Villa d'Este'de bir Kasımpaşalı

Güncelleme Tarihi:

Villa dEstede bir Kasımpaşalı
Oluşturulma Tarihi: Eylül 04, 2003 00:00

YILLAR önce Milano yakınlarındaki Como Gölü'nden geçmiştim. O yıllarda uçak bileti pahalı geldiği için, otobüsle Fransa'ya gidiyordum.Aklımda kalan Como çok güzel bir yerdi.Sonraki yıllarda oraya hiç gitmedim, ama gidenlerden hep çok güzel şeyler işittim.Como'da ‘‘Villa d'Este adlı bir otel var.İtalya'nın önde gelen halkla ilişkiler kuruluşlarından ‘‘Ambrosetti’’ grubu, her yıl eylül ayı başında bu otelde bir toplantı düzenliyor.İtalya'nın önde gelen 200 büyük firmasının CEO'larını bu toplatıya davet ediyor.Toplantılara, dünyanın en önemli ülkelerinin başbakanları, siyasetçileri katılıp konuşmalar yapıyor.Bu yılki toplantı yarın başlıyor.Cumartesi günü ise bizim açımızdan dikkat çekici bir toplantı var.Toplantının konusu ‘‘Avrupa Birliği/Anayasa ve Kurumlar’’.Toplantının başkanlığını, İsrail'in eski başbakanı ve şimdiki İşçi Partisi'nin genel başkanı Şimon Perez yapıyor.Öbürleri ise ‘‘ağır top’’ diye niteleyebileceğimiz 4 kişi.MASADA 4 AĞIR TOPBunların dördü de halen başbakanlık görevini yürüten siyasetçiler.İspanya Başbakanı Jose Maria Aznar, Fransa Başbakanı Jean Pierre Raffarin, Avusturya Başbakanı Wolfgang Schüssel ve Türkiye Başbakanı Recep Tayyip ErdoğanToplantı sonunda ise Paris Başpiskoposu Kardinal Jean Marie Lustiger bir değerlendirme yapacak.Dikkat ediyorsanız, katılımcıların kompozisyonu ilginç.Başkan olarak dünyaca tanınmış saygın bir Yahudi devlet adamı seçilmiş.Konuşmacıların üçü Hıristiyan Avrupa ülkelerinin başbakanı. Biri ise Avrupa'nın tek Müslüman ülkesinin başbakanı.Değerlendirmeyi ise Hıristiyan bir din adamı yapacak. Bana göre bu masa, şekillenmekte olan yeni Avrupa'nın çarpıcı kimyasını yansıtıyor.Ama bu masanın fotoğrafı, biz Türkler açısından da çok dikkat çekici.Çünkü masanın Türk bayraklı koltuğunda oturan kişi, İstanbul'un Kasımpaşa gibi halk mahallesinden çıkmış bir siyasetçi.İmam hatip okulu mezunu.Ama son yıllarda Bülent Ecevit gibi Robert Kolej'li bir başbakanın bile ihmal ettiği koltuklara oturup, görüşlerini anlatıyor.Tıpkı Malatya varoşlarının Turgut Özal'ı gibi.Bu platformlarda ‘‘Biz laik Avrupa'ya girmek istiyoruz’’ diye konuşmalar yapıyor.‘‘Avrupa Anayasası'nda din hanesini boş bırakın’’ diyor.Ama biz hálá, ‘‘Takıyye var mı yok mu’’ tartışmaları ile muazzam bir enerji kaybına seyirci kalıyoruz.BİRAZ TENEFFÜSİnsafsız bir biçimde askerimizi tahrik etmeye çalışıyor, ülkenin hep hançeresi gerilmiş, sinirleri ayakta yaşamasına zemin hazırlıyoruz.Artık zamanı geldi.Biraz teneffüse çıkalım.Hiç olmazsa, Avrupa Birliği'nden müzakere tarihi alacağımız güne kadar enerjimizi bu işe ayıralım.Merak etmeyin.Hiçbir takıyye ebedi değildir ve iki şey, sonsuza kadar saklanamaz.Bir, rüşvetle gelen para, iki art niyet.Her ikisi de bir gün mutlaka ortaya çıkar.Başbakan Tayyip Erdoğan, Kanal D'de Fatih Altaylı'nın sorularına cevap verirken çok önemli bir şey söyledi.‘‘Bizim askerle düşman olmamız intihar etmek anlamına gelir’’ dedi.Hürriyet'in dünkü taşra baskılarında bu haber vardı. Ancak Almanya'dan daha yeni bir haber gelince çıkarıldı.Erdoğan'ın bu sözleri çok önemli. Türkiye'de kurumların yerine oturması için, bu karşılıklı anlayışların gelişmesi gerekir.İnşallah bu iklime gireriz.Uçaktaki eşofmanlı BaykalÖNCEKİ gün televizyonda, Süreyya Ayhan'ın Türkiye'ye gelişinde uçakta çekilen görüntülerini izledim.CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da uçaktaydı. Üstelik üzerinde eşofmana benzeyen spor bir giysi vardı.Bu sahne çok hoşuma gitti. Bazıları, neden oraya gitti diye, hem Başbakan Erdoğan'ı hem de Baykal'ı eleştirdi.Buna hiç katılmıyorum. Dünya kupası finallerinde birçok başbakan gördük. Bunların bir bölümünün takımları birinci oldu, bir kısmı olamadı. Ama onlar gittiler.Bu arada Baykal'la ilgili ilginç bir şey daha öğrendim. Onun Süreyya Ayhan'a ilgisi bu şampiyonada başlamamış.Her yarışmasından sonra telefon edip onu kutlarmış. Berlin'de şampiyon olunca yine telefon etmiş ve Süreyya Ayhan onu Paris'teki yarışmaya davet etmiş.Bence siyasilerin bu tür tutumlarını eleştirmek değil, tam aksine alkışlamak gerekir.Paris'teki o fotoğraf benim çok hoşuma gitti.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!