MEDYADAN : Biraz siyasî kaçtı ama...

Güncelleme Tarihi:

MEDYADAN : Biraz siyasî kaçtı ama...
Oluşturulma Tarihi: Şubat 16, 2003 17:56

Faik Türün'ün ölüm haberi niye Dolly kadar büyük değildi - Mesut Yılmaz Bochum Üniversitesi’nde siyaset dersi verecekmiş, ne öğretecek acaba – Van Gölü Canavarı’nın temsili resmi – Öpüşen çiftler başını sağa mı yatırır, sola mı – Savaşa karşı zikirmatik, besmelesiz yola çıkan şoförlere besmelematik – Ya Çalışma Bakanı da psikoloji konusunda ankâm keserse – Cemaat önce mayoya kızdı, şimdi de dona... bunun arkası gelir – Sabah Erdoğan’ı nasıl yalanladı... vs

AYNI GÜNDE İKİ ÖLÜM HABERİ

16 şubat tarihli Hürriyet’te iki ölüm haberi dikkatimi çekti.

Bir ölüm haberi, birinci sayfadan renkli olarak, koskocaman verilmişti.

Diğeri, içeride tek sütunluk bir haberdi.

Birinci haber, bilim tarihinin ilk “klonlanmış koyunu” Dolly’nin ölümü. Koyunların ömrü 11-12 seneyken, Dolly sadece 6 sene yaşayabilmiş. Bilim dünyası şokta, diyor haber....

İkinci haber, 12 Mart döneminin İstanbul Sıkıyönetim Komutanı, aydınların derin devlet tarafından işkenceye çekildiği meşhur Ziverbey Köşkü’nün komutanı Faik Türün’ün ölümü... Türün 90 yaşındaymış!

Hürriyet, eminim bugün veya yarın, Türkiye’nin en önemli tarihi dönemlerinden birine damgasını vurmuş Türün Paşa ile ilgili büyük bir haber yaparak bu ayıbını örtecektir!


*

HOCANIN DEDİĞİNİ YAP...

Hürriyet, 11 şubat

Siyaseti (geç de olsa adam gibi) bırakmayı bilen Mesut Yılmaz, Almanya’da siyasal bilimler dersi verecekmiş.

Haydi seçtiği üniversitenin adının Bochum oluşunu bir yana bırakalım, Mesut Bey öğrencilere ne anlatacak acaba?

Dersimiz “% 24’lerde teslim alınan bir siyasî parti on senede nasıl % 5’e indirilir?”


*

KUŞ MU BALIK MI, TOHUMA KAÇMIŞ SALATALIK MI?

Takvim, 13 şubat

Takvim
’in “Esrarengiz Olaylar” diye bir köşesi var. 13 şubat tarihinde konusu “Van Gölü Canavarı gerçeği” idi.

Diyor ki haber: “Van Gölü Canavarı’nı gördüklerini iddia edenlerden alınan bilgiye göre, canavarın göldeki karaltısı, ilk bakışta göle girmiş bir at izlenimi veriyor. Daha da dikkatli bakınca, bir denizatına ya da bir ejderhaya benziyor.”

Haberin görsel unsuru yandaki temsili fotoğraf, resimaltı da şöyle: “Şahitler canavarın görüntüsünü yukarıdaki resme çok benzetiyorlar.”

Şimdi bu (yandaki resim) bir ata mı benziyor bir denizatına mı anlamadım...


*

BAK ŞU KONUŞANA

Milliyet, 12 şubat

Vize almak için başvuran canlı kalkanlara, Irak Büyükelçisi “İnsanlığı ve medeniyeti ‘günümüzün Moğolları’na karşı savunuyorsunuz” demiş.

İnsanlıktan ve medeniyetten söz edene bak hele... Adama “Sen kimin büyükelçisisin?” diye sormazlar mı?

Halepçe’de Saddam Kürt çocuklarını zehirletirken senin elinde kalkan mı vardı, filit mi acaba?


*

İTHAL KAFALAR

Hürriyet, 12 şubat

Kültepe-Kaniş Höyüğünde kazıları yöneten Prof. Tahsin Özgüç, M.Ö. 2000’li yıllarda Anadolu’da yaşayan kadın ve erkeklerin kanun karşısında eşit olduğunu, erkeğin karısını keyfi şekilde boşayamadığını, kadınların boşanma halinde nafaka ve kocasının ölümü halinde mirastan pay alma gibi “medenî” haklara sahip olduğunu söylemiş.

Demek ki M.Ö. 2000 yılında Anadolu’da kadınlarla erkekler eşitmiş.

İslam öncesi Türkler’de de kadınların toplumdaki yeri erkeğinkine eş değer, hatta zaman zaman üstün olduğu bilinir...

Biz, 4 bin yıl sonra, kendine örnek diye Araplar’ı almış, muska yazıp üfüren, saç görünce tahrik olan, kadınları boş eden, kızları poşete sokan bir zihniyeti tek başına iktidar yaptık!

Yaşasın demokrasi ve insan hakları!..


*

KASABIN YAĞI BOL OLUNCA

Hürriyet, 14 şubat

Bayıldığım saçma sapan “bilimsel” araştırmalardan biri daha: İnsanlar öpüşürken başını sağa yatırıyormuş.

Almanya’da bir psikiyatr, 124 çifti öpüşürken dikizlemiş, 88 çiftin başını sağa, 44’ünün de sola yatırdığını gözlemlemiş. “Bu hareketin, burunların birbirine çarpmasını engellemekle bir alâkası yok” diye de eklemiş.

Biz çocuklarımızı ilkokula gönderecek para bulamazken, el lem yağını orasına burasına sürüyor..


*

ZİKİRMATİK

Hürriyet, 14 şubat

DHA
’dan Kerem Pulgat’ın haberi : Savaşa karşı zikirmatik

Son bir ayda, Konya’da zikirmatik ve tespih satışları % 50 artmış.

İnsanlar artık tespih çekmektense “zikirmatik” almayı tercih ediyormuş. “Otomatik ses uyarılı ve iki seçenekli” imiş zikirmatik, birisi 33’lük, biri de 99’luk tespih yerine... Ayrıca namaz vakitlerini de alarmla bildiriyormuş... Maalesef alarm müziğinin ne olduğunu söylemiyor haber.


*

VE SİNİRMATİK

Milliyet, 8 şubat

Bitmedi...

Hürriyet’in yukarıdaki haberine küfrederken, kesip sakladığım bir başka kupür geçti elime. Milliyet’in başlığı : Unutkan şoföre Besmelematik

Arabaların kontak anahtarına monte ediliyormuş, 20-30 milyona satılan bu alet. Marşa bastığınız zaman önce “Bismillahirrahmanirrahim” diyor, ardından da bir dua okuyormuş.

Böylece şoför besmelesiz yola çıkmamış oluyormuş.

Bana bir tane “Lahavlematik” Yarabbi!


*

ATMA, ATMA!

Milliyet, 14 şubat

Önce kabahati Milliyet’te zannettim, ama açıp Doğan Haber Ajansı’nın orijinal metnini okuyunca, anladım ki muhabirler salçalamış haberi...

Hicran adlı 4 yaşındaki çocuğu Bayram’da annanesine bırakmışlar. Köyde yaşayan yaşlı kadın, beyin kanamasından ölmüş, bebecik de evde soğuktan donmuş.

DHA muhabirleri faciayı şöyle anlatıyor: “Fatma Akkaya aynı akşam evde beyin kanaması geçirerek öldü. Olayın farkına varamayan Hicran, bir süre oynamaya devam etti. Sobanın sönmesiyle soğuktan titreyen ve karnı acıkan küçük Hicran’ın ağlamalarını da kimse duymadı.”

Bu detayları nereden biliyorsunuz? Çocuğun naaşıyla röportaj mı yaptınız? Ruh mu çağırdınız?


*

YA ÇALIŞMA BAKANI DA PSİKOLOJİ NUTKU ATARSA...

Milliyet, 14 şubat

Üstüne vazife olmayan konularda akla zarar açıklama yapan (yani çamaşırın dikiş yerlerini zorlayan) öğretim üyeleri beni illet etmeye devam ediyor.

Hadi isim verip rencide etmeyeyim, iyi niyetli olduğundan eminim, Ankara Numune Hastanesi’nden bir psikiyatr bakın neler demiş:

Tatillerin birleştirilmesi demokrasi, iş ahlakı ve siyasî ahlaka aykırıdır... Tatil birleştirmeleri keyfî ve oy dışında amacı olmayan bir uygulama. Bizim dışımızda hiçbir demokratik devlet tembellikten yana açıkça tavır almamış, onu (yani tembelliği demek istiyor) yüceltmemiştir.”

Söylediğin doğru olabilir de, sana ne be kardeşim?


*

BİZ DE MÜREKKEP YALAMAMIŞ TAİFESİ

Posta, 9 şubat

Güler Kazmacı’nın köşe yazısının girişi:

"Biz mürekkep yalamış taifesi...”


*

SİNER SİNER, BU DA SİNER...

Vatan, 16 şubat

Zülfü Livaneli bir “UNESCO Büyükelçisi” olarak savaş taraftarı nnn’olamazdı tabii ki...

“Sinmiyor, bir türlü sinmiyor” diye bir yazı attırmış pazar günü.

Durun yahu, ulan ne muzursunuz be!

Hayır efendim, Büyükelçi’nin içine sinmeyen zannettiğiniz şeyler değil. Konunun internet yoluyla eğitim verip, hocanın yüzünü bile görmeden, birkaç yüz dolara müzik mastırı aldığınız dandik okulla ilgisi yok. Bir gazetenin iddia ettiği gibi, bir gözü arızalı olanlara Türkiye ehliyet vermediği için, İsviçre’den alınan belgeyle araba kullanma iddiasıyla da alakası yok.

Irak Başkan Yardımcısı Tarık Aziz’in Türkiye’yi (ABD’den) dilenmekle suçlayan sözleri, George Bush’tan hep “Başkan Bush” diye bahsedilmesi filanmış ağırına giden Livaneli’nin.

Ama sanatçı işte, dünyaya farklı bir gözle bakıyor. (Metin Toker, Yaşar Kemal’e “Senin solculuğun felsefî değil, fiziki. Sağ gözün görmediği için solcusun sen” diye takılırmış.)

Dört sene dış haberler müdürlüğıü yaptım, on senedir de Irak haberlerini izliyorum. Kırk yıl düşünsem, Tarık Aziz’i, Livaneli gibi, “Gaziantepli bir emekli öğretmeni andıran babacan suratı ve bize aşina olan mimikleriyle..” diye, yahut “Eski aile albümlerindeki aile büyüklerini andıran babacan suratlı Tarık Aziz” diye tarif etmek aklıma gelmezdi.

Ama, Livaneli yazısında bir de iyi haber veriyordu.

"Paris’te, UNESCO Büyükelçileri olarak savaşa karşı bir bildiri yayınladık....”

Saddam’ın yüzü ne hale gelmiştir kim bilir, görmek isterdim!


*

BAKAN NİYE ARADI?

Takvim, 16 şubat

Cumartesi günü dünyanın 16 farklı ülkesinde “Savaşa Hayır” gösterileri yapıldı. Sadece ikisinde, Türkiye ve Yunanistan’da barış gösterisi dejenere olup, çatışma çıktı. Az gelişmişliğimizin göstergesidir...

Aktör Tamer Karadağlı (Çocuklar Duymasın) gözaltına alındı. Bütün renkli gazeteler birinci sayfadan verdi. Bir saat kadar sorgudan (eğer ben Türk polisini tanıyorsam, iki çay ve biraz da muhabbetten sonra) serbest kalmış sanatçı.

Takvim’in manşetine göre Abdülkadir Aksu, karakolda bir saat ifade veren Karadağlı’yı arayarak “Geçmiş olsun!” demiş.

Aksu İçişleri Bakanı değil mi? Karadağlı’nın ifadesini alan polis, İçişleri Bakanlığı’na bağlı değil mi? Ben bu işi anlamadım. Bakan cicilik mi yaptı, yoksa “Karakolda bir saat geçirmişsin, büyük geçmiş olsun!” mu dedi?


*

BUNUN ARKASI GELİR

Güneş, 16 şubat

Arka sayfada “Cemaatin don isyanı” diye bir haber.

Antalya’da Müsellim Camii’nin tam karşısında bir çamaşır mağazası açılmış. Cuma namazını kılan cemaat “Ne zaman başımızı kaldırsak çıplak kadın fotoğrafı görüyoruz” diye isyan etmiş.

Bakın bu söylediğim şaka değil : Hacı kafilesi geçecek diye Atatürk Havalimanı’ndaki bir mayo reklamının şarşafa sokulması tavizdi ve hataydı. Pandora’nın kutusu açıldı, bu tip yobazlıkların arkası gelecektir, bilesiniz!


*

ERDOĞAN’I YALANLAYAN BAŞLIK

Sabah, 16 şubat

Sabah Pazar
ilavesinde Bahçeşehir Üniversitesi’nde açılan “Liderlik ve Hükümet Okulu” haber yapılmış. Hani açılışına davet edilen Başbakamayan Recep Teallül Bey’in “Lider olunmaz lider doğulur” diye, bir çuval inciri berbat ettiği eğitim programı.

Ne yapsın Sabah’tan Neslihan Tunç, Erdoğan’ın langır lungurluğu yüzünden okulun uğradığı zararı telafi etmek için, bir kontra-başlık atmış:

Lider doğulmaz, lider olunur

Başbakamayan’ı yalanlamış yani...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!