Hindemith’e Ankara’da yavru aslan sürprizi

Güncelleme Tarihi:

Hindemith’e Ankara’da yavru aslan sürprizi
Oluşturulma Tarihi: Ocak 26, 2014 01:22

Ölümünün 50’nci yılında dünyada özel etkinliklerle anılan 20’nci yüzyılın önemli bestecilerinden Paul Hindemith’in 1935 Nisanı’nda Ankara ziyareti sırasında kafesten kaçan aslanla burun buruna geldiği, çevresinde büyük panik yaşandığı ortaya çıktı.

Haberin Devamı

Sevda Cenap And Vakfı’nın yayımladığı ‘Hindemith Raporları’ adlı kitapta, Cevad Memduh Altar’ın aktardığı anılara göre, Atatürk’ün girişimiyle, Türkiye’de müziği yeniden yapılandıracak reformlarda danışmanlık yapmak üzere Ankara’ya gelen Hindemith, açılış hazırlıkları süren Ankara Hayvanat Bahçesi’ni gezmek istedi. Özellikle aslanlara meraklı olan besteci Altar’la gittikleri Atatürk Orman Çiftliği’nde kafeste tutulan beş aslana yaklaştı. Bu sırada parmaklıkların arasından çıkmayı başaran iri bir yavru aslan ayaklarının dibine kadar geldi. Hayvan bakıcılar tarafından yakalanıp tekrar kafese konuldu. Olayı aktaran Altar şu yorumu yapıyor: “Bilir misiniz neden korktum? Alman dostlarımız ‘biz size büyük bestecimizi gönderdik, siz onu aslanlara yedirdiniz’ diyeceklerdi...”

Haberin Devamı

ARŞİVDE KAYBOLMUŞTU

Türkiye’nin müzik yaşamını, kurumlarını yeniden yapılandırmak isteyen Atatürk bu fikrini ilk kez 1927’de Ankara’ya konser vermeye gelen ünlü piyanist Wilhelm Kempff’e açmış, hangi önemli müzikologlardan görüş alınması gerektiğini sormuştu. Kempff’in önerisi üzerine aynı konu ünlü şef Wilhelm Furtwangler’e danışılmış, onun tavsiyesiyle besteci Paul Hindemith 1935-37 arasında üç kez Ankara’ya gelip incelemeler yapmış, raporlar hazırlamıştı. Milli Eğitim Bakanlığı’na verilen ve çarpıcı tespitler, radikal öneriler içeren raporlar konservatuvar ve orkestralar kurulurken kısmen dikkate alınmış, metinler ise yayımlanmadan arşivlerde kaybolmuştu. Müzikolog Elif Damla Yavuz’un “Hindemith ve Türkiye’de Müzik Yaşamının Tesisi” başlıklı yüksek lisans tezi kapsamında başlattığı çalışma, üç raporun tam metni, Cevad Memduh Altar’ın anılarıyla birlikte geçen ay yayımlandı.

SAYGUN TARTIŞMALARI YASAKLANSIN TALEBİ

Kitapta bestecinin tespitleri, önerilerinin yanı sıra 1930’lar Ankarası’nda yaşanan tartışmalar, kulislerle ilgili çarpıcı detaylar da yer alıyor. Örneğin Fransız ekolünün temsilcilerinden besteci Adnan Saygun ismi verilmeden eleştiriliyor. O günlerde Özsoy operasının provaları sırasında izinsiz salona giren dönemin Milli Eğitim Bakanı’nı tersleyen, bu nedenle konservatuvar öğretmenliği ve CSO şefliği görevlerinden alınan Saygun, Hindemith tarafından alıngan, huysuz, diğer bestecilerin çalışmasını engelleyen bir karakter olarak tasvir ediliyor. ‘Halkevlerinde Müzik Eğitimi’ başlıklı raporda şu ifadeler yer alıyor: “İşten çıkarılmış biriyken öğrencilerin gözünde kahramana dönüşen bir adam, kendi seviyesinde Ankara’da pek çok müzisyen varken lider haline gelmiş, adı program ve slogan olmuş. Tartışma daha geniş çevreleri de kapsamaya başlıyor, gazeteler olaya karışıyor, neticede sadece konunun kamuya açık alanlarda tartışılmasını yasaklamak faydalı olabilir.”
Hindemith raporunda bununla yetinmeyip, Saygun’un müziğini ve Halkevleri Korosu’ndaki çalışmalarını değersiz ilan ediyor: “Koristler, şarkı söyleme kültürü ve koro eğitiminden bir iz olmaksızın yöneticilerinin halk şarkıları çalışmalarını bağırarak söylüyor. Konser vermelerine rağmen yaptıkları, müzik ve halk eğitimi açısından anlamsızdır...”

Haberin Devamı

Altar anlatıyor: Hindemith çocuk gibi trenle oynardı

Hindemith bizi bir gün evine davet eti. Meğer çocuk gibi oyuncak şimendiferleriyle oynamak meraklısıymış; oyun arkadaşı da ünlü piyanist Walter Gieseking imiş! Nitekim bu büyük piyanist de oradaydı, kendisiyle tanıştık. Ortada büyüklerin oynayacağı koca koca elektrikli oyuncak vagonlar, raylar, köprüler, tüneller, istasyonlar, inişli çıkışlı rampalar, sinyal lambaları ve daha neler neler düzenlenmiş duruyordu; bir de oyun için gerekli seyir tarifeleri duvarlara asılmıştı. Oyun başladı ve bu bir yarışmaydı: Trenlerin seyir ve hareketinde, oyunu kazasız ve çarpışmasız sürdürenin yarışmayı kazanması gerekiyordu. Ben o kadar heyecanlandım ki, çocukluğum aklıma geldi. Bir ay süreyle iki büyük sanat adamının çocuk gibi yerlere oturup elektrikli trenlerle oynayacakları kimin aklına gelir?

Haberin Devamı

Neler önermişti?

Bestecileriniz Türk halkının müzik gücünün ulaşabileceği noktayı gözden kaçırıyor. Onları taşraya yollayın, orada yaşayanların müziklerini dinletin ve aylarca onlarla yaşatın. Şu anda ne halkın yeteneğinden ne de ihtiyaçlarından haberdarlar. Bu konuda deneyim kazanınca çalışmalarını doğru şekilde kullanacaklardır. * Arap etkisinde olan şehir müziği, gelişiminin zirvesine ulaştı, belki de geçti. Tek sesli akışa odaklanıp zamanla bütün teknik imkânlar tüketilmiş, yeniler sadece eskinin tekrarı. İnce dokulu Arap ezgi kalıpları hiçbir zaman zevk veren çoksesliliğe evrilemez. (...) Türk bestecisi aradığını ülkesinin halk müziğinde bulacaktır. Duygusal içeriği, zengin bir esin kaynağı sunuyor. * Avrupa stilinde konser ya da tiyatro müziği yazan kişi kolaycılığa kaçıp görevini ihmal etmiştir. (...) Türk halkının doğal müzik duyusuna hep yabancı geleceğinden bir anlamı olmaz. * Orkestra müzisyeni, öğretmen, solist yetiştirecek bir müzik yüksek okulu kurulmalı. Yetkin müzikçilerden orkestralar oluşturulmalı. ‘Halk Şarkıları’ kitabı hazırlanıp, halk koroları kurulmalı ve halkın kulağı çoksesli müziğe alıştırılmalı.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!