Türkiye'nin siyahileri

Güncelleme Tarihi:

Türkiyenin siyahileri
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 10, 1998 00:00

Haberin Devamı

Ataları yaklaşık 300 yıl önce Yukarı Nil'den, Batı Sudan'dan, Libya'nın güneyinden ve Afrika'nın başka bölgelerinden köle tacirlerince toplanıp getirildi. Osmanlı saraylarında hanedan mensuplarıyla saltanat sürdüler. Aynı zenginliği, aynı debdebeyi, aynı kaderi paylaştılar. Onların bugün özellikle Ege bölgesi'ndeki köylerde yaşayan torunları da dar gelirli diğer türk vatandaşlarıyla aynı kaderi paylaşıyorlar. Türkiye'nin en iyi bilim dergilerinden Focus, temmuz sayısında Türkiye'deki zencilerin tarihini araştırdı.

Bugün Edirne'den Van'a kadar tüm ülkede vazgeçilmez bir tutku haline gelen futbol sayesinde Afrika'dan birçok siyahi futbolcu Türkiye'ye geliyor. Bazılarını zorla Türk vatandaşı bile yapıyoruz. Oysa Türkiye'de yüzyıllar öncesinde de zenciler yaşıyordu, şimdi de yaşıyor.

Kökleri Sudan'a, Yukarı Nil vadilerine, Libya'ya, Arabistan'a uzanan bu insanlar, kendi geçmişlerinden habersiz yaşamlarını sürdürüyorlar. Ataları, yüzlerce yıl önce köle tacirlerince topraklarından koparıllmış olan Türkiye'deki zencilerin bugünkü sayısı tam tespit edilememiş durumda.

Amerikalı yazar Alex Halley'in eseri ‘‘Kökler’’ televizyon dizisi haline getirildiğinde tüm dünyada duygu fırtınaları estirmişti. Çünkü bu eser, tam 12 yıllık bir çalışmanın meyvesiydi. Ünlü yazar, kilometrelerce yol kat edip, binlerce belgeyi inceledikten sonra eserini ortaya çıkarmıştı.

Türkiye'de yaşayan zenciler, bu açıdan oldukça şanssız. Çünkü onların köklerini ortaya çıkaracak ipuçları yok. Zaten onlar da böyle bir çabaya girmek konusunda isteksizler. Gazeteci ve yazarlardan da korkuyorlar. Nedeni ise gazetecilerin ziyaretlerinden sonra çıkan haberler. Kendilerinden ‘‘köle torunları’’ diye söz edilmesinden hoşlanmıyorlar. Hele ‘‘Kökler‘‘ dizisinin ardından bazı kişilerin kendilerine ‘‘Kunta Kinte’’ diye seslenmelerine çok kızıyorlar. Çünkü bizim siyahiler, özgür olduklarının ve özgür bir ülkede yaşadıklarının bilincindeler.

KÖKLER AFRİKA'DA

Osmanlı İmparatorluğu'nun yayılma döneminde günlük ihtiyaçlar için köle kullanılıyordu. Bir kısmı Mısır ve Kuzey Afrika'daki Osmanlı eyaletleri yoluyla Sudan ve Büyük Sahra'nın altındaki ülkelerden, diğer bir kısmı da yine Mısır ve Hicaz yoluyla imparatorluğun Habeş Eyaleti'nden (Etiyopya) getiriliyordu. Gürcistan ve Çerkezistan da bayaz köle ticaretinin kaynaklarını oluşturuyordu. Osmanlı İmparatorluğu'nda köle ticareti, 1857 yılında bir fermanla tamamen yasaklandı.

İmparatorluğa getirilen zenciler, Amerika'dakilerden farklı bir yaşama sahipti. Çünkü zencilerin İslamda çok önemli bir yeri vardı. Örneğin ilk ezanı okuyan Bilal-i Habeşi, Habeş asıllıydı.

ABDÜLHAMİT'İN ÇİFTLİĞİ

Halen Ege ve Akdeniz bölgelerinde yaşamlarını sürdüren siyahi vatandaşlarımızın sayısı 5 bini bulmakta. Çoğunluğu Küçük Menderes Havzası'nda çeşitli köylere dağılmış durumdalar. Büyük çoğunluğunun atası, Sultan Abdülhamit'in 17 köyden oluşan çiftliği için, Hıdiv Abbas Paşa tarafından Mısır yakınındaki ülkelerden getirilmiş. Bunun dışında Muğla, Dalaman, Dalyan, milas, Göcek, Bodrum ve Aydın civarında geçimini rençberlik yaparak sağlayan siyahi vatandaşlarımız var.

GERİ DÖNENLER

Bugün Amerika'da yaşayanlarla ülkemizde yaşayanların durumu aynı değil. yaşam standardı farklı. Bundan dolayı Ege bölgesindeki zenci sayısı, 15 yıl önce 30 binken bugün iyice azalmış durumda. Pek çok siyahi vatandaşımız Libya'ya göç etmiş. Yeniçiftlik köyünden Hüseyin türkyılmaz, geri dönüş hikayesini şöyle anlatıyor:

‘‘Çok değil, 10-15 sene önce bizim köyün yarısı zenciydi. Yani hepsi Afrika'dan getirilmiş köle törünlarıydı. Fakat bir Libya furyası çıktı, köy boşalıverdi. Gidenlerin bizden daha mutlu oldukları kesin, çünkü geri dönmediler...’’

HARVARD'LI AKRABA

Naima köyünde yaşayan Muammer türkeş de aynı duyguları paylaşıyor. 53 yaşında olan ve ihtiyaçlarını güçlükle temin eden Muammer türkeş, dededen kalma 3 dönüm arazisine sebze ekerek geçimini sağlamaya çalışıyor. Ama asıl önemli olanı, akrabalırının bir kısmının ABD'ye göçmüş olması. Muammer Türkeş şöyle konuşuyor:

‘‘Ben rençberim. Kendi yerim var, ekip biçiyorum. Burası dedemden kaldı, ona da dedesinden bahşişlemeyle ağadan geçmiş... Büyüklerimiz hep söylerdi, bazı akrabalarımız uzaklara göçmüş. Fakat o uzak yerlerin neresi olduğunu bir türlü öğrenememiştik. Bir gün bir yabancı kapımızı çaldı. Meğerse bizim akrabalardan birisiymiş. Amerika'da harvard Üniversitesi'nde döçentmiş. Adı Joseph Harris. Bana adresini bıraktı. Para da verdi. birkaç gün yanımızda kaldı. Ama ne dilimiz aynı, ne de hayatımız... Ailenin bir kolu da Libya'da. Ben oraya gitmeye niyetlendim ama olmadı. Beyaz bir kadınla evliyim. birbirimizi çok severek evlendik, üç çocuğumuz oldu. Aslına bakarsanız atalarımız bizden rahatmış, çünkü geçim çok zorlaştı...’’

Türkiye'deki zenciler içinde yüksek öğrenim düzeyi çok az. Ama içlerinden sivrilip toplum içinde önemli yerlere gelenler var. Futbol Federasyon Asbaşkanı Hadi Türkmen, Türk sanat müziğinin sevilen sesi İbrahim Şirin, ‘‘Gel Teskere’’ şarkısıyla yediden yetmişe herkesin sevgilisi olan Esmeray, Dalaman eski belediye başkanı Musa Siva, ilk akla gelen isimler...






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!