Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, hedeflerinin, Aralık ayında, AB ile tam üyelik müzakerelerini başlatmak olduğunu söyledi.Avrupa Konvansiyonu toplantılarında Türkiye'yi temsil etmek üzere Belçika'da bulunan Yılmaz, Brüksel'deki Türk gazeteciler ile yaptığı görüşmede, kapsamlı değerlendirmelerde bulundu ve soruları yanıtladı. Diğer AB adayı ülkelerin ulaştıkları noktaya dikkat çeken ve Türkiye'nin tam üyelik müzakerelerini, 2003 başında, Yunanistan'ın Dönem Başkanlığı sırasında başlatmasının önemine değinen Yılmaz şöyle konuştu: ''Aralık'ta, Kopenhag zirvesinde, diğer ülkelere ilişkin kararları verirken, Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin başlamasına da karar vermeleri lazım. Yani Yunanistan'ın Dönem Başkanlığı döneminde müzakerelere başlamamız lazım. Bizim hedefimiz budur. Bu hedefimize ulaşamazsak ki ulaşamamamız kendi taahhütlerimizi yerine getiremediğimizden olur, ilişkilerimizin son derece sıkıntıya gireceğini söylüyorum. Çünkü AB, diğer ülkelerle genişleme problemini halletmiş olacak, biz ise daha çengel atmamış olacağız. Bugünkü belirsiz adaylık statüsünde devam ediyor olacağız. Tam üyelik müzakerelerine başlarsak ondan sonraki sürecin ne olacağı tamamen ayrıbir konu, ama ilişki kurulmuş olacak.'' AB, SAMİMİYETSİZ DEĞİLMesut Yılmaz, ''AB bu çabalarda Türkiye'ye yardım ediyor mu?'' sorusuna şu yanıtı verdi: ''Niye yardım etsinler? Türkiye'nin katılımını istemiyorlar. Biz iddia etmişiz. (AB'ye gireceğiz, koşulları yerine getireceğiz) demişiz. Şimdi (Yap) diyorlar. AB'nin menfaati, Türkiye'nin AB'ye düşmanca bir tavırda olmaması, AB'den kopmamasıdır. Türkiye'nin AB'nin içinde olması, AB açısından karlı mıdır, zararlı mıdır, bu husus tartışmaya tabidir. AB'yi daha global bir aktör gibi görmek isteyenlere bakarsanız, Türkiye'siz olmaz. Ama AB'yi kendi içinde konsolide olmuş, refahını geliştirmeyi amaçlayan bir sınırlı entegrasyon olarak düşünenlere bakarsak, Türkiye AB'ye girerse onlara taşınmaz bir yük olur. İşte Konvansiyon'un önemi de budur. AB'nin geleceğine ilişkin yaklaşımlara göre, Türkiye'ye karşı tavır farklı olabilir. Bütün bunlara ışık tutması gereken hadise şudur: Adaylığa talip olan biziz, adaylığı kopara kopara alan biziz, almak için taahhüde giren biziz. Şimdi taahhütlerimizi yerine getirmemiz gerekirken, meseleyi tartışmaya açıyoruz. Bu yanlıştır. Avrupa'dan bakınca da anlaşılmaz bir olaydır. Bu kriterleri yerine getireceğimizi, bu erginliğe ulaştığımızı söyledik. Gerekeni yapmalıyız.'' TAAHHÜTLERİMİZİ YERİNE GETİRMELİYİZYılmaz, ''Türkiye kriterleri yerine getirince, AB'nin tavrına güvenileceğini hissediyor musunuz?'' sorusuna ise şu yanıtı verdi: ''Bunu sınamanın başka bir yolu yok. Taahhütleri yerine getirmek ve gidip söylemek lazım. AB bugüne kadar yanlış yapmadı. Helsinki'den sonra Laeken'de, (Sizi Konvansiyon'a da çağırıyorum) dedi. AB'nin geleceğini birlikte tartışmaya çağırdı. Bizim de fikrimizi soruyorlar.Demek ki bize karşı takındıkları tutum, samimiyetsiz bir tutum değil. Ben taahhütleri yerine getirmeden, kriterleri gerçekleştirmeden beni tam üye olarak almalarını isteyemem. Kriterleri gerçekleştirmeden AB'ye giren başka bir aday da yoktur.'' Yılmaz, 16 Nisan'da, Lüksemburg'da yapılacak olan Türkiye-AB Ortaklık Konseyi'nde, Ulusal Program'ın ilk değerlendirilmesinin yapılacağının hatırlatılması üzerine, ''Ortaya çıkacak tabloyu şimdilik göremiyorum. Önümüzdeki 15 gün çok önemli'' dedi. Mesut Yılmaz, ''AB'ye onurlu katılım'' sözlerinin anlamını soran bir gazeteciye de, ''Bu işin onurla alakası yok. Bu taahhüdüne bağlı olup olmama meselesidir. Bana göre en büyük onur taahhüdünü yerine getirmek, sözünü tutmaktır'' yanıtın verdi.  BAKIŞLARININ DEĞİŞMESİNİ BEKLEMEDEN, DEĞİŞMELİYİZ   Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, Türkiye'nin kendisine yönelik bakışların değişmesini beklemeden, kendisinin değişmesi gerektiğini söyledi. Yılmaz, Brüksel'de yaptığı değerlendirmede, AB'nin aday ülkeleri yakından izlediğini, gerektiğinde, Slovakya gibi bazı adayları, ''geri vitese taktıklarını ve değişim beklediklerini'' anlatırken, ''Türkiye'yi de geri vitese mi taktılar?'' sorusuna şu yanıtı verdi: ''Hayır, o noktada değiliz. Ama yarın taahhütlerimizi yerine getirmezsek haliyle bu durumla karşılaşırız. O zaman ayırımcılık yapmış olmazlar. Lüksemburg'da biz tavır koyduk. Haklıydık. O zaman ortada bir katılım stratejisi yoktu. Ulusal Program yoktu. Şimdi her şey belli. Ne istedikleri, bizim ne taahhüt ettiğimiz belli. Bunları yapamazsak, onların ayırımcılığı nedeniyle değil, kendi kusurumuz nedeniyle dışlanmış oluruz.'' GEÇMİŞTE FIRSATLARI KAÇIRDIK''AB'nin tarihini ikiye ayırmak lazım: Kopenhag öncesi ve Kopenhag sonrası'' diyen Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Kopenhag öncesinde, genel bir demokrasi tanımı dışında hiçbir kriter yoktu. Parlamenter sistemi olan her Avrupalı ülke AB'ye üye olabilirdi. Yunanistan başvurunca bize
haber gönderdiler, (Aman gelin,baÅŸvurun. Sizi almasak bile Yunanistan'ı da engelleriz) dediler. Biz o fırsatları kaçırdık. O zaman bizim çok özel bir konumumuz vardı. SoÄŸuk savaÅŸ, Rusya, Türkiye'nin Avrupa güvenliÄŸindeki yeri... Fırsatları kaçırdık. Sonra komünizm çöktü, DoÄŸu Avrupa ülkeleri, geniÅŸleme için AB kapısına geldiler. Kopenhag'da o kriterler koyuldu. Bütün adaylara olduÄŸu gibi bize de uygulanıyor.'' Yılmaz, ''27 ülke olurlarsa, Türkiye dışarıda kalırsa ne olur?'' sorusunu gündeme getirerek, ''Yugoslavya ile Türkiye'yi eÅŸ zamanlı görenler var. Bize olan bakışın deÄŸiÅŸmesini beklemeyeceÄŸiz, biz kendimizi deÄŸiÅŸtireceÄŸiz. O zaman bakışları kendiliÄŸinden deÄŸiÅŸir'' diye konuÅŸtu. AB KONUSUNDA EN KRÄ°TÄ°K NOKTADAYIZDevlet Bakanı ve BaÅŸbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, AB'ye katılım için gereken reformların yapılması halinde, daha sonra iktidara kim gelirse gelsin, Türkiye'nin AB rotasının deÄŸiÅŸmeyeceÄŸini söyledi. Yılmaz, Brüksel'de yaptığı deÄŸerlendirmede, ''Köklü bir reform sürecini ancak istikrarlı, uyumlu bir hükümet gerçekleÅŸtirebilir'' diyerek ÅŸunları anlattı: TAAHHÃœTLERÄ°MÄ°ZÄ° TAVÄ°Z OLARAK GÖRMEMELÄ°YÄ°Z''Biz bu noktaya gelinceye kadar muhalefetten tam destek gördük. Köstek görmedik. Åžimdi, çatallaÅŸan noktayı da muhalefetin desteÄŸi ile atlatırsak, bundan sonra Türkiye'de kim iktidara gelirse gelsin, AB ile ilgili rota deÄŸiÅŸmez. Åžu anda en kritik noktadayız, bu tıkanıklığıaÅŸmamız lazım. Taahhütlerimizi taviz olarak görmememiz lazım.'' Mesut Yılmaz, bir gazetecinin, ''Zaman geçtikçe yalnızlaşıyorsunuz gibi. Bazen umudunuzun kırıldığı oluyor mu?'' sorusuna ÅŸu yanıtı verdi: ''Hayır. Ama tabii yalnız kaldığımız zaman netice almanın zorlaÅŸacağını ben de görüyorum. Türkiye'yi AB'ye ulaÅŸtırabilmek için mutlaka özeleÅŸtiri yapmak lazım. Bu da, Türkiye'deki iç politikada pekkullanılan bir yöntem deÄŸil. AB hayranlığı ile suçlanma riskiyle karşıkarşıyasınız. AB'ye karşı atıp tutmak, AB'nin ayırımcılık yaptığını söylemek, iç politikada çok daha fazla prim yapar. Bütün bunları göze almak lazım. Ben eminim ki, bu tartışma ne kadar açık yapılırsa ve ne kadar yoÄŸunlaşırsa, kamuoyu da o kadar AB yönünde pekiÅŸecektir. Bu nedenle, karşı argümanların dile getirilmesinden memnunluk duyuyorum.'' Yılmaz, Ankara'daki hükümet koalisyonunda, MHP ile ANAP arasında kutuplaÅŸma görüntüsü olduÄŸunu belirten bir gazeteciye de ÅŸunları söyledi: ''Ulusal Program'ın hazırlanmasında ve uygulanmasında, bazı endiÅŸeleri MHP de taşıyordu. Bunları dile getirdiler. Birçok konuda, onların görüşlerini dikkate alarak deÄŸiÅŸiklikler yaptık. Son düzenlemelere sıra gelince de, aynı sıkıntıları yaşıyoruz. Ama MHP, Türkiye'nin AB'ye girmesine karşı olsaydı, bunu baÅŸtan açıkça ortaya koyardı, bu noktalara gelemezdik. Ulusal Program'ı hazırlayamazdık. Sadece, (Kriterler ile ulusal öncelikler nasıl birbirine baÄŸdaÅŸtırılabilir?) sorusu ortaya çıkıyor. Bunu Türkiye'de henüz saÄŸlıklı bir çözüme kavuÅŸturamadık. Hükümet içinde de kavuÅŸturamadık. Devlet düzeyinde de kavuÅŸturamadık. Toplum olarak da kavuÅŸturamadık. Biz hala özgürlükleri tehlike olarak gören bir toplumuz.'' AB'NÄ°N TAVRI, KIBRIS YETERLÄ° DEĞİL    Devlet Bakanı ve BaÅŸbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, Kıbrıs konusunda atılacak yanlış adımların, Türkiye-AB iliÅŸkilerinde çok büyük sorunlar yaratacağını söyledi. Yılmaz, Brüksel'de yaptığı deÄŸerlendirmede, Kıbrıs konusunda henüz somut bir geliÅŸme kaydedilmediÄŸini ifade ederek ÅŸunları söyledi: ''AB'deki muhataplara söylüyoruz: AB'nin ÅŸu anda takındığı tutum, bu geliÅŸmeyi saÄŸlamaya yeterli deÄŸil. AB eÄŸer bir çözüm istiyorsa, ikitarafa da aynı ölçüde baskı yapması lazım. Biz, Rumlara garanti verildiÄŸini, baskının bize yönlendirildiÄŸini görüyoruz. Onlar da bize (Siz öyle göründüğüne bakmayın, Rumlara da gerekeni yapıyoruz) diyorlar. Bu, henüz Güney Kıbrıs yönetiminin tutumuna yansımış deÄŸil. Çözüm olması ÅŸart deÄŸil, eÄŸer ciddi bir ilerleme saÄŸlanabilirse, biz d, AB'ye iliÅŸkin reformlarda tıkanma noktalarını aÅŸabilirsek, Güney Kıbrıs'ı almaktan vazgeçmeyebilirler, ama bizimle ilgili çok daha somut ÅŸeyler koymak zorunda kalacaklardır diye düşünüyorum.'' Kıbrıs'ta taraflar arasında diyalogun ne getireceÄŸinin beklendiÄŸini, geliÅŸmelerin izlendiÄŸini anlatan Yılmaz, ''Diyalogdan belli sonuçlar elde edilirse baÅŸka formüller gündeme gelebilir'' diyerek ÅŸunları anlattı: ''AB, Güney Kıbrıs'ı alırken, çözümle ilgili parametreler de koyabilir. Bizimle iliÅŸkilerinde de bazı ileri noktalar gösterebilir. O zaman bu, sarsıntısız aşılabilir. Aksi takdirde çok büyük bir krizlekarşılaşırız. AB'nin Güney Kıbrıs'ı, Kıbrıs'ın tümünü temsil eden bir konumda üyeliÄŸe kabul etmesi, çözümle ilgili herhangi bir parametre getirmemesi, Türkiye ile iliÅŸkilerde hiçbir geliÅŸme saÄŸlanamaması, AB ile iliÅŸkilerimizde çok büyük sorun yaratır. Kopma getirmezse bile, aşılmaz sorunlar çıkarır. Bunu zaten biliyorlar.'' Yılmaz, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP) konusunda da Atina'ya baskının arttığını, Barselona zirvesinde bunun görüldüğünü, Yunanistan'ın 14 ülke karşısında yalnız kaldığını ve Haziran ayında yapılacak Sevilla zirvesine kadar, AB ile NATO iÅŸbirliÄŸini engelleyen tavrından vazgeçecek adımları atmak durumunda kalacağını ifade etti. ASKERLERÄ°N ENDÄ°ÅžELERÄ°NÄ° GÄ°DERMEK LAZIM    Devlet Bakanı ve BaÅŸbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, Türkiye'de, AB konusunda askerlerin bazı endiÅŸeleri olduÄŸunu, ancak askerlerin batılılaÅŸmaya, zenginleÅŸmeye karşı olduklarını iddia etmenin haksızlık olacağını söyledi. Yılmaz, Brüksel'de yaptığı deÄŸerlendirmede, ''Askerlerin AB'yi istemediÄŸini gerçekten hissediyor musunuz?'' ÅŸeklindeki bir soruya ÅŸu yanıtı verdi: ''Çok açık söylüyorum. Askerlerin, Kopenhag kriterlerinin uygulanmasının Türkiye'yi böleceÄŸi gibi bir endiÅŸeleri var. Bizim, Kopenhag kriterleriyle de, Türkiye'nin ulusal bütünlüğünün korunacağı noktasına gelmemiz lazım. Askerlerin bütün endiÅŸeleri buradan kaynaklanıyor. Askerlerin Türkiye'de batılılaÅŸmaya karşı olduklarını, Türkiye'nin zenginleÅŸmesine karşı olduklarını söylemek, onlara büyük haksızlık olur. Onların endiÅŸelerini gidermek lazım.'' Mesut Yılmaz, bu endiÅŸelerin nasıl giderilebileceÄŸi sorusu üzerineÅŸunları söyledi: ''Bu maalesef bizim deneyimlerimizle ÅŸu anda ikna edebileceÄŸimiz bir konu deÄŸil. Ancak yaÅŸayarak görebileceÄŸimiz bir konu. Bunları bir zamanlar yaÅŸadık. 1991'de yasak dil kanununu çıkarırken de bu iddialaröne sürüldü. 163'ü kaldırırken, (Türkiye'ye irtica gelecek) dediler, böyle bir ÅŸey olmadı. Ben Kopenhag kriterlerinin Türkiye'ye zarar getireceÄŸine inanmıyorum, ama buna inanan kurumlar var. Ulusal bütünlüğü korumayı kendilerine misyon olarak görüyorlar, riske girmek istemiyorlar. Türkiye'deki tartışmanın özü bu.'' Yılmaz, bir gazetecinin, ''AB'nin alternatifi nedir?'' sorusuna dagülerek, ''''Bilmiyor musun, Ä°ran'' yanıtını verdi ve şöyle devam etti: ''Hiç kimsenin kafası net deÄŸil. Herkes bir arayış içinde. Ben diyorum ki, bizim aramamız gereken AB'nin alternatifi deÄŸildir. AB kriterlerini uygulayarak, aynı zamanda deÄŸerlerimizi koruma arayışına girmeliyiz. (AB kriterleri Türkiye'yi mutlaka böler) diyerek AB'ye alternatif aramak yerine, Ä°spanya, Portekiz, Bulgaristan, Romanya gibi, baÅŸka ülkelerin yaptığı gibi, bizim de hem bu kriterleri gerçekleÅŸtirip, hem bu deÄŸerlerimizi nasıl koruruz arayışına girmemiz lazım. Kafalarımız henüz buna hazır deÄŸil.'' AB EGOÄ°ST    Devlet Bakanı ve BaÅŸbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, AB'nin terörizm konusunda ''egoist'' bir tavır izlediÄŸini, zaten genel tavrının da bu olduÄŸunu söyledi. Yılmaz, Brüksel'de yaptığı deÄŸerlendirmede, ''Terörizm konusunda AB'nin tavrında deÄŸiÅŸiklik bekliyor musunuz?'' sorusuna ÅŸu yanıtı verdi: ''AB, terörizm konusunda her zaman son derece egoist davranmıştır.(Bana dokunmayan yılan bin yaÅŸasın) anlayışıyla hareket etmiÅŸtir. AB zaten her konuda egoist bir kuruluÅŸtur. PKK, DHKP-C konusundaki son davranışları, kendilerine zarar vermedikçe, Türkiye'yi doÄŸrudan hedef alan terör örgütlerine bile hoÅŸgörü gösterdiklerinin açık bir kanıtıdır. Biz de bunu her görüşmemizde kendilerine söylüyoruz. Onlar bu konuda incelemenin sürdüğünü anlatıyorlar. Bana kalırsa yaptıkları incelemenin hedefi, bu örgütlerin kendi güvenlikleri açısından tehdit oluÅŸturup oluÅŸturmayacağı yönündedir. Yoksa, Türkiye'ye zarar verip vermedikleri onlar için bir kriter deÄŸil.'' Yılmaz, AB'nin hazırladığı, karşı mücadele verilecek terör örgütleri listesinin Haziran ayında tekrar gözden geçirileceÄŸinin Türkiye'ye bildirildiÄŸini, Dönem BaÅŸkanı Ä°spanya'nın, bu konuda daha anlayışlı davranabileceÄŸini söyledi.     İDAM CEZASI    Bir soru üzerine, ''Ä°dam cezasının kaldırılması tartışmalarını ben baÅŸlattım'' diyen Yılmaz, ÅŸu deÄŸerlendirmeyi yaptı: ''Ä°dam cezasını kaldırmayı ve kaldırıncaya kadar da uygulamamayı zaten taahhüt etmiÅŸsek, önümüzdeki yıl içinde tam üyelik müzakerelerini baÅŸlatmak gibi bir hedefimiz de varsa, bunu da bu aradayapalım, ellerinden bir malzeme daha alalım. Bizim Ulusal Program'da söylediÄŸimiz, bundan sonra ölüm cezası uygulanmayacağıdır. Ama kanunlardan bunu 3-4 yıl sonra çıkaracağız. Uygulamayacaksak, bugündenkanunlardan çıkaralım diyorum.''      ANADÄ°LDE EĞİTÄ°MYılmaz, ''dil konusunda bir uzlaÅŸma saÄŸlanacağını'' söyleyerek, ''Sanki devlet kontrolünde yayın yapılması konusunda adım atabilirmiÅŸiz gibi bir umudum var. Bizden anadil eÄŸitiminin engellenmemesi isteniyor. (Åžu veya bu dilde eÄŸitim yapın) diyemezler. Sadece bir dile karşı devlet engelleme yapmamalı. Bu da doÄŸal bir ÅŸey'' diye konuÅŸtu. KAREN FOGG OLAYINDA GOCUNACAK BÄ°R ÅžEY YOKDevlet Bakanı ve BaÅŸbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, AB Türkiye Temsilcisi Karen Fogg olayında Ankara hükümetinin ''gocunacak bir tarafı olmadığını'' söyledi. Yılmaz, Brüksel'de yaptığı deÄŸerlendirmede, AB Komisyonu'nun Ankara Temsilcisi Karen Fogg'un elektronik posta mesajlarının açıklanması olayına iliÅŸkin bir soruyu şöyle yanıtladı: ''Bizim hükümet olarak gocunacak bir tarafımız yok. Netice itibarıyla kendisi kusurlu, güvenliÄŸi saÄŸlamak için tedbir almamış. Elektronik posta mesajlarını İşçi Partisi'ne Brüksel'den de vermiÅŸ olabilirler, baÅŸka yerden de elde edilmiÅŸ olabilir. Olayın bizi ilgilendiren bölümü, DoÄŸu Perinçek'in bir iddiasıdır. (Ben bunları devlet kurumlarından, devletin istihbarat kurumlarından aldım) diyor. Bu daha kanıtlanmış deÄŸil. EÄŸer böyle bir durum ortaya çıkarsa bizim için yüz karasıdır. Biz Türkiye'deki bir diplomatın haberleÅŸme güvenliÄŸini saÄŸlayamamış duruma düşeriz, çok ayıp bir olaydır. O safhada tabii gerekeni yaparız, ama o safhaya gelmeden önce, ÅŸu anda AB'nin bizi suçlayacağı bir ÅŸey yok. Neticede Karen Fogg kusurlu. Mesajların nasıl elde edildiÄŸi belli deÄŸil. Biz mahkemeye baÅŸvurduk, yayını yasaklatmaya çalıştık, ama internet döneminde bu da mümkün olmuyor. Bize atfedecekleri bir kusur yok. Yayının engellenmesi için bize baskı yaptılar. Biz de mahkemeye baÅŸvurduk. Mahkeme de 1-2 gün gecikmeyle karar aldı. Karar Türkiye'de uygulanıyor. Önemli olan öbür unsur. EÄŸer bunları devletin kurumlarından almışlarsa çok vahimdir, devlet kendi kendini hançerliyor demektir.'' Mesut Yılmaz, bugün AB'nin geleceÄŸinin tartışıldığı bir platform olan Avrupa Konvansiyonu'nda bir konuÅŸma yaparak, Ankara hükümetinin bakış açısını yansıtacak.  Â
button