Okur Temsilcisi'ne mektuplar

Güncelleme Tarihi:

Okur Temsilcisine mektuplar
Oluşturulma Tarihi: Kasım 15, 2004 01:30

Atatürk’ün fotoğrafı

GEÇEN hafta bazı Hürriyet okurları, 10 Kasım’da 1’inci sayfada yer alan ve Atatürk’ü elinde büyük bir su bardağıyla gösteren fotoğrafın kullanılmasına tepki gösterdiler.

Fotoğrafın yayınlandığı 10 Kasım Çarşamba sabahı arayan Şule Tuncer adlı okurumuz gözyaşları içinde, ‘Size teessüf ederim. Şuur altına bir mesaj mı vermek istiyorsunuz. Ata’nın milyonlarca güzel fotoğrafı dururken, bu fotoğrafı kullanacak gün bugün müydü?’ diye sordu.

İhsan Mursaloğlu, ‘Elinde bir bardak ve bardakta beyaz bir içecek. Başka bir şey söylemiyor, yorumu size bırakıyorum’ dedi. Mursaloğlu, 10 Kasım haberinin zemininde kullanılan rengi de eleştirdi. Yalçın Ulutaş da benzer eleştirilerde bulundu. Prof. Dr. Galip Karagözlü ise ‘Bu fotoğraf bazı çevrelere koz olarak verildi. Bunu size yakıştıramadım’ dedi.

NEREDE ÇEKİLDİ?

Öncelikle bu fotoğrafın nerede ve ne zaman çekildiğini araştırdım. İzmirli fotoğraf sanatçısı Ateş Akkor, fotoğrafın 1939’da çıkan ‘Fotoğraflarla Atatürk’ kitabında yayınlandığını, Atatürk’ün elinde ayran bulunduğunu söyledi. Fotoğrafı günümüz olanaklarıyla renklendiren Akkor’un verdiği bilgiye göre, kitapta yer alan fotoğraflar için önsözde şöyle deniliyor:

‘Bu albümü vücuda getiren resimler, İstanbul’da gazete fotoğrafçıları Cemal Göral, Faik Şenol, Hilmi Şahenk ve Selahattin Giz tarafından çekilmiş ve Cumhuriyet tabı müesseseleri tarafından tertip ve 12 Kanun 1939 tarihinde neşredilmiştir.’

Akkor,
kitapta yer alan fotoğrafın bir örneğini de ulaştırdı. Fotoğraf kitapta, şu fotoğrafaltıyla yayınlanmış:

‘1931, Atatürk çiftliğin senei devriyesinde Yunus Nadi ile birlikte ayran içiyorlar.’

Ateş Akkor,
fotoğrafta en sağda görülen kişinin de Atatürk’ün sofracıbaşısı İbrahim Erguvan olduğunu, geçen yıl 102 yaşında öldüğünü anlattı.

AYNI ENDİŞE VARDI

Ateş Akkor,
tecrübeli bir fotoğraf sanatçısı olarak şunları da söyledi:

‘Ben iyi bir fotoğrafçıyım. Bu fotoğrafta ışık arkadan geliyor. Atatürk’ün sırtında ışık var. Böyle bir ışıkta, ayran dolu bardaklar böyle lebalep dolu görülemezler. Plastik bardak böyle bir görüntü verebilir; ama o da o yıllarda yoktu. Muhtemelen o yıllarda kitap basılırken de, bardakların rakı olduğu düşünülmesin diye, fotoğrafta bir oynama yapılmış. O yıllarda rötuş imkánı yoktu, aptek yapılırdı. Sanıyorum bardakları aptekle böyle beyaz hale getirmişler. Neticede Atatürk açık havada herkesin üzerinde paltoyla rakı içecek biri değildi.’

Fotoğraf kullanımı, gazetecilikte hep tartışılagelen bir konu. Ancak etik açıdan, fotoğrafların fotomontaj yapılmadan, olduğu gibi kullanılması gerekir. Ayrıca fotoğraflar hakkında fotoğrafaltlarıyla ek bilgi verilmesi de çok iyi olur.

Bu olayda da, fotoğrafla birlikte ilk gün bu bilgiler verilebilse, okurların tepkisi farklı olabilirdi.

Devam eden davanın haberi yapılır mı?

PAZAR ekinizde daha önce de birçok gazeteye konu olan E.O.Ç. davasıyla ilgili yazınızı okudum. Bu haber diğer haberlere göre daha ılımlıydı. Davası süren bir gencin Amerika’da suçsuz bulunmasına karşın Türkiye’de davası hálá tamamlanmamışken haber malzemesi yapılmasını anlayamıyorum. Özellikle bu gencin geleceği söz konusuysa...

Olayın aslını bilen biri olarak Hürriyet’in gerçek suçluları, hatta E.O.Ç.’nin yaşadıklarını araştırmasını beklerdim.

Irmak TANIR

irmaktanir@yahoo.com

TEMSİLCİNİN NOTU: Aynı haber için, okurumuz Rıfat N. Bali de, ‘Haberde çok ciddi bir çeviri hatası mevcut. Yazıda öğrencinin ‘Politika Mühendisliği’ bölümüne kayıtlı olduğu yazılmış. Politika Mühendisliği diye bir bilim dalı dünyada mevcut değil. Çeviren, karşılığı ‘siyaset bilimi’ olan ‘political science’ı politika mühendisliği olarak çevirdi sanıyorum. Böyleyse, yazıda yer alan ve İngilizce’den çevrilmiş bulunan polis ifadesinin ne kadar doğru çevrildiğine şüphe duyarım’ dedi.

Öncelikle, davası tamamlanmadı diye yargılanan kişilerin mahkeme haberlerinin verilmemesi gibi bir durum söz konusu olamaz. Gazeteler, bir sanığın yakalanmasından mahkûm olmasına kadar her aşamada, yaşananları duyurmak durumundadırlar. Sanık yakalanırsa haberdir, dava açılırsa haberdir, yargılama aşamaları yine haberdir.

Çeviri konusundaki eleştiri için de, haberi yazan muhabir Bülent Ovacık şöyle dedi:

‘Politika Mühendisliği (Political Engineering) lisansüstünde (masters degree) uzmanlaşma konusu olarak seçilebilmektedir. Olumlu anlamda siyaset mühendisliği, siyasi olanın teknik yanını yani kurumların verimli olarak dizayn edilmesini (designing political institutions) ele almaktadır. Eleştirel anlamda ise toplumların ihtiyaçlarına ve sorunlarına teknokratik olarak cevap verilmesinin sakıncalarını konu edinmektedir. Sayın okuyucumuzun İngilizce’den çeviri konusunda endişe duymasına hiç gerek yok. Habere konu olan Emin Onur Çilek’in, St. Thomas Üniversitesi’nde okuduğu bölüm kendi beyanıdır. Bu açıklamayı Türkçe yapmıştır.’


Çinli balık Nemo

8 Kasım tarihli gazetenizde çıkan ‘Çinli Nemo Güllük’te’ başlıklı haberde, söz konusu balığın bilimsel adı ‘Macroramphosidae’ olarak verilmiş. Oysa bu sözcük balığın adı değil, ait olduğu familya (aile) adı. Bu enteresan balığın bilimsel adının, fotoğrafından anlayabildiğim kadarıyla ‘Macrorhamphosus Sscolopax’ olma olasılığı yüksektir.

Prof. Dr. Mehmet K. ATATÜR

matatur@yahoo.com

Fotoğrafta kaynak

BASIN-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü olarak 10 Kasım’da Atatürk’ün naaşının İstanbul’dan Ankara’da Etnografya Müzesi’ne nakledilişi sırasında çekilen orijinal renkli fotoğrafları ilk kez internet sayfasında yayınladık. Bunlardan biri, 10 Kasım günü gazetenizde de yayınlandı, ancak kaynak belirtilmedi. Bunlar renkli orijinal diadır, renklendirme yapılmamıştır.

Orhan TUNG

Haber Dairesi Başkanı


35 milyon dolar

GEÇTİĞİMİZ günlerde, Özal Baysal’ın 35 milyon doları zimmetine geçirip hapiste yatmasıyla ilgili bir haber yayınladınız. Yani 35 milyon doları tek başına zimmetine geçiren birini neredeyse masum ilan ediyorsunuz. Böyle bir yaklaşımı anlamak mümkün değil? İnsaf! 35 milyon dolar yeterince büyük bir para değil mi? Bu nasıl bir habercilik ve gazetecilik yaklaşımıdır?

Recep GÜR

İfadedeki yanlış

Geçtiğimiz günlerde gazetenizde ‘Anne Katiline Töre İndirimi’ başlıklı bir haber çıktı. Haberde ‘Mardin Yüksekova Mezrası’nda yaşayan Sakine Demir 13 yaşındayken 42 yaşındaki oğlu Eyüp Günsel ile resmi nikáh olmadan evlendirildi’ ifadesinden, Sakine Demir 13 yaşında, 42 yaşında bir oğlu var ve bununla evlendiriliyor anlamı çıkıyor. Haber ve yazılardaki anlam bozukluğuna veya anlamsızlığa biraz daha özen göstermenizi rica ediyorum.

Sare TURACI

Doçentin okulu

20 Ekim’de yayınlanan ‘İnanç Bir Tek Genle Açıklanamaz’ başlıklı haberde adı geçen Yrd. Doç. Dr. Oğuz Altıngöz, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ve Genetik Anabilim Dalı öğretim üyesi olarak tanıtıldı. Kendisi, üniversitemiz tıp fakültesi öğretim üyesi olmadığı gibi, üniversitemizle hiçbir ilgisi de bulunmamaktadır. Üniversitemizle ilgili haberlerde bizden bilgi alınmasını rica ederim.

Prof. Dr. Tunçalp ÖZGEN

Hacettepe Üniversitesi Rektörü

TEMSİLCİNİN NOTU: Haberi yazan muhabir, Doç. Altıngöz’ün 9 Eylül Üniversitesi’nde çalıştığını yazacağına yanlışlıkla Hacettepe yazdığını söyledi ve özür diledi.


OKURLARDAN KISA KISA

HAKAN ATEŞ Türk diline sahip çıkması gerekenlerin başında tabii ki medya geliyor. Hele Hürriyet gibi büyük bir gazetenin Türk diline daha titizlikle önem göstermesi gerektiğine inanıyorum. Özellikle ünlü simalar, kullandıkları sözcüklerle dilimizi baltalıyor. Buna izin vermeyin.

SAİT TEMUR Gazetecilikte duayen olan ve adına ödüller verilen Burhan Felek için konulan 22. Burhan Felek Ödülleri’ni alanların haberini, bir hafta gecikmeyle küçücük verdiniz. Bu size yakışmadı. Ayrıca ben, yazarlarınızın özel yaşamını okumak zorunda değilim.

MEVLÜT YÜKSEL 9 Kasım tarihli gazetenizin sürmanşetinde ‘satıldı’ kelimesi yanlış yazılmış. Lütfen dikkat.

SABRİ ÇOKANGIN Meteoroloji bilgilerini içeren 3’üncü sayfadaki bölümün ilk sayfaya taşınmasının daha iyi olacağını düşünüyorum.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!