Kim korkar lösemiden!

Güncelleme Tarihi:

Kim korkar lösemiden
Oluşturulma Tarihi: Nisan 22, 1999 00:00

Haberin Devamı

Otizmi Dustin Hoffman, Hepatit-B'yi Nurcan Çakıroğlu, onu Oktar Babuna sayesinde öğrendik

Bir ay kadar önceydi. Doktor Oktar Babuna'nın Alman Lisesi ve İstanbul Tıp Fakültesi'nden arkadaşı ve meslektaşı Aybars Akkor'un muayenehanesinde, nereye varacağı tahmin edilemeyen, organize olmamış, ‘‘çekinik’’ bir basın toplantısı yaptılar. Birşeyler yapmak istiyorlardı ama aslında ne yapmak gerektiğini tam olarak bilmiyorlardı. Bu yüzden çekiniktiler; üç beş gazeteci gelir mi acaba, diye düşünüyorlardı.

Ama o ilk toplantı gününden başlayarak, hiçbir şey düşündükleri gibi olmadı. Tersine, beklediklerinin, bekleyebileceklerinin çok çok üstünde ve çabuk gelişti. Basın toplantısında muayenehane, iğne atsan yere düşmez haldeydi. Şaşırdılar ama dilleri döndüğünce arkadaşlarının lösemiye yakalandığını, acil olarak bir ilik bulunması gerektiğini, bu arada Türkiye'de arkadaşları gibi binlerce lösemi hastası bulunduğunu anlattılar.

Ondan sonra telefonlar susmadı. Neredeyse bütün Türkiye arıyordu. Herkes kan vermek, doku tahlili yaptırmak, uyarsa, genç yaşta lösemiye yakalanmış beyin cerrahı Oktar Babuna'ya, adı sonradan dile getirilen Doktor Erkan Çoban'a ve adları bilinmeyen çoğu çocuk binlerce lösemiliye iliklerini vermek istediklerini söylüyordu. Abdi İpekçi Spor Salonu'ndaki organizasyona 8 bin 500'e yakın insanın gelmesi, kampanyanın ilk sıçrayışıydı. İstanbul'dan sonra Antalyalılar sıraya girdi; sonra Bursa, İzmir, Konya, Çanakkale, Ankara'da binlerce insan. İlk duyurudan bu yana 41 binden fazla kişi kanını vermişti bile.

Alınan kanlar bir yandan İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Laboratuvarı'nda ve Avrupa'daki laboratuvarlarda tahlil edilirken, bir yandan da yeni kanlar alınmaya devam ediliyordu.

Ve şimdi istenen, bunun böyle sürmesi... Giderek daha çok kanın tahlil edilerek verilerin bir bankada biriktirilmesi... Türkiye'nin de tıpkı Amerika'daki, Avrupa'daki gibi, milyonlara varan verinin bulunduğu bir ilik bankasına sahip olması... Geç kalınmış olsa da, Doktor Babuna'ya uygun bir ilik bulunmasa da... Çünkü yaşamak için uygun bir ilik bekleyen tek lösemi hastası o değil ve böyle bir bankanın Türkiye'de de kurulması gerektiğini ilk dillendiren kişi bizzat O.

HEPİMİZ ÖĞRENDİK

Kampanyayı başlatan çekirdek kadroda doktorlar Cihat Erdoğdu, Sedat Altınışık, Altuğ Ergin, Aybars Akkor ve adını vermek istemeyen çoğu doktor beş on kişi vardı ama sayı birden çoğaldı. Dr. Akkor'un deyimiyle, Türkiye'de şimdiye kadar oluşan en büyük sivil hareketlerden biri oldu. Bu kampanyanın başında bir lider yoktu; varsa da o Oktar Babuna'ydı.

Onlar doktor da olsalar, acı gerçeklerle birkaç ay önce karşılaştılar; arkadaşları lösemi olduğunda. Doğal olarak önce Babuna'nın ailesinde araştırma yapılmıştı. Dört kardeşi vardı ama dördünün de iliği uymamıştı. Diğer yakın akrabalarının dokularına bakıldı, onlar da uyumsuzdu. Sadece ablasının altıda beş oranında tutuyordu. Dünya İlik Bankası'nda bulunan 3 milyon 800 binden fazla doku verisi içinde de Babuna'ya uyanı yoktu. Sonunda Babuna'ya teşhis koyan ve tedavisine başlayan Amerika'dan haber geldi: ‘‘Bir Türk'ün kemik iliği en kolay bir Türk'te bulunur.’’ Tabii Amerikalı uzmanlar bunu söylerken Türkiye'de bir kemik iliği bankası olmadığından ya da sadece çok küçük bir ‘‘havuz’’ bulunduğundan habersizdiler. Ve Babuna'ya yardım etmek isteyen doktor arkadaşları da...

KENDİMİZİ ELEŞTİRİYORUZ

Doktor Aybars Akkor da Babuna gibi beyin cerrahisi uzmanı. Şöyle itiraf ediyor: ‘‘Lösemiyle uzaktan yakından ilgimiz olmadı. Şimdi kendimizi eleştiriyoruz. Yıllarca balolar, defileler yapılınca bu konuda yol alındığını düşünmüşüz. Oysa, bu kampanya sayesinde Türkiye'de kemik iliği bekleyen binlerce lösemi hastasına cevap verecek bir bankanın bulunmadığını öğrendik. Bize başvuranlara İstanbul Tıp Fakültesi'ne gitmelerini söyledik başta. Ama laboratuvarın gücü bir yere kadar yetti. O sırada bağışlar geliyordu, alet alımına ağırlık verdik. Türkiye'de aslında bu aletlerin olduğunu ama çoğunun amaç dışı kullanıldığını ya da hiç kullanılmadığını öğrendik. Bu kampanyayla onlar da düzene girdi.’’

VE HEPİMİZ SUÇLUYUZ

İşte onlar ve hepimiz, bir yandan kampanya başlatır ve kampanyaya katılırken, bir yandan da lösemi ve ilik bankası nedir, bizde neden yoktur'u öğrenmeye başladık. İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Başkanı Profesör Mahmut Çarin, fakültede 1987'den bu yana bir banka bulunduğunu ama orada böbrek nakli yapılan hastaların verilerinin saklandığını belirtirken, ciddi anlamda bir Kemik İliği Bankası'nın hepi topu beş ay önce oluşturulmaya başlandığını anlatıyor. Çünkü Türkiye, ilik nakillerinde akrabaların iliğini kullanmayı biliyor sadece, akraba dışındaki insanlardan ilik nakli henüz Türkiye'de yapılmıyor.

‘‘Neden bir ilik bankamız daha önce olmadı?’’ sorusuna da şu cevabı veriyor Profesör Çarin: ‘‘Türkiye'nin bakış açısı, bizim eksiğimiz. Bu işlerin Avrupa'da da iki üç yıldır olması. Daha önce şöyle oluyordu; biri çıkarılıyor gazeteye, parası yok, kemik iliği nakli için şu kadar para lazım, deniyor. Ama ilik nerede? Bu kampanya değil. Türkiye'nin ihtiyacı olan ilik bankası. Burada kim suçlu, sen de suçlusun, ben de, o da...’’

KAMPANYA YENİDEN İSTANBUL'DA

Türkiye'deki tüm lösemililer ve lösemiye yakalanması an meselesi olanlar için kampanya sürüyor. Kan alımı işlemi Pazartesi İstanbul'da tekrarlandı. Geçen sefer kan veremeyenler, bugün 08:00-18:00 saatleri arasında Tepebaşı TÜYAP'a belediyenin sağladığı ücretsiz ulaşım sayesinde gidebilirler. Bu arada ilik bankasının güçlenmesi ve ilik nakillerinde gelişmenin sürmesi için yeni bir kampanya daha başlıyor: ‘‘İlik bankası kuruyoruz, herkesten 1 milyon yardım istiyoruz!’’ Yardımlarınızı aşağıdaki hesap numaralarına yapabilirsiniz: Ziraat Bankası Cağaloğlu şubesi 304403386-2 - İş Bankası Çapa şubesi 3148880 - Vakıflar Bankası Şehremini şubesi 2034492

Lösemiyi nasıl bilirdiniz? Daha doğrusu bilir miydiniz? Türkiye'nin lösemiye kısa süre önceye kadar ‘‘tedavi edilen ama sonunda mutlaka ölüm olan hastalık’’ olarak baktığından; ama son zamanlarda safları sıklaştırıp bu hastalığa meydan okumaya başladığından; yine de hala pek çok eksiği olduğundan haberdar mıydınız? Daha önce hiç Kemik İliği Bankası diye birşey aklınıza geldi mi? Bunun neden çok önemli ve gerekli olduğu? Batıda milyonlarca verinin saklandığı bankalar varken, Türkiye'nin sadece beş ay önce kurulmuş, o da on bin civarında veri saklayan küçük bir ‘‘havuz’’a sahip olduğunu?

Bu ve buna benzer çok şeyi bize Doktor Oktar Babuna öğretti. O Türkiye'de löseminin Rainman'i. Çünkü biz otizmi Dustin Hoffman'ın Rainman filmi; Hepatit B'yi, öldürdüğü gazeteci arkadaşımız Nurcan Çakıroğlu sayesinde önemsemeye başladık (mı?) Lösemiyi ve ilik bankasını da Babuna'dan öğrendik. O, biraraya geldiğimizde yapamayacağımız şey olmadığını görmemizi de sağladı. Bugüne kadar onun için dünyada milyonlarca doku örneği tarandı. Türkiye'den ve başka ülkelerden onbinlerce Türk kanını verdi. Henüz ona uygun bir ilik bulunamadı. Ama sayesinde, bir ay gibi kısa bir sürede bile lösemiyle mücadele konusunda, ilik bankası konusunda çok adım atıldı Türkiye'de ve bundan geri dönüş yok. Ve ona uygun bir ilik kesinlikle bulunacak, çünkü binlerce insan bunun için uğraşıyor. Sonuçta o sağlıklı bir şekilde Türkiye'ye dönüp hem kendi hastalarına hem de diğer lösemililere yardım etmenin keyfini yaşayacak. Teşekkürler Oktar Babuna. Türkiye asıl seninle gurur duymalı.

Yılda iki bin kişi yakalanıyor

Türkiye'de şu anda üç bin civarında lösemili var. Her yıl 700-800 yetişkin, 1300 çocuk bu hastalığa yakalanıyor. Lösemi ya da diğer deyişle kan kanseri, vücutta kan hücrelerini üreten kemik iliğinde gelişen bir hastalık; kemik iliğinde çok sayıda anormal akyuvar ürüyor ve bu da normal hücre üretimini engelliyor. Böylece vücut enfeksiyona karşı savaşma, dokulara oksijen taşıma ve kanamayı engelleme yetilerini yitiriyor.

Löseminin en temel tedavi şekli kemoterapi. Bazı durumlarda radyoterapi de uygulanıyor. Hasta bu tedavilere cevap vermezse kemik iliği nakli yapılıyor. İlik naklinde uygulanan birkaç farklı yöntem var: İlki kişinin kendi iliğinin kanserli hücrelerden temizlenerek tekrar vücuduna verilmesi. Ancak Otolog adı verilen bu yöntemle, hastalığın yeniden nüksetmesi ihtimali yüksek. İkinci yöntem kişinin kardeşlerinden ya da akrabalarından ilik alınması. Ancak altıda altı uyumlu ilik her zaman bulunamıyor. Bu durumda iliğin akraba olmayan bir kişiden alınması gerekiyor. Uzmanlar hastanın en uygun iliği kendi ırkından insanlar arasında bulabileceğini söylüyorlar: Diğer ırklarda uygun ilik bulma oranı on milyonda birken, aynı ırkta bu oran 50 binde bire düşüyor. İşte Türkiye'nin eksiği burada; akraba dışı insanlardan ilik nakli. Ama umut yok değil.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!