldu. Birincisi, dünyayı anlamaya yönelik merakım. Çünkü bu anlamak istediğim bir dünya ve çok az şey biliyorum. İkincisi bu koşullarda yaşayan insanlara duyduğum yakınlık. Ben de aynı koşullarda yaşadım. Güneş görmeyen bir yerde bir bardak suya erişmenin bile zor olduğu, tuvaletin ya da tuvalet kâğıdının olmadığı bir yer...”

Haberin Devamı

Ai Weiwei Boğaz’da

Sosyal medyayı aktif olarak kullanan Ai Weiwei birlikte selfie’mizi çekti.

ANNEM GERİ DÖNME DİYOR

2011’de Pekin Uluslararası Havalimanı’nda tutuklanan Ai Weiwei 81 gün sonra serbest bırakılmış, ancak daha sonra vergi kaçırdığı gerekçesiyle ev hapsine alınmıştı. Kendisine pasaportu 2015 yılında iade edildi ve Almanya’ya Münih’e giderek eşi ve çocuğuna kavuşabildi. Bugün Çin’e dönme ihtimaline annesinin itirazı olduğunu belirtiyor: “Yetkililerin vaat ettiğine göre hâlâ geri dönebilme ihtimalim var. Ama avukatlarımdan iki tanesi beni durduruyor. Annem geri dönme diyor. Şimdi 85 yaşında. Korkmuyorum. Böyle koşullarda büyüdüm. Ama bir oğlum var. Sekiz yaşında artık. Benim verdiğim mücadelelerin aynısını vermesini istemiyorum. Şu anda burada okula gidiyor, o yüzden ben de hâlâ Berlin’deyim. Dünyanın Almanca konuşulan bölgeleri sanatımı ilk kabul edenler. Önce İsviçre’yle sonra Almanya’yla çalışmaya başlamıştım. Başlangıçta buralarda mimar olarak tanındım. Sonrasında mimari işlerimin yanı sıra sergiler açmaya başladım. İlk olarak 2007’de Documenta’ya katıldım. Almanya fikirlere ilgi duyan bir ülke. Çok fazla argüman ve tartışma var. Almanca bilmememe rağmen sergi kitaplarını ilk gördüğümde şoka girmiştim. Tek bir sergi için bu kadar kapsamlı kitaplar... Yani sanatın ve fikirlerin tartışıldığı yüksek bir entelektüel düzeye sahip olduklarını düşünüyorum. Dolayısıyla bana burada, Berlin Sanatlar Üniveritesi’nde profesörlük verdikleri için çok mutluyum. Burada üç yıl ders verebilmem için Einstein Bursu aldım. Bence Almanya’nın Avrupa içinde çok büyük bir enerjisi var. Pekin ile New York arasında bir karakteri var. Belki de sebep budur. Hâlâ kesin olarak bilmiyorum.”

Haberin Devamı

‘TEKNOLOJİDEN KEYİF ALIYORUM’

“İnsanoğlunu etkileyen teknolojik gelişmelerdeki hız, küreselleşme, onların yarattığı imkânlar ve imkânsız koşullar. Tüm bunları sadece ciddi bir şekilde ele almayı istemiyorum, aynı zamanda onlarla oynayıp keyif almak istiyorum. Çünkü birçok durum ironik. Sürekli gözetleniyoruz. Bir tarafta drone’lar, otoritelerin yüz tanıma teknolojisi, sanal gerçeklik var. Diğer tarafta selfie çekip sosyal medyada yayınlıyoruz, insanlara kim olduğumuzu anlatmaya çalışıyoruz, özgürlük için mücadele ediyoruz. Mücadele ediyor olmamızın tek sebebi bu kısıtlamalar, bu karşıt güçler. Mücadele olmadan özgürlük olmaz. Özgürlük her devrin en büyük değeridir. Bizim zamanımızda özgürlüğün yeni bir tanıma ihtiyacı var. Her seferinde özgürlüğe yeni bir tanım getiririz. Berlin’de özgürlük, Çin’de veya Hindistan’da olduğundan çok farklı bir anlama gelir. Birbirinden çok farklı bağlamlar söz konusu. İnsan olarak özgürlüğün en değerli arzumuz olduğunu düşünüyorum. İnsanlık bu yüzden bu kadar çabuk ilerledi.”

Haberin Devamı

‘SANAT BAŞKALDIRMAKTIR’

“İnsan olarak hepimizin şiire ilgi duyma, renklerden, görüntülerden etkilenme kapasitemiz var. Sanat eğitimi buna bir amaç yüklüyor, sizi belli bir kanala yönlendiriyor. Hâlâ sanattan hoşlanabilirsiniz. Ama sanatı öğretmenin mümkün olduğunu düşünmüyorum. Öğrencilere nasıl yaptığınızı gösterebilirsiniz, onlar da fikir edinebilir. Ama sanatın nasıl öğretileceğini bilmiyorum. Çünkü sanat uyum göstermek için değil başkaldırmaktır. Bunu nasıl öğretirsiniz ki?”

MUHALİF ŞAİRİN OĞLU

Muhalif şair Ai Qing’in oğlu olarak Pekin’de 1957’de doğan Ai Weiwei, Çin’de çağdaş sanatın oluşumunda büyük bir öneme sahip. Babasının Çin Komünist Partisi’nin suçlamaları yüzünden 1959’da aileyle birlikte gönderildiği bir ‘yeniden eğitim’ kampında büyüyen Ai Weiwei, 1981’de ABD’ye gitti. Orada Marcel Duchamp ve Andy Warhol gibi figürlerin sanatıyla tanışması Ai Weiwei’in çağdaş sanata yaklaşımını büyük ölçüde etkiledi. Çin’e 1993’te döndüğünde geleneksel objeler ve el sanatlarıyla yaptığı deneyler ona geçmiş ve bugün, eski ve yeni Çin arasında köprüler kurma imkanlarını sundu. 2008 Sichuan Depremi kurbanları konusunda yaptığı ‘Yurttaş Soruşturması’ gibi araştırma projeleri, bir muhalefet biçimi olarak sosyal medyayı kullanması ve bir aktivist olarak edindiği tecrübelerden beslenen çalışmaları sonucunda, Ai Weiwei’in sanatı siyasi aktivizm ile çağdaş sanat arasındaki ayrımı bulandırdı. Ai Weiwei, çağdaş dinamikler ve tarih algımızla ilgili çalışmaları aracılığıyla otuz yılı aşkın bir süredir bize dünyayı algılamak ve yorumlamakta yeni yollar sunuyor. Ai Weiwei 13 Şubat’ta Berlin Konzerthaus’a Güvenli Geçiş’i yerleştirdi. Sığınmacı krizini vurgulamak için binanın iyon sütunları Midilli Adası’nda ele geçirilen 3000 can yeleğiyle kaplanmıştı. Göçmen krizine odaklandığı uzun metraj filmi Human Flow, 74. Venedik Film Festivali ana yarışmaya seçildi.

DOĞRU VE İYİ TANITIM

Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer: Akbank, her iki yılda bir Sakıp Sabancı Müzesi’nde büyük bir sergiye destek sağlama geleneğini gururla devam ettiriyor. Sakıp Sabancı Müzesi bu sene, çağdaş sanatın en önemli temsilcilerinden dünyaca ünlü sanatçı Ai Weiwei’yi İstanbul’da ağırlamakta karar kıldı. Birlikte gerçekleştirdiğimiz ZERO, Rodin, Dali ve Anish Kapoor sergilerini heyecanla karşılayan, kapılarında aylarca kuyruk olan Türk sanatseverlerin Ai Weiwei’ye de ilgisinin büyük olacağına inanıyoruz. Bu sergi vesilesiyle İstanbul’un ve ülkemizin yurtdışında doğru ve iyi tanıtımını yapmaktan da özellikle gurur duyuyoruz.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!