MEDYADAN : Ciddî sayılırsa

Güncelleme Tarihi:

MEDYADAN : Ciddî sayılırsa
Oluşturulma Tarihi: Ocak 05, 2003 17:42

Kuaförler nonoş değildir, Ümraniyeliler sapık değildir - Haftanın başlıkları : Milliyet ve Damga favori, Şok plase, Akşam sürpriz - Haftanın hatta ayın haber metni : İstanbul'un kenefleri hakkında tarihî bir yazı - Törkiş New York Times olmanın yolu ve Mütevazı medyum köşe yazarları... (Tek kelime politika yok bu sefer.)

Haberin Devamı

ÜMRANİYELİLER SAPIK DEĞİLDİR

Biliyorsunuz, Türk insanının tepkileri biraz tuhaftır.

Mesela yönetmen Ferhan Özpetek Hamam filminde bir eşcinsele yer verir, hamamcılar odası başkanı bozulur. Haluk Bilginer reklamda bir eşcinsel kuaföre oynar, berberler "Biz i... değiliz" diye ayaklanır.

Büyük bir mizah kabiliyeti olan milletimizin neye alınacağı belli olmaz. Özellikle cinsellikle ilgili konularda pek bir "işgillidir" nedense...

Adamın adı Ümraniye Sapığı'na çıktı. Yakalandı, adı sanı belli oldu, suçunu da itiraf etti. Ve başta benim gazetem, bir çok basın kuruluşu bu andan itibaren (zanlı durumundaki adamdan) sapık diye bahsetmekten vazgeçti. Yani yapılması gerekeni yaptı.

Bu arada, bir okur Hürriyet'in Okur Temsilcisi Doğan Satmış'a mektup yazıyor: (30 aralık)

"Benim bu mektubu yazma sebebim, düzeltme ve serzeniştir. Malumunuz, meşhur sapık Ümraniyeli olarak kamuoyuna tanıtıldı. Halbuki bu zat Üsküdar Esetpaşa'da ikamet etmektedir. Tamam çöp patladı, E tipi cezaevi var, Meşhur Mustafa Kemal Mahallesi var ama bu olayda Ümraniye masumdur."

Doğan çok nazik bir insandır... 


*


HAFTANIN BAŞLIKLARI

(En feci başlığı kim atacak! yarışında Milliyet ve Damga favori, Şok plase, Akşam sürpriz...)

Damga, 30 aralık
. Haberin spotu : "Peri bacalarıyla ünlü Kapadokya'yı ziyaret eden Japonlar'ın artması, bölge halkının Japonca'ya ilgisini artırdı. Herkes harıl harıl Japonca öğreniyor."

Başlık : Japonca bacayı sardı

 
*

Ama Milliyet birinciliği kaptıracak gibi değil.

Bu gürültü patırtıda, güzel bir haber yakalamışlar ve manşet yapmışlar. 6 aylık bir çocuğu ishal şikayetiyle hastaneye götürmüş ailesi, doktorlar 'Hastanede yatıracak yer yok, yarın getirin' demişler. Bebecik o gece ölmüş.

Bir trajedi, ağır bir suç...

Onun için manşeti hoş görüyoruz: Bugün gitti, yarın gelemedi

Ama aynı haberin, içerideki başlığı yine bir Milliyet klasiği : Hastane yer açmayınca, mezarlıkta yer bulundu!

Milliyet bir adım önde..


*

Fakat Damga finişe kalkıyor (3 ocak) :

14 yaşındaki İngiliz kızı Rachel ile birlikte olan Mehmet, 7 yıl hapis talebiyle yargılanacakmış.

Damga'nın başlığı: AYVAYI 7


*

Bu arada, Akşam ve Şok da saha dışında ısınmaya devam ediyor.

Asgarî ücret 223,7 milyon olarak tespit edildi ya...

Şok (27 aralık) haberi okurlarına duyuruyor: Bunların adı Hıdır, ellerinden gelen budur

*

Kalamış'ta modern bir tıp merkezi kurulmuş, Kalamış Tüp Bebek Merkezi. Çocuk sahibi olmak isteyen çiftlere hizmet veriyormuş.

1 ocak tarihli Akşam'ın haber başlığı: Bir tatlı 'bebek' almaya geldik Kalamış'tan


*

Bu arada, kendi gazetemizi de pas geçmeyelim.

4 ocak tarihli Hürriyet'in haberine göre : 2003'ün ilk bebeği Washington'da dünyaya gelmiş. Kız çocuğu bir lezbiyen çifte aitmiş. Hürriyet'in başlığı : ABD'de yılın ilk babası bir kadın

(Tabii ki 2003'ün ilk bebeği Washingtoh'da doğmuş olamaz. Güneş ABD'nin başkentinden belki 14-15 saat önce Çin'de, Hindistan'da, Pakistan'da doğuyor. Eğer ABD'den önce, bu ülkelerden birinde en az bir çocuk doğmadıysa, ben şimendiferim...)

Ama ilginç olanı başlık : Yılın ilk babası bir kadın

Çünkü çocuk sahibi olan çift, iki lezbiyen. Başlığın, bu "özel durumu" vurgulamak için bile bile böyle atıldığına şahidim.

Ama Türkçe de, İngilizce de, herhalde bütün dünya dilleri de bu tip tabiat dışı ilişkilere (eşcinsel çiftlerin çocukları, kopya bebekler ... vs) hazır değil. Mesela bu Amerikalı çocuğun annesiyle babasına banne mi diyeceğiz yoksa anba mı? Sayın Devrim, Hakkı Devrim?


*


HAFTANIN HATTA AYIN HABER METNİ

Herhalde ki Posta'nın yazı işleri müdürü, muhabir Çağlar Çağatay'a bir görev vermiş: "İstanbul'un halka açık tuvaletlerini gez, haber yap!" Muhabir uğraşmış, haberi yapmış getirmiş. Emeğe saygı gösterip kullanmışlar, belli ki epey makaslamışlar. (24 aralık)

Sonuç : bir "umumî kenef haberi" nasıl yazılır? Lütfen sabredin ve okuyun, her zaman  bulamazsınız...

"Ayakyolu, helâ, abdeshane, yüznumara, WC, tuvalet... Bu kadar çok ismin temsil ettiği 'o yer' hayatımızın bir vaz geçilmezi. Tuvalet olmasa doğal ihtiyaci medenî şekilde gidermek imkansız. Tuvaletin geçmişi insanlığın tarihine ışık tutuyor. Ortaçağın sonuna doğru yapımına başlanan ilk oturaklar topraktanmış. Önceleri açıkta bırakılan bu 'çanaklar' sonra sağlım nedeniyle mobilyaların içine saklanmış."

"Günümüzde tuvaletler de çağ atladı. İstanbul'da halka açık bazı tuvaletleri gezdik, manzaralar renkliydi. Beşiktaş Çarşısı'nın tuvaletinde saç kurutma makinesinden çocuk altını değiştirmek için mindere kadar her şey var. Erkekler bölümünde 5 milyona duş yapılıyor. Ancak bu arada İstanbul'daki 6 bin umumî tuvaletten yüzde 95'i standartlara uygun değil, mikrop kapmaya çok elverişli."

Haber bu!


*


ÖZEL HABERİNİZİ YESİNLER

24 aralık tarihli Star gazetesinin spor sayfasında bir haber.

STAR SPOR ÖZEL diye verilmiş. Özel ve iddialı bir röportaj.

"Trabzon'a 3 gol atarak takımını ipten alan Tuncay Star'a konuştu"

Aynı gün, Damga gazetesinin spor sayfasında bir haber.

ÖZEL HABER DAMGA diye verilmiş. Özel ve iddialı bir röportaj.

"Trabzon maçının kahramanı sadece Damga'ya konuştu"

İşin güzeli, tesadüf bu ya, Tuncay iki gazeteye de aynı şeyleri söylemiş...

Okur kerizdir ya... yerse!


*


PARA VE GÜZEL KADININ ORTAK YÖNÜ

 
Milli Piyango'dan 1982 yılında 30 milyon lira ikramiye (bugünün parasıyla 277 milyar lira ediyormuş) kazanan Mustafa Savgan, borçlarımı ödeyeyim, arkadaşlarıma yardım edeyim, eşimin ailesinin isteklerine cevap vereyim derken beş parasız kalmış. Ayakkabı boyacılığı yaparak hayatını kazanıyormuş. (Sabah, 30 Aralık)

Mustafa Savgan, önce milyarder olup sonra sıfıra inmiş, erkeklere bir tavsiyede bulunuyor:
"Erkekler şunu bilmeli: para ve güzel kadın insanı mutsuz ediyor. Çünkü ikisini de elinden almak isteyenler çok oluyor!"


*


TÖRKİŞ NEW YORK TİMES OLMANIN YOLU

(1) KLONLAMA

Habertürk, 1 Ocak'ta, New York Times'in Ortadoğu ve Türkiye uzmanı William Safire'ın bir yazısını bire bir yayımladı gazete. Bire bir diyorsam, gerçekten bire bir : Tamamı İngilizce olarak.

"Türkiye'nin New York Times'ı olacağız" iddiasıyla çıktığında Habertürk'ün ne demek istediğini tam anlamamıştık. Şimdi anlaşıldı! Klonlayacaklar demek ki...

(2) ÇEVİR MANŞETİ YANMASIN

Aynı gazetenin cumartesi manşeti de "Arınç'a bu FOTOĞRAF yok" idi. TBMM Başkanı Bülent Arınç "Asker de lojmanları boşaltsın" anlamına gelen bir ifade kullanınca, ziyaretine gittiği Genelkurmay tavır koydu ve komutanlar Arınç'la tek kare fotoğraf çektirmedi, diyordu haber.

Talihsizlik bu ya, aynı gün çıkan Hürriyet'te, Star'da ve Zaman'da (benim görebildiğim) bir fotoğraf vardı: Arınç, sağında bir paşa, tören kıtasının önünde... Yani bal gibi fotoğraf çekilmiş ve basına bir şekilde dağıtılmıştı.

Demek ki Habertürk, Genelkurmay'ın web sitesindeki fotoğrafı görmemiş, manşetini düzeltememişti.

Gazete ertesi gün haberinde ısrar ediyor: Genelkurmay fotoğraf çektirmemiş de, kendisi çekmiş de, yok basın bu olaya tepki vernce son anda resmi web sitesine koymuş da..

"Çevir haberi yanmasın" yapacağınıza, "Biz fotoğrafı atlamışız" deyin bitsin!


*

MEDIA KELİMESİ HAKİKATEN MEDYUM'DAN MI GELİR?

Geleceği önceden görüp, bütün kehanetleri tutan iki köşe medyumu yazarımız var.

Ali Şen "Bütün dediklerim tutuyor" diye alenen yazdı.

Fatih Altaylı da 31 Aralık'ta yazısına şu cümleyle girdi: "Başbakan Abdullah Gül'ün 'bilgilendirme' toplantısı aslında bu köşeyi okuyanların daha önce tarafımdan 'bilgilendirildiği' konularla ilgiliydi."

Dünya kadar gazeteci, bu arada koskoca genel yayın yönetmenleri de, ta Ankara'ya kadar gidip başbakanlıkta Gül'ün verdiği bilgileri dinlediler. Halbuki Fatih'i okusalar yetermiş.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!