Okur Temsilcisi'ne mektuplar

Güncelleme Tarihi:

Okur Temsilcisine mektuplar
Oluşturulma Tarihi: Ocak 31, 2005 01:40

2004’ün bilançosu

GEÇTİĞİMİZ günlerde, bazı okurlar ‘Okur Temsilcisi’ köşesi için birtakım önerilerde bulundular. Oral Antmen, ‘Okurlarınıza tenkit veya beğeni hakkı vermek çok güzel ve yerinde bir karar. Yalnız bunu iyi uygulamak gerekir. Bunun için bir tam sayfa ayrılması, bu sayfaya okur temsilcisi dahil hiç fotoğraf konulmadan mümkün olduğu kadar çok mektup yayınlanması esas olmalıdır’ dedi.

Hasan Çoban ise şunları söyledi. ‘Siz Türkiye’nin en iyi gazetesi olma iddiasındaysanız, bu şeffaflığı zaten yapmalısınız. Hürriyet aynı zamanda güven de duymaktır. Bu köşeyi iki sayfaya çıkarın.’

Almanya Bonn’dan yazan Güneş Barış da, ‘Bazı okurlar yanlış düzeltirken kendileri yanlış yapıyor. Siz bunu yorumsuz yayınlarsanız okuyucuya yanlış bilgi vermiş oluyorsunuz. Bir kere bir okuyucu ‘Efendim restoran demeyelim. Türkçemizde lokanta kelimesi var’ demişti. ‘Locanda’ İtalyanca’dan gelir, ‘lokal’ demektir. Avukat Filiz Yüksel de ‘Mortgage demeyelim, Türkçe ipotek diyelim’ buyurmuşlar. İpotek hypotheque, hypothek kelimesinden gelmiştir. Neresi Türkçe’dir?’ dedi.

BİR YILDA 530 OKUR GÖRÜŞÜ

Bu okurların uyarıları, geçen yılın bir ‘Okur Temsilcisi köşesi bilançosu’ çıkarmak açısından iyi bir fırsat oldu. Geçen yıl 52 hafta boyunca Okur Temsilcisi köşesinde yayımlanan mektuplara şöyle bir göz attım. İşte sonuç:

Köşede 1 yıl boyunca 530 okur görüşü yer aldı. (Bu sayı yer sınırı olmayan internetteki köşede ise 1200’ün üzerinde.)

Ayrıca 20 Hürriyet çalışanı da köşede kendini yansıtma olanağı buldu. Bir de tartışmalı bir konu hakkında, 6 yabancı okur temsilcisinin görüşü yayımlandı.

Okur mektuplarını, kategorilerine ayırınca şöyle bir tablo çıktı:

ELEŞTİRİ: 234

YANLIŞ BİLGİ: 140

ÖNERİ: 46

ÖVGÜ: 27

EK BİLGİ-KATKI: 10

EKSİK BİLGİ: 9

PROMOSYON ÖNERİSİ 4

BİLGİ SORMA: 7

DOĞRU ÇIKMAYAN HABER: 20

Doğrusu bu sayıları görünce öncelikle ben de şaşırdım. Ekleriyle birlikte her gün 130 civarında haberin yer aldığı Hürriyet’te, ki bu yılda 45 bin haber eder, doğru olmadığı anlaşılan haber sayısı sadece 20 civarında kalmış. Yanlış çıkan bilgi sayısı da 140’ler civarında. Tüm yanlış bilgilerin bu köşede yayınlanmadığını varsayıp, sayıyı ikiyle üçle çarpsanız bile rakam yine 500’ün altında.

Oysa Batı’da ciddi gazeteler de her yıl hata bilançolarını çıkarıyorlar ve onların yanlış çıkan bilgi sayısı, bu rakamların çok çok üzerinde. Örneğin Amerika’nın ünlü Washington Post Gazetesi’nde 2004 itibariyle sayı 1419 oldu.

Ayrıca şunu söylemek istiyorum ki, bu köşe sadece hataların yer aldığı bir köşe değil, okurların Hürriyet hakkında eleştirilerini yazdığı bir forum, önerilerin dile getirildiği bir pano, ek bilgilerin ortaya konulduğu bir iletişim tahtası...

Ajlan-Mine fotoğrafı

24 Ocak günü, Hürriyet’in sevilen eki Kelebek’in kapağında yıllar önce bir trafik kazasında kaybettiğimiz Ajlan Büyükburç’un fotoğrafını gördüğüm an, onunla ilgili projeden bahsedildiğini düşündüm; ama fotoğrafın yanındaki ‘Mine’ yazısını görünce çok utandım. Nasıl böyle bir dikkatsizlik fark edilmez? Çok büyük bir gaf bu. Ajlan Büyükburç’un fotoğrafının yanında, onun en yakın arkadaşı ve bir zamanlar beraber şarkı söylediği Mine’nin adı yazıyor ve Mine’nin bu yıl Eurovision’dan son anda çekildiği anlatılıyor.

Perihan KAZANCI

TEMSİLCİNİN NOTU: Kelebek Yazı İşleri, hatanın baskıdan hemen sonra fark edildiğini ve düzeltildiğini, bundan ötürü ertesi günkü gazetede okurlardan özür dilendiğini hatırlattı.

Kurban haberleri

FAKİRLERİN yılda bir defa et yeme olanağı bulduğu kurbana ve halkın inancına bu kadar saygısızlık neden acaba? Neden Avrupa ayarında insan haklarına ve inançlara saygılı olmuyorsunuz? Kurbanda yanlışlıklar yapılıyorsa çareyi ortaya koyun. Köşe yazarları, halkın inandığı değerlerle alay edip bu değerleri küçümsemesinler. Sizin hayvanlara acıyan köşe yazarlarınız, yemekte her gün et yemiyor mu?

Salih YÜCEL/BOSTON

O vahşete dayanamadım

BEN 24 yaşında askerliğini yapmış bir okurunuzum. Bayramın 2. günü yayımlanan Hürriyet Gazetesi’nde, kurban olaylarıyla ilgili yazdıklarınızı birazcık eleştirmek istiyorum. Bu gazetenin her yaştan yüz binlerce okuru var. O vahşet görüntülerini yayımlarken bunu hiç göz önünde bulundurdunuz mu acaba? İtiraf ediyorum ben bu fotoğraflara ‘BAKAMADIM’. Umarım şiddet içeren görüntülerin yayımlanması ile ilgili prensiplerinizi bir kez daha gözden geçirirsiniz.

Reyhan YILMAZ/İSTANBUL

TRT ile bir ilgim yok

KELEBEK ekinizde geçtiğimiz günlerde Eurovision Şarkı Yarışması ile ilgili haberinizde, ‘İki Parça Eski TRT Doktorundan’ başlığıyla hakkımda haber yayımladınız. Haberde benim TRT’nin doktoru olduğum söyleniyor. Ben TRT’nin doktoru değilim. TRT’nin yakınında bir hasta da bayılmadı ki müdahale edeyim. Lütfen bunu böyle yazmayın. Bunun aslını öğrenmek de bir telefonluk mesafededir. Ben anatomi doçentiyim. İnsan vücudunu öğrencilere öğretirim, hasta bakmaya yetkim yok. Benim iki kızım var, arkadaşları dalga geçiyor, ‘Baban kazanır; çünkü o TRT’nin doktorudur’ diyorlar. İstirham ediyorum, lütfen TRT’nin doktoru olduğumu bir daha yazmayın.

Dr. Erdinç TUNÇ

Airbus’a Türkiye imzası

25 Ocak’ta ekonomi sayfalarınızda, ‘En Büyük Yolcu Uçağının Motorunda Türkiye İmzası’ haberi yer aldı. Hayli abartılı bir başlık. Motorun tamamını yaparsın, imzanı atarsın. Her parça yapan imza atsa, o kadar imzayı sığdıracak yer bulamazsın. Birinci sayfadaki başlık daha doğru. ‘Türk Eli Değdi’ daha güzel bir başlık. Fakat içerideki başlık tam uçmuş. Adam kompresör diskini bütün özellikleriyle belirtir, eğer onların istediği gibi yaparsan işi kaparsın. Bu durumda da kimse sana imza mimza attırmaz. Bu başlığı atan arkadaşın, imza nasıl atılır, nasıl attırılır haberi yok.

Faruk KUTLU

‘Kaçmayı başardı’ ifadesi virüs oldu

30 Aralık tarihli gazetenizin Ankara sayfasında ‘Ankara’da Kapkaç Terörü’ başlığıyla yer alan bir haberdeki ‘Türkçe yazım’ hatası dikkatimi çekti. Haberdeki hatalı cümle şöyleydi:

‘Ankara’da kapkaç terörü: M.A.’nın çantasını almak isteyen kapkaççı, direnmesi üzerine kadını tekme tokat dövdü. Bir süre sonra çantayı almayı BAŞARAN kapkaççı, koşarak olay yerinden uzaklaştı...’

Sizin de bildiğiniz gibi, Türkçe’de başarmak sözcüğü olumlu, örnek alınması gereken ve yüceltilecek şeyler için kullanılır. Bir yarışmada derece almak, sınıf geçmek, bir sanat eseri yaratmak vs. başarıdır, ancak adam öldürmenin, hırsızlık yapmanın, adam dövmenin çok özel haller dışında başarı neresindedir Allah aşkına?

Kaldı ki bu ‘kaçmayı başardı!’ sözü maalesef medyamızı bir virüs gibi son 15 yıldır sarmış vaziyette.

Örneğin, ‘Polis otosuna saldırı. 2 polis yaralandı. Saldırganlar kaçmayı BAŞARDI!..’

Mehmet Ali KORMAN

Çankaya/ANKARA


OKURLARIMIZDAN KISA KISA

FAİK GÜLALTAY Suriye ile harita krizini manşet yaparken, ‘66 yıllık sorun çözüldü’ dediniz. Sanki, sorunu şimdiki hükümet çözdü gibi bir izlenim oluştu. Bu sorun zaten Atatürk döneminde çözülmüştü, bugün çözülmüş bir şey yok. Onların haritasında Hatay’ın yer alıp almaması bir şey değiştirmiyordu ki?

GÜLCAN HAMULOĞLU Dikkat ediyorum, Samsun’la ilgili tüm haberler cinsel suçlara ilişkin. Son olarak ‘Sığındığı Evde Tecavüze Uğradı’ haberi yer aldı. Üstelik haberi hiç beğenmedim. Samsun muhabirleriniz başka tür haberler yapmasını bilmiyorlar mı? Ben Samsun’da başka neler oluyor, onları da öğrenmek istiyorum.

NEJLA PEKYARDIM Sayın Hürriyet yetkilileri, ben Paris’te oturuyorum. Gazetenizi çok beğenerek okuyor ve seviyorum. Yalnız bir ricam olacak; mümkünse bulmacayı internetten de yayımlayınız.

GÖKÇE GÜNGÖR 26 Ocak’ta bir fotoğraf altına ‘Kore Nostaljisi’ demişsiniz. Şehitlerimizi anarken nostalji kelimesini kullanmanız çok ciddiyetsiz olmuş. Tarihimizdeki bu hassas konuyu dile getirirken, nostalji ifadesi biraz magazinsel kaçıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!