Otizmle 'barış'tı

Güncelleme Tarihi:

Otizmle barıştı
Oluşturulma Tarihi: Nisan 02, 2017 01:45

Otizmli Hüseyin Barış Çalışgan’ın annesi çocuğunun en doğru eğitimi alması için mücadele ederken aynı zamanda Barış’ın babasının durumu kabul edip sorumluluk almasını sağladı. Bir yandan da Barış’ın ikiz kardeşini büyüten anne Şenay Çalışgan mücadelesini anlattı.

Haberin Devamı

Şenay ve Ali Rıza Çalışgan çiftinin, anne-baba olmak için 10 yıl süren bekleyişlerinin sonunda ikiz bebekleri Hüseyin Barış ile Okan Deniz dünyaya geldi. Şimdi 11 yaşında olan kardeşlerden Hüseyin Barış otizmliydi.

Anne Şenay Çalışgan iki kardeşin gelişimlerini yakından takip ediyordu ve aralarındaki fark gözünden kaçmadı. Bir şeylerin ters gittiğini anladı. Yakınları aynı fikirde değildi. Ama gözlemleri onu haklı çıkardı, Hüseyin Barış’a otizm tanısı kondu. Tanı aldığında Hüseyin Barış 2.5 yaşını geçmişti. Çalışgan, “Aslında 1.5 yaşına kadar göz teması vardı ve babasını tanıyordu. Ama yürümesi, yemek yemesi, başını arkaya atması gibi bazı davranışları kardeşinden farklıydı. Tanı konar konmaz da eğitimlere başlattık” diyor.

OKULDA AYRIMCILIĞA MARUZ KALDI
Kreşte “Barış’a çok iyi bakıyoruz” diyorlardı. Ancak gerçeği yine bir başka öğretmen itiraf edecekti. Barış’a, diğer çocuklar etkilenmesin diye ayrı bir yerde, çatı katında tek başına yemek yediriliyordu: “Oğlumu soyutlamaya başladıklarını öğrenince oradan alarak, tam zamanlı bir eğitim merkezi araştırmaya başladım ve buldum. Tam zamanlı eğitime gitmesinin çok büyük yararı oldu”. Bu arada anne de evde boş durmadı, çocuklarına sabahları flüt ve keman sesi eşliğinde masajlar yapmaya devam etti: “Bu masajlarda sevgi diliyle oğullarıma ulaştım. Barış’a babasını tanıttım. Sonra kardeşi Okan’ı.”

BABA BAŞTA ZORLANDI
Eşi Ali Rıza oğlunun hastalığını kabullenmekte zorlandı. Hatta Barış 8 yaşına gelene kadar kabullenmedi de. “Bu böyle gidecek, artık hayatımız böyle geçecek” diyordu. Çalışgan eşine, “Benim büyük hayallerim var, küçük adımlarla gidiyorum. Eğer sen de kabullenirsen gel birlikte yol alalım” dedi. Evlilikleri de zor bir sınavdan geçiyordu. Profesyonel destekler alarak eşine oğlunun sorununu kabullendirmeye çalıştı. Oğullarının bazı sorumluluklarını babalarına da aktardı.

OKUMA, YAZMA, YÜZME ÖĞRENDİ
Hüseyin Barış eğitimlerle verilenleri aldı. Okuma yazmayı, pateni, yüzmeyi (kendi kendine) öğrendi, tuvalet eğitimini aldı. İnce motor yeteneklerini geliştirdi. Yine hastalığının getirdiği bazı davranışsal sorunların çözülmesi gerekiyordu. Tutturmaları, ısrarlı ve tekrarlayıcı davranışlar da Tohum Otizm Vakfı’nın eğitim merkezinde büyük oranda halledildi. Çalışgan, “Yaptığı şeyler çok hoşuma gidiyor. Örneğin gömleğini ilikleyip kapaması ya da açabilmesi bile beni çok mutlu ediyor. Haftanın iki günü burada eğitimlerine devam ediyor ve çok da yararlanıyor” diyor.

HER 20 DAKİKADA BİR OTİZM TANISI
Bugün, Dünya Otizm Farkındalık Günü. Otizmin görülme sıklığı hızla artıyor. 1985 yılında her 2 bin 500 çocuktan 1’ine otizm tanısı konurken, günümüzde doğan her 68 çocuktan1’i otizmli. Dünyada her 20 dakikada bir çocuk otizm tanısı alıyor. Türkiye’deki 352.000 otizmli çocuk ve gencin sadece 29 bin 905’i eğitime ulaşabildi.

Otizm, doğuştan gelen ve genellikle yaşamın ilk üç yılında fark edilen karmaşık bir gelişimsel bozukluk. Beynin yapısını ya da işleyişini etkileyen bazı sinir sistemi sorunlarından kaynaklandığı düşünülüyor. Erkek çocuklarındaki yaygınlığı, kızlardan 4 kat fazla.

ERKEN TANI VE DOĞRU EĞİTİM
Erken tanı ve doğru bir eğitim yöntemiyle yoğun olarak eğitim alan çocukların yaklaşık yüzde 50’sinde otizmin belirtileri kontrol altına alınabiliyor. Gelişim ve büyük ilerleme sağlanabiliyor. Hatta bazı otizmli çocukların ergenlik yaşına geldiklerinde diğer arkadaşlarından farkı kalmayabiliyor. Olabildiğince erken dönemde (18 ay civarı) tanı koyabilmek ve haftada en az 30 saati bulan yoğun bir eğitim almalarını sağlamak önemli. Özelllikle 3 ile 5 yaş arasında bu yoğun eğitim çok kıymetli. Tohum Otizm Vakfı da erken tanı ve eğitimle çocukları topluma, eğitim hayatına, sosyal hayata kazandırmak ve ekonomiye yük olmaktan çıkıp katkıda bulunacak bağımsız bireyler haline getirebilmeyi hedefliyor. 

BAKMADAN GEÇME!