Uğur Mumcu, beraat ettiğini öğrenemeden öldürüldü

Eski Milli Savunma Bakanı Ercan Vuralhan ile ilgili birçok şey yazıldı çizildi. Dışişlerinde ve Milli Savunma Bakanlığı görevleri sırasında karıştığı iddia edilen skandallar, sonrasında yaşanan karşılıksız çek davaları bunların başında geliyordu.

Uğradığı suikastta yaşamını yitiren ünlü araştırmacı-gazeteci Uğur Mumcu, defalarca Ercan Vuralhan ile ilgili yazı kaleme almıştı. Hatta davalı olduklarını biliyorduk. Ancak haberimiz üzerine avukatı ve yakın dostu Turgut Kazan’ın anlatacaklarını ilk kez öğrenecektik. İşte Kazan’ın o günlerde yaşananlara ilişkin açıklamaları:

“Eski Milli Savunma Vuralhan, çok kötü bir cinayete kurban gitti. Onun yaptıklarını, onunla yaşananları düşündüm ama cinayete kurban gittiği için zihnimden silmek istedim. ‘Silmek ne kadar doğru’ diye düşünürken gazetelerde sizinki dahil kendisiyle ilgili haberler çıkmaya başladı. Ve ben “Evet bunların anlatılması gerekir” diye düşünerek sizi aradım. Anlatılanlarda bir eksiklik olduğunu biliyordum. Onun ne menem bir insan olduğu toplumun hafızası zayıf olduğu için unutulmuştu. Anlatılanlardan en önemlisi, Dışişleri’ne zırhlı araç diye zırhsız araçları aldırması, ona aracılık etmesiydi. Uğur Mumcu araştırmacı gazeteciliğiyle bunu yakalamış, defalarca belgeleriyle açıklamayı görev saymıştı. Tabii bu belgeleri toplarken, bugün anlatılmayan, unutulan bir başka pisliğe daha rastladı. Özal’ın partisi de hükümeti de İslamcı hükümet görünümündeydi ve öyle bir hükümetin Milli Savunma Bakanı’yla ilgili bir öyle bir belge ortaya çıkardı ki, ortalık karıştı: Ercan Vuralhan, İsviçre’de randevu evi işleten bir şirketin ortağıydı. Uğur bunu İsviçre Ticaret Odası belgeleriyle ortaya koydu, yazdı, çizdi.”

Turgut Kazan,  zırhlı araçlar ve randevu evi işletmesi haberleri nedeniyle Ercan Vuralhan’ın Uğur Mumcu’yu mahkemeye verdiğini söylüyor. Kendisi de Mumcu’nun hem arkadaşı hem de avukatı olarak bu davayı izlemiş:

“Türkiye’de gazetecilerin bu türde yayınları her zaman hakaret sayılmıştır. Uğur’a da İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde hakaret davası açıldı. Ama asıl trajik olan meseleyi şimdi anlatacağım. Uğur’a beraat kararı verildi. Dosya temyize gitti. Uğur, Yargıtay sonucunu merakla bekliyordu. Onay mı gelecekti, bozulacak mıydı? Bunu önemsiyordu, çünkü iddialarının doğruluğunu biliyordu, önem verdiği, mücadele ettiği bir haberdi. Uğur’un beraat etmesi, öbür adamın suçlu olduğunun bilinmesi için önemliydi. Bir Cuma günü dönemin Adalet Bakanı, İstanbul’da resepsiyon veriyordu. Ben de o resepsiyona gittim. Hâkim yanıma geldi ve bana, “Gözünüz aydın Turgut Bey, karar onandı” dedi. Ama ben tedbirli bir avukat olarak kendi kendime, ‘O mahkemede bir sürü işimiz var, hâkim karıştırmış olabilir, o yüzden pazartesi günü dosyaya bakayım, kararın örneğini alayım. Uğur’a ondan sonra haber vereyim’ dedim. Uğur için o Pazartesi olmadı, olamadı. Pazar günü o bomba patladı, Uğur artık yoktu. Ben de çok merak ettiği Yargıtay kararını kendisine veremedim maalesef. Bu davanın en trajik yanlarından biri buydu.”

  

SON 24 SAATTE YAŞANANLAR